sinemaya uyarlanmaya gerçekten müsait-miş. bireyi ele aldığı için ve olay az olduğu için. başka bir teknik var. has olduğu belli. ama en çok 'ansımak' fiiline takıldım.
resim çiziyor sabahattin ali. kelimelerle. her öykünün ayrı ayrı filmi çekilir. bu her şeyi doğrudan söylemek değil; okuyucunun muhayyilesine de fırsat tanıyor. var olsun.
evet, ortada anlatılmak istenen bir şeyler var, evet, bir fikir romanı, kabul. ama nedense dublin'in, viyana'nın o berbat hâli ilgimi çekmedi. anladım, her şey kötü ve bu dehalar buralardan kaçıyorlar. kulübeye daha erken girseler belki devamı gelirdi. ama olmadı. belki başka zaman. okumadığım kitaba da puan vermek zorunda olmam kötü.
sevgili nermin, ne zaman bedri'ye öylesine tutuldu? babanın dili ziyâdesiyle karmaşık. "aklım şaşıqtır şaşıq" biçim farklı, özge bir roman. yine katarsis kimi zaman. kendini halka adayan aydının manifestosu ve serzenişi gibi bir final, nefis! nermin'in kendisiyle hesaplaşması... mustafa suphi olayı sorudan ibaret mi kalmış, yoksa ben mi anlamadım. "eksiklik kendi özümde" diyeyim ben yine de. memnun oldum leylâ erbil!