Filmi 1984 Berlin Film Festivalinde dört ödül birden alan Hakkâride Bir Mevsim, Çince ve Japonca dahil, çeşitli dünya dillerine çevrilmiştir.
Filmi 1984 Berlin Film Festivalinde dört ödül birden alan Hakkâride Bir Mevsim, Çince ve Japonca dahil, çeşitli dünya dillerine çevrilmiştir.
Hakkari de Bir Mevsim mitolojik bir düşün bir mevsimlik uyanışıdır aslında. Kalemden unutulmuş hayatlar akar. Hani toprak dendiğinde bu ülkede her karışının kanla sulandığı anlatılır ve bir karış toprağın kimseye verilmeyeceği söylencesiyle büyür çocuklar ama bir söylencedir sadece. Seni doğunun bir köyüne, seni Hakkari´ye sürdürmekten bahseder birileri... Bu sürgün kimilerince cezadır, burnunun sürtülmesi, aklının başına gelmesidir...Ama yanılırlar orada bir hayat büyür....Tanımadığımız, görmediğimiz, adını bile bilmediğimiz insanlar... Mektup gönderenlerin anlattıkları koca bir dünya sanısı mektupların geldiği kentte bir mevsim koca bir deryada küçük bir damla...Gönderilen mektuplar çoğaldıkça verilen cevaplarda bir mevsim büyür...Hakkari de Bir Mevsim büyüleyici bir anlatı
Hoca benim kardeş hasta, diyor
Nesi var ?diyorum
Ateşi var çok ,diyor .Ölecek .
İlaç vereyim mi ? diyorum
Hayır portakal ver ,diyor.
Portakal yememiştir hiç!
İşte bu parafı kitabın ,en etkilendiğim kısımlarının başında geliyor.İnsan kitabı okuduktan sonra eline haritayı geçirip şöyle bir inceliyor yazarın bahsettiği kent-i Hak 'ı.Ömrü boyunca portakal yememiş birinin yitip gidişini okurken yanağımdan süzülen yaş eşliğinde Tanrım dedim umarım dedim ,inşallah dedim ,oralarda portakal yememiş çocuk kalmamıştır !
Ha unutmadan sürgün öğretmenin mücadelesi yeryüzünde ki tüm ödülleri hakediyor .
Bir hata sonucu, dünyadan koparılmışların dünyasına gelen birinin dilini, kültürünü bilmediği bu insanlarla iletişime geçmesini ve yeni yaşam yolları denemesini anlatır.
Türk edebiyatında özgünlük bakımından en tepeye oynayabilecek bir roman bence. En iyi 10 Türk romanı sıralamasına rahatlıkla girer. Böyle bir tarz ve duygulanım yaratmak kolay olmasa gerek. Ölümsüz bir eser, mutlaka okunmalı.
Sait Faik ve Ferit Edgü'yü çıkartın;
Edebiyatımızın boynu bükük kalır.
Okurken Hakkari'de hissettim kendimi.. o sobalı evde çatısı çökmeye hazır okulda kayboldum
sinemaya uyarlanmaya gerçekten müsait-miş. bireyi ele aldığı için ve olay az olduğu için. başka bir teknik var. has olduğu belli. ama en çok 'ansımak' fiiline takıldım.
Şiirsel bir anlatım mevcut. Ben çok sevdim. Okurken duygulanmamak elde değil.
"Hoca, benim kardeş hasta, diyor.
Nesi var? diyorum.
Ateşi var çok,diyor. Ölecek.
İlaç vereyim mi? diyorum.
Hayır, portakal ver, diyor. Portakal yememiştir hiç..."
Şiirsel bir dille yazılmış durum romanı. Aman aman güzel değil fakat hiç sıkmadan, ilgi uyandırarak okunuyor
196 sayfa