Zengin, istediği her şeye sahip olan öykünün başkahramanı Friedrich'in "duygusal donukluklar" yaşadığını hissetmeye başladıktan sonra yaşadığı olaylar karşısında üzülmeyen, sevinmeyen herhangi bir tepki vermeyen bir adam. 7 Haziran 1913 günü yaşadığı bir olaydan sonra hayatı tümüyle değişen ve dört ay sonra yaşadığı bir günü somutlaştırmak için yaşadıklarını yazar ve okuyucuyu "olağanüstü bir gece"nin yolculuğuna tanıklık ettirir! "...Çünkü yıllar, yıllar sonra ilk kez o dakikalarda yeniden gerçek anlamda yaşadığımı, duygularımın felçleşmiş, ama henüz ölmemiş olduklarını, tutkunun o sıcak kaynağının her şeye rağmen kayıtsızlığımın pas tutmuş yüzeyinin altında bir yerde gizlice akmayı sürdürmüş olduğunu hissettim ve şimdi rastlantının sihirli değneğine dokununca yüreğime kadar ulaşmıştı." Zweig'in öykülerini bir solukta okuduğumdan, dilinden öylesine etkinlenmiş olacağım ki çok büyük bir beklentiyle okudum kitabı. Belki bu yüzden, belki de ruh halimden... Diğer öyküleri kadar sevemedim.
Beş yaşında, "büyümüş de küçülmüş" bir çocuğun, Alper Kamu'nun öyküsünü tam da beklediğim gibi, eğlenceli buldum ve bir solukta okudum. Minik kahramanın iç konuşmalarındaki "büyüklerin" hayatlarına yaptığı göndermeler ve bir bölümde cinayet davasının savcısı cinayeti araştırma sırasında kahramanımızın babasını suçlayacak bir senaryo ortaya atmasının üzerine, "Adalet denen şey bir yalandan ibaretti. İnsanlar suç işledikleri için değil suç işlememesi gerektiği için cezalandırılıyordu. Sistem gaddarca bir caydırıcılık üstüne kurulmuştu." sözleri harikaydı.
Bir Alevi köyünde şarap düşkünü olan köylülerin, kendi üzümlerini yetiştirmek için giriştikleri mücadeleyi, hükümetin köyden-köylüden kopuşunu anlatır, Kaplumbağalar. Tozak; Kızılırmak'ın hemen yanındaki susuzluğun, verimsizliğin başgösterdiği, köylülerin yaz sıcağında kavrulduğu bir köy ve o köyde tüm zorluklarla mücadele eden, kendi çözümünü yaratan köylülerin hayatını değiştirecek olan eğitmen Rıza'nın, Muhtar Battal ve Kır Abbas'la köy halkını eğitip örgütleyerek, taşlı tarlada, canla başla çalışarak üzüm bağları yetiştirir. Kendi üzümlerini yetiştirmenin sevincini yaşayamadan, cehalet bürokrasiye teslim olur!
Aziz Nesin, kitaba adını veren Deliler Boşandı'da akıllıların cehenneme çevirdiği hayatı, delilerin cennete çevirdiği; devlet dairelerinin işleyişini anlattığı Müfettiş Geliyor öykülerini okurken gülmekten kendimi alamadım. Tüketim toplumunu anlattığı Hepimizin Hikayesi ise mutlak sonun gerçeği gibi. Çocuklarının, eşinin hep daha fazlasını istemeleri uğruna, gece yarılarına kadar çalışmak zorunda kalıp, taşıdığı yükü kaldıramayıp düşen adamın hazin sonu. Aziz Nesin öyküsünde katilin ailesi olduğunun hükmünü vermiş ve öyküyü "Sevgili okurlarım, aman dikkat edin, sakın bu insan dostlarınızdan biri olmasın. Şimdi benim için, 'Bu ne zalim bir yazar' dediğinizi duyuyorum. Ben zalim değilim, hayat zalim sevgili okurlarım. Çünkü o maktullerden biri sizseniz, biri de benim... sözleriyle bitiriyor.
Meursault'un öyküsünü bitirirken, ikiyüzlülüğün, samimiyetsizliğin hüküm sürdüğü dünyada, acaba diyorum "yabancı" olan O mu, ben mi; emin değilim!"
Fareler ve İnsanlar'dan sonra okuduğum ikinci Steinbeck romanıydı, Gazap Üzümleri. Kamyonlarıyla Oklahoma’dan Kaliforniya’ya yola çıkan Joad ailesinin karınlarını doyurmak uğruna mücadelerini anlatır. Yazarın dili, anlatımı beni fazlasıyla etkilemiş olacak ki, vahşi kapitalizmi iliklerime kadar hissettim ve derin kedere boğuldum. "Bir insan ki, kendini zengin görmek için bir milyon dönüm toprağa ihtiyaç duyar, bana göre o insanın gönlü çok fakirdir. Bir insanın gönlü fakir olduktan sonra, milyonlarca dönüm toprak almış, neye yarar, yine de fakirdir."
Dostoyevski'nin yıllar önce Suç ve Ceza eserini okumak için okumuş bir şey anlamadığımı, hatta çok uzunca bir süre klasikleri okumama kararını verdiğim günü hatırlıyorum... Kumarbaz, beklediğimin aksine dili sade, basit ve anlaşılır geldi bana. "Aşkını kazanmak uğruna" kumar tutkusuna yenik düşen ve acılarla, umutsuzlukla başbaşa kalan Aleksey İvanoviç'in öyküsü, emeksiz kazancın "kazanç" olmadığını gözler önüne seriyor.