Bir roman değil, Kutsal Kitap adeta. Tolkien'in hayal gücüne hayran olmamak elde değil.
Zeze büyüdü, aşkın büyüsüne kapıldı ve umutları da aynı oranda söndü gitti. Keşke hep çocuk kalsaydın Zeze, büyümenin hiç de müthiş bir şey olmadığını sen de anlamış oldun.
İnsanların renk tonundaki farklılıklara bile tahammülü olmayanların, cehalet bataklığına saplanmış ahmak bir toplumun pisliklerini anlatan, kan kokan, işkence kokan bir kitap. Irkçılığın şeytani yüzüyle bir kez daha karşılaşacaksınız.
"En iyi yönetim, en az yönetendir." Ya yönetilen olursun, köle gibi, parya gibi kullanılırsın; ya da özgürlüğün peşinde koşup kendin çalar, kendin oynarsın. Seçim senin!
Şan, şöhret, kariyer, mükemmele yakın bir okul ve eğitim, modern dünya kurallarına uygun rahat bir yaşam... Hepsini elinin tersiyle iten, hayatın özünü el değmemiş bakir topraklarda, doğada arayan özgürlüğüne düşkün bir gencin hikayesi. Aynı zamanda hikaye gerçektir ve kahramanız McCandles aynen kitapta anlatıldığı gibi hayata gözlerini yummuştur; hayalini gerçekleştirmenin mutluluğuyla, Doğa Ana'nın kucağında sonsuzluğa uçan özgür McCandless..!
Yalnızlığın ete kemiğe bürünmüş hali Pessoa ve onun ruhunuza işleyen kılıçtan keskin cümleleri. Hayatın ne menem bir ızgara, bizlerin de o ızgarada kavrulan umutsuz kurbanlar olduğumuzu açık seçik anlatan bir eser. Müzmin yalnızlar anlar Pessoa'yı, hayata pembe gözlüklerle bakanlar değil!
Pavese'nin "Yaşama Uğraşı" neticesinde ruhuna işleyen onulmaz yaraların kağıda dökülmüş hali. Saf acının, yalnızlığın ve hiçbir şeye bağlanamama hastalığının sonu; tek başına bir ölüm..!