Gogol, 1842 yılında Rus edebiyatında neredeyse belli bir gelişmenin başlangıç noktasını oluşturan, Palto adlı uzun öyküsünü kaleme alır. Rus edebiyatının özellikle de gerçekçi kolunun oluşmasında önemli bir kilometre taşı olan ve küçük adam temasının işlendiği bu uzun öykü haklı olarak Palto'dan sonra Rus edebiyatı ifadesinin nedeni olmuş, sonraki günlerde Dostoyevski "Hepimiz Gogol'ün Paltosundan çıktık" diyerek metnin tayin edici önemini çarpıcı bir şekilde dile getirmiştir.
Palto: Küçük adamın doğuşu.
Gogol, 1842 yılında Rus edebiyatında neredeyse belli bir gelişmenin başlangıç noktasını oluşturan, Palto adlı uzun öyküsünü kaleme alır. Rus edebiyatının özellikle de gerçekçi kolunun oluşmasında önemli bir kilometre taşı olan ve küçük adam temasının... tümünü göster
Kıran Resimlerini okumaya başladım ve daha ilk bölümde çarpıldım. Aynı acılarla ağlayıp aynı sevinçlerle gülen insanların sadece bir günde can düşmanı kesilip birbirlerini boğazlayışlarının, gerçeküstü, inanılmaz ve vahşi öyküleriydi anlatılanlar. İnci Aral, kanlı Kahramanmaraş olaylarından insan manzaraları çıkarıyordu. Bu bir katliam kroniki idi. ONAT KUTLARKıran resimleri, yalnız Türkiye resimleri değil; Asya, Afrika ve Latin Amerika manzaraları bunlar. Afganistanda, Lübnanda, Habeşistan, Salvador ya da Kamboçyada kıvırcık saçlı, beyaz ya da badem gözlü kadınlar hep aynı kıran manzaraları içinde. Kıran Resimlerinde kanımca bir Maraş Olayı değil, bir kadın olayı vardır. Maraş katliamı görüntüleri içinde, insanlığın gündeminde daha çok uzun zaman kalacak olan evrensel bir sorun, kadın sorunu işlenmiştir. DERVİŞ POLATELKıran resimlerinde, İnci Aralın bir yazar olarak gösterdiği yürekliliği kutlamak isterim. Duygu sömürücülüğüne ve slogancılığa kapılmadan, giriştiği işin büyüklüğü altında ezilmeden, korkmadan adeta bir destan çıkarmış ortaya. ERHAN BENER
Kıran Resimlerini okumaya başladım ve daha ilk bölümde çarpıldım. Aynı acılarla ağlayıp aynı sevinçlerle gülen insanların sadece bir günde can düşmanı kesilip birbirlerini boğazlayışlarının, gerçeküstü, inanılmaz ve vahşi öyküleriydi anlatılanlar. İn... tümünü göster
Edebiyatımızın çınarı, büyük usta Yaşar Kemal'in Tek Kanatlı Bir Kuş kitabı, toplumda bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan korkunun destansı bir romanı.
Halkının neden terk ettiği bilinmeyen, gizemli karanlık bir kasaba, bu kasabaya atandığı halde gidemeyen bir posta müdürü, yalnızlığın timsali bir istasyon şefi, "Alamancı" bir genç kadın...Ve bütün fantastikliğine karşın son derece gerçekçi gelen bir dünya... Metafor mu? Alegori mi yoksa?
Şaşırtıcı ve çok katmanlı olay akışı, kişilerinin zenginliği ve derinliği, zaman zaman bir röportaj keskinliği kazanan masalsı diliyle tam bir Yaşar Kemal romanı.
Tek Kanatlı Bir Kuş'da toplumda bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan korkuyu anlatan Yaşar Kemal, kitabın ana teması korku ile ilgili "Ben hep korkudan korktum. Korkudan çok korktum. Roman yazdığım zaman içimde bir korku istemezdim. O yüzden bu kitapta da korkuyu anlattım. Kayseri'de askerlik yaptığım kasabanın üzerinde büyük bir taş vardı ve bütün kasaba bu taşın üzerlerine düşeceğinden korkuyor, taşı üzerilerine düşmesin diye demir zincirlerle bağlıyorlardı. Madem korkuyorsunuz o zaman çekin gidin derdim. Seneler senesi bu korkuyu yazmak istedim" diyor.
Romanının başkahramanları olan Posta Müdürü Remzi Bey ve karısı Melek Hanım'ın çileli yolculuğundan ve o dönem için şartları çok daha ağır olan postacılık mesleğinden bahseden Yaşar Kemal, "O dönemde Anadolu'da postacıdan daha önemli bir kişi yoktu. Özellikle benim için postacı çok önemliydi. O zaman bana mektuplar geliyordu. Bu mektupları benden önce jandarmalar okuyordu. Bazen makale yazar gazeteye göndermek isterdim. Bu makaleler bazen gider, bazen de gitmezdi" diye ekliyor.
Yaşar Kemal'in 1960'ların sonunda yazdığı ve şimdi yayımlamaya karar verdiği Tek Kanatlı Bir Kuş romanı, okuru 1960'lı yılların Anadolusu'na götüren tarihi bir belge olmanın yanı sıra büyük ustanın edebiyatında önemli bir dönemi de gözler önüne seriyor.
Edebiyatımızın çınarı, büyük usta Yaşar Kemal'in Tek Kanatlı Bir Kuş kitabı, toplumda bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan korkunun destansı bir romanı.
Halkının neden terk ettiği bilinmeyen, gizemli karanlık bir kasaba, bu kasabaya atandığı ha... tümünü göster