Sovyetler Birliği'nin çözülüşüne dair kapitalizmin ortaya koyduğu yalan yanlış tezlerin, bir Türkiyeli komünist tarafından anti-tezlerle çürütülmesini konu alan bir kitap. Özellikle kalbi sol'da atanlar için değerli bir kitap. Mutlaka okunulması gerekenlerden. Tabii, yazarın "Stalin'i Anlamak" kitabıyla beraber okunursa, daha geniş bir çerçeveden Sovyetler Birliği tarihine bakılabilinir.
Bolşevik devrimini olanca heyecanı, karmaşası, zorluğu, ikilemiyle anlatan bir kitap. John Reed, belgelerle zenginleştirdiği anlatısında öyle canlı bir dil kullanmış ki sanki bir roman okuyormuş tadı veriyor. Kimi yerlerde bir gerilim-aksiyon kitabı okuyormuş gibi oldum. Ve en önemlisi, bu kitap zihnimdeki Bolşevik devrimi imgesini yerle bir etti. Ben sanıyor, tasavvur ediyordum ki: Bolşevikler, halkı arkasına alarak Geçici Hükümeti devirip Kışlık Sarayını basınca devrim oluyor; daha sonra iç savaş başlıyor. Oysa devrim öyle anlık bir şey değilmiş, Bolşevikler Kışlık Sarayı basıp Geçici hükümeti devirdiklerinde; karşılarına bin türlü sorun çıkmış: Duma, grevler, diğer reformist sosyalist partiler, Kazaklar... Ama sadece işçi, asker, köylü sovyetlerine dayanan ve güvenen Bolşevikler tüm zorlukların üstesinden gelip tarihi yazmış. Dünyayı Sarsan On Günü yazan Amerikalı sosyalist gazeteci John Reed'e bin selam!
Filmi çekilecek bir kitap. Yönetmenlerin gözünden kaçmamasını diliyorum; çünkü kitabı okurken olaylar sanki bir film izliyormuşum gibi gözlerimin önünden geçti. Ayrıca epey sürükleyici bir roman. Kurgu olarak altyapısı sağlam; zayıf bir altyapıya sahip kurgu romanlardan değil. Romanı okurken birçok not alıp daha sonra internetten araştırabilirsiniz. Özellikle Rebetika şarkılarını, Neden Geldim Amerika'yı... Kurgusu, dili, içeriği bakımından dört dörtlük bir roman. Sağlam bir roman okumak isteyenlere Tayyare'yi şiddetle öneririm.
Hayatın her boyutunu görmek mümkün bu kitapta. Aşkın ve siyasetin en duru, en sağlam hallerini. Gorgo size birilerini çok pis anımsatacak. Gorgolar bitmek bilmiyor.