Anlatacaklarım SPOİLER İÇERİR. Kitabı okumayı düşünenler bu yorumu okumasın. Ülkemizde De Waranne serisinin ilk 5 kitabı henüz yayınlanmadı, 6. kitaptan başlanarak seri sonlandı gibi bizim için. Tehlikeli Aşk kitabından Elysee-Alexi'nin evli olduğunu ancak aralarında anlaşmazlık olduğunu biliyorduk. Bundan önceki kitap İmkansız Aşk'ta ise bu kitabın sonrasını anlatıyor yani Alexi ve Elysee mutlu ve bir çocuk bekliyorlardı en son. Şimdi ise bu aşkın nasıl oluştuğunu, aralarındaki sorunu öğreniyoruz kitapta. KONU: Kitap Alexi ve Elysse'nin küçüklüğünü anlatarak başlıyor.İlk karşılaşmalarında Elysee, Alexi'yi gördüğü an heyecanlanır ama onunla konuşmak istemez çünkü Alexi'nin annesi soylu bir Rus kadını olsa da kendisi gayrimeşru bir çocuktur. Ancak Alexi buna aldırmaz ve Elysse'e yaşadığı maceraları anlatarak onun en yakın arkadaşı olmayı başarır. Alexi günün birinde onunla evlenmeyi hayal dahil eder. Bu olaydan 4 sene sonra Alexi kuzenlerini ve kardeşini yanına alarak bir kaleye doğru yol alırlar ancak Elysee oraya isteksiz bir şekilde gitmiştir. Bir ara gruptan uzaklaşarak kaybolmuştur ve korkmaya başlamıştır. O sırada Alexi yanına gelmiş ve onu sakinleştirmiştir. "Nerede olursan ol seni daima bulur ve korurum." diyerek Elysee'ye söz vermiştir. Zaman içinde Alexi tıpkı babası gibi denizlere açılmış ve üstün başarılar elde etmiştir. Elysse ise çevresindeki bütün erkekleri etkileyecek bir güzelliğe sahip olup onlarla flört etmektedir. Alexi Çin'den İngiltere'ye olan yolculuğunu 112 günde tamamlayarak zor bir rekor kırmıştır. Yaklaşık 2,5 sene sonra Alexi ve Elysee yeniden karşılaşmış ve aralarında oluşan çekimin de farkına varmaya başlamışlardır. O sırada Alexi'nin dümencisi aynı zamanda arkadaşı olan William Montgomery, Elysee'i görür ve her erkek gibi onun güzelliğine kapılarak ona aşık olur. Ancak Alexi, Elysee'i çok iyi tanıdığından William'la ilgilenmediğini bilir ve ondan uzak durmasını, onun bir centilmen olmadığını söyler. Tabi Elysee, Alexi'nin bu tavrına bir anlam veremez ve onu kızdırmaya devam etmek için dümenciyle görüşmeye devam eder. Bir gün yine bir davete katılmışlardır ve ikisi arasındaki kavga sürmektedir. Elysee, Willam'la dışarı çıkar ve William ona aşkını itiraf eder. Ancak William kendini kontrol edemez ve Elysee'i baştan çıkarmaya çalışır; Elysee ise ne yapacağını bilemez ve onu durdurmaya çalışır. Bir an sonra Alexi durumu görür ve müdahale eder ancak bu müdahale William'ın ölümüyle sonuçlanır. Elysse korku içinde salona geri döner ancak iki bayan onun dağılmış halini görür ve Elysee ne yapacağını bilemez; Alexi bu duruma da müdahale ederek onu sakinleştirmeye çalışır. Bu olayı ikisi hariç sadece Elysee'nin ailesi ve Alexi'nin babası bilmektedir. Erkekler Elysee'nin evlenmesine karar verirler ve Alexi buna gönüllü olur. Birkaç gün sonra Alexi, Elysee ile evlenir ve onu 6 yıl yalnız başına bırakarak kaptanlığına geri döner. YORUM: İmkansız Aşk'ı okuduktan sonra bu kitabı büyük bir heyecanla bekliyordum ancak okurken hayal kırıklığına uğradım. Sebebinin konuyla pek alakası yok. Kitap yine önceki çıkanlar gibi kendini okutturuyor, konuların birbiriyle olan bağlantısı her zamanki gibi güzel harmanlanmış. Benim sevmeme sebebim şu: İlk kez bir Brenda Joyce'un yaratmış olduğu baş karakterleri sevmedim gitti. Zaten Elysee karakterine bir türlü ısınamadım. Geçmişinden pişman ama hala aynı kafayla yaşamaya devam etti; her ne kadar ben böyle davranmaya mecburdum dese de ben onun pişmanlığına inanmadım açıkçası. Fazla bencil ve burnu havada bir karakter olarak kalacak benim gözümde. Tehlikeli Aşk'ta Alexi'yi pek sevmemiştim; İmkansız Aşk'ta ise kendisine hayran kalmıştım hatta İmkansız Aşk yorumumda "Alexi benim için ilk sırada." demiştim, Stephen'la olan atışmaları beni çok güldürmüştü, kendisini birçok yerde içten,samimi olarak görmüştüm. Bu kitabında ise ilk kısımda kendisini hala seviyordum ancak ikinci kısımda Elysse'ye karşı tutumu giderek saçma bir hal aldı, gerçi Elysse olanları hak etti ancak bu kadar sert ve bencil bir tutum başlarda normal olsa da sonrasında abartı bir hal aldı hatta 15. bölümün son sayfalarında yaptığı şeyden sonra kendisinden nefret ediyorum şu an. Şimdi bu çocuk gerçekten Cliff'in oğlu mu? Kesin huylarını annesinden almış, babasına olan tek benzerliği macera ve deniz tutkusu diyebilirim ancak. Onun dışındaki karakterlere sözüm yok zaten. Örneğin Blair orada sevdiğim karakterlerden biri oldu ancak Blair'in Elysse tarafından bir kukla gibi oynatılmasını hiç hoş karşılamadım, bakın yine gıcık etti beni şu kız! Bu kitabı okuyun veya okumayın gibi bir yorum yapamayacağım çünkü yazarımız gerçekten güzel konular bulup kalemini konuşturuyor ancak bu iki karakter yüzünden siz de benim gibi hüsrana uğrayabilirsiniz.
Bridgertonlar Smythe-Smithler'i biliyorlar, siz biliyor musunuz? Bu kitaptan sonra cevabım: Maalesef evet. Kitabı tek bir kelimeyle özetleyecek olsam rezalet derdim. Brdigerton gibi güzel bir seriyi yazan kadın bu kitapta bildiğiniz çuvallamış. Halbuki serinin ilk 2 kitabını oldukça seven biriyimdir. Öncelikle Epsilon'a biraz çemkirmek istiyorum. Siz ne yapıyorsunuz? Herhangi bir metinde paragraf diye bir şey var hatırladınız mı? Kitapta paragraf yok desem sizlere? Yani bu nasıl sorumsuzluk? Konu kolay para kazanma yeri Wattpad olunca şahane, yalvar yakar duruma geldiğimiz historicaller olunca sosyal medyanızdan ne bir duyuru ne de reklam görünüyor. Sonra "Bu kitaplara ilgi yok, biz de bilmem kimin yeni kitabını çevirmeyeceğiz." He canım he. Okuyucu da yedi mazeretini. İyi ki de zamanında 18 tl'ye orijinal dilinden almışım. Yoksa parama yazık olacaktı. Kitapta iyi olan 3 şey vardı: Kapak, ikilinin aşık olma sürecinin iyi ayarlanmış olması ve küçük kardeş Frannie. Geri kalan tam hayal kırıklığı. Sarah, yazarın şu ana kadarki en itici,en bencil karakteri olabilir. Ayrıca en küçük olayları dahi aşırı dramatize ediyor. İlk 100 sayfa tam bir boş kafa olarak karşımıza çıkıyor. Sonradan ufacık bir toparlaması oluyor, yine de boş kafalı biri. Zaten kendisini ilk kitapta da hiç sevmemiştim. Hugh, önceki kitapta psikolojik olarak çökük ama sempati duyduğum biriydi. Kendi kitabında da sır olayına kadar güzel gidiyordu her şey. Sır ortaya çıkınca "Matematik zeka süper ama sorun çözmede IQ eksilerde" olan bir karaktere dönüşüyor. Yani öyle bir sebebe böyle dandik bir çözüm mü buldun sen? Matematikçi olarak daha analitik bir düşünce, keskin bir zeka beklerdim. Gerçi şimdi yazarken "Bütün olayların sebebi bu şaşkalozdu" düşüncesi geçti aklımdan. Yani Hugh, sen de antisempatiksin. Hugh'un babasına hiç girmiyorum. O ayrı ruh hastası. Julia sen ne yaptın? Bu kurgu gerçekten senden mi çıktı şimdi? "Son Söz Aşkın" kitabında Sophie'nin üvey annesi de gıcıktı ama Hugh'un babası gibi bir karakterin senden çıkması çok şaşırtıcı. Pleinsworth kardeşler arasındaki diyaloglar senin yazacağın tarz olmasa hayatta inanmazdım bu kadar kötü bir kitap okuyacağıma. Bunu 2 seçeneğe bağlıyorum. Yazarın ya psikolojik olarak kötü bir zamanına denk geldiği için bu kurgu ortaya çıktı ya da yanına 1-2 kişi daha alıp bu saçma romanı yazdılar. Eskiden seni severdim Julia, bu türdeki favori yazarımdın. Fakat araya 2 koca sene girmesi olsun, kurguları daha sağlam yazarlar okumuş olmam olsun, sanırım artık değil favorim ilk 10'umda bile yoksun :/ Kendisini okumaya devam eder miyim, ederim. Sonuçta bana kitap okuma aşkını geri kazandıran, "Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü" şaheserini yaratan bu kadındı. Sadece eskisi gibi yeni bir kitabı çıktığı zaman heyecan duyacağımı hissetmiyorum. Ufak spoiler: Kitapta Leydi Danbury ufak da olsa yer kaplıyor ama ilk kez bu kadar ruhsuz ve sıkıcı bir Danbury gördüm karşımda. O bile kurtaramadı kitabı, düşünün. http://belleninkutuphanesi.blogspot.com.tr/2017/05/to-sum-of-all-kisses-dudaklarmda-sarksn.html
Boş bir kitap olduğu bariz belli. Wes'i hiç sevmedim. Fazla mıymıntı, çok sıkıcı, ezik bir tipi var. Baş kız da tuhaf biri. Fakat sıklaşan günlerde araya sıkıştırmak için okunabilir.
Normalde paranormal seriler aşırı uzun oluyor. Bu seri 4 kitaptan oluştuğu için ve azıcık da merak ettiğimden okudum. Paranormal kitaplardan pek anlamam ama sanki bu tarzı sevenlerin vasat bulacağı bir kitap gibi geldi bana. Karakterlerin konuşturulması yerine çoğunlukla anlatımdan oluşan kitapları pek sevmiyorum. Daha çok karakterlerin iç sesleri ve durum anlatımından oluşuyor. Yine de sonraki kitabın bundan azıcık daha iyi olacağını düşünüyorum. Tabi bir gün çevirirlerse.