dilaraa

1 takip ettiği ve 1 takip edeni var. 4 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

dilaraa kütüphanesine ekledi.
Huzursuz Bacak

Türk hikâye sanatının öncü isimlerinden Mustafa Kutlu, 2000 yılından bu yana, her eylül ayında bir kitap yayımlıyor. Bu kitaplar sırasıyla; Uzun Hikâye (2000), Beyhude Ömrüm (2001), Mavi Kuş (2002), Tufandan Önce (2003), Rüzgârlı Pazar (2004), Chef (2005), Menekşeli Mektup (2006) ve Kapıları Açmak (2007). 2008in kitabı ise Huzursuz Bacak oldu. Huzursuz Bacak, yazarın daha önce yayımlamış olduğu Sır (1. Basım 1990) adlı kitabındaki Satılık Huzur hikâyesinin ilk bir buçuk sayfası ile başlıyor. Yani bu hikâyedeki kahramana benzer birinin yıllar sonra memleketine dönmesiyle... Aslında bu bölümde yer alan kahramanın izlerine Kutlunun daha önce yayımladığı kitaplarda da rastlamak mümkündür. Bu genç adam, Türkiyenin geleceğiyle ilgili endişeler taşıyor. Yurtdışında akademik kariyer yapıyor, memlekete dönüşünde, pek çok sathi meselenin çözüldüğünü, asli meselelerin ise olduğu gibi kaldığını görüyor. Başta üniversite olmak üzere politika, iş çevreleri ve eski arkadaşlarıyla yaptığı görüşmeler, o yıllarda ülkede olup bitenler; psikolojik sıkıntılarını huzursuz bacak denilen bir fiziki hastalığa dönüştürüyor. Çektiği sıkıntının merkezinde ülkede dişe dokunur bir fikir, fikir adamı ve uğruna savaşılacak bir tez kalmamış olmasıdır. Kitap özetle genç adamın bu umutsuz tabloya karşı isyanını dile getiriyor. Bu çerçevede Huzursuz Bacak, Mustafa Kutlunun öteki kitaplarından ayrılarak, fikri ağırlığı yoğun bir eser olarak karşımıza çıkıyor. Ömerin iç konuşmaları ve okuduğu metinler yoluyla okura yansıtılan fikirler, aslında Kutlunun yıllardır yazıp söyledikleriyle bir yakınlık arz ediyor. Hikâyeleri içinde fikirlerini açıkça belirtmekten kaçınan Kutlunun, Huzursuz Bacakta farklı bir tavır takındığını görüyoruz. Yani, geçmişte hikâyenin içine gizleyerek anlatmaya çalıştıklarını bu kez açıktan söylüyor. Yazar, hikâye tekniği açısından bunun tehlikeli bir durum olduğunu bilse de, sanatına olan hâkimiyeti ve üslubuyla bu sorunu aşıyor. Muhafazakârlık ve din kavramları, edebiyatın fonksiyonu, markalaşmaya karşı imzanın önemi, her alanda yaşanan kuraklık gibi konuları tartışmaya açan Mustafa Kutlunun; tüketim ekonomisine karşı kanaat ekonomisi kavramını önermesi de dikkat çekici. Yine, diğer uzun hikâyelerinden farklı bir tarzı olan Huzursuz Bacakta Kutlu, özünü kaybetmeye meyleden İstanbul, çöl haline gelen fikir dünyası ve yozlaşan hayatlarla beraber, toplumda ortaya çıkan huzursuzluğu da irdelemiş oluyor. Huzursuz Bacakın Mustafa Kutlu külliyatı içinde farklı bir yerde duracağı ve birçok özelliğiyle konuşulup tartışılacağı kesin gibi görünüyor.

Türk hikâye sanatının öncü isimlerinden Mustafa Kutlu, 2000 yılından bu yana, her eylül ayında bir kitap yayımlıyor. Bu kitaplar sırasıyla; Uzun Hikâye (2000), Beyhude Ömrüm (2001), Mavi Kuş (2002), Tufandan Önce (2003), Rüzgârlı Pazar (2004), Chef (... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 12 yıl, 1 ay
dilaraa kütüphanesine ekledi.
Dublörün Dilemması

... Biz yetimler intikam iştiyakıyla doluyuzdur. Dehşeti dengelemeye yatkınızdır. Başkalarının öçlerini de almaya hevesleniriz. Yetimlik bize kanlı doğaçlamalar yapma cüreti verir. Suçlamakla ya da suç işlemekle kaybolmayan bir masumiyet imtiyazına sahibizdir.

İtiraf etmeliyim ki, aziz okur, benim ömrüm, her birini gebertmek istediğim insanlarla aramdaki buzdağlarını eritmeye çalışmakla geçiyor. Mesela zenginlerden nefret ediyorum, ne yapayım, elimde değil. O restoran sürüngenleri, fiyaka kumkumaları, yapmacık kasvetin mıymıntı bekçileri, ticari bir şiveyle konuşan zehirli papağanlar, hileli bir neşe içinde geviş getiren bunak vampirler, modanın ipiyle kuyuya inen kibirli cambazlar, tatile gebe fırlamalar, alaturka bir sadizmle zıvanadan çıkanlar, alafranga bir mazoşizmle yılışıklaşanlar... Hepsine teker teker Kolombiya kravatı takmak istiyorum! [Kolombiya kravatı: Meksika mafyasının uyguladığı bir cezalandırma biçimi: Kurbanın gırtlağına bir delik açılır ve dili bu delikten sarkıtılır.]

Gerçi zamanla esnekleştim. Ulaşılması ve vazgeçilmesi en zor nimetin sükunet olduğunu anladım galiba. Tamam, zenginlere merhamet duyacak kadar güçlü değilim hâlâ, fakat sayıların artışındaki boşunalığın eşiğini görebiliyorum. İbrahim Kurban'dan öğrendiğim kadarıyla, yeşil banknotlar kamuflajdan başka bir şeye yaramıyor: Aptallığı, beceriksizliği, acizliği, yalnızlığı kamufle ediyorlar... Ayrıca, yetimlik zaman aşımına uğramaz, haddizatında yetim olmayanlar da yetimliğe doğru seyreder. Yani kimsesizlik, kimsenin tekelinde değildir: Kainat ve tarihin bekleme salonunda biraz soluklanıyoruz, çoğunlukla da adımız anonslanmadan kainata ve tarihe gömülüyoruz...

... Biz yetimler intikam iştiyakıyla doluyuzdur. Dehşeti dengelemeye yatkınızdır. Başkalarının öçlerini de almaya hevesleniriz. Yetimlik bize kanlı doğaçlamalar yapma cüreti verir. Suçlamakla ya da suç işlemekle kaybolmayan bir masumiyet imtiyazına s... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 12 yıl, 1 ay
dilaraa kütüphanesine ekledi.
Kayda Geçsin

Ece Temelkuran "inatla" kayda geçsin diye tarihe not düşüyor!..

"Umut pek güven duyduğum bir sözcük değil, ben inadı tercih ederim. Umudum yok olsa bile inadım var. İnsanın, yine de, her şeye rağmen iyi olabileceğine, bu ülkenin içinde, dövüldükçe içinin çok derinine kaçmış bir iyilik tohumu olduğuna dair bir inatçı imanım var.

Benim de, benim gibilerin de bu ülkeye dahil olduğunu söylemek, sonra yeniden söylemek için sağlam tutmaya çalıştığım bir inadım var. Biz varız. Yani biz de varız..."

Ece Temelkuran, kayıtları çok titiz tutulması gereken zamanlardan bildiriyor bu kitapta. Son iki yıllık tarihine o titizlikle bakıyor. Artık yazamaz hale getirilmenin, kaçınılmaz bir keskinleşmenin tarihine yani.

"Kayda Geçsin" çünkü; bu zamanlar, o zamanlar...

Ece Temelkuran "inatla" kayda geçsin diye tarihe not düşüyor!..

"Umut pek güven duyduğum bir sözcük değil, ben inadı tercih ederim. Umudum yok olsa bile inadım var. İnsanın, yine de, her şeye rağmen iyi olabileceğine, bu ülkenin içi... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 12 yıl, 4 ay
dilaraa kütüphanesine ekledi.
Boğazkesen

Boğazkesen: Fatihin Romanı, yayımlandıktan kısa süre sonra birkaç Batı diline de çevrildi ve yayımlandığı diğer ülkelerde de geniş yankılar yarattı. İşte, romanın hem Türkiyede hem de diğer ülkelerde nasıl karşılandığına birkaç küçük örnek:* Boğazkesen, klasik bir modern anlatı. Enis Batur.* İstanbulun fethi bölümü, kanımca Türk yazınındaki en etkileyici metinler arasında sayılmalı. Erendiz Atasü.* Romanın kişileri, Nedim Gürselin imgelerle dolu dilinin ustaca dirilttiği, olduklarından daha etkileyici kişiler. Françoise Germain-Robin/LHumanité.* Nedim Gürsel, yalın bir tarih resmi çizmemiş, tersine postmodern bir biçimde, romanın oluşumunu romanın içine katmıştır. Hans Christoph Buch/Die Zeit.* Gürsel, tarihî öyküler yazarken romantik bir usta olduğunu kanıtlıyor. Yorgos Papaiosif Akropolis.

Boğazkesen: Fatihin Romanı, yayımlandıktan kısa süre sonra birkaç Batı diline de çevrildi ve yayımlandığı diğer ülkelerde de geniş yankılar yarattı. İşte, romanın hem Türkiyede hem de diğer ülkelerde nasıl karşılandığına birkaç küçük örnek:* Boğazke... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 12 yıl, 4 ay
dilaraa bir test çözdü. Sonuç: 4/7 (%57.1) doğru.
Hababam Sınıfı

Sadece ilk roman üzerinden hazırlandı. Kolay gelsin =)

Sadece ilk roman üzerinden hazırlandı. Kolay gelsin =)

12 yıl, 7 ay
dilaraa bir test çözdü. Sonuç: 9/10 (%90) doğru.
Aşk-ı Memnu

Hepimizin dizi sayesinde tanıdığı muhtşem roman Aşk-ı Memnu'ya fazla detaya girmeden eğlenceli bir quiz hazırladım. Umarım beğenirsiniz.

Hepimizin dizi sayesinde tanıdığı muhtşem roman Aşk-ı Memnu'ya fazla detaya girmeden eğlenceli bir quiz hazırladım. Umarım beğenirsiniz.

12 yıl, 7 ay
Daha Fazla Göster

dilaraa şu an ne okuyor?

dilaraa şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (1 yazar)

Favori yazarı yok.