Williamelia, 169 adet değerlendirme yapmış.  (7/25)
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat

6

Fazla sevemedim :/ İçinde çözemediğim bir şeyler eksikti... Ya da belki sadece; 'Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu' üzerine ne yazılsa yazılsın hoş gelmeyecekti gözüme T-T "...gönül, ruh, duygu, acı diye adlandırdığımız, perişan ve ıstırap veren şeyler; bunların etkisiyle acı içinde kalan bedenin, sarsılmış bir vücudun, bu gibi anlarda üzerine yıldırım düşen bir ağaç gibi öne doğru yıkılmak yerine hâlâ kan pompalamaya devam edişine şaşırıyorum."

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

10

Kitabı okurken çok zorlandım; oysa bu kadar kısa bir kitabı bitirmek ne kadar uğraştırıcı olabilir öyle değil mi? Ama öyle değildi işte! Çünkü kelimeleri seçebilmek için sürekli gözyaşlarımı silmem gerekiyordu. Ve ağladım. Mektubun ilk satırlarında ağladım. İlerledikçe daha çok ağladım. Bittiğinde de, başa dönüp yeniden okumak istediğimde de... Kaldı ki gerçekten öyle yapmayı planlıyorum. Tekrar ve tekrar, belki de ezberleyene kadar okurum. Kolay da olur; tanıdık satırlar olduğu için... kendimi gördüğüm için... R.'yi sevdiğim için. Sevmeye devam ettiğim için. Uzun süre bu mektup dışında başka bir kitabı elime almak istemiyorum. Yalnız bu, sadece bu mektubu okumak istiyorum. "— artık dünyada senden başka sevecek kimsem kalmadı. Ama sen benim için kimsin, beni hiç, hiç tanımayan, suyun yanından geçer gibi yanımdan geçip giden, taşa basar gibi üstüme basıp geçen, daima giden ve gitmeye de devam eden ve beni sonsuz bir bekleyişe terk eden sen?"

Satranç
Satranç

10

"Sabahtan geceye kadar bir şeyler beklenir, ancak hiçbir şey olmaz. Beklenir durulur. Hiçbir şey olmaz. Beklenir, beklenir, beklenir; düşünülür, düşünülür, şakaklar ağrıyana kadar düşünülür. Hiçbir şey olmaz. Yalnız kalınır. Yalnız... Yalnız..."

Aytaşı
Aytaşı

8

Vay, vay, vay!!! Ciddi anlamda başa çıkılması zor bir kitaptı. Böyle diyorum çünkü aşırı derindi. Yoğunluğu altında sizi eziyor ama bir yandan o merak duygusunu öylesine etkileyici bir şekilde işlemeyi başarıyor ki; tüm o ağırlığına rağmen elinizden bırakamıyorsunuz. Ayrıca satır aralarına sıkıştırılmış çok dahiyane espriler vardı, birçok kez beni güldürmeyi başardı. Anlatımı gerçekten büyüleyiciydi. Belki biraz sıkıcı olduğu idea edilebilir bir eser olabilir ama aslında oldukça kendine bağlayan bir yapıya sahip. Son olarak, kitabın başında sarf edilen bu cümlelerin -bitimine kadar- asıl yapmak istediğiniz şeye dönüşeceği konusunda garanti veriyorum. Daha en başında insanın ruhuna işleyecek bu sıkıntıyı hissetmiş, sonuna kadar da sürekliliğini koruyacağını öngörmüştüm. Kitap boyunca kılavuzum olmayı başardı. Bay Franklin birden, "Ne düşünüyorsun?" diye sordu. "Şu elması bataklığa fırlatıp sorunu çözüvermek gerek diye düşünüyordum efendim." dedim.

Faust
Faust

6

"Kim hissedebilir ki, Nasıl deşip durduğunu İçimi ıstırabın? Zavallı yüreğimin burada yaşadığı korkuyu, Uğruna titrediği, ne istediğini Sadece sen bilirsin, yalnızca sen! Nereye gidersem gideyim, Ne acı, ne acı, ne acıyor Göğsümün şurası! Ben, ah, yalnız kalır kalmaz, Ağlıyor, ağlıyor, ağlıyorum, Kırılıyor içimde kalbim"

Uğultulu Tepeler
Uğultulu Tepeler

10

Okurken oldukça yoğun hisler içinde boğulur bir vaziyetteydim. Uğultulu Tepeler o kadar derin ki... Yüreğime bir ağırlık çöktü adeta, ne yapacağımı şaşırdım. Başlangıçta karakterler konusunda bir karmaşa yaşamıştım ama daha ilk yüz sayfaya gelmeden olayı kendi kafamda çözmeyi başardım. Buna rağmen beni bütünüyle kendine bağladı. Aslında fazla söze gerek yok ^^ Başucu kitabı olmalı! Her karakterin ayrı ayrı nedenleri vardı ve her şey daha farklı olsaydı: Tüm mutluluklarıyla yaşamaktan geri durmayacakları huzurlu hayatları olacaktı her birinin... Lakin söylemeden geçemeyeceğim bu fitili ateşleyen Catherine'in kendisi oldu. Domino etkisini başlatan o küçük taşı deviren ondan başkası değildi! Heathcliff'in lafıyla: Kendi yüreğine ihanet etti. Yani burada illa suçlu olarak addedilecek biri varsa, sadece o olmalı bence. Linton'a da kızamadım. Çünkü biliyorum ki istediği asla bu değildi. Sadece sevilmek isteyen birine nasıl gocunabilirim ki... "Ondan büyüğüm, biliyorsun. Hem daha akıllıyım ve ona kıyasla daha az çocuksu yanlarım var, değil mi? Azıcık huyuna gidersem her dediğimi yapacaktır... İyi olduğu zamanlarda çok şirin, çok tatlı oluyor. O benim olsaydı nasıl da el üstünde tutardım..."

Ejderin Büyüsü (Ejderha Serisi 4)
Ejderin Büyüsü (Ejderha Serisi 4)

6

Sanırım kitapta küçük çaplı bir lakap takma yarışı vardı. Rhiannon'un başlattığı bu akımı diğerleri de devam ettirdi ama hiçbirinin Ragnar için kullanılan isimler kadar eğlenceli olmadığını itiraf etmem gerek: Kara Bulut'um, Fırtına'm, Kasırga'm, Lord Çakan Şimşek, Küçük Yıldırım'ım, Öfkeli Tsunami'm... bu kısımları okurken resmen çıldırdım Ayrıca serinin diğer kitaplarına hiç yorum yapmadığımı da fark ettim T-T Ne büyük bir kayıp!!!! Kitap güzeldi çünkü karakterler mükemmeldi... Hadi ama bu deli aileyi kim sevmez ki ^^ Gerçi ilk üç kitaba oranla çok fazla beğenmediğimi söylemeden geçemeyeceğim. Belki Keita -kendisine pek hoşgörülü yaklaştığım söylenemez- belki de olay örgüsü yüzündendi, bilemiyorum. Hep Éibhear ve Izzy'nin hikayesini merak ettiğimi düşünürdüm ama bu istek Ejderin Büyüsü'yle birlikte soluklaştı :/ Diğer kitaplarını okumamın üstünden çok uzunca bir zaman geçmesine rağmen hatırladığım kadarıyla kişilikleri bıraktığım şekilde değildi... büyüdüklerini anlıyorum ama bu değişim bana biraz fazla geldi, bocaladım ve şimdiki durum hiç hoşuma gitmedi. Bunlar dışında söylenecek pek bir şek kalmıyor. Başlarda sönük, sonlara doğru kızışan ve bol bol güldüren eğlenceli bir ejder hikayesinin devamı :) "Bu kadar asileşmen gerekmiyor." "Değilim. Sadece, tüm bu soruları neden sorduğunu anlayamıyorum." "Ben de neden cevap vermediğini anlamıyorum."