Kitap Kondratieff'in 1920'lerde yazdığı toplam beş makaleden oluşuyor. İktisadi Yaşamın Uzun Dalgaları - ki Kondratieff'in ünlü "Uzun Dalgalar" yaklaşımını anlatan makalesidir- bu beş makaleden sadece biri. Kondratieff'in 1920'lerin iktisadi sorunlarını tartıştığı diğer dört makale pek az insanın ilgisini çekecektir. Kitaba ismini veren İktisadi Yaşamın Uzun Dalgaları ise iktisat tarihinin çığır açan en önemli makalelerinden biri. Uzun Dalgalar teorisi daha sonra geliştirildi ve epeyce ekleme yapıldı. Kitabın baskı ve redaksiyon kalitesi çok düşük. Kitabın bazı yerlerinde okuyucuyu yoracak ve rahatsız edecek kadar fazla cümle düşüklüğü ve dizgi hatası var. Rusça orijinalinden çevrilen ve iktisat tarihinin en önemli makalelerinden biri olan bu metni kitaplaştırırken gereken özen gösterilmemiş. Kitabı yayına hazırlayan Prof. Dr. Uğur Selçuk Akalın'ın Önsöz'ü de kısa ve daha sonraki yıllarda Uzun Dalgalar Teorisi'ne yapılan katkıları izah etmek bakımından açıklayıcı ve tatminkar değil. Böylesine önemli bir makale Türk okurlara çok daha iyi bir şekilde sunulabilirdi. Yazık.
Pushkin'den Gogol'e, Dostoyevski'den Tolstoy'a kadar Rus edebiyatının hangi büyük yazarını okursanız okuyun, elinizdeki kitabın kapağını kapattığınızda midenize bir yumruk yemiş gibi oluyorsunuz. İlginç roman kahramanları, zihninizde derin izler bırakan diyaloglar, beklenmedik olaylar, felsefi sorgulamalar ve edebiyatı yaşamlarımızda önemli ve değerli kılan her bir unsur... Büyük çalkantılarla geçen 19. yüzyılın ve 20. yüzyılın ilk yarısından sonra Rus edebiyatı durulur gibi olur. 2. Dünya Savaşı'nın insan ruhlarında açtığı derin yaraların üstüne bir de Stalin'in ürkütücü gölgesi düşer. Rus edebiyatının son büyük yazarları da tarih sahnesinden çekilir ve Rus edebiyatı kuraklaşmaya başlar. İşte tam bu dönemde, 1960'larda Strugatski kardeşler sahneye çıkarlar. Boris ve Arkadiy Strugatski Kardeşler 1961 yılından itibaren Noon evreni serisini kaleme alırlar. Zor Şey Tanrı Olmak, bu serinin 5. kitabı. Serinin diğer kitaplarını okumadığım için, bu romanın diğer kitaplarla ilgisini bilmiyorum. Ancak Zor Şey Tanrı Olmak, bağımsız bir roman olarak okunabiliyor. [[[[[Bundan Sonrası Spoiler İçerir]]]]] Roman, bilinmeyen bir gelecekte geçiyor. Romanın gelecek tarihte geçtiğini teknolojik ilerlemelerden değil, bütün dünyada sosyalizmin kurulmuş olmasından anlıyoruz. Eşitsizlik, savaş, şiddet, sömürü gibi kavramları geride bırakmış olan dünyadan bazı tarihçiler, toplumların gelişme aşamalarını gözlemlemek üzere diğer gezegenlere gidiyorlar. Bu gezegenlerden biri de, romanın geçtiği, ortaçağını yaşamakta olan dünya benzeri bir gezegen. Dünyalı tarihçilerimiz bu gezegende olan biteni gözlemleyebilmek ve bazı "küçük" müdahaleler yapmak üzere bu gezegendeler. Bu tarihçilerden biri de "soylu Don Rumata" kimliğine bürünmüş olan roman kahramanımız. Feodalizmin egemen olduğu bu toplumda bir darbe gerçekleşiyor. Bu darbe sonucu korkunç bir şiddet gezegene hakim oluyor. Kahramanımız Don Rumata da öncesi ve sonrası ile yaşanan trajedilere şahit oluyor. Romanın akışı içinde Rumata sürekli tarihin "nesnel koşullarını" sorguluyor: Kitlelere egemen olan şiddet, vahşet, bayağılık tarihsel koşulların zaruri bir sonucu mudur, yoksa belli toplumlara mı özgüdür? Kötülük nedir? Kötülük kötü bireylerin eylemlerinin bir sonucu mudur, yoksa bireylerden bağımsız bir olgu mudur? Farklı bireylerin tarihteki rolü ve işlevi nedir? Don Rumata bu sorgulamaları yaparken, bir taraftan da şahidi ve parçası olduğu her bir olayda, yavaş yavaş içinde yaşadığı topluma uygun hareket etmeye başlıyor. Zaman zaman mutluluğun hakim olduğu kendi dünyasında asla yapmayacağı bazı eylemleri, bu ortaçağ dünyasında nasıl yaptığını sorguluyor... 1964 yılında yazılan bu romanın, simgesel olarak Sovyet devriminin ve Sovyet sisteminin bir yorumu ve eleştirisi olduğu yorumunu yapanlar var. Gerçekten de Strugatski kardeşler satır aralarında hep şu soruları soruyorlar: Toplumların gelişimi doğal akışına mı bırakılmalı, yoksa tarihin akışı (Sovyet devriminde olduğu gibi) zorlanmalı mı? Tarihin akışı zorlanırsa "ideal toplum" hedefine ulaşım gecikir mi? Müthiş etkileyici diyalogların ve paragrafların olduğu bu roman Türkçe'ye oldukça iyi çevrilmiş, ancak bazı bölümleri okurken, yazarların anlatmak istediklerinin çok iyi yansıtılamadığını düşünmeden edemedim. İlaveten, Türk okurlarının çok yabancı olduğu Sovyet bilim kurgusu ile ilgili bir tanıtım yazısı iyi olurdu diye düşünüyorum. Kitabın yeni baskılarında bu tanıtım yazsının yer almasını umuyorum.
Kitabın iddialı ismi ve Türkçe'ye çevrilmeden önce dünya basınında yayımlanan olumlu yorumlar nedeniyle büyük beklentilerle okumaya başladım, ilk üç bölümde bir miktar hayal kırıklığı yaşadım. Sıradan bir popüler bilim dergisinde rastlanacak türde bir içeriğe sahip olan ilk üç bölümden sonra dijitalleşme ve inovasyonu konu eden bölümlerde kitap benim için biraz daha okunur hale geldi. Ancak karşılaşmayı beklediğim parlak fikirler hala ufukta görünmüyordu. Yapay zekayla insan zekasını karşılaştıran bölümdeki fikirler ilginçti, ancak çarpıcı değildi. Üretkenlik ve GSYH'nin Ötesi konularını işleyen 7. ve 8. bölümleri beğendim, dağarcığıma yeni bilgiler (ve bakış açıları) ekledim. Eşitsizlik konusunu ele alan 9, 10 ve 11. bölümler, Piketty'nin 21. Yüzyılda Kapital kitabının ve Emmanuel Saez'in çalışmalarının kötü bir tekrarından ibaret. (Yazarlar Piketty'nin Süper Yöneticileri yerine Süper Starları öne çıkartmış.) Sonraki bölümlerde ileri sürülen fikirler ve öneriler çok çarpıcı değil ve bende çok hızlı geçildiği duygusu uyandırdı. Okunmasında yarar var; ancak beklentiler çok yüksek tutulmamalı.
Paul Mason İngiltere'de ünlü bir gazeteci ve Channel4'un haber editörü. Dolayısıyla yazdığı kitaplar - yayımlanmadan önce ve yayımlandıkları zamanlarda - basının yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. Postcapitalism de The Guardian, The Independent gibi gazetelerde geniş yer buldu. Okuyucuya ulaşım kanallarının yanında kitabın ismi de oldukça davetkardı. Kitap (2015 sonundaki Paris Çevre toplantısı hariç) yakın dönemde yaşanan bütün önemli gelişmeleri kapsadığı için oldukça güncel sayılır. Mason'ın yazdığı 12 sayfalık önsöz bile tek başına dikkatle okunmayı hak ediyor. Daha sonra üç bölümde Mason neoliberalizmi, Kondratieff'in Uzun Dalgaları'nı, Marx'ın emek-değer teorisini, marjinal fayda kuramını, kapitalizm sonrası fikrini geliştiren düşünürleri, bilgi-teknolojilerinin yükselişini, proleteryanın tarihini, 19. yüzyılın iktisat polemiklerini inceliyor ve kapitalizm sonrasına geçme olasılığının belirdiği sonucuna varıyor. Kapitalizm sonrası, karbon temelli yakıtlardan arınmış, bankacılık sektörünün finansallaşma amacıyla değil, kaynakların verimli kullanımı için kullanıldığı, insan ihtiyaçlarının çoğunun bol ve bedava olduğu, toplum yararının önemsendiği, ağ ekonomisi temelinde örgütlenmiş, çalışmanın zorunlu olmadığı bişr sistem olarak tasarlanıyor. Mason 350 sayfalık kitabında, pek çok tarihsel dönemi, iktisat teorisini, teknolojik gelişimi ve toplumsal değişimi inceleyerek okuyucuyu imkansız gibi görünen bir dünyanın hem de çok yakın zamanda mümkün olduğuna inandırıyor. Mason'a göre kapitalizm sonrası sosyalizm değil, sadece kapitalizm-sonrası olacak. 20. yüzyıl deneyimlerinin tartışıldığı bölümler oldukça ilgi çekici.
Özellikle 1990'larda üretim, tüketim, pazarlama kavramlarının ve marka tutkunluğunun nasıl ortaya çıktığını anlamak için okunması gereken bir kitap. Kitabın büyük ebatı ve resimler daha iyi görünsün diye tercih edildiğini zannettiğim beyaz kağıda baskısı okumayı kolaylaştırmıyor. Bazı bölümlerde gereksiz ayrıntıya boğulmuş olsa da, genel olarak beğendim.
Giddens, Bourdieu, Standing, Wright ve yerli yorumcuların sınıf teorilerine ve prekarya tezlerine Mraksist bakış açısıyla eleştiri. Kitabın kapağını, ismini (kitabın Gezi direnişi ile doğrudan ilgisi yok) ve redaksiyonunu beğenmedim. Yazarın -de eki ve ile anlamına gelen de, da'larla sorunu var. İlaveten "ne, ne" bağlacını okuyucuyu rahatsız edecek ölçüde hatalı kullanıyor. En azından Türkçe diline saygı bağlamında redaksiyonda bu hataların düzeltilmesini beklerdim. Kötü redaksiyon, kitapta dile getirilen pek çok değerli fikrin (bir kitap basımı anlamında) iyi sunumunu engelliyor.