17. yüzyıl Osmanlı Sarayı.. Bir idam mahkumu olarak yıllarca ölümü bekleyen şehzade, birdenbire mutlak iktidarın sahibi olur. Öyle bir iktidardır ki bu, ülkesinde yaşayan milyonlarca insanın canı onun iki dudağı arasındadır.
Saraydaki siyahi haremağası ise, cinsel gücü elinden alınmış bir hadım olarak tam bir iktidarsızlık simgesidir. Ancak bu iktidar alışverişi yön değiştirecek ve padişah mutlak iktidarsızlığın, haremağası ise padişah üzeirndeki iktidarın temsilcisi olacaktır.
İnsan doğası ve ihtirasları üzerine alegorik bir deneme olan Engereğin Gözündeki Kamaşma, dünya basınında, hem elden bırakılamayacak kadar sürükleyici hem de felsefi derinliğe sahip bir edebiyat eseri olarak selamlanmıştır.
17. yüzyıl Osmanlı Sarayı.. Bir idam mahkumu olarak yıllarca ölümü bekleyen şehzade, birdenbire mutlak iktidarın sahibi olur. Öyle bir iktidardır ki bu, ülkesinde yaşayan milyonlarca insanın canı onun iki dudağı arasındadır.
Saraydaki siyahi hare... tümünü göster
Romanın, insan benliğine yapılan bir kazı olduğunu sıkça dile getiren Ahmet Ümit, aynı hareket noktasını Patasana'da da koruyor. Anadolu'nun güneydoğusunu da içine alan ve tarihte Mezopotamya olarak anılan bölge, yüzyıllar boyunca hem kanlı iktidar kavgalarının hüküm sürdüğü çeşitli uygarlıklara hem de coğrafî bir kesişme noktası olduğu için şiddetli savaşlara sahne oldu ve bu topraklardan kan ve şiddet hiç eksik olmadı. Patasana'da bir anakroniye başvuran Ahmet Ümit, Hititler döneminde yaşanan iç çatışmalarla Türkiye'nin son yirmi yılda tanık olduğu kanlı bir dönemi anlamaya çalışıyor.
Romanı için seçtiği konu ve karakterleri bir söyleşisinde şöyle anlatıyor yazar: Ben benliğinde kazı yapacağım kişilerimi seçerken, baştan belirlediğim içeriğe uygun tipler seçtim. Yani Yüzbaşı Eşref, Kürt gerilla lideri Cemşid, Vietnam gazisi Timothy, korucubaşı Düzgün gibi bir dönem şiddet uygulamış tipler ya da şiddete tanıklık edecek, buna tepki verecek Esra, Elif ve diğer kişilikler. Ama bu kişilerimi yalnızca anlatacağım konuyla sınırladığım düşünülmesin. Onları yaşayan, olaylara müdahale eden, hatta zaman zaman yazarı bile takmayan güçlü, çelişkiler içindeki karakterler olarak anlatmaya çalıştım. Onların yaşayan kişilikler olması çok önemliydi, çünkü hemen hepsi bir arkeoloji kazısı sırasında bir araya gelmişti. Bir yanıyla yaptıkları iş nedeniyle bilimsel tartışmalar yaparken bir yanıyla da yaşamın gündelik, basit gereksinimlerini tartışıyorlardı. Banyo sırası gibi, yemeğin ne olacağı gibi, futbol maçına gitmek, Fırat'ta yüzmenin halkın tepkisini çekmesi gibi. Burada şunu da söylemeliyim ki bir karakteri anlatabilmenin yaratabilmenin olanakları yaşamın kriz anlarından, ya da trajik durumlardan çok gündelik olanın, her gün tekrarlanan sıkıcı davranışlarında daha fazladır. Kuşkusuz kahramanınızın, psikolojik profilini en iyi, gündelik yaşamla, kriz anlarındaki davranışın birliği içerisinde ortaya serebilirsiniz. Ama gündelik yaşamı anlatabilmek hem çok zordur hem de çok önemlidir. Belki de kriz anlarındaki kesintiyi, coşkuyu, heyecanı anlatabilmeniz için basit yaşamı anlatmanız gerekir.
Ahmet Ümit, tıpkı diğer romanlarında olduğu gibi olayı, yaşadığı bugünün içinde insanı anlamanın bir aracı olarak kullanır. Dolayısıyla roman kahramanları ve karakterleri de alabildiğine sahicilik taşır. Bu niteliklerle birlikte Patasana, Ahmet Ümit romancılığının önemli bir halkasını oluşturur..
Romanın, insan benliğine yapılan bir kazı olduğunu sıkça dile getiren Ahmet Ümit, aynı hareket noktasını Patasana'da da koruyor. Anadolu'nun güneydoğusunu da içine alan ve tarihte Mezopotamya olarak anılan bölge, yüzyıllar boyunca hem kanlı... tümünü göster
Arka Kapak
Bu kitap, Güzelliğin Tarihi'nin devamı niteliğinde. Ne de olsa güzellik ve çirkinlik birbirlerini imleyen kavramlar. Çirkinlikle güzelliğin tersini ifade ederiz. Demek ki yapmamız gereken birinin doğasını anlamak için diğerini tanımlamak. Ne var ki, yüzyıllara yayılan birçok çirkinlik tezahürü, sanılanın aksine oldukça zengin ve şaşırtıcıdır. Çirkinliğin Tarihi de işte bu örnekleri sunuyor bize. Hem de kalemini bilgece oynatan mahir bir yazarın eliyle...
'Derinden hissedilerek tutkuyla savunulmuş fikirler... Eco'nun yazımında, sayfa üstünde dans edip akılda titreşmek gibi benzersiz bir yetenek var.'
-Daily Telegraph-
'Zekâsının ve bilgeliğinin berraklığı, mutlak derinliği düşünüldüğünde, günümüzde Eco'ya rakip yok.'
-Harper & Queen-
'Eco, günümüzün en etkili düşünürlerinden biri.'
-Los Angeles Times-
Arka Kapak
Bu kitap, Güzelliğin Tarihi'nin devamı niteliğinde. Ne de olsa güzellik ve çirkinlik birbirlerini imleyen kavramlar. Çirkinlikle güzelliğin tersini ifade ederiz. Demek ki yapmamız gereken birinin doğasını anlamak için diğerini tanı... tümünü göster
“Qızılgülün adı” intellektual postmodernizmin və XX əsr romançılığının ən parlaq nümunələrindən biri, Umberto Eco yaradıcılığının kulminasiyasıdır. Bu romanda müasir fəlsəfi fikrin bəşəriyyətə bəxş etdiyi bir çox düşüncə nemətləri, – ikili qiymətləndirmədən, Mərkəzin kənar üzərində, Mütləqin nisbi qarşısında, Həqiqətin həqiqətlər üzərində, əminliyin şübhə qarşısında, ehkamın təhlil üzərində ağalığından imtina, patiş, intertekstuallıq, semiotika və s. kimi anlayışlar əyaniləşərək, “Biz buyuq!” dedi.
Bu o romanlardandır ki, ədəbiyyatı sevməyənlər belə, ümumi dünyagörüşün inkişafı naminə onu oxumalıdırlar. Çağdaşımız olan böyük Qərb mütəfəkkirinin qələmindən çıxmış böyük Qərb mədəniyyətinin bəhrəsi olan bu roman ünlü nəzəriyyəçilərin və dünya oxucularının alqışını qazanıb, yazılmasından 30 ildən artıq vaxt keçir, hələ də fəlsəfi ədəbiyyatı sevənlərin diqqət mərkəzindədir. Azərbaycanda postmodern ədəbiyyat mövzusunda qızğın müzakirələr təxminən iyirmi ildir ki, gedir. Postmodern ədəbiyyatın ağır artilleriyası olan “Qızılgülün adı” romanı isə azərbaycandilli oxuculara ana dilimizdə yalnız indi təqdim olunur.
Rus dilindən tərcümə: Samir Bulut
“Qızılgülün adı” intellektual postmodernizmin və XX əsr romançılığının ən parlaq nümunələrindən biri, Umberto Eco yaradıcılığının kulminasiyasıdır. Bu romanda müasir fəlsəfi fikrin bəşəriyyətə bəxş etdiyi bir çox düşüncə nemətləri, – ikili qiym... tümünü göster