Uzun çok uzun sürdü bu ince kitabı bitirmem. Görünen o ki ilerleyen zamanlarda e-kitap haline sık sık dönüş yapacağım da. Yaşanan bireysel, sosyal olayları farklı bir pencereden bakarak anlamlandırma aşamasında adeta bir kaynakça gibi başvurulacak bu tür kitapları çok seviyorum ben. Düşünülmesi mümkün olanı düşünmüş ve yazmış Goore Qwell. Winston'un düşündüğü gibi; dağınık düşüncelerini toparlayabilseydi,birinci dünya savaşından itibaren düşünen her kişi bu kitabı yazabilirdi. Ancak salt ideolojilere, kişilere yöneltilmiş bir eleştiri gözüyle bakarsak kitabı küçümsemiş oluruz. Bu sebepten belkide kitabı okumak için en uygun dönem içinde bulunduğumuz dönem. Mutlaka okumanız gereken bir kitap. Bir büyüğüm kitabı okumak için geç kaldığımı ifade etmiş ti ama bitirince anladım ki çok geç kalmış sayılmam.
Bir çırpıda okunacak, dokunaklı bir hikaye. Steinbeck ekonominin insan üzerindeki etkilerini ustaca, abartiya kaçmadan anlatan müthiş bir yazar. Bir gece uykunuz kaçtığında elinize alın.
Nasıl bir kitap okumalıyım? Bu soruyu okuma ihtiyacımızı gidermeden önce kendimize mutlaka sormamız gerekiyor. Zira yanlış zamanda okunan kitaplar okunması gereken zamanda bıraktığı etkiyi bırakmıyor üzerimizde. Hal böyle olunca hem zaman koflaşıyor , mantar gibi şişiyor hem de doğru zamanlanmayı yaptığımız takdirde alacağımız verimi bile bile düşürmüş oluyoruz. Okundu diye yaftaladığımız pek çok kitaba dönüp bir daha bakmak gelmiyor içimizden. Bulantıyı okumadan önce ona ihtiyacınız olduğunu duyumsayın ve araştırın.Ufak bir zamanlama hatası onu yarıda bırakmanıza sebep olacaktır, özellikle çocuk okuyucu kitlesindeyseniz. Türk okuyucusunun, tipik örneklerinden biri benim, Felsefe ile alakası çok da iyi sayılmaz. Varoluşun, varoşumanın içinizi bulandıracak kadar tekrar edildiği bu kitap maalsef Felsefeyi daha çok, ilginiz dışındaysa, sevmenize olumlu katkı yapacak değil. Çoğu insanın içine düştüğü boşluk duygusunun irdelenmesiyle ortaya çıkan yeni boşluklara;duyulara dopamin etkisi yaratan yalnızlığın ipin ucunu kaçırdığında nasıl pervasızca dolup arsızca işgal ederek yerleştiğini seyrediyosunuz kitap boyunca. Modern insanı özgürleştiriken tutsak eden matbu hayatların ve anlayış ve algılayışlarımızın benzeşip ayrıştığı noktaların benlik üzerinden sorgulandığı, toplumun kendine sorması gereken soruları bireyin kendine sorup cevap aradığı ateist bir günce. Hep derim yalnızın dostu şeytandır. Artık bir dostunuz daha var Sartre. Bu yoruma rastladınız ama yine de kitabı okumak istiyorsunuz çok endişe etmeyin 259 sayfa aynı tonda ilerlemiyor. Bir şans verin derim ben . Belki benim anladığımdan daha çok şey anlarsınız ve beni de aydınlatırsınız.
Kroyçer Sonat; Tolstoy'un içinde bulunduğu dehşetli buhran döneminde kaleme aldığı dil bakımından muazzam, öğreti bakımından ise bir o kadar başına buyruk, dik kafalı, dediğim dedik eseri. Bir deli Tolstoy. Ve bu eserinde deli cesareti var. Öyle bir deli ki yaşadığı ruhsal ve ailevi sorunların etkisiyle gördüğü halüsinasyonlara herkesin iman etmesini istiyor. Oysa içinde bulunduğu çağ çarmıha gerecek yeni İsa'lar arıyor. Onun deliliği de işte tam da bu noktada şüphe götürmeyecek kadar gerçekçi oluyor. Çünkü ancak bir deli böylesine güçlü bir akıntıya karşı kürek çekmeye cesaret edebilir. Üstelik "Sıkılmadan" kitabının sonuna sekiz sayfalık bir manifesto ekliyor. Öylesine kendinden emin, öylesine dik. İnsanın onun bu cesaretine hayran olmaktan başka çaresi kalmıyor doğrusu. Şuna bak, bir mümin olsa Ömer gibi olurdu, demek geliyor içimden. Yıllarca gerçeğin peşinden koşmuş, yaralı, yaralarının verdiği acıyla saldırganlaşmış ama bir yarası olduğunu dahi kabul etmeyen güçlü kalem Tolstoy'un herşeye rağmen eline sağlık.
Zweig'in ömrünün son zamanlarda içinde bulunduğu durumu yansıtan bir veda kitabı. Etkileyici