sss

0 takip ettiği ve 1 takip edeni var. 21 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

sss okumuş.
Korkma Ben Varım

“Öldürdüğüm insanlarla iyi arkadaş olacağımızı düşünmüşümdür hep.”

Dublörün Dilemması’nın yazarından komik, hızlı, şoke edici bir roman daha.

Gönül İşleri Bakanlığı’nda basın müşaviri dövüş ustası Fu.
Başkalarının intikamını alarak hayatını kazanan Gıcırbey.
Tarih öğretmeni dilber Şebnem Şibumi.
Padişah yorganları satıcısı Enver Paşa.
Dul gangster Hayati Tehlike.

Mr.Spock, Abdülcabbar, Ruhiye Hanım, papağan Huduni, cin Jajha, Atom Bombacıyan, Uçan Kız, Abidin Dandini, Leyla Kalahari ve diğerleri...

Korkma Ben Varım’ın her sayfası sürprizlerle dolu. Aşk, dostluk, intikam, yalnızlık ve şiddetin ustaca harmanlandığı roman, olağanüstü bir enerji saçıyor.

“Bu kitap karnaval sırasında başgösteren bir bombardımana benziyor.”
Murat Uyurkulak

“Öldürdüğüm insanlarla iyi arkadaş olacağımızı düşünmüşümdür hep.”

Dublörün Dilemması’nın yazarından komik, hızlı, şoke edici bir roman daha.

Gönül İşleri Bakanlığı’nda basın müşaviri dövüş ustası Fu.
Başkalarının intikamını alarak hayatını ka... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 11 ay
sss okumuş.
Auschwitz`den Artakalanlar -Tanık ve Arşiv-

Batının siyasal modeli Şehir değil Toplama Kampıdır: Atina değil Auschwitzdir. Bugüne dek Auschwitz hakkında çok şey söylendi, birçok çalışma yapıldı. Ama tarihsel bir perspektiften anlaşılır kabul edilen pek çok şey, felsefi açıdan muğlaklığını hâlâ koruyor. Yapılan çalışmalar Yahudilerin imhasının gerçekleştiği tarihsel, yasal, bürokratik koşulların belli yönlerine ışık tutuyor belki ama, genel bir çerçeve oluşturmaktan öteye gitmiyor. Yaşananların, yapılanların insani bir çerçeveye yerleştirilmesi hâlâ imkânsız görünüyor. Hatta kampın içinden, kurtulanların kendi ağzından duyduklarımız vile çok açıdan hâlâ anlaşılmaz görünüyor.Yirminci yüzyılın önde gelen felsefecilerinden Giorgio Agambenin çalışması, bugün etik adına ileri sürülen ilkelerin hiçbirinin belirleyici sınavdan, Auschwitzin bizi karşı karşıya bıraktığı etik sınavdan geçemediğini söylüyor bize. Agamben kurtulanların tanıklığının özünde önemli bir boşluk içerdiğine dikkat çekiyor. Kurtulanlar, hayatta kalanlar tanıklık edilmesi olanaksız birşeye tanıklık etmek zorunda bırakıldıkları için tanıklıkları bir boşluk içeriyor.Agamben bu çarpıcı çalışmasında tanıklığın özündeki bu boşluğu sorguluyor. Daha doğrusuolmayan bir şeye kulak vermeye çalışıyor. Eğer insana tanıklık eden tek kişi, insanlığı bütünüyle yok olmuş kişiyse, bu insan ile insan-olmayan arasındaki özdeşliğin asla tam olmadığı ve insanı tamamen yok etmenin gerçekten mümkün olmadığı, daima bir şeyin geride kaldığı anlamına gelir. Tanık da işte bu artakalandır. diyor bize. Tanığı böyle kavradıktan sonra, Auschwitzin ardından etik adına geliştirilmiş öğretilen neredeyse hepsini bir kenara bırakarak, Antik Yunandan günümüze, Spinozadan Nietzcheye, Kierkegaaddan Heideggere, Benjaminden Adornoya, Blanchotdan Foucaultya pek çok felsefeciyle hesaplaşıp, geleceğin yeni etik sınırlarının haritasını çizmeye yöneliyor.

Batının siyasal modeli Şehir değil Toplama Kampıdır: Atina değil Auschwitzdir. Bugüne dek Auschwitz hakkında çok şey söylendi, birçok çalışma yapıldı. Ama tarihsel bir perspektiften anlaşılır kabul edilen pek çok şey, felsefi açıdan muğlaklığını hâlâ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 11 ay
sss kütüphanesine ekledi.
Auschwitz`den Artakalanlar -Tanık ve Arşiv-

Batının siyasal modeli Şehir değil Toplama Kampıdır: Atina değil Auschwitzdir. Bugüne dek Auschwitz hakkında çok şey söylendi, birçok çalışma yapıldı. Ama tarihsel bir perspektiften anlaşılır kabul edilen pek çok şey, felsefi açıdan muğlaklığını hâlâ koruyor. Yapılan çalışmalar Yahudilerin imhasının gerçekleştiği tarihsel, yasal, bürokratik koşulların belli yönlerine ışık tutuyor belki ama, genel bir çerçeve oluşturmaktan öteye gitmiyor. Yaşananların, yapılanların insani bir çerçeveye yerleştirilmesi hâlâ imkânsız görünüyor. Hatta kampın içinden, kurtulanların kendi ağzından duyduklarımız vile çok açıdan hâlâ anlaşılmaz görünüyor.Yirminci yüzyılın önde gelen felsefecilerinden Giorgio Agambenin çalışması, bugün etik adına ileri sürülen ilkelerin hiçbirinin belirleyici sınavdan, Auschwitzin bizi karşı karşıya bıraktığı etik sınavdan geçemediğini söylüyor bize. Agamben kurtulanların tanıklığının özünde önemli bir boşluk içerdiğine dikkat çekiyor. Kurtulanlar, hayatta kalanlar tanıklık edilmesi olanaksız birşeye tanıklık etmek zorunda bırakıldıkları için tanıklıkları bir boşluk içeriyor.Agamben bu çarpıcı çalışmasında tanıklığın özündeki bu boşluğu sorguluyor. Daha doğrusuolmayan bir şeye kulak vermeye çalışıyor. Eğer insana tanıklık eden tek kişi, insanlığı bütünüyle yok olmuş kişiyse, bu insan ile insan-olmayan arasındaki özdeşliğin asla tam olmadığı ve insanı tamamen yok etmenin gerçekten mümkün olmadığı, daima bir şeyin geride kaldığı anlamına gelir. Tanık da işte bu artakalandır. diyor bize. Tanığı böyle kavradıktan sonra, Auschwitzin ardından etik adına geliştirilmiş öğretilen neredeyse hepsini bir kenara bırakarak, Antik Yunandan günümüze, Spinozadan Nietzcheye, Kierkegaaddan Heideggere, Benjaminden Adornoya, Blanchotdan Foucaultya pek çok felsefeciyle hesaplaşıp, geleceğin yeni etik sınırlarının haritasını çizmeye yöneliyor.

Batının siyasal modeli Şehir değil Toplama Kampıdır: Atina değil Auschwitzdir. Bugüne dek Auschwitz hakkında çok şey söylendi, birçok çalışma yapıldı. Ama tarihsel bir perspektiften anlaşılır kabul edilen pek çok şey, felsefi açıdan muğlaklığını hâlâ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 11 ay
sss okumuş.
Sosyal Bilimleri Açın - Sosyal Bilimlerin Yeniden Yapılanması Üzerine Rapor

Farklı dallardan on bilimciyi bir araya getiren komisyon, merkezi Lizbon'da bulunan Fundação Calouste Gulbenkian tarafından kurulmuştur. Komisyonun iki yıla yayılan çalışmalarının ürünü olan bu rapor, son biçimini Haziran 1995'te almıştır. Bir manifesto niteliğinde olan kitap, konu üzerine dünya çapında bir tartışma açmayı amaçlıyor. 1996 yılından itibaren Portekizce'den Lehçe'ye on beşin üzerinde dile çevrildi.

Kitabın Türkçe'de yayımlanması, 1998'de Toplum ve Bilim ile Defter dergilerinin ortaklaşa düzenlediği Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek başlıklı sempozyumun ve bildirilerinin yer aldığı aynı adlı kitabın yolunu açmıştır.

“Bilginin sosyal olarak kurulmuş olması gerçeği, daha geçerli bilgiye ulaşmanın da ancak sosyal olarak mümkün olması anlamına gelir. Bilginin sosyal temelleri olduğunu kabul etmek, nesnellik kavramıyla çelişkili değildir. Tam tersine, biz, geçmişteki uygulamalara yönelik eleştirileri değerlendirerek ve hakikaten daha çoğulcu ve evrenselci yapılar kurarak yapılacak bir yeniden yapılandırmanın, sosyal bilimlerin nesnelliğini artırabileceğine inanıyoruz.

“Bu raporda üç şeyi göstermeye çalıştık. Birincisi, bir bilgi biçimi olarak sosyal bilimin nasıl tarihsel olarak oluştuğu ve neden, on sekizinci yüzyıl sonundan 1945'e uzanan süreçte, görece standart bir dizi disipline ayrıştığıdır. İkincisi, 1945'ten bu yana dünya genelinde meydana gelen gelişmelerin bu entelektüel işbölümüyle ilgili ne gibi sorular sorulmasına yol açtığı ve böylece bir önceki dönemde yerli yerine oturtulan örgütlenme yapısını yeniden tartışma gündemine getirdiğidir. Üçüncüsü de, son yıllarda çok tartışılan bir dizi temel entelektüel soruyu açımlayarak, 'şimdi nasıl bir sosyal bilim?' sorusuna cevap oluşturmakta daha ileri gidebilmek için bize optimal görünen bir tavır belirlemektir. Sonuçta, sosyal bilimlerin bu tarihin ve yakın dönem tartışmalarının ışığında yeniden yapılandırılmasını tartışmak istiyoruz. Önerebileceğimiz basit, açık seçik formüllerimiz yok; sadece bize doğru yönde ilerlememize yardımcı olacakmış gibi görünen birkaç tartışmaya açık önerimiz var.

“Kuşkusuz doğru yönde adım atmayı sağlayacak başka çözümler de vardır ve başkalarını böyle öneriler geliştirmeye çağırıyoruz. Bizce her şeyden önemlisi, bir kez daha tekrarlayalım, sorunun temelinde yatan meseleleri acilen ve açık seçik ortaya koyarak, akıl sınırları içinde tartışabilmektir.” – Gulbenkian Komisyonu

Farklı dallardan on bilimciyi bir araya getiren komisyon, merkezi Lizbon'da bulunan Fundação Calouste Gulbenkian tarafından kurulmuştur. Komisyonun iki yıla yayılan çalışmalarının ürünü olan bu rapor, son biçimini Haziran 1995'te almıştır. ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 11 ay
sss kütüphanesine ekledi.
Sosyal Bilimleri Açın - Sosyal Bilimlerin Yeniden Yapılanması Üzerine Rapor

Farklı dallardan on bilimciyi bir araya getiren komisyon, merkezi Lizbon'da bulunan Fundação Calouste Gulbenkian tarafından kurulmuştur. Komisyonun iki yıla yayılan çalışmalarının ürünü olan bu rapor, son biçimini Haziran 1995'te almıştır. Bir manifesto niteliğinde olan kitap, konu üzerine dünya çapında bir tartışma açmayı amaçlıyor. 1996 yılından itibaren Portekizce'den Lehçe'ye on beşin üzerinde dile çevrildi.

Kitabın Türkçe'de yayımlanması, 1998'de Toplum ve Bilim ile Defter dergilerinin ortaklaşa düzenlediği Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek başlıklı sempozyumun ve bildirilerinin yer aldığı aynı adlı kitabın yolunu açmıştır.

“Bilginin sosyal olarak kurulmuş olması gerçeği, daha geçerli bilgiye ulaşmanın da ancak sosyal olarak mümkün olması anlamına gelir. Bilginin sosyal temelleri olduğunu kabul etmek, nesnellik kavramıyla çelişkili değildir. Tam tersine, biz, geçmişteki uygulamalara yönelik eleştirileri değerlendirerek ve hakikaten daha çoğulcu ve evrenselci yapılar kurarak yapılacak bir yeniden yapılandırmanın, sosyal bilimlerin nesnelliğini artırabileceğine inanıyoruz.

“Bu raporda üç şeyi göstermeye çalıştık. Birincisi, bir bilgi biçimi olarak sosyal bilimin nasıl tarihsel olarak oluştuğu ve neden, on sekizinci yüzyıl sonundan 1945'e uzanan süreçte, görece standart bir dizi disipline ayrıştığıdır. İkincisi, 1945'ten bu yana dünya genelinde meydana gelen gelişmelerin bu entelektüel işbölümüyle ilgili ne gibi sorular sorulmasına yol açtığı ve böylece bir önceki dönemde yerli yerine oturtulan örgütlenme yapısını yeniden tartışma gündemine getirdiğidir. Üçüncüsü de, son yıllarda çok tartışılan bir dizi temel entelektüel soruyu açımlayarak, 'şimdi nasıl bir sosyal bilim?' sorusuna cevap oluşturmakta daha ileri gidebilmek için bize optimal görünen bir tavır belirlemektir. Sonuçta, sosyal bilimlerin bu tarihin ve yakın dönem tartışmalarının ışığında yeniden yapılandırılmasını tartışmak istiyoruz. Önerebileceğimiz basit, açık seçik formüllerimiz yok; sadece bize doğru yönde ilerlememize yardımcı olacakmış gibi görünen birkaç tartışmaya açık önerimiz var.

“Kuşkusuz doğru yönde adım atmayı sağlayacak başka çözümler de vardır ve başkalarını böyle öneriler geliştirmeye çağırıyoruz. Bizce her şeyden önemlisi, bir kez daha tekrarlayalım, sorunun temelinde yatan meseleleri acilen ve açık seçik ortaya koyarak, akıl sınırları içinde tartışabilmektir.” – Gulbenkian Komisyonu

Farklı dallardan on bilimciyi bir araya getiren komisyon, merkezi Lizbon'da bulunan Fundação Calouste Gulbenkian tarafından kurulmuştur. Komisyonun iki yıla yayılan çalışmalarının ürünü olan bu rapor, son biçimini Haziran 1995'te almıştır. ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 11 ay
sss kütüphanesine ekledi.
Minima Moralia

Minima Moralia, Adornonun başyapıtıdır. İlgilendiği bütün alanları bu kitapta -bazen birkaç sayfalık tek bir fragman içinde- bir araya getirmiştir: Felsefe, günlük yaşam, siyaset ve işçi hareketinin tarihi, edebiyat ve müzik, psikoloji, Faşizm, ırkçılık ve savaş. Bir polemik kitabı olarak da görülebilir: Bütün bu konuları, karşılarında eleştirel bir tutum aldığı düşünce sistemleriyle (örneğin varoluşçuluk veya psikanaliz) ve Heidegger gibi düşünürlerle kimi zaman açık kimi zaman örtük bir tartışma içinde işlemektedir. Adornonun kendine özgü yöntemi de bu kitapta en güçlü ifadesini bulur: İlk bakışta önemsiz görünebilen tek bir olay ya da nesne (örneğin astroloji) Adornonun merceği altında, büyük tarihsel eğilimleri açıklayan bir şifre olarak belirmektedir. Sunuş yazısında kendisi şöyle diyor: Kitabın her üç bölümünde de çıkış noktası, en dar haliyle özel alandır... Buradan toplumsal ve antropolojik boyutları daha belirgin olan düşüncelere geçilir; bunlar, psikoloji, estetik ve özneyle ilişkisi içinde bilimle ilgilidir. Her bölümün sonundaki aforizmalar da, bu düşünceleri felsefeye doğru geliştirir. Ama bu parçalar kitabına herhangi bir yerinden girmek de mümkündür: Amacının her noktası merkeze aynı uzaklıkta olan bir yazıya ulaşmak olduğunu yine bu kitabın bir yerinde Adornonun kendisi söylemiştir.

Minima Moralia, Adornonun başyapıtıdır. İlgilendiği bütün alanları bu kitapta -bazen birkaç sayfalık tek bir fragman içinde- bir araya getirmiştir: Felsefe, günlük yaşam, siyaset ve işçi hareketinin tarihi, edebiyat ve müzik, psikoloji, Faşizm, ırkçı... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 9 yıl, 11 ay
Daha Fazla Göster

sss şu an ne okuyor?

sss şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (3 yazar)

Favori yazarı yok.