bir tane daha cassandra clare harikası. yani sayılır. will o kadar kaba ve soğuk biri olmasaydı on vereceğim kesindi. kabul ediyorum o bir puanı sırf Will'in tessa'ya söyledikleri için kırdım. okurken ben bile kızardım resmen. tessa şu ana kadar okuduğum kitap karakterlerinden en kibarı ve en zekilerinden biridir sanırım. gerçekten tessa'yı çok sevdim. bazen gerçekten çok meraklı biri olsa da meraklı olmak iyidir ya. will'in ve jem'in ondan hoşlanmasını sağladığına eminim. ah, evet bir de jem var. kibar, iyi huylu, will'e katlanabilen sayılı insanlardan biri ve de tessa'dan hoşlanan diğer kişi. team will olmama rağmen jem'i de çok seviyorum ya. hasta olması da çok kötü. onun hakkında bu kadar sempati hissetmeme rağmen will'İ daha çok seviyorum. gerçekten will'in esprilerini seven tek kişi olamam heralde. en sevdiğim karakter olma yolunda hızlıca ilerliyor. ayrıca kitabın 1800lü yıllarda olması da çok güzeldi. insanlar daha kibar, daha ahlaklı ve mütevazi. gölge avcılarını saymıyorum bile. en sevdiğim tür de odur herhalde. uzaylılarla yarışır, ya da mitolojik canlıları öldüren kesimle. kesinlikle okuyun bu seriyi.
bana biraz ağır gelmiş olsa bile çok güzel bir kitaptı. o cinayetler falan ilgi çekiciydi benim için. tabi mide bulandırıcı ve dehşet verici sıfatları da var ama yine de çok ilgimi çekti. ayrıca harriet'e ne olduğunu gerçekten aşırı merak etmiştim. ve adam gerçekten zekice çözdü olayı.
sıkıcıydı. bu kitabı böyle özetleyebilirim sanırım. karakterlerini severim falan ama çok yavaş ilerliyordu. perileri çok severim kabul ama dünyada yaşamasınlar. peri ülkeleri daha güzeldir. olurolmaz gibi. ben daha çok canavar daha çok peri istiyordum okul hayatı değil. üstelik David'i de severdim yazık oldu.
altı kitabını da bitirmiş yan serisinin dört kitabını okumuş biri olarak hala en favori kitabım gölge öpücük! sonu malum herkesin bildiği gibi çok çok şaşırtıcıydı ve üzücüydü. kabul daha önce bol bol araştırma yaptığımdan spoiler yemiştim ve ne olacağını biliyordum ama hiç bir etkisi olmadı. yani ağlayasım gelmişti resmen. yani ağlamadım tabii ama gözlerim falan doldu. dördüncü kitabına atladım hemen ve dimitride bi değişim olmayınca ben baya bütün seri boyunca öyle falan kalacağını zannetmiştim. koyu bir Dimitri fanı olarak yani kötü zamanlardı.Team Adrian olanların çok fazla olduğunu fark etmeme rağmen ben adrian'ı o kadar sevemedim. daha doğrusu Sydney adrian çiftini rose Dimitri çifti kadar çok sevemedim. rosela Dimitrininki daha destansıydı böyle kavgalar dövüşler falan insanın daha fazla okuyası geliyordu. hele o akademiye baskında nasıl korkmuştum. ciddi ciddi kitap okurken ilk defa korkmuştum. rose tek başına koşarken etrafından sesler falan geliyor ama onun durmaması lazım falan böyle çok aksiyonluydu. kanbağı serisinde bulamadığım buydu sanırım. aksiyon. karakterlerinin hepsini tek tek sevsem de VA kadar iyi değildi. christian'sız olmaz tabii. lissa'ya bayılmazdım tabi ama rose'la çok iyi arkadaşlardı. kim istemez ki öyle bir arkadaş? o yüzden VA benim favori serim. Sydney'i çok severim ama üzgünüm rose daha iyi bir karakter. ve bu kitapta da baya strigoi'yi şişlemişti nasıl sevmem?
aslında benim için oldukça akıcı ve güzeldi ama hikayesi biraz basitti. yani hikayede beni rahatsız eden çok şey vardı. on beş yaşındaki iki çocuğun o kadar yetişkin insanı etkisiz hale getirmesi onları kandırabilmeleri biraz komik geldi. tamam onlar çok zekiler ve de en yüksek puanı alan iki kişiler falan ama daha on beş yaşındalar ya. ben de on beş yaşındayım sonuçta limitleri biliyorum. ve o kadar iyi dövüşmeleri için iyi bir eğitim almaları gerekirdi. almış olabilirler tabi ama dayin fakir bir ailesi vardı ve onlara hiç bir şekilde eğitim verilmediğine eminim. bunun gibi bir sürü detay aklıma takıldı ve o konular çok baştan savma geçmişti. cumhuriyet diye şimdiki cumhuriyet yönetimiyle hiç alakası olmayan bir yönetim şekli var ve ben onunla ilgili hiçbir şey oluşturamadım kafamda. sürekli aklıma uyumsuz geldi ve haliyle onunla karşılaştıra karşılaştıra bu kitap basit geldi. ayrıca, o day'le june ne ara aşık oldular ya?? üstelik on beş yaşında olmalarına da çok takıldım. umarım diğer kitaplarda birkaç yaş büyüyebilirler. ne biliyim bir yıl sonra falan desinler. doğru düzgün bir planları olsun. gerçi okuyacağıma emin değilim ama öyle olsa iyi olurdu. neyse o kadar kötü şey söylememe rağmen kitap kötü değildi aslında. dediğim gibi akıcıydı. kız karakteri sevdim. bilmişlik taslayan ve etrafındakilerden daha zeki olan karakterleri seviyorum. özellikle kız olanları. yani bence okuyun bu kitabı ama çok büyük bir şey de beklemeyin ben beklemiştim çünkü.
bu kadar sevdiğim bir seriye dokuz vermeye utanıyorum açıkçası. ama hepsine on vermişken buna dokuz verdiysem Jennifer utansın. ilk melez sözleşmelerinin finalini yapmışken, o kadar muhteşem bir final kitabı okumuşken bu kitaptan beklentim o kadar yüksekti ki. avcıdaki gibi büyük bi savaş ve heyecan beklerken ben katy'le deamon savaşta doğru düzgün savaşmadılar bile. alex savaşın tam ortasındayken katy öööyle kenardan izledi. tamam bazı hareketlerini takdir ettim. malum kişiyi öldürmesi ve başka bir malum kişiyi kötü taraftan iyi tarafa geçirmesi gibi-deamondan bahsetmiyorum bu arada onun iyi olacağı belliydi zaten-. ama yine de biraz basit bi kitap olduğunu düşünüyorum. en büyük umudum yan serisinin çıkması ve luc'un oynaması. o çocuğu çok seviyorum yaa. çok zeki ve köken. köken yani başka bişey dememe gerek var mı? hiç kimseden böyle bir istek ya da ihtimal duymamış olmama rağmen seth'in kitabı çıkıyorsa luc'unkinin de çıkacağını umuyorum. en sevdiğim kökenin şöyle sevdiği biri çıksa fena mı olurdu? Jennifer'a not: o kadar aşk kitabı çıkaracağına lütfen otur da bir tane yan seri yaz. luc olsun içinde.
ilk kitabını ilk okuduğumda idare eder demiştim. ikinci kez okuduğumda hatırladığımdan daha güzelmiş demiştim ve üçüncü kez okuduğumda da çok sevdiğimi fark ettim. bu yüzden de hemen bu kitabına başladım ve iyi ki de başlamışım. perileri nedendir bilmem çok seviyorum. hem vampirler gibi çok fazla kullanılmayan hem de eğlenceli bir konu.yazarın perilerin yaşatma mantığını da sevdim. mesela eskiden bilim o kadar önemli değildi , insanlar teknolojiyle alakalı değildi ve bu yüzden de periler güçlüydü. şimdiyse insanların teknoloji merakı yüzünden hayallerinin bile teknoloji olması yüzünden periler ölüyor ve yerine demir periler geliyor bence oldukça mantıklı. yani doğaüstü için mantıklı. bir de sürekli yeni yaratıklarla -ya da türlerle diyelim- karşılaşıyoruz ki bu en çok sevdğim şeydir. percy Jackson'ı çok sevme nedenlerimden biri. grimalkin diye konuşan bir kedi , onları öldürmeye çalışan küçük boylu adını hatırlayamdığım şeyler falan kitabı çok ilginç yapıyor. başka sevdiğim şeyse böyle vıcık vıcık aşk olmaması. bazı kitaplarda mesela hemen aşık oluyorlar birbirlerine itiraf ediyorlar da küçük sebeplerden ayrılıyorlar. aşk kitaplarında sevmediğim şey. bunlarınsa yasak aşk olduğu için ve bir araya gelmeleri için bir sürü şey feda etmeleri gerektiği için aşkları insanın daha çok hoşuna gidiyor. ilk kitapta ash'ten nefret etmiştim. çok soğuk , konuşma özürlü ve sinir bozucu biriydi. ama açıkçası meghan'ı kış divanına götürdüğü için memnun oldum. çünkü başlarda kitabın son sayfasını okuyup o vıcık aşklardan birisi olduğunu sanmıştım. iyi ki değilmiş. bu kitabın başında da soğuk biriydi.yine de kız da herkesin önünde aşkını itiraf etmişti ve sırf bu yüzden kitabı kapatıp yarım saat ara vermiştim. daha sonra kız daha güçlü biri oluyor ve ash'in bayağı bir hayatını kurtarıyor. bu yüzden bu kitabı daha çok sevdim. iki üç saatimi üçüncü kitabı araştırarak geçirdim ve kesinlikle tavsiye ederim.