Sert Rock, Sinners on Tour serisinden okuduğum 2. kitaptı. Önceden okumuş olduğum Ahlaksız Ritim'e oranla +18 sahneler daha az gözüküyor. Biraz daha duygusal diyebiliriz bu kitap için. Ama nedense Sed-Jess ikilisine pek ısınamadım. Bazı yerlerde kitap beni feci sıktı. Bazı sahnelerde ise yine gülmekten kendimi alamadım. Eğer Ahlaksız Ritim'i önceden okumuş olmasaydım bu yazarı bir daha okumayı düşünmezdim sanırım.
Birçok okurun beğenisini kazanmış olan Sinners on Tour serisine ben de başlamış bulunuyorum. Seriyi önceden biliyordum ve uzun zamandır okumak istiyordum. Elimde ilk kitap hariç diğerleri bulunmaktadır. Kitapların sıralamasını bilmeme rağmen ülkemizde çıkan son kitapla başladım seriye çünkü bu kitap daha bir ilgimi çekti. Şunu söyleyebilirim ki Günahkarlar grubu okurların dediği kadar var. Beş grup üyesi de birbirine bağlı ve bir araya geldiklerinde acayip şeyler oluyor. Eric çok şirin ve komikti, tam kendine göre bir kız buldu diyebilirim. Aynı şeyi Reb için de söyleyebilirim. Ayrıca ikisinin aşkını okumak da bana keyif verdi, aralarında anlaşmazlık çok çok az vardı. Anlaşabilen çiftleri okumayı gerçekten seviyorum. Uzun bir aradan sonra ilk kez bir kitap beni gülme krizlerine soktu; üyelerin olaylara karşı verdiği tepkiler olsun, birbirleriyle atışmaları olsun çok eğlenceliydi. Bana kalsa alın okuyun ancak +18 sahnelerden rahatsız oluyorsanız -ki bu +18 sahneler birazcık farklı işleniyor- hiç başlamayın derim.
Çok çok uzun zamandır bu kitabı okumak istiyordum ancak hiçbir yerde bulamıyordum. Sonunda biri bu kitabı pdf olarak yüklemiş ve ben de okuma şansına eriştim. Buradan o kişiye teşekkürlerimi gönderiyorum. Öncelikle kitabın diğer historical romanlara göre değişik bir konusu ve ilerleyişi vardı. Okurken bazı yerlerde Laura Kinsale'nin bir romanını okuyormuşum gibi hissettim. Ancak yanlış anlaşılmasın benzerlik var derken olduğu gibi Laura'dan etkilenmiş değil yazar, bu romanında o şekil bir tat aldım. Kitaptaki karakterlerin kişilik analizleri, düşünce yapıları, çevresindekilere karşı takındığı tavırlar çok güzel işlenmişti. Fleur'un, Adam'a sergilediği davranışları okumak çok hoşuma gitti. Başka biri bu romanı yazmaya kalkışsa olay şöyle gelişirdi: Kızımız kendini adama verir, sonrasında hemencecik ona aşık olur ve onu hayal etmekten geri duramaz, onun yanında çalıştığını öğrendiği an içi öfkeyle dolmuş gibi yapar ama aslında fazlasıyla mutludur çünkü sevdiği adamın yanındadır. Ama Fleur bunlardan birini aklından bile geçirmedi. Mecbur kaldığından kendini düke verdi ve o olaydan sonra dük o gece ona yemek ısmarlayıp kızın istediği paranın üç katını verdi. Bunu bilmesine rağmen Fleur ondan ve onun yapmış olduğu şeyden nefret etti ve işvereninin o olduğunu öğrendiğinde nefreti daha da büyüdü düke. Zaman içinde - ki bir anda değil uzun aralıkla- dükü tanıyıp onu anlamaya böylece ona aşık olmaya başladı. Kısacası Fleur bildiğimiz historical kızı değil, kitabın baş erkeğine karşı kendini bir an olsun ezdirmeyen, ona karşı duyguları gayet düzgün bir şekilde gelişen bir karakterdi ve ben bunu okumayı çok sevdim. Adam'sa önceleri pek tasası olmayan, buna rağmen sorumluluklarının bilince -buna başkalarının sorumluluklarını üstlenmek de dahil, birisi hata yapsa bile bu hatanın asıl sebebinin kendisi olduğunu düşünmesine kıyamam ben- olan bir karakter. Öldüğü sanılan savaştan döndükten sonra yaşadıkları gerçekten üzücüydü ancak buna rağmen kendisinde fazla bir değişiklik yoktu. Üzüntüye boğulmuş olsa da yine de önceki adamdan farklı olmaması çok güzeldi. Ve Fleur'a karşı olan hisleri de çok güzeldi. Başka bir yazar olsa baş erkek karakterin önceden sevdiği kadını "sevdi" deyip geçerdi ancak Adam'ın ilk eşine duyduğu bir zamanki aşkı çok inandırıcı buldum. Yazar bu durumu öylesine geçmemişti, gerçekten Adam'ın Sybil'i sevdiğine inandım ben. Aynı şey Fleur için de geçerli. Bence Fleur da bir zamanlar Daniel'a gerçekten aşıktı. Bu kadar acı çekmiş olan iki karakterin birbirini bulması ve zaman içinde gelişen aşklarını okumak çok güzeldi. Çeviride hata yok gibi bir şey, bu güzel ancak cümleler çok basit bir şekilde kurulmuştu bu açıdan bu kadar güzel bir kitabı okurken baya sıkıldığımı söyleyebilirim. Ayrıca aşırı tekrarlar vardı kitapta bir durum mutlaka birkaç sayfa sonra aynı cümlelerle veya aynı şekille karşıma çıkıyordu. Aynı cümleler yayın evinden kaynaklansa da aynı durumun defalarca anlatılması sanırım yazardan kaynaklanıyor. Ben yazarın ilk bu kitabını okudum bu yüzden yanlış bir yorum da yapıyor olabilirim. Bu iki kısım canımı çok sıktığından 7 verdim yoksa asıl puanım bu kitaba 10 olurdu. Sıkıcı çevirisine rağmen okuduğum en sağlam historical kitaplardan biriydi.
Kitap okuduğum ilk beyaz dizi kitabıdır. Kitapta Pandora'yı ne kadar sevdiysem Rupert'den bir o kadar nefret ettim. Sürekli ben bilirim havalarındaydı, emir yağdırmaktan sadistçe bir zevk alıyordu, her şey benim dediğim gibi olacak dedi durdu. Hikayenin anlatımını da o kadar sevmedim. Zaten bu türü oldum olası sevmem, bu kitapla şansımı deneyim dedim ancak... Her ne kadar ön yargılı olmamak gerekse de ben bir daha beyaz dizi falan okumayacağım, bana göre değil.
Son zamanlarda kitapçılarda, kitap satan internet sitelerinde mutlaka ilk onda olan bir kitap Harika Piç. Şimdi ikincisi de kısa sürede çıktı ve o da ilk on içerisinde görülüyor. Kitap tam kafa dağıtmalık. Ancak ben de hemen olaya dalınmasından hoşlanmadım diyebilirim. Bilmem kaç tane bölüm var ama son bölümler hariç diğer bölümlerde mutlaka yiyişme sahneleri var. Birazcık daha az olsaymış puanım 7-8 arası olurdu. Kitabın kadın ve erkek tarafından anlatılması hoşuma gitti. Böylece ikisinin birbirine karşı neler hissettiğini daha iyi anlıyorsunuz. İkinciyi almayı düşünüyorum ama ne zaman bir fikrim yok çünkü bitirmem gereken baya kitap birikmiş durumda şu an. İkincisi daha güzel diyorlar umarım diğerinden daha memnun kalırım.
Bu yazarın ilk Güllerin Fısıltısı kitabını okumuştum ve hiç beğenmemiştim yaklaşık 1.5 yıl sonra yazara ikinci şansımı verdim ve bence değdi. Kitabı okurken yüzünüzde bir gülümsemeyle okuyorsunuz, konunun işlenişi de gayet güzeldi, okuduğum diğer kitabına göre saçmalıklar yoktu. Kimi zaman gülmekten karnım ağrırken kimi zaman ciddi sahnelerde pür dikkat kesildim. İkisi arasındaki çekim de gayet hoştu, zaten bu tarz romanlarda çiftler arasındaki elektriği hissediyorsam kitap kendini daha bir okutturuyor bence. Yazar bu sefer sevilesi karakterler yaratmış özellikle Simon'un hazırcevaplılığına birçok yerde hayran kaldım ve gülümsedim. Bazıları cidden tam söylenecek şeylerdi bazılarıysa cidden çok gülünecek şeylerdi. Catriona planını uygulamak için sözde kız kardeşi olarak hapishaneye bizim Simon'la görüşmeye gider. Tabi Simon bunun yalan olduğunu bilir ve bizimkiyle eğlenmek için şu sözleri söyler: "Merhaba tatlım! Daha minnacıkken yaptığımız gibi kucağıma atlamayı ve seni dizlerimde zıplatmamı istemez misin?" Bu cümle beni baya güldürmüştü :D . Şu sahne de hoşuma gitmişti ama burayı azıcık kısaltacağım. C: "Zannediyorum kuzenimi de hatırlıyorsunuz değil mi?" S: "Bir kuzeniniz mi vardı?" C:"Alice'i hatırlıyor olmalısınız. Samanlıkta sırtınıza düştüğümde neredeyse onu baştan çıkarma eyleminizi sonlandırıyordunuz." S:"Ah evet, nasıl unutabilirim o sevgili, tatlı... Adı neydi?" C:"Alice." S:"Ah evet, sevgili Amelia. Kaderin zalim oyununun bizi ayırmasından bu yana hemen her gün onu sevgiyle anıyorum." Ne zaman konuşmada Alice geçse Simon sürekli A harfiyle başlayan isimlerle sesleniyor ona :D. Ben beğendim romanı yazarın şu an 2 kitabı var elimde ama ya bu seriye devam edeceğim ya da Pegasus'un çıkardığı son kitaba başlayacağım konusu ilgimi çekmişti. Bakarsınız sevdiğim yazarlara girer ki bu romandan sonra öyle olmasını isterim.
Kaç aydır bu yazarın yeni kitabının çıkmasını bekliyordum sonunda güzel bir kapakla bizlere ulaştı ve okuyup bitirdim. Bu yazarın en çok değişik konular bulmasını sevdim ve bulduğu konuları da hiçbir saçmalamaya girmeden gayet düzgün bir şekilde anlatıyor.Yaratmış olduğu karakterlerin büyük çoğunluğu da seviyorum sevmediklerim zaten kötü kişiliği olan karakterler oluyor. Ancak bunda bile farklılıklar göze çarpıyor. Örneğin historical yazarların büyük çoğunluğu baş karakterler ve onlara yakın iyilikle dolu olan karakterler ayrıntılı bir şekilde anlatılır kötüler sadece kötüdür ve kitapta çok az yer kaplarlar. Laura ise karakterinin niye kötülüğe yöneldiğini ve iyi karakterlerimizi nasıl etkilediğini es geçmiyor ve usta bir şekilde anlatıyor. Kaleminin içinde kayboluyorsunuz resmen. Ben bunu okuduğum iki kitabına göre yorumladım şimdi gelelim Masum Yalan yorumuma. Öncelikle kitap için seçilen ad ve kapağa hayran oldum. Masum Yalan ismi romana cuk oturmuş. Tabi kitabın içeriği ve anlatılan karakterler zaten güzel Grace ve Vincent'ın yaşamlarında nelerden vazgeçtiklerini okurken içiniz burkuluyor ve onların aşklarını okurken iç çekiyorsunuz. Çiftimiz arasında fazla inatlaşma olmadı ve bu yönden çok sevdim. Onları birleştiren Hannah'a kocaman teşekkürlerimi sunuyorum. Fakat kitap belli bir yerden sonra çok sıktı beni yazar nedense bazı sahneleri defalarca anlatmış. Doğum anı da bana geçiştirilmiş gibi geldi azıcık daha uzun tutulabilirdi bence. Ve fazla tahmin edilebilir bir kitap olmuş ilkine göre. Sessiz İntikam'da bildiğiniz hop oturup hop kalktım. Bu yüzden 7 verdim. Ve umarım sonraki kitap bu serinin devamı olur zaten iki kitap diğeri de Hannah'ı anlatıyor ve ben onu baya merak ediyorum şu an. Özelikle babasıyla olan ilişkisini çünkü babanın işi bence ilk kitapta bitmedi ikinci kitapta da önemli bir yer kaplayacak. Böyle güzel bir yazarı bize tanıştırdığı için yayınevine çok teşekkür ederim umarım sonraki kitabı çok beklemeyiz, bunu yaklaşık 9 ay kadar bekledim ki bu bir bebeği beklemeye eşdeğer aynı bu kitap gibi :) .