Tuppence ve Tommy karakterleri ile tanıştığım ve bir çırpıda okuduğum eğlenceli bir kitaptı. Ve tam olarak kestiremediğim bir yönüyle diğer Agatha kitaplarından ayrılıyordu sanki...
Okuduğum en keyifli Agatha kitaplarından biriydi. Cinayetlerin uçuştuğu romanlar yazıp sonunu bu kadar neşeli bağlamak Agatha Teyze dışında kimsenin yapabileceği iş değildi sanırım.
Yer yer sıkılsam da zaman kaybı olarak niteleyemeyeceğim, tam anlamıyla arada kaldığım bir kitap oldu SERPICO.
Orijinal ismi Carrie olan kitap çeviride neden "Göz" diye adlandırılır bunun merakı içindeyim sadece.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bu yazıyı yazmaya başlamadan önce kendimi sıkı bir sorguya aldım. Haksızlık edip etmediğimi düşündüm, kendimi olumlu ve düzgün bir yorum yapmaya ikna etmeye çalıştım ancak bu mümkün olmadı. Öncelikle kitabı gereksiz buldum. Sanki biri -ki bu durumda yazar- oturmuş ve yaşamı boyunca -aslında buna koca bir yaşam ayırmak da haksızlık olur ya- biriktirdiği tumturaklı (?) cümleleri sıra ile bir araya getirip anlamlı bir metin oluşturmaya çalışmış. Sonucunda da bu ne başı ne sonu belli öykü çıkmış. "Kambur" lardan konu açılınca aklım ister istemez, kambur denince ilk akla gelen efsane karaktere, Quasimodo'ya kaydı. Onunla Şule Gürbüz'ün kamburunu kıyaslamak elbette doğru olmazdı. Ancak bir o kamburun oturtulmuşluğuna, bir de diğerinin eğretiliğine takılmadan edemedim. Yine Kambur'umuzun kontrbasa duyduğu ilgi aklıma Süskind'in Kontrbas'ını getirdi. Oradaki huysuz müzisyen ile buradaki Kambur arasında bir bağ kurabildim yine ama, dediğim gibi, Kambur hep çok eğretiydi. Sanki bir kişiliği yoktu ve cümleler onun üzerine iğneyle tutturulmuştu. Kambur benim için somutlaşamadı ve hatta oluşamadı. Bence acemiliğini belli eden, -başta da söylediğim gibi- gereksiz ve yetersiz bir kitaptı.