Temmuz 23'ün yanına yalnız iki kelime yazılmıştı: "onu seviyorum." buna da inanmadı. "yalan! beni sevseydin o günün 23 Temmuz olduğunu bilmezdin." - Hİç bir kitaba bu kadar geç kaldığımı düşünmedim. Benim düşüncelerim, benim duygularım, benim aylaklığım kitaba aktarılmış gibi. adeta benden bir parça gibi. işte hep bundan dolayı sustum. konuşmak gereksizdi. biliyordum; anlamazlardı.
Kitap bitti ve botlarım inanılmaz ağırlaştı. Okurken defalarca kez Thomas'ın yaşıyor olmasını diledim ama yinede soyadım Black olsa da kapımı çalsa istedim. Oscar'a sımsıkı sarılıp omuzun en yumuşak yerine kafasını koymasını, ağladığında omuzumu ıslatmasını istedim ya da yatağıyla duvarının arasındaki Başıma Gelen Şeyler'de fotoğrafım olsun istedim. Yine de biz en sonunda herşeyi geri saralım. 6.ilçenin hikayesini dinlerdik. Güvende olurduk. Oscar gibi.
Okurken mütemadiyen açlık hissediceksiniz. Bir "açlık" bu kadar mükemmel anlatılabilir. Gururundan asla vazgeçmeyen bir adamın hikayesi, ölümüne aç kalsa bile. Bu şefkati östermek için nefsini zorlamış olmasından korktum. Sadece: -Şimdi ne güzelsin! dedim. Fazla konuşmadım. Geriye doğru birkaç adım attım, kapıya vardım ve daima geri geri yürüyerek dışarı çıktım ve o, odada kaldı.
Karşımda Bay Hel. Sanki olayları o anlatıyormuşçasına karşımda. Kitabı bitiriyorum ve ona bakıyorum. "İnsan Şibumi'yi elde etmez. Ancak onu...keşfeder." diyor Bay Hel parlak yeşil ve ifadesiz gözleriyle. Mükemmel bir kitabı bitirmenin verdiği tadı ve şükranımı yetersiz kelimelerle ifade etmeye kalkışmıyorum. Bu benim Şibumi yolundaki ilk denemem. Ne diyebilirim ki, tek kelime. "Eşsizdi."