Luthien Tinuviel, 62 adet değerlendirme yapmış.  (6/9)
Harry Potter ve Sırlar Odası (Harry Potter, #2)
Harry Potter ve Sırlar Odası (Harry Potter, #2)

8

Evet, serinin ikinci kitabıyla birlikte biraz daha Hogwarts'ın tarihine iniyoruz. Karakterler biraz daha yerine oturuyor ve olaylar daha hızlı gerçekleşiyor. Bu da kitabı elden bırakmayı zorlaştırıyor. Üçüncü kitap için sabırsızlanıyorum. Sanırım seriyi okumaya devam ettikçe asaya benzer herhangi bir şeyle, kendi kendime büyü alıştırmaları yapacağım.

Harry Potter ve Felsefe Taşı (Harry Potter, #1)
Harry Potter ve Felsefe Taşı (Harry Potter, #1)

8

Çocukluğumda okumadığım için burukluk hissettiğim serinin ilk kitabı. Filmlerini izlemeden önce okumak isterdim. Bir kere içine girince kitabın, bitene kadar rahat edemiyorsunuz. Ya da okudukça o sihirli dünyada olduğunuzu hayal edip rahatlıyorsunuz. Okudukça Muggle olmak benim kaderimde olmamalıydı diyorsunuz. Üzerinde söylenebilecek çoğu şey belirtilmiş aslında. Çünkü her bir okuyucu için hissettirdikleriyle özel bir yere sahip oluyor bu kitap.

Amerika'da Alabalık Avı
Amerika'da Alabalık Avı

3

Richard Brautigan'ın kaleme aldığı ilk romanı. Roman denilemez aslında, birbirinden alakasız sayıklamalarla örülü. Kitap, Richard ve eşi ile yaptıkları yolculuklar sırasında yazılmış. İlginç olmakla beraber, sıkça birbirinden kopuk paragraflar ve sıra dışı, hayal gücü bezeli fikirlerle dolu. Biraz sürrealist diyebilirim. Mizahi açıdan gene doyurucu. Ancak bana hitap etmediğini belirtmem gerek çünkü kitabın akıcılığı neredeyse yok. Kendimi okumam için sıklıkla zorladım ve bitmesini bekledim.

Babili Düşlemek
Babili Düşlemek

4

Talihsiz Kadın'dan sonra elime düşen Riçırd kitabı. Açıkçası sanırım beklentim biraz yüksekti ki pek başarılı bulamadım bu romanı. Yazarın kendi tarzıyla yazılmış olmasına rağmen bir şeyler eksik geldi bana. Mizahi yanı kuvvetli, karakterleriyle kendine çeken bir kitap. Aslında biraz üzücü bir konuya sahip çünkü Babil'i düşlerken yaşadığı hayatta daima başa, yani çukura dönen bir özel dedektifin hikayesi bu. Kitabı olayların açıklanmasını bekleyerek okudum ama nedense bir sonuca bağlanmadı. Belki de bu yüzden pek sevemedim. Ayrıca elimdeki Altıkırkbeş Yayın'ın 1. Basımında yaklaşık on sayfa tekrar basılmış ki bu da hoş olmamış.

Yürüyen Ölüler
Yürüyen Ölüler

5

Dizisini takip ettiğim bir dönemde alıp uzunca süre okumayı ertelediğim klişelerle dolu bir kitap. Dizi ile spoiler sayılamayacak bir bağlantısı var. Kitap benim için sıradan macera/aksiyon eserler kategorisinde. Kendini okutturuyor, sürükleyici, fazla düşünmeye gerek yok. -Spoiler barındırabilir.- Kitap, genel olarak The Governor'ın Woodburry'e gelmeden önce, hastalığın başladığı ilk andan itibaren yaşadıklarını anlatıyor. Her ne kadar Philip Blake'ın aslında bizim Governor olacağını tahmin etmiş olsam da, kitabın sonu ters köşe ile bitiyor. Son sayfalara doğru gittikçe hızını arttırıp psikolojik olarak daha da sorunlu hale gelen karakterlerle, bu cehennem senaryosundan sağlam bir ruh haliyle kurtulmanın imkansızlığı gösteriliyor. Karakterlerin kırılma noktası Penny'nin ölümü ve onun da bir zombiye dönüşmesi ile oluyor. Her karakterin klişe sayılabilecek özellikleri var ama bu gene de rahatsız etmiyor. -Spoiler barındırabilir.-

Az
Az

7

Hakan Günday'ın okuduğum üçüncü ve diğer ikisinden (Kinyas ve Kayra, Piç) farklı bulduğum kitabıdır. Kitabı bitirdiğimde yeterince etkilendim ve bir kez daha Günday'a hayran kaldım. Bu kitapta olaylar daha hızlı ilerlemesine rağmen, okuması daha kolaydır. Çünkü uzun tespitler ve betimlemeler değil, ağır olaylar ve tesadüflerle bezelidir. Bu da akıcılığı arttırmıştır. -Spoiler barındırabilir.- Tesadüfler zinciri her ne kadar göze batsa da; merakı arttırıp, olayları tekrar düşünmeye itiyor. Uç noktalarda yaşanan olayların olağanüstülüğü açıkçası benim hoşuma giden bir öge. Özellikle Hakan Günday'ın bu konuda gerçek ve rahatsız edici bir yeteneğe sahip olduğunu düşünüyorum. Derdâ'ya tecavüz eden 52 adam, Derda'nın annesini parça parça kesip gömmesi... Bunlar, sayfalarca psikolojik tasvirlerle kitabın içinde yoğurulması gerekirken Günday bunu öz bir şekilde yazmış. Bu, okuyucuyu ağır olaylardan fazla etkilenmemesini sağlıyor. Kitabın çıkış noktasının (cemaat, tarikat, töre vb.) gerçekçiliği ise üzücüdür. Kitabın benim için farklı olmasının sebebi ise bir bölümünün Derdâ'nın, yani kadın bir karakterin ağzından yazılmış olması. Ne Piç'te ne de Kinyas ve Kayra'da kadınlar önemsenmiş, sadece birer araç olarak kullanılmıştı. Günday'ın diğer kitaplarını okumadığımdan benim için ilktir. Son olarak, kitabın mutlu sonla bitmesi ise ayrı bir güzeldir. Normalde buruk bir tat bırakan Günday, bu mutlu sonu yazarak beni de mutlu etti. -Spoiler barındırabilir.-

Hayaletin Garip Huyları
Hayaletin Garip Huyları

5

Stephen King'in kısa hikaye yazmakta çok da iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. Kitabın içerisindeki çoğu hikaye filmlere aktarılmış. Her ne kadar başarılı olmadıklarını az çok tahmin edebilsem de, izlemeye çalışacağım.Elime şans eseri Altın Kitaplar Yayınevi'nden çıkma ilk basımı geçtiği için o eski kitap kokusuyla güzel okundu. Kitaba adını veren ilk hikaye Hayaletin Garip Huyları (Sometimes They Come Back) açıkçası benim için hayal kırıklığıydı. Çıkış noktası ne kadar güzel de olsa biraz aceleye getirildiğini düşünüyorum. İkinci hikayemiz ise Hortlaklı Köy (Jerusalem's Lot) tam bir H.P Lovecraft havasındaydı. Konu, olayın anlatılışı derken bir anda Necronomicon'a bağlanacak falan sandım. Havasını beğendiğim bir atmosferi vardı. Üçüncü hikayemiz olan Son Bir Kadeh (One for the Road) de fazla iyi sayılmazdı. Hikayedeki esrarlı mekan gene Jerusalem's Lot olduğu için hoşuma gitti. İşte güzel bir hikaye! Mısırın Çocukları (Cildren of the Corn) güzel bir Supernatural bölümü gibiydi. Heyecan vericiydi ve okurken çok zevk aldım. Sanırım en parlak hikaye bu oldu benim için. Gri Madde (Grey Matter) ise diğer hikayelerden biraz farklıydı. Bu sefer konu biyolojik bir ürkütücülüğe sahipti. İdare ederdi. Ben Bir Kapıyım (I am the Doorway), okuduğum iyi bilim kurgu hikayelerden biri oldu. Korkudan daha çok merak uyandıran gizemli bir havası vardı. Kapak resmi de bu hikayeye ait. Canavar (The Mangler), üzerinde biraz daha uğraşılsa olacakmış aslında. Gene bir Supernatural havası vardı ancak sonu havada kaldı maalesef. Umacı (The Boogeyman) vasat bir hikaye. Klişe, ortalamanın altı bir korku filmi çıkaracak potansiyelde. Ne İstediğini Biliyorum (I Know What You Need) şaşırttı. Hortlaklı Köy'de beklediğimi burada bulmuş oldum aslında. Hoşuma gitti bu hikaye. Bırakanlar Şirketi (Quitters, inc.) sigara içenlerin empati kurarak okumasıyla korkutucu olabilecek bir hikaye. İtiraf etmeliyim ki, iradesiz bir insanın başına gelebilecek en kötü şey bu olurdu herhalde. Ve son hikayemiz Kamyonlar (Trucks) kötü bir kapanış oldu. Hızlı başladı ve iticiydi. Tatmin edemedi. Son olarak, küçükken okuyup korkmam gereken hikayeleri bu yaşımda okuyunca etkilenmedim haliyle. Çıtır çerez niyetine okunur.