http://buyulukitaplik.blogspot.com/2013/08/yorum-melez-dosyalar-rick-riordan.html Kitabın içinde bir çok hikaye ve söyleşi olduğundan hepsini teker teker değerlendirecek ve tanıtacağım. Açıkçası bu şekilde yorumlamayı çok seviyorum! ^^ Tamam, şimdi genel yorum; Percy' ne kadar ok özlediğimi hatırlattı bu kitap bana. Şimdi içimde Hades'in Evi için acı verecek kadar büyük bir okuma hevesi var. Rick Riordan'dan mükemmel olmayan bir kitap beklenemezdi zaten. Yine şahane, yine Yosun Kafa, yine Olimpos. Ve yine hayatlarını kurtarmaya çalışarak savaşan bir dolu yarı tanrı. Kitapta Nico vardı ki o benim gözdem. (Gözdelerim sürekli değişiyor, şimdiki sıra şu şekilde; 1- Nico/ Percy/ Luke Ne? Onlar arasında seçim yapamam.) Thalia ile karşılaşmak şaşırtıcı ve hoş oldu. Yosun Kafa yine bizim Bilmiş Kız'ın oyununa düştü. Annabeth ona boşuna Yosun Kafa demiyor. Kitaptaki her şey mükemmeldi; özetlemek gerekirse. Her şey mükemmeldi. Her. Şey. Mükemmeldi. Kademe Kademe Yorum: Melez Kampı'ndan Mektup Aynı başlık ile bir bölüm Melez Günlükleri'nde de vardı. Ve yine aynı tema ile farklı bir içerik okumak çok hoş oldu. Rick bu nasıl yapıyor bilmiyorum ama ne zaman şu "Melez Kampı'nda Mektup" bölümlerini okusam yanımda Percy, Annabeth, NICO vs. varmış gibi hissediyorum. Bölümün içeriği zaten adından belli oluyor. Rick Riordan şöyle bir 30 sayfa Melez Kampı'ndan Mektup yazsa ben yine aynı heyecan ve neşeyle okurum gibi geliyor. Yaz Rick yaz. Percy Jackson ve Kayıp Savaş Arabası Bu hikaye Percy Jackson ve Clarisse La Ruse "gizli" dostluğunun bir örneği. Gizli diyoruz çünkü Clarisse hiç kimsenin -bilhassa kardeşlerinin- Perseus Jackson ile arkadaş olduğunu bilmesini istemiyor. Bilirsiniz o sert kız. Zaten Percy'e karşı eski kini var. (Hatırlarsınız belki; Percy'nin kafası ve klozet olayı. Clarisse sırılsıklam ne de güzel görünüyordu öyle!) Percy, bir gün fen dersinde dışarıdan tuhaf sesler duyar. Çaktırmadan camdan baktığında Clarisse'yi bir avuç kış ile savaşırken görür. Ne oluyor, diye Clarisse'nin yanına indiğinde; Ares'in Clarisse'ye savaş arabasını verdiğini ve sonra Ares'in ölümsüz çocukları Phobos ve Deimos'un o savaş arabasını çaldıkların öğrenir. Ares, Clarisse'te savaş arabasını vererek onu bir sınava tabii tutmuştur. Clarisse, gün batımında savaş arabasını babasının tapınağına götüremezse Ares'in güvenini yitirecektir. Percy ona yardım etmeye karar verir ve böylece ikisi Korku ve Dehşet tanrıları, kendini deniz yılanı sanan bir canavar, su samurları ve en büyük korkularıyla uğraşacakları bir maceraya atılırlar. Percy Jackson ve Kayıp Savaş Arabası-Alıntılar: -Hani öğretmenlerin en sevdiği sözcüğün lütfen olduğunu söylerler ya? Yalan. Büyülü sözcük kusmak. Bunu söylediğiniz anda sınıftan çıkmanıza izin verirler. (sayfa 6-Percy) - "Korkunun kendisinden başka korkacak bir şey yok. Öyle derler, değil mi? Eh, dur sana bir sır vereyim melez. Korku benim..." (sayfa 12- Phobos *Korku Tanrısı*) - Deniz tanrısının oğlu! Deniz tanrısının oğlu! Mürekkep balıklarının sizi sevmesi harika bir şey! (sayfa 23 -Percy) Percy Jackson ve Bronz Ejderha Bu hikayede üst derecede Percy-Annabeth, Charles-Silena ilişkisi görüyoruz. Tabii ki şikayetçi değilim! Çok şekerdi *-* Percy yine -felakete dönüşen- bir Bayrak Kapma yarışında. Mavi Takım'da; Poseidon kulübesi (yalnız Percy :/ ), Apollon, Hephaistos ve Hermes kulübesi var. (Hermes ve Apollon birlikte savaşıyorlarsa, ben de varım! Korkulur Mavi Takım'dan!) Kırmızı Takım'da; Athena ve Ares (tamam belki de Mavi Takım artık o kadar da korkutucu görünmüyor), Afrodit, Dionisos ve Demeter kulübeleri var. (Yaşasın Mavi Takım! -ne kadar kaybedeceğimiz baştan belli olsa da. Ares ve Athena aynı takımda olur mu ya? İnsafsızlar...) Percy ve Beckendorf, Bayrak Kapma'nın asıl tantanasından uzakta, bayrağı ararlarken Myrmekeler ile karşılaşıyorlar. Bunlar parıltı şeylere ve değerli madenlere ilgi duyan devasa karıncamsı mahluklar. Sonra olaya Annabeth ve Silena dahil oluyor. Ve nasıl oluyorsa -burayı söylersem, kitabı okumanın ne önemi kalır?- Bayrak Kapma, -Percy, Silena, Annabeth için- Beckendorf'u kurtarmak için bronz bir ejderha arama ve çalıştırma görevine dönüşüyor. Percy Jackson ve Bronz Ejderha-Altıntılar: - Tek bir ejderha bütün gününüzü berbat edebilir. (sayfa 35 -Percy) - Satirler orman perilerini kovalıyor, canavarlar ormanda böğürüyor, kampçılarsa kendi aralarında şakalaşıyorlardı. Kamp yöneticisi Dionisos haylazlık yapan herkesi bir çalıya dönüştürüyordu. Anlayacağınız, tipik bir yaz kampı tantanası yaşanıyordu. (sayfa 35/36-Percy) - Annabeth kesinlikle düşman edinmek isteyeceğiniz birisi değildir. (sayfa 36-Percy) - "Kafamı gövdeme oturtacak birisine ihtiyaç duysaydım sana gelirdim," (sayfa 51- Percy *Annabeth'e söylüyor*) - Arkanızda bir ejderha varken bir yere daha çabuk gidiyorsunuz, o gün bunu öğrendik. (sayfa 54- Percy) Hermes oğulları CONNOR ve TRAVIS STOLL ile bir söyleşi Hermes'i tanrı olarak pek sevmem ama Hermes kulübesi, kulübeler arasında en sevdiğimdir. Öylesine de tuhaf bir şahısım. Yaşasın Hermes çocukları! (Ben Pluton kızıyım ama olsun, çaktırmayın.) Connor ve Travis'in bana Fred ve George Weasley'i de anımsattığı doğrudur. Yaşasın şeytani ikizler! Tüm serilerde en sempatik kişiler; şeytani ikizlerdir. Açık ve net. Hermes oğulları CONNOR ve TRAVIS STOLL ile bir söyleşi-Altıntılar: - Hermes kulübesinde olmanın en iyi tarafı nedir? Connor: Asla yalnız kalmazsınız. Cidden! Aramıza sürekli yeni çocuklar katılır. O yüzden her zaman konuşacak birisini bulabilirsiniz. Travis: Ya da şaka yapacak birilerini. Connor: Ya da cebinden bir şeyler aşırabileceğimiz birilerini. Biz kocaman, mutlu bir aileyiz. (sayfa 70) Ares kızı CLARISSE LA RUE ile bir söyleşi Yine bir atasını sevmediğim ama kulübesini sevdiğim yarı tanrı! Ares savaşıdır, güçlüdür ama... yarım akıllıdır (bunu söylediğimi ona söylemeyin). Ares her ne kadar tuhaf ve itici olsa da melezleri bence şahane. Ares çocukları birer ölüm makineleri, savaşçı ve aynı zamanda gerçekten bir koruyucular. Onlar mükemmel *-* Ve Clarisse daha da mükemmel ^^ (Hayır, tabii ki de kafamı suya sokmamaları ya da beni pataklamamaları için onlara yalakalık yapmıyorum. Ben Romalıyım! Onlar bana yalakalık yapsın!) Ares kızı CLARISSE LA RUE ile bir söyleşi-Altıntılar: - Bana bir mızrakla kalkan verin, her zaman seve seve kullanacak bir yer bulurum. (sayfa 71 -Clarisse) - Clarisse: Eh, bence kimse Ares'le boy ölçüşemez ama Tanrı Zeus çok cesur. Yani sonuçta Zeus, Tayfun'la ve Kronos'la savaştı. Saygısızlık etmek istemem ama süper güçlü şimşekleriniz olunca cesur olmak da kolay. (sayfa 71/72) Athena kızı ANNABETH CHASE ile bir söyleşi Ve Bilmiş Kız! /Baykuş Kafa! (bunlar Percy'nin terimleri, beni eleştirmeyin.) Annabeth her zamanki gibi zekasını konuşturuyor. Çünkü o Annabeth. Başka ne beklenirdi ki zaten? Athena kızı ANNABETH CHASE ile bir söyleşi-Altıntılar: - Zaman zaman Percy'e 'Yosun Kafa' diye hitap ettiğini biliyoruz. Sence Percy'nin en sinir bozucu özelliği nedir? Annabeth: Eh, ona çok zeki olduğu için Yosun Kafa demiyorum tabii! Yani, tamam. Percy aptal falan değildir. Hatta çok akıllıdır. Ama bazen çok şapşalca davranır. Bunu beni sinir etmek için yapıp yapmadığını bilemiyorum. O çok yönlü biri. Bir kere çok cesur. Espri yeteneğine sahip. Yakışıklı da, ama sakın ona bunu dediğimi söylemeyin. Ne diyordum? Hah, Percy çok yönlüdür, ama o kadar... kalın kafalıdır ki. Tamam, aradığım sözcük buydu işte. Yani, bazen gözünün önündekini bile görmekten acizmiş gibi davranır. Ne bileyim, ona bir ipucu verirseniz dahi insanların ne hissettiğini anlayamaz. Ne? Hayır, özellikle birisinden ya da belirli bir olaydan bahsetmiyorum! Genel olarak söylüyorum. Neden herkes... öfff! Aman, neyse. (sayfa 75) Satir KIVIRCIK ÇALIDİBİ ile bir söyleşi Kıvırcık ve teneke kutuları, ayrılmaz çift. (Ama Ardıç duymasın, keser bizi. Ya da kökleriyle bağlar. Her neyse. Her şekilde sonumuz kötü.) Kıvırcık'ı Grover'ı ne çok özlemişim, onu kavradım. Annabeth, Percy ve Kıvırcık süper takımdı ya. Ah, eski güzel günler :') Satir KIVIRCIK ÇALIDİBİ ile bir söyleşi-Altıntılar: - Kavalla en çok hangi şarkıyı çalmayı seversin? Kıvırcık: Ha, şey, biraz tuhaf olacak ama... Bir keresinde bir misk faresi benden 'Misk Faresinin Aşkı' isimli şarkıyı çalmamı istemişti. Şey... Ben de şarkıyı öğrendim. İtiraf edeyim ki o şarkıyı çalmayı çok severim. Aslında şarkı sadece misk fareleri için yazılmamış! Çok tatlı bir aşk öyküsünü konu alıyor. O şarkıyı ne zaman çalsam gözlerim dolar. Percy'nin de gözleri dolar ama sanırım gülmekten. (sayfa 76) - "Günde iki teneke ye, canavarları düşünme." (sayfa 77) Poseidon oğlu PERCY JACKSON ile bir söyleşi Veeee.... serinin esas oğlanı: Yosun Kafa, Perceus Jackson! Canım benim *-* Poseidon oğlu PERCY JACKSON ile bir söyleşi-Altıntılar: - Percy: ... Yazın ilk günü kulübeleri ziyaret ederim. Connnor'la Travis kamp dükkanından bir şeyler aşırırlar; Silena, Annabeth'e makyaj yapmak için dil döker; Clarisse de kampa yeni gelen çocukların kafalarını tuvalete sokmakla uğraşır. Bazı şeylerin asla değişmemesi çok güzel bir şey. (sayfa 78) - Melez olduğundan şüphelenen çocuklara ne tavsiye edersin? Percy: Yanılıyor olmaları için dua etmelerini. Cidden. Bunları okumak zevkli olabilir ama melez olduğunu öğrenmek pek de iyiye işaret değildir. Bir melez olduğunuzu düşünüyorsanız hemen kendinize bir satir bulun. Satirleri okullarda hemen fark edersiniz. Gülüşleri bir tuhaftır ve önlerine gelen her şeyi yerler. Yürüyüşleri de tuhaf olabilir çünkü takma ayaklarla toynaklarını saklıyor olabilirler. Okuldaki satiri bulup ondan yardım isteyin derim çünkü derhal Melez Kampı'na gitmeniz gerekir. Ama bir melez olmayı kim ister ki? Sakın bunu evde denemeyin. (sayfa 80) ercy Jackson ve Hades'in Kılıcı Üç Büyükler'in çocukları da iyi bir takım olurmuş, onu öğrendik bu hikaye ile. Hikayemizin ilk cümlesi; "Noel'i yeraltında geçirmek benim fikrim DEĞİLDİ." Kafanızda çarklar dönmeye başladı mı? Hades'in Kılıcı? Yeraltı? He, çok güzel. Bu kitapta ikidir, Percy okuldan alıkoyuluyor. (Percy'nin de şikayetçi olduğunu sanmıyorum hani. Edebiyat sınavına girmektense hayaletlerle savaşmayı tercih eder gibime geliyor.) He, ne diyordum? İşte, percy Edebiyat sınavındayken, Bayan O'Lery -hatırlamayanlara açıklama: kendisi Percy'nin evcil Cehennem Tazısı- sınıfa dalıveriyor. Percy, "Sen nereden geldin buraya? Dur bi' kovalıyıvereyim" derken altın kaplama bir geyik sayesinde Thalia ile karşılaşıyor. Bunlar orada hasret giderirken sahneye Nico da dahil oluyor. Nico oraya nasıl geldiğini bilmiyor. Hani Nico'nun yaptığı gölge şeysi vardı ya, onunla gelmiş işte. Üç melez, ne olup bittiğini çözmeye çalışırken birden yer yarılıyor ve kahramanlarımız kendilerini Ölüler Diyarı'nda buluyorlar. Ve Percy'nin Edebiyat sınavı da böylece dünyayı kurtarmaya bir adım daha yaklaşmak amacıyla yapılan bir göreve dönüşüyor. Percy Jackson ve Hades'in Kılıcı-Alıntılar: - Sokaktaki yayalar bana tuhaf tuhaf baktılar ama burası New York'tu. Yani, her şeye rağmen bir fino köpeğinin arkasından koşturan bir çocuk hayatlarında gördükleri en tuhaf şey olamazdı. (sayfa 91-Percy) - "Hiçbir tutsak Yeraltı Dünyası'nda dahi tamamen çaresiz değildir..." (sayfa 103-Persephone) - Hades genellikle melezleri bizzat tehdit etmekten hoşlanırdı. (sayfa 106) - "Tehlikeden kaçış yok," dedim. "Asla." (sayfa 107 -Percy&Thalia) - Hemen aklımın bir köşesine not ettim: Yaratıkları buharlaştırırsan sorularına yanıt veremezler. (sayfa 117 -Percy) - "Ürkütücü bir mağara, hayaletler tanrıçası. Burası muhteşem yahu?!" (sayfa 127 -Percy)
http://buyulukitaplik.blogspot.com/2013/08/kitap-yorumu-gibi-opal-jennifer-l.html Bu seri bana kötü şeyler yapıyor. Obsidiyen soluğumu kesmişti. Oniks beni bitirmişti. Opal ise kalbimi durdurdu. Ve galiba kalbi duran sadece ben değilim, Daemon karşısında Katy de pek kendinde değildi hani. Opal su gibi aktı. Kendini okutturdu ve okurken çok rahattım. Kalbimin gerekenden -çok daha fazla- hızlı atmasını saymazsak tabii. Hani, bazı kitaplar vardır. Okurken seni alır götürür. Çevrendeki tüm gürültüler, ses, görüntüler susar-solar. Geriye sadece kelimeler ve hayal gücün kalır. O kitaplar senin bir parçan olur. Opal de tam öyle bir kitaptı işte. Anlatabildim mi? Bu kitap beklentilerimi fazla fazla karşıladı. Klasik Jennifer işte, yaptı yapacağını; yine muhteşem bir kitap yazmış. Bu kadının hiçbir kitabı da mı çürük olmaz? Hayranım ya. Bildiğin hayranım. Opal'in ilk sayfalarını yavaş yavaş okudum. Sonrasından kendimi durduramadım. Uyumadım, gözümü kırpmadım; okudum. Zaten sonrasında bir baktım, kitap bitmiş! Kitabın sonuna doğru "Oh her şey yolunda, rahatla Kedicik" diyerek sırıtıyordum ki "Allons-y!". Jennifer da tam yerinde bitirmiş hani. Böyle yazarların karşısına geçip; psikopat bir sırıtma eşliğinde kaşlarımı oynatmak geliyor içimden. Hani, "uyurken dikkat et kendine, bakarsın bir daha uyanamazsın." şeklinde. *KutsalÇilek'in Karanlık Fantezileri Tiyatrosu* Tamam. Bu kadar gevezelikten sonra kitapta karşınıza çıkacakları maddeleyim: *Uyarı* Fazla Daemon ve Katy sahnesi olacak, Dee, Andrew ve Ash bir nevi "kanka" olacak kadar yakınlaşacak (Acıları ortak, onları yargılamayın. Yaşasın Andrew!) Lesa her zamanki Lesa, Carissa'ya dikkat edin, Dee ve Katy'nin arası limoni, Dawson, Katy ve Daemon üçgeni çok samimi, çok sevecen, çok yemelik, Dawson, Beth'i özlüyor, özlüyor, özlüyor, Beth geçen kitaba nazaran pek ortalarda görünmüyor, Yeni bir melez: Luc (kendisi bir velet, ama kabul edeyim akıllı bir velet, kitabın işleyişinde çok katkısı var, bu çocuk bir dahi) Herkesin nefret ettiği bir katil geri dönüyor (spoiler! öğrenmek istiyorsan; tırnak içini seç: "Blake") Matthew çok canayakın, HAYALET AVCILARI (tabii ki de olaya Hayalet Avcıları da katılmıyor. Bu kitap iki paranormal için çok düşük. Hayalet Avcıları sadece bir program) Katy'nin zombi fetişi olduğunu öğreniyoruz (Zombiler gerçektir! İnanmayanlar da zombi salgınında ilk ölecek olanlardır, onları zombilerin önüne atacağım "I am, I am, I am a zombie.") SD tuhaf bir şekilde sessiz, Bizimkiler Oniks ile çok haşır neşir olacaklar, Kitabın sonu çok iğrenç bitecek, kendinizi hazırlayın. ALINTILAR: - Dawson hakkında öğrendiğim tek şey defolu mal olduğuydu. (sayfa 6-Katy) - Daemon Noel kaktüsü gibi güzel ama dikenliydi (sayfa 11-Katy) - "İnsanlar her zaman ortadan kaybolur." (sayfa 14 -Dawson) - Daemon'ın dudakları haylaz bir tebessümle ağır ağır kıvrıldı. "Sakin ol Kedicik, yoksa sana oynaman için yumak yün getiririm." (sayfa 24) - Her şey birkaç ay içinde değişmiş, sonra da birkaç ay içinde tekrar değişmişti. Utangaç, kitap hastası Katy'den imkansız bir varlığa dönüşmüştüm, değişimi hücre seviyesiyle sınırlı kalmayan birine. (sayfa 28) - Andrew benden hiçbir zaman hoşlanmamıştı. Aslında genel olarak insanlardan Hoşlanmadığını düşünüyordum. Köpek yavrularından da. Jambondan da. (sayfa 39) - "...Nihayetinde insanlık gelmiş geçmiş en bencil yaşam formudur..." (sayfa 41-Andrew) - Sevdiğim bir kitaba inceleme yazısı yazmak iyi geliyordu ve daha çekici hale getirmek için tuhaf resimler bularak elimden geleni yaptım. Sevimli kedi yavrularını ve lamaları tercih ettim. Bir de Dean Winchester'ı. (sayfa 41) *Kutsal Çilek'in özel notu* Kim Dean Winchester'ı tercih etmez ki? (Tabii ben Cass aşığıyım ama. Boş versenize.) - "Zombi kıyameti olduğunda münettar olacaksın çünkü ben zombi fetişim yüzünden ne yapmam gerektiğini bileceğim." (sayfa 78-Katy) - Blake yakışıklı olduğunu hiç şüphe yoktu. Karmakarışık saçları ve altın rengi sörfçü çocuk cildiye ortalığı yakıyordu. Fakat o şen şakrak gülümsemenin altında bir cani gizleniyordu. (sayfa 90) - İnsanlar hep hata yapardı ancak bu hataların birçoğu birinin ölümüne yol açmazdı. Benimkiyse açmıştı. (sayfa 131) - "...Bazı şeyler kırıldığıyla kalır." (sayfa 132) - "...Hem tat olmadıktan sonra hayatın ne anlamı var? İşte bu benim hayat düsturum." (sayfa 137-Lesa) - Daemon tam bir pislikti ve onu seviyordum. (sayfa 277) - "İnsanlığın durumu bu Kedicik. İnsan tabiatı bilinmeyeni hoş karşılamaz. Onu kendinden uzaklaştırır. Tamamen değil ama her düşüncesine ve hareketine gölge düşürmeyecek kadar." (sayfa 306 -Daemon) *bence bunu Daemon'ın söylediğini yazmaya bile gerek yoktu aslında, başka kim Katy'e Kedicik der?!* - Dawson'ın diğer yarısı eksikti, o yarının adı da Beth'ti. (sayfa 372) - Çok boktan bir durumdu... Korsan kitapçılardan, en sevdiğin serinin bir sonraki kitabı için bir yıl beklemekten, kitabın en olmadık yerde bitmesinden bile boktandı hem de. (sayfa 406) Veeee huzurlarınızda kitabın son cümlesi: *davul efekti* - Daemon yoktu. (sayfa 419 -Katy)
http://buyulukitaplik.blogspot.com/2013/04/okutan-gunler-blog-tur-1-tatl-bela_23.html Tamam, tamam. Kitabı gerçekten sevdim (Hehehehe, yüzümde sırıtmaya kaçan aptal bir gülümseme ile bitirdim bu kitabı. Başladığımda da aynı haldeydim gerçi.) Ama mükemmel diyemem. Pekiyi de değil. Sadece iyi... İyi. Yazar kendini tekrarlamış gibi geldi bana. Aynı şey Hush Hush serisinde de olmuştu; Nora kaçırılıp kaçırılıp duruyordu. Burada da Abby aynı davranışları-tepkileri-kararları sergiliyordu. (Travis'e söz yok tabii ^.^) Bir yönden kitap beni hayal kırıklığına uğrattı. Her kitaba/seriye başlamadan önce tek beklentim olan "çetin ceviz kadın karakter" noksandı. Abby "saf-aptal küçük kız" olmayabilir ama bir Katniss, bir Anita da değildi. Olayların başlangıcı (veya aşık kahramanlarımızın tanışması da denilebilir) 1. bölümde, hemen kitabın başında Travis'in dövüştüğü Çember dövüşü sırasında oluyor. Aslında söylemek gerekirse; Abby (nam-ı diğer Güvercin) ve Travis çok kanlı bir şekilde tanışıyorlar. Travis, Çember'deki rakibinin ağzını burnunu dağıtıyor ve olan Abby'e oluyor; SURATI kanlar içinde kalıyor. (O sahnede psikopatça sırıtan tek kişi ben değilimdir diye umuyorum.) Böylece Güvercin ve Kuduz İt tanışıyorlar (heheheh ^.^). Ne sanıyorsunuz? Travis, rakibinden fışkıran kanın en yakındaki izleyiciye sıçramasından sonra o izleyici ile dalga geçecek kadar kibar bir arkadaş. Ayrıca Abby bu tanışmada "Güvercin" lakabını da kazanıyor. Hep merak ettim, ediyorum; bu "Güvercin" nedir yahu? Tüm kalbimle umuyorum ki bu lakabın altında yatan anlamı 2. kitapta öğreneceğiz. (2. kitap demişken: İkinci kitabı daha çok seveceğim diye tahmin ediyorum. Sonuçta Walking Disaster, Travis "Kuduz İt" Maddox'un ağzından yazılma! Erkek karakterlerin görüşünden kitapları çok çok seviyorum ve Travis'in gözünden olayları -onun gözünden okumak istediğim belirli sahneleri- okumaya da aşırı hevesliyim. Zaten erkek anlatıcılı kitaplar sevilmez mi? Harry Potter olsun, Percy Jackson ve Olimposlular olsun,Yeraltı Günlükleri olsun...) Nerede kalmıştım? Tanışmalarında, evet. Travis, Abby'nin en yakın arkadaşı ve benim bağrıma basmak istediğim America'nın sevgilisinin kuzeni (huuu cümleye bak, dıdısının dıdısının dıdısı). Shepley (kendisi Trav'in kuzeni ve America'nın sevgilisidir) ve Travis, "Kuduz İt"in dövüşlerinden kazandıkları paralarla çok rahat geçiniyorlar. Aralarında bir bağlantı var yani. Bu şekilde tanışıyorlar, kaynaşıyorlar. Ve sonrasında, tahmin ettiğiniz gibi her şey çorap söküğü gibi geliyor. Kıskanmalar mı desem, kızdırmalar mı desem, evli çift gibi kavga etmeler mi desem, İDDİALAR mı desem, eksik olmuyor hayatlarından. Karakterleri de tanıtayım da, içimde biriktirdiklerimi boşaltayım artık. Abby: Güvercin. Arka kapakta yazdığı gibi "alkol kullanmayan, küfür bile etmeyen kendi halinde bir kız" değil. Bildiğin kızın içinden on yıllık serseri çıktı. Pokerde gözü kapalı yenmek (tabii ki gözünü kapatmadı), 15 tane şatı götürmek kızın marifetleri arasında. (Ayrıca kendisi en sinir olduğum karakterdir. Al ağzına kürekle vur, dökülen dişleri ona yedir.) Travis: Kuduz İt. Maddox. "Yerler seni yerler, seni ham yapar bu zilliler..." Kötü çocuğumuz, dövme aşığı ben için potansiyel manzara. Dövüşçü. Ve benim gibi "kötü çocuktan kuzuya dönen bir erkek seksi olamaz ki" diyenlerin yargısını kırıp geçen 2. karakter (1. Jace'dir.). Al bunu evde besle. Tipini yediğimin. America: Abby'nin en yakın arkadaşı. Örnek arkadaş. Sarışın. Bana sürekli "Yürü be kaplan!" dedirten karakter. Shepley ile kendisinin arasından geçen ilişki böğrüme oturdu, kıskançlıktan kızardım. Bu kadar tatlı olamaz bir çift. Ayrıca America (ben Mer demeyi tercih ederim) Abby'nin çoook eski bir arkadaşı, onun geçmişinden gelme. Shepley: Travis'in kuzeni ve ev arkadaşı. America'nın sevgilisi. Oy dağlar dağlar... Çocuğu nasıl bir şey hayal ettiğimi tahmin bile edemezsiniz, benim için neredeyse Travis'e eş değer. Shep ile ilgili bazı sahneler vardı ki "işte aşk bu!" dedim. America'yı gerçekten seviyor çocuk :') . Daha önce sevgililerinin en yakın arkadaşları Travis ile çıkıp (çıkmak denemez, Travis için tek gecelik) daha sonra "gururu ayaklar altında olan Travis'in eskileri" grubuna katılınca sevgilileri de onu terk ettiği için hiç bir zaman Abby ve Travis yakınlaşsın istemedi.
http://buyulukitaplik.blogspot.com/2013/04/kitap-yorumu-uyumsuz-veronica-roth.html Distopyaları ne kadar çoook sevdiğimi hatırlattı bu kitap. Hele ki isyan varsa, tadından yenmiyor distopyalar. The Hunger Games'tan sonra bende büyük bir "İsyan Açlığı" başladı. "Yönetim kötü olsun, diktatörlük olsun. Sonra gelsin baş karakter hepsinin kellesini uçursun." gibi psikopatça senaryolar kurgulamaya başlamıştım ki imdadıma Uyumsuz yetişti. Uyumsuz farklı-büyüleyici konusu, akıllıca kurgusu ve Four (Çevirmenin çok kızdığım bir hatası ile kitapta "Dört" olarak geçiyor.) ile kalbime kazındı desem yeridir! (P.S: Four bir yana Uriah'ı buraya kargolayabilir miyiz?) Baş kahramanımız Beatrice Prior, beşe bölünmüş bir toplumda yaşıyor. Bu beş topluluk; Dürüstlük, Fedakarlık, Cesurluk, Dostluk ve Bilgelik olmak üzere bir ilkeyi-davranışı her şeyleriyle benimsiyor ve tersini hayatlarından def ediyorlar. (Örneğin: Dürüstlük'ten bir kişi asla yalan söylemez.) Bu topluluklardaki her 16 yaşındaki çocuklar, hangi topluluktan olacaklarına karar verdikten sonra bir sınava tabi tutuluyorlar. Seçtikleri topluluğa uygun ve yeterli iseler ölene kadar o topluluğa ait oluyorlar. Eğer değil iseler, Topluluksuz oluyorlar. Topluluksuzlar, şimdinin evsizleri gibi; bir yuvaları, toplulukları yok. Beatrice, Fedakarlık'tan doğma. Peki klasik bir Fedakar (ya da diğer toplulukların dediğini şekilde Kasıntı) mı? Hiç de değil. Beatrice, sinir olduğum ağabeyi Caleb, hüngür hüngür ağlamama sebep olan babası ve sayesinde bir Katniss vak'ası daha yaşadığım annesi ile yaşıyor. Bilgeler ve Fedakarlar'ın arası biraz limoni. Babası hükümet için çalışıyor, bu yüzden çoğunlukla açık hedef. Neyse... Beatrice, hangi topluluğa gireceğini seçmeden önce her 16 yaşındaki gencin girdiği "Yetenek Sınavı"na giriyor. Bu sınav, sizin hangi topluluğa daha uygun olduğunuzu belirtiyor. Yanlış anlaşılmasın, bu sınavın hangi topluluğu seçeceğinizde bir etkisi yok. Herhalde nereye uygun olduğunu bilmeyenlere bir ışık tutmak amacıyla yapılmış. Beatrice, bu sınava giriyor ve sonuç "UYUMSUZ" çıkıyor. Tabii bu gizli tutuluyor. Sebebini kitabı okuyunca anlayacaksınız ben söylemeyeyim. Üç topluluğa da uygun görünüyor; Fedakarlık, Cesurluk, Bilgelik. Beatrice'ın seçimini söylemekte acayip tereddüt ediyorum ama yazmazsam yorum noksan kalacak. Beatrice, hayatını değiştirecek, onu ailesinden koparacak, aşırı havalı dövmelere, ve yeni "Tris" adına sahip olacağı Cesurluk'u seçiyor. Daha fazla anlatamayacağım için bir iki karakteri tanıtayım: Beatrice/Tris: Baş kahramanımız ^.^. Sarışın, minicik. Fedakarlık'tan doğma. UYUMSUZ. Dövmelerini ölümüne kıskandığım biricik karakter. Four-Dört: Cesur eğitmeni (denebilir). Beni ayakta uyutan karakter. Gerçek ismini ne kadar söylemek istesem de ekstra spoiler olacağı için susuyorum. Ayrıca kendisi; dövmelerini kıskandığım biricik karakterler grubunun da önemli bir üyesidir. Caleb: Caleb Prior. Beatrice'ın ağabeyi. Nedense hiç sevmediğim karakter. Çocuk saman altından su yürütmüş ama. Yine de iyi çocuktur kendisi. Hep Gale gibi bir şey hayal etmiştim ama bildiğiniz inek bu şahıs. Christina: Dürüstlük'ten gelme Cesur. Beatrice/Tris ile aynı dönemde Cesurluk'u seçti. Zaten ikisi arkadaşlar da. Alıntılar: -"Hayır," diyor Caleb. Anneme gülümsüyor. Ağabeyimin de Dürüstler'den biri olmayacağı çok açık. (sayfa 34) - Ben yeterinde özverili değilim.On altı yıldır deniyorum, hiçbir zaman yeterinde özverili olamadım. (sayfa 45) -Will ve Christina, çizim kitaplarını karıştırıyor, iyi bir şey bulduklarında birbirlerini dürtüyorlar. Yan yana otururlarken, birbirlerinden ne kadar farklı olduklarını gözlemliyorum. Christina koyu tenli ve zayıf, Will ise soluk tenli ve iri. Ama gülümsemeleri birbirinden farksız. (sayfa 94) -"Senin derdin ne? Eğlence olsun diye şehir haritasını mı ezberledin?" diyor Christina. "Evet," diyor Will şaşkın şaşkın. "Sen ezberlemedin mi?" (sayfa 131) -"Sen insan mısın Tris? Bu kadar yükseğe çıkmak..." Yutkunurcasına nefes alıyor. "Hiç korkmuyor musun?" (sayfa 153) - "Her şey yoluna girecek." Sesimin kendimden emin çıkması için çabalıyorum. Onu avutuyormuş gibi çıkmasını istemiyorum. Oysa düpedüz avutuyorum. Her şeyin yoluna girip girmeyeceğini bilmiyorum. Hatta girmeyeceği ihtimali daha yüksek. (sayfa 213) - Gözü pekliğin, olağan eylemlerin ve ötekilerin haklarını savunmayı amaçlayan cesarete inanıyorum. (sayfa 217) -"Demiştim sana," diyor Uriah. "O tam bir Cesur. Haydi fırlat." (sayfa 230) -Çırpınan kalbim canımı yakıyor, çığlık atamıyorum, nefes alamıyorum ama aynı zamanda her bir damarımda, her bir sinir hücremde, bütün kemiklerimde ve sinir uçlarımda canlı olduğumu, bütün bedenimin elektrikle yüklendiğini hissediyorum. Adrenalin yüklüyüm. (sayfa 231) -İriyarı bir oğlan tarafından omza atılıp hiç taşınmamıştım, akşam yemeğinde hiç karnım ağrıyana kadar gülmemiştim, aynı anda hep bir ağızdan konuşan insanları hiç dinlememiştim. Huzurda bastırılmışlık var, buradaysa özgürlük. (sayfa 262) -Şöyle düşün," diyor. "Bu insanlar, sana silah kullanmayı öğretti. Dövüşmeyi öğretti. Canını yakmaktan çekineceklerini mi sanıyorsun? Öldürmekten geri kalacaklarını mı sanıyorsun?" (sayfa 272) -"Sen buraya aitsin, biliyorsun değil mi?" diyor. "Sen bize aitsin. Bütün bunlar kısa süre sonra bitecek. O yüzden dayanmaya çalış, tamam mı?" (sayfa 287) - "Ama lütfen, en küçük fırsat yakaladığında..." Soğuk ve güçlü elini yanağıma dayıyor ve tekrar ona bakmam için başımı kaldırıyor. Gözleri parlıyor. Neredeyse vahşi bir pırıltı bu. "Onları mahvet." (sayfa 299) - "Nefes almayı bıraksam, Peter herhalde parti verirdi?" "Eh," diyor. "pasta yemek için partiye giderdim." (sayfa 302) - "Artık hepimiz biliyoruz," diyor Dört sessizce. "Kısa boylu ve çelimsiz bir Fedakarlık kızından ödün kopuyor." Dudakları bir gülümsemeyle kıvrılıyor. (sayfa 311) - "Eh, birçok erkek, bir kızla böylesi küçük bir alanda kıstırılmak ister." Gözlerimi deviriyorum. "Kapalı yerde kalmaktan korkan insanlar hariç Tris!" (sayfa 338) - Şahsen ödlekliğin yerine zalimliği, güçsüzlüğün yerine gaddarlığı koydum. (sayfa 419) - Ben bir Uyumsuzum. Ve kontrol edilemem. (sayfa 458) - "İnsanlar beni fazla hafife alıyor," diyorum sakince. "Küçük bir kız ya da bir Kasıntı olduğum için ne kadar acımasız olabileceğimi tahmin edemiyorlar. Ama yanılıyorlar." (sayfa 480)