maggie, 752 adet değerlendirme yapmış.  (7/108)
Tekinsiz Hikayeler
Tekinsiz Hikayeler

8

Bu kitabı 2015'te gerçekleşen 34. Tüyap Kitap Fuarı'nda almışım. Adından ötürü kar yağışının olduğu bir zamanda okurum diyordum. Neredeyse 6 sene önce aldığım ve kitaplığımda okunmak için en uzun süresini bekleyen kitabı okumak bugüne, daha doğrusu 1 ay öncesine kısmetmiş.😀 Kitap beklediğimden çok daha güzeldi. 15 hikaye içinde sadece Kutupyıldızı'nın Kaptanı, Yükseklerdeki Dehşet eserlerini beğenmedim. Geri kalan 13 hikayede gerilimi, dehşeti, yer yer korkuyu hissettim. 1800'lerin sonlarına bakınca ağır bir dil beklemiş olsam da aksini görmek hikayeleri daha da zevkle okuttu. Sir Doyle ününü Sherlock ile kazansa da niye yazdıklarının sevildiğini anlamış oldum. Bence yazarla tanışmak için en iyi kitap bu, zira kendisi de Sherlock'u sevmezdi ve hala onun sayesinde tanındığını bilmek onu üzerdi.

Beni Öptüğün Gece (Smythe-Smith Quartet, #2)
Beni Öptüğün Gece (Smythe-Smith Quartet, #2)

6

Hele şükür Vikitap'ta kitap göründü! Şu kitaba yorum yapmak için çok uzun zaman bekledim. Epsilon en sevilen historical yazarları toplamış bir yayın evi ve sağ olsunlar ki bu yazarların kitaplarını çok kısa sürede (!) elimize ulaştırıyorlar. Sırf bu yüzden kitabı bu kadar kısa sürede beklemeye dayanamadım yaklaşık 7 ay öncesi uzun aramalar sonucunda kitabı orijinal dilinden okuyup bitirdim. Tabi kitabı okumam yaklaşık 5 ay sürdü o da benim tembelliğimden :P Kitap henüz yeni çıkığı için fazla spoiler vermemeye çalışacağım: Kitabımız Smythe-Smith Quartet serisinin 2. kitabı A Night Like This; bizdeki adıyla Beni Öptüğün Gece. Öncelikle bizdeki adını çok beğendim kitabın. Cuk diye oturmuş. Kapak da serinin ilk kitabı gibi orijinal kapak kullanılmış ve ben bu kapağı çok sevdim. Kitabımız Honoria'nın ağabeyi Daniel Smythe-Smith ile Sarah'ın küçük kardeşlerinin mürebbiyesi Anna Wynter'ın aşkını ele almaktadır. Bana kalırsa bu seferki kitap Julia severleri memnun edecek bir kitap olmuş. Çünkü karakterlerimiz arasındaki çekimi hissetmemek elde değil bir kere. Julia'nın yaratmış olduğu çiftlerin çoğunu sevsem de ilk kez bir çifti için tencere kapak misali birbirine uymuşlar diyorum. Kitabı okuyunca anlarsınız nedenini. Açıkçası ben Daniel'ı yaşadığı sürgünden dolayı biraz sert biri olarak karşıma çıkacak diye bekliyordum. Fakat yazar beni ters köşe yaptı, karakterimizin geçmişinden ders aldığı belli ama içinde çok tatlı bir romantik barındıran, genel anlamda rahat biri ama sevdiği kadını korumaktan geri durmayan biri. Anna ise çok ama çok şirindi. Yaşadıklarını okuyunca siz de benim kadar üzülecek ve onu bağrınıza basmak isteyeceksiniz. Ayrıca diğer kitaplara oranla hareketli sahnelerde artış gözlemledim. Aslında kitaba 10 vermeyi çok isterdim ama bir durum var ki puan kırmamam elde değil. Şimdi geçen kitapta Daniel'in annesi oğlu yüzünden biraz psikolojik olarak çökmüştü. Oğlunun hayatı mahvolmuştu ve içten içe bu duruma çok üzülüyordu. Hatta oğlunun geri döneceğini öğrendiği zaman ,dönüşü için parti vermek istiyor. Bu kitaba baktığımızda Daniel'in annesiyle olan hesaplaşması hiç gözükmedi kitapta. Ki böyle bir şey söz konusu bile olmadı. Ben o kadar sayfa bu duruma bir açıklık getirilmesini bekledim açıkçası. Tabi ortada herhangi bir parti de olmadı. Halbuki bu unsurlar kitabı ne kadar güzelleştirirdi. Neyse benim kitapla ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Ama söylemek istediğim başka şeyler mevcut. Öncelikle benim gibi İngilizce'nin dil bilgisi kısımlarında yeni şeyler öğrenmişseniz ve biraz da kelime bilginiz varsa Julia'nın kitapları sizin için güzel pratik olabilir. Baktığım diğer yazarlara oranla biraz daha basit bir dili var gibi geldi ve genel anlamda bilinen kelimeleri kullanmış. Ondan sonrasında biraz daha zorlanacağınız yazarlara geçiş yapabilirsiniz. Örneğin Anna Campbell. Onun kitaplarında bilmediğim bir sürü kelime çıktı ve bu açıdan okurken hafif zorlandım. Diğer bir şeyse Julia ile ilgili bir haber. Belki duydunuz, belki ilk kez buradan öğreneceksiniz. Haberimse şu: Julia, Bridgerton ailesine geri döndü! Kitabın ismi de Because of Miss Bridgerton. Anladığım kadarıyla Bridgerton ailesinin geçmiş bir kuşağı anlatılacak. Kitabın konusuna Goodreads'tan bakabilirsiniz. Açıkçası ben bir Julia sever olarak çok ama çok hayal kırıklığına uğradım :( Ben isterdim ki Bevelstoke serisine devam etsin, çünkü orada 3 karakterin akıbetini merak eden kişiler var, en başta da ben. Açıkçası ben Bevelstoke ailesini Bridgertonlara tercih ederim. Onlar bana daha sevimli, daha sevilesi görünmüştür. En çok üzüldüğümse kesin Smythe-Smith serisinin çevirileri bittikten sonra Epsilon, Bridgertonlar daha seviliyor diye bunlara dönecek ve benim Bevelstoke serim yarım kalacak yine ;( Ayrıca ben hala "To Catch an Heiress" kitabının da çevirisini bekliyorum. O da yarım kaldı desenize.

Yaşanacaksa Yaşanacak (Bevelstoke #2)
Yaşanacaksa Yaşanacak (Bevelstoke #2)

4

25.03.2021 yorumu: Aslında kitap oldukça sıkıcıymış :( 2 sene öncesi yorum: Ouinn'in kitaplarından bizde çıkmamış 2 serisini ve çıkan 2 serisiyle beraber toplamda 4 serisini bitirmişim. Sadece Splendid serisinin son kitabı Minx ile The Smythe-Smith Quarte serisinin son kitabı olan The Secrets of Sir Richard Kenworty kitaplarını gerçek anlamda beğenmiştim. Geri kalanlar benim için vasattı. Şimdi ise ülkemizde ilk kitabı çıkmasına rağmen devamı gelmeyen 3. seri olan Bevelstoke'ya geçtim. İlk kitabın bende yeri çok ayrı olduğu için bu seriyi en sona bırakayım demiştim. Ama İngilizce okuduğum 8 kitaptan sadece 2'sini beğendiğim için bu seriye devam etmeye çekinmedim değil. Sonunda o cesareti bularak kitaba başladım ve iyi ki de en sona bu seriyi bırakmışım dedim. Kitap, Quinn'den İngilizce olarak okuduğum 9. kitaptı ve oldukça beğendim. Çiftimiz arasındaki uyum mükemmeldi. Özellikle pencereler arası sohbetleri çok şekerdi. İlk kitaptan hatırladığım Olivia daha tez canlı biriydi, bu kitapta o tez canlılık yerini olgun bir kişiliğe bırakmış ve bu Olivia'yı daha çok sevdiğimi söylemeliyim. Keza Harry de oldukça iyiydi. Olivia'ya bir şekilde kitap okuma alışkanlığı kazandırması bile onu sevmek için yeter. BUNDAN SONRASI SPOILER İÇERİR!!! Kitaba 8 yıldız vermemin sebebi Harry ile ilgili çok şeyin havada kalması oldu. Örneğin giriş kısmında Harry'nin ailesini terk edişi yazıyor ama tam olarak niçin terk ettiği açıklanmamış. Kardeşleriyle olan ilişkisi iyi olarak gösterilse de kız kardeşiyle sadece mektup aracılığıyla görüşüyor. Erkek kardeşiyle olan ilişkisi de aileyi terk etmesinden sonra hasar alıyor ama neden? Bir andan sonra da kitap ikisinin arasında hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Bir de Harry'nin görevi de sonuçlanmadı. Olivia'yı kimin kaçırdığını veya o kişi yakalandıktan sonra ona ne oldu bilmiyoruz. Normalde bu kadar eksiği olan bir kitaba daha düşük verirdim ama Olivia-Harry arasında yaşananlar kusursuz yazıldığı ve karakterleri de sevdiğim için 8 yıldızı hak etti.

Aşkın On Kanunu (Bevelstoke, #3)
Aşkın On Kanunu (Bevelstoke, #3)

6

Ten Things I Love bout You ile şimdilik yazar da ben de seriye veda etmiş bulunuyoruz. Erkek karakteri kadın karakterden daha çok beğendiğim nadir kitaplardan biri oldu. Quinn'in oluşturduğu kadın karakterler, okuyucular tarafından çenesi düşük olarak görülür. Aslında hem doğru hem yanlış. Quinn'in başka kitaplarını okudukça gayet normal bir insan gibi davranan kadın karakter sayısı da az değil. Sanırım Bridgerton serisinin çenesi düşük kadınları yüzünden okuyucuda böyle bir izlenim oluştu. Yazdığım ile bu kitabın yorumunu bağlayacak olursam: Annabel, konuşma açısından size söz ettiğim kişilerden biri, yani çenesi düşük değil. Yalnız kendisi sanki fazla sessiz bir karakterdi. Ayrıca diğer Quinn kadınları içinde en sıradan olan kişiydi. Kişilik özelliği olarak kendisini öne çıkaracak hiçbir özelliği yoktu. Onun ağırlıkta olduğu sayfaları okurken daha çok yan karakterlerden birinin hikayesini okuyormuşum gibi hissettim. Anlaşılan yazar Annabel'deki eksiklikleri Sebastian'a eklemeye karar vermiş. Kendisini geçen kitaptan oldukça sevmiştim, bu kitapta da yine kendi çizgisinden sapmayarak beni oldukça eğlendirdi. Gördüğüm kadarıyla yazar Bridgerton çakması "Rokesbys"den sonra meşhur "Miss Butterworth and the Mad Baron" kitabını yazacakmış. Bu seride kitapların yazarı ve kitapları üzerinden baya sohbet döndüğü düşünülürse okuması oldukça zevkli bir kitap olacaktır.

Cennet Gibi (Smythe-Smith Quartet, #1)
Cennet Gibi (Smythe-Smith Quartet, #1)

3

25.03.2021 yorumu Söyleyecek çok bir şey yok, artık sevmiyorum kitabı. 7 sene öncesi yorum: Sonunda biricik yazarımın bir kitabı daha Türkçeye çevrildi. Tabi bunu gören ben aldığım gibi 2 günde bitirdim. Söylemeliyim ki kitabı internette gördüğümde önce sevinçli bir çığlık attım ardından koca bir üzüntü yaşadım. Sevincim tabi ki uzun aradan sonra yazarın yeni kitabını okuyacak olmamdı. Üzüntüme gelince. Yayın evi sağ olsun yazarımın bir değil, iki hiç değil, üç evet tam üç serisini yarıda bırakıp yeni bir seriye geçmişler. İnsafsızlar, zaten bir kitabı çevirmeniz uzun sürüyor bari önce şu serileri bitirin. Ben bu yarım kalan üç seri arasından "Two Dukes of Wyndham" serisinin son kitabını okumayı, Jack'e bir kez daha aşık olmayı bekledim. Bu yüzden kitaba değil ama yayın evine puanım sıfıra sıfır. Neyse gelelim yeni serinin kitabına. Serimizin adı Smythe-Smith Quartet. Bridgerton serisinde geçen,müzikleri acayip derecede korkunç,insanı müzikten soğutan Smythe-Smith ailesinin ta kendisi. Seri dört kitaptan oluşuyor. Son kitap yazılma aşamasında. İlk kitap Honoria Smythe-Smith ve Marcus Holroyd'un aşkını anlatıyor. Honoria,Smythe-Smith ailesinin altı kardeşten en küçük olanıdır. Diğer kardeşlerin yaşı birbirine yakın olduğu için kardeşleri Honoria'yı oyunlarına almazlar,özel sırlarını paylaşmazlar kısaca onu pek önemsemezler.Honoria da bunu önemsememeye çalışarak her defasında kardeşlerine yakın olamaya çalışır. Marcus on iki yaşına kadar tam anlamıyla yalnız bir çocukluk geçirmiştir. Annesi kendisiyle pek ilgilenmemiş ve Marcus dört yaşındayken hayata veda etmiştir. Babası da kontluk görevlerini yerine getirmek için onla çok fazla ilgilenmez. On iki yaşında Eton'a gidince orada Daniel Smythe-Smith'le tanışır ve o günden sonra birbirlerinin en iyi arkadaşı olurlar. Yaz tatillerinde Marcus, Daniel'in evine gider. Orada bilin bakalım kimle tanışıyor? Evet bizim o zamanlar altı yaşında olan Honoria'yla. Onlar fark etmese de aralarında bir şeyler olmaya başlıyor.Ve olaylar yaklaşık on beş yıl sonrasını anlatarak devam ediyor bundan sonrasında neler olduğunu sizler okumalısınız. Gelelim yorumuma: Honoria sıkıcı bir tip, Marcus aşırı ciddi biri olarak karşımıza çıkıyor... Bu kesinlikle koca bir YALAN! Honoria-Marcus hayatımda okuduğum EN ama EN ŞİRİN ÇİFTTİ. Ve bunu sadece JQ yazdığı için söylemiyorum. Okuduğum bir çok romanda beni etkileyen çok az çift vardır.Sıralama yaparsam bunlar kesinlikle birinci gelir. Honoria kesinlikle Daniel ve Marcus'a acayip işkenceler çektiriyor bu açıdan tam bir cadı :D . Ancak özünde kesinlikle çok iyi bir insan. Kuarteleri sevmese de kuzinleriye birlikte olmaktan acayip zevk alıyor. Dışlansa da buna aldırmayarak sevdiği insanlar için yapmadığı şey kalmıyor. Aslında bunu Marcus'u anlattıktan sonra yazmalıydım ama onu anlatırken ufak bir spo vereceğim için buraya yazıyorum. Julia'nın yaratmış olduğu en manyak ama sevmeden de duramadığımız biri bu kitapta yer alıyor. Bu kişi elbette LEYDİ DANBURY. Zaten adını gördüğüm an hemen kahkaya boğuldum ve romanda yine yaptı yapacağını :D Marcus'sa... Ah onun için ne diyebilirim! Leydi Danbury'nin dediği gibi: Sen benim ikinci sevdiğim yeğenimsin. Gerçi Marcus benim yeğenim değil ama JQ romanlarında en sevdiğim ikinci erkek o oldu. Birinci tabi ki kayıp Dük'teki JACK! Ayyy Jack yazınca bile onu ne kadar özlediğimi anladım. Ben Kayıp Dük'ü bir kez daha okuyayım en iyisi. Konuyu biraz dağıttım sanırım. Ne diyordum, evet Marcus! Benim yalnızlık çeken, tatlı hastası, ciddi görünmeye çalışsa da aslında espri yeteneği fazlasıyla olan, yumuşak kalpli, hovardalık nedir bilmez - bu özelliği onu ikinci sıraya taşıdı diyebilirim.- utangaç erkeğim :) Yazar çiftimizin yaşadıklarını öyle güzel anlatmış ki... Genelde ikisini okurken gülmeden duramıyorsunuz ancak duygusal sahneleri acayip güzeldi, birbirlerine trip atmadılar. Gayet adam gibi bir çift oldular. Komedi anlamında Öpüşünde Saklı romanını solladı. Daha ön sözden itibaren kahkahaya boğuluyorsunuz. Ancak bir şeyi olumsuz buldum. Kitapta o kadar Gregory Bridgerton'un adı geçti -ki benim en sevdiğim ikinci Bridgerton olur kendisi- ancak onu göremedik :( . Ben yazarın yazdığı kitaplarda şunu fark ettim. Ben Gregory'i, Julia'nın en önemsemediği kişi olarak algıladım,gel gör ki Colin Bridgerton adı geçmemesine rağmen göründü. Tamam Colin en sevdiğim üçüncü Bridgerton ve gördüğüme de sevindim ancak ne bileyim Gregory'i ben çok bekledim bir yerden çıkar diye. Bu arada kitabı okuyan arkadaşlar için bir bilgi vereyim. Kitabın başında Colin-Peneople çiftinin evli olduğu görülüyor ama kitabın sonlarına doğru Honoria, Colin'nin eline ne olduğunu sorunca Colin mektup açacağıyla oldu diyor. Hatırlarsanız mektup açacağıyla elini kestiğinde hatta kitapta geçen Smythe-Smith müzikaline gittiğinde Peneople'yle evli değildi. Yani yazar bir mantık hatası yapmış. Zaten okuyucular yazara da sormuşlar neden böyle olduğunu. Yazar da şu cevabı vermişti hatırladığım kadarıyla. "O tamamen benim hatam. Kitabı yazarken değil ben, editörüm ve ailem de fark etmedi. Biliyor musunuz kim fark etti? Okuyucularım. Bunu kitap satıldıktan sekiz saat sonra fark ettim. Sizler inanılmazsınız.". İkinci kitap Honoria'nın kardeşi Daniel ve Sarah'ın kardeşlerinin mürebbiyesi Anna arasındaki ilişkiyi anlatacak. Konusundan anladığım kadarıyla yine güzel bir roman bizi bekliyor. Ancak yayın evi ne zaman çıkarır Allah bilir. Her ne kadar merak etsem de ben Two Dukes of Wyndham serisinin son kitabını okumayı çok ama çok istiyorum. Yalnız bir bakmışız yayın evi başka seriye başlamış. O zaman hiç şaşırmam ama çok fazla öfke duyarım. Bu herhalde bir kitap için yazmış olduğum en uzun yorumdu. Ne yapayım sonçta Julia Quinn bu.

En Çok Beni Sev (Bridgerton, #2)
Yüreğe Söz Geçmiyor (Bridgerton, #1)
Yüreğe Söz Geçmiyor (Bridgerton, #1)

1

27.01.2021 Yorumum: Historical türüne asıl girişimi yaptığım kişi Julia Quinn olduğu için 10 sene öncesi kendisi benim favori yazarımdı. Fakat şu an itibarıyla Sarah Maclean ve Judith McNaught'tan sonra en sevmediğim 3. historical yazarı unvanını elde etmiş oldu. Bridgerton serisini 2006'da bitiren yazar, 2007-2010 yılları arası Bevelstoke ve Two Dukes of Wyndham serilerini yazmış. Fakat 2011'e geldiğimizde işler ilginç bir hal almaya başlıyor. Öncelikle Bridgerton'u ana seri olarak ele alırsak, ilk kitap hariç Bridgerton üyelerinden birini görmesek de yan seri diyebileceğimiz 4 kitaplık Smythe Smith Quarte'yi 2011-2015 arasında yazıyor. Seriyi bitirdikten sonra Rokesbys serisi karşımıza çıkıyor. Rokesbys serisi de Bridgerton serisinin yan ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu seri de 4 kitap sürüyor ama 4 Rokesby üyesinden 3 kişi Bridgerton ailesi ile hayatlarını birleştiriyor. Yani aslında Rokesby, Bridgerton'u yeniden popüler etme çabasıyla ele alınmış bir aile. Ve yazar bunu başarıyor da. Kitaptan uyarlama eserleri çekmeyi seven Netflix, bu aileyi yani ilk kez 8 kardeşli olarak karşımıza çıkan ailenin dizisini çekiyor. Şu an itibarıyla 2. sezon onayını alması dışında bir bilgi yok. Kısa bilgiden sonra asıl konuya geçiyorum. Quinn, ilk eserinden beri esprili bir dil kullanır, geneli eğlenceli karakterler yaratır ve bu durum sonucunda ortaya biraz chick-lit biraz da historicalin genel yapısını dışlayan hikayeler ortaya çıkarır. Yazdıkları içinde ticari ve şöhret açısından bakınca tartışmasız Bridgerton serisi hem yazara sempati kazandırdı hem de türde yerini sağlamlaştırdı. Bahsettiğim farklı dil de işin artısıdır. Fakat Bridgerton sonrası yazarın hayal gücünde tıkanmalar yaşanmaya başlandı. Bridgerton sonrası gelen Bevelstoke serisinin aslında 3 kitapla sınırlı kalmadığını biliyor muydunuz? Normalde seride önemli yer kaplayan 3 karakter mevcut fakat sanırım yazar seride kendince aradığını bulamadığı için Bevelstoke'u gözden çıkardı. Söz vermesine rağmen neredeyse 11 senedir serinin devamı gelmedi çünkü. Two Dukes of Wnydham ise başlı başına yazmak için yazılmış. Seride Jack karakteri hariç elle tutulur karakter yok, hikaye deseniz baştan savma. Tabi yazarın etiketi de durumdan olumsuz etkilenmeye başlıyor. O da çareyi eskiye yani onu şöhrete kavuşturan serisine dönerek sorunu en basit yönden çözmeye çalışıyor. Yazdığı 2 Bridgerton yan serisiyle eski popülerliğine bir yere kadar kavuşsa da okuyucuya yine yeterli gelmiyordu. Esprili dilini sürdürmeye devam etse de hikayelerini yazarken kendini Bridgerton kadar başarılı ve sevimli bir hikaye yazmaya zorladığını fazlasıyla belli ediyordu. Bu yüzden okuyucu aradığını genelde bulamıyordu. Son olarak yazar 2018'de biriciği olan Bridgerton'un dizisi geleceğini söylüyor ve yaklaşık 1 ay önce dizi görücüye çıkıyor. Dizi iyi/kötü tartışması yapmayacağım, o konuyu blogumda uzun uzun yazdım. İncelemek isterseniz bu linklere bakabilirsiniz: 1) https://belleninkutuphanesi.blogspot.com/...ton-on-inceleme.html 2) https://belleninkutuphanesi.blogspot.com/...rn-verdigi-isme.html 3) https://belleninkutuphanesi.blogspot.com/...-verdigi-isme_6.html Benim parmak basmak istediğim konu dizinin popülerliği. 3 madde halinde inceleyecek olursam: 1) Netflix, dizinin çıkmasına 1 ay kala sadece fragmanları üzerinden reklam yapıyor. Seriyi okuyanlar dahil malum sebeplerden ötürü diziyi büyük eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Dizinin çıkmasına 3 gün kala ise ilginç bir olay yaşanıyor. Yazar, Instagram'ında dizinin 8 eleştirmen tarafından Rotten Tomatoes üzerinden %100 başarı sağladığını söylüyor. Şu anda durum 88 eleştirmen tarafından %90 başarılı, 1050 seyircinin oyunda ise %88 başarılı. 2) Dizinin çıkışı itibarıyla yaklaşık 2 hafta boyunca genel puanı 4-5 arasında gidip geliyor. Bölüm başına puanlarda sadece ilk bölüm mevcut. Diğerlerine sonradan girişler yapılsa da o puanlar da iç açıcı değil. Önceden eleştirilen kısımlar yine aynı devam ediyor. Sonra her ne oluyorsa bir sabah görüyoruz ki bölüm başına puanlar çoğunlukla 8 civarına gelmiş. Dizinin genel puanı neredeyse 8'e yaklaşmış. Birden izleyen sayısı artmış, izleyenlerin çoğunluğu diziyi güzellemeye başlıyorlar, olumsuz eleştirilere yapılan baskılar artıyor. 3) Netflix'in demirbaşlarından olan Strange Things, sonradan bünyesine aldığı La Casa De Papel, Lucifer gibi dizilerin yeni sezon onayını almaları çok uzun sürerken, bu dizimsi 1 ayını doldurmadan 2. sezon onayını alıyor. Çünkü seyirci bayıldı diziye (!). Daha çok sevilen büyük hayran kitlesi olan yapımlarının değil bu dizinin hemencecik onay alması beni şok etti açıkçası. Peki bu 3 sonucu nereye bağlıyorum ben? Diziye yapılanları gördükten sonra anladım ki Quinn göründüğü gibi tatlı biri değil ya da o özelliğini bahsettiğim şöhret düşüşünden dolayı köreltti. Quinn aslında oldukça hırslı, yeteneği sadece Bridgerton serisi ile sınırlı, bunu anladığı an gerçekte vasatın biraz üstü olan bir seriyi sanki hiç kimse benzer konularda yazmamış gibi davranan ve utanmasa "historical türünün ilk yazarı benim" diyecek kadar egoist biriymiş. Çok büyük hayranlar hariç kimsenin umursamadığı kitaplarının ve dizisinin adının duyulması için (şu zamana kadar çektiklerimiz yetmedi çünkü) resmen saman altından sular yürütmüş. Bu çabacıklar olmasa, Netflix'in aslında hiç umursamadığı şeyin bir anda patlaması hele de hemencecik 2. sezonu alması mümkün değil! Gerçi yeterli paran varsa ve araya birtakım insanlar giriyorsa, eleştirmenleri de sahte yorumcuları da kolayca satın alındığı bir dönemdeyiz. Ama bu kadar belirgin olanını ilk kez gördüm, gördük. :D Bridgerton serisi sonrası gelen 2 serisinde çok anlamadığım, yaratıcılığının Smythe Smith serisinde tükenmeye başladığını fark ettiğim, Rokesby ile çöktüğünü gördüğüm ve Bridgerton dizisi ile de sahte bir başarı elde ettiğine şahit olduğum yazarın sonraki serisi beni gerçekten korkutuyor dostlar. Umarım ya Bevelstoke serisinin devamını getirir ya yeni seri olarak bizdeki adıyla "Bana Sevdiğini Söyle" kitabındaki Hotchkiss kardeşlerin hikayelerine başlar ,onları da yazmak isterim demişti çünkü, ya da Bridgertonları karıştırmayacağı yeni bir seriye başlar. Yeni serisi yine Bridgertonlar ,hele de onların çocukları, üzerinden giderse hepimize geçmişler olsun! İnanın bu kadar uzun bir yazı yazmayı planlamıyordum ama yazmaya başladığım an durduramadım kendimi. Sadece kitabı 10 sene öncesi ile şimdiki duygularımı karşılaştıracaktım. Söz veriyorum, bu kısım gerçekten kısa olacak :) Kitabı 10 sene önce okumuş ve nefret etmiştim. Dizinin çıkışından önce kolay karşılaştırma yapayım diye bir2. kez okudum ve nefretime devam ettim. Simon/Daphne'nin karı/koca olarak gerçekten iticiler. Bunlar yakın arkadaş olarak çok daha iyiler kesinlikle. Simon ve Daphne huy olarak diziden farklı demişler ama bence kitapta ne idilerse dizide de aynısıydı. Dizinin bölüm özetlerinden okuduğum kadarıyla sadece Simon'un kekemeliğini kaldırmışlar ve Daphne de az daha salak olmuş. Ama kitaptaki manipülasyoncu ve sinsi karakterinden hiçbir şey kaybetmemiş. Bir de Anthony için farklı denmiş ama o da dizide kız kardeşinin koca seçimine karışması haricinde kitaptaki Anthony idi. Sadece o aşık tavırları asıl kişiye yani Kate'e değil, metresine gösterdiği için insanlar karakterde kimlik karmaşası yaşandığını düşünmüş. Farklı yapıya sahip dediğim kişiler Lady Danbury ve ucundan Benedict oldu. Lady D, kitaptakine göre daha ılımlı ve Benedict'in "insanları umursamıyorum, benim dünyadaki yerim neresi" tavırları aslında Colin'e aittir. Pardon, Lady Whistledown'un dizide verdiği büyük zarar da karaktere ters düşüyordu. Bu şahıs normalde iğneleyici olsa da kimsenin hayatını mahvetmeyen eleştiriler yapan biridir kitapta. Yaklaşık 10 sene öncesinin yorumu: JQ benim tarihi romanslarda en sevdiğim yazardır. Ancak bu romanı bana göre en kötüsü. Simon ve Daphne karakterlerinin birbirlerine yakışmadıklarını düşünüyorum. Simon'a hafiften alaycı ve ayakları yere sağlam basan bir kadın karakter daha hoş dururdu bence. Romanı okurken de baya sıkıldım açıkçası.