1988-93 tarihli şiirler oluşturuyor kitabı. Adındaki üçleme kitabın bölümlerini çiziyor, ama bu kez tersten; Şeylerin Kederi, Poster, Oda şeklinde... Yaban Çilekleri şiiri Poster bölümünden: yaban çileği kokan eski bir şehzadeiner güne sararırkendi gecesi gözlerine çakılı şaşmaz bakışhangi duvar hangi resimdekendine çekilmişhem zaman dışı hem diri alabildiğineuzaktaki şimdikemha alev yürürken tende kaybolan dönemeçbaşka gözlerde kör geçit:tuğradaki şiir bir koku bırakır bilmediği sokaklaramevsim geçerken duyulur ancak belli belirsizuzak memleketlerin birinde bir şehzadedün yanı başımızdan geçip gitti diyeresimdeki duvar günü kuşatır gülünü düşürür elindenyakasından karanfilinikokladığı bütün çiçekleruzak tarih yakın iklim kanlı takipduvarlardan bir taş daha düşürenyüzlerce yıldır hep o birkaç kişihiçbir şey değil hiçbir şeyyalnızca eski bir şiirde olduğu gibiyaban çilekleri yaban çilekleribir koku, bir resim, bir tuğra belki
1988-93 tarihli şiirler oluşturuyor kitabı. Adındaki üçleme kitabın bölümlerini çiziyor, ama bu kez tersten; Şeylerin Kederi, Poster, Oda şeklinde... Yaban Çilekleri şiiri Poster bölümünden: yaban çileği kokan eski bir şehzadeiner güne sararırkendi g... tümünü göster
Murathan Mungan ilk hikâye kitabı Son Istanbulu 1985 yılında yayımladı. 1999da yayımladığı Üç Aynalı Kırk Oda ile altıncı kitabına ulaşırken, hem usta bir anlatıcı, hem de geniş bir okur kitlesi tarafından çok sevilen bir yazar olduğunu kanıtladı. Kitap üç baskı halinde 80 000lik bir satışa ulaştı. Üç Aynalı Kırk Oda Munganın üç uzun hikâyesini bir araya getiriyor: Alice Harikalar Diyarında, Aynalı Pastane ve Gece Elbisesi.Günün birinde yazdıklarımdan bir perde çekeceğim hayatıma. Herkes kâğıt üstüne yazılanları benim hayatım sanacak, ben de hayatımı saklamış olacağım böylelikle. Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. Kasada oturan kız gibi! Herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz.
Murathan Mungan ilk hikâye kitabı Son Istanbulu 1985 yılında yayımladı. 1999da yayımladığı Üç Aynalı Kırk Oda ile altıncı kitabına ulaşırken, hem usta bir anlatıcı, hem de geniş bir okur kitlesi tarafından çok sevilen bir yazar olduğunu kanıtladı. Ki... tümünü göster
Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin tarafından 1922 yılında yazılmış bir romandır. Türk edebiyatının en çok sevilen klasik eserleri arasında yer alır. Ağırlıklı olarak Anadolu'da geçen ve arka planda Osmanlı'nın son yıllarını anlatan bir romandır. Kitabın son kısmı hariç, ki bu bölüm dışarıdan bir gözlemcinin anlattıklarıdır, romanın ana kahramanı Feride'nin hatıra defteri şeklinde yazılmıştır.
Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu'nu önce İstanbul Kızı adıyla dört perdelik bir oyun olarak yazmıştır. Yapıtı, 1922'de Vakit Gazetesi'nde Çalıkuşu adıyla roman olarak yayınlanınca büyük ilgi çekmiştir.
Çalıkuşu, duygusal bir olayı anlatmakla birlikte dönemin toplumsal sorunlarının eleştirel olarak da ortaya koymaktadır. Çalıkuşu, Türkiye'de yeni ve modern bir dönemin başlamasını özendiren bir roman olarak kabul edilmektedir.
Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin tarafından 1922 yılında yazılmış bir romandır. Türk edebiyatının en çok sevilen klasik eserleri arasında yer alır. Ağırlıklı olarak Anadolu'da geçen ve arka planda Osmanlı'nın son yıllarını anlatan bir romandır... tümünü göster
Antik diller öğretmeni Raimund Gregorius dersin ortasında birden kalkıp sınıftan çıkar ve yaşadığı şehri, düzenli hayatını terk edip hakkında hiçbir şey bilmediği gizemli bir Portekizlinin, doktor ve yazar Amadeu Prado'nun izini sürmek üzere Lizbon'a doğru trenle yola çıkar. Tesadüfen eline geçen ve Prado'nun, hayat, aşk, yalnızlık, arkadaşlık, ölümlülük ve ölümle ilgili notlarının bulunduğu kitabın etkisinden çıkamayan Gregorius, dilini bilmediği, ilk kez gittiği bu yabancı ülkede ve bu olağanüstü yolculuğu sırasında Prado'nun hayatının değişik evrelerinde yer almış insanlarla bir araya gelip onun farklı söylencelerle dokunmuş hikâyesinin derinlerine iner. Bir yandan da kendi içsel yolculuğunu sürdüren Gregorius, Diktatör Salazar'a karşı savaşmış Amadeu Prado'nun kişiliğinde kendine ve insana ilişkin pek çok sorunun yanıtını ararken, bir başkası olmanın dayanılmaz çekiciliğine de karşı koyamayacaktır. Lizbon'a Gece Treni, sadece Avrupa'dan değil, kendi düşüncelerimizden ve duygularımızdan da geçen ve dönüşü belli olmayan bir yolculuğun çok sesli, unutulmaz romanı.
Antik diller öğretmeni Raimund Gregorius dersin ortasında birden kalkıp sınıftan çıkar ve yaşadığı şehri, düzenli hayatını terk edip hakkında hiçbir şey bilmediği gizemli bir Portekizlinin, doktor ve yazar Amadeu Prado'nun izini sürmek üzere Liz... tümünü göster