meursault samsa, 191 adet değerlendirme yapmış.  (10/28)
 Robinson Crusoe
Robinson Crusoe

8

Çok ama çok iyi bir kitap.İlk okuduğumda sevmiştim kitabı ama kitabın değerini şimdi şimdi anlıyorum. Okuduğunuzda üzerine pek düşünmeyeceğiniz, sürükleyici bir macera romanı hissine kapılabilirsiniz en başta tıpkı benim kapıldığım gibi, ama üzerine biraz düşünürseniz ne kadar dolu bir eser olduğunu anlarsınız. Tek başına adada kalan bir adamın hayatta kalmak için vahşileri öldürmesi, sonrasında yaptığının ne kadar doğru olup olmadığı konusunda kendisiyle tartışması, kendisini sorgulaması; diğer yandan inanca bakış açısı, tanrı sorgulaması, ve aslında biraz mecburiyetten tanrıya inanması, ona dua etmesi... Üzerinden çok zaman geçti, toparlayıp da yazıya aktaramıyorum tam olarak ama yazarın, benzer bir olayı -kitaptaki kadar uzun sürmemiş olsa da- yaşamış bir adamdan etkilenerek kitabı yazmış olmasına ilişkin anlatılan bir rivayete ve gazeteci olması sebebiyle de muhtemelen o adamın yaşadığı olayları araştırmış olma ihtimaline dayanarak ben, yazarın; ''şu adamın başımdan geçenleri anatayım, çok sürekleyici olur'' diye düşünmek yerine, tek başına adada kaldığı süre boyunca acaba ne yaptı, neler düşündü diye merak etmesi sebebiyle bu kitabı yazdığını düşünüyorum. Kaldı ki her ne kadar henüz okumamış olsam da isminden anlaşıldığı kadarıarıyla ^Robinson Crusoe’ nun Yaşamı ve Olağanüstü Serüvenleri Boyunca Ciddi Düşünceleri^ kitabı da benim söylediklerimi destekliyor sanki. Evet güzel, sürükleyici bir roman ama ötesinde siyasi ve felsefik izler taşıyan bir kitap Robenson Crusoe.

Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlası

9

Aslında biraz uzun bir şeyler yazmak istiyordum bu kitapla ilgili ama şöyle neler denmiş diye bir bakarken eksisözlükte kitap üzerine müthiş bir değerlendirmeye rastladım ve keyifle okudum. O linki verdim yazının sonunda isteyen girip bolca da spoiler içeren o incelemeyi bir okusun. Çok iyi bir kitap. Bir kere karşınızda felsefeci bir yazar olduğunu unutmayın. Bu yüzden okurken pürdikkat okumanız gerekiyor. Evet, harika kurgulanmış sürükleyici bir hikaye var karşınızda ama yine de kendinizi hikayeye kaptırıp es geçmeyin bazı detayları, cümleleri. Bunu söylüyorum ama eminim ki sayısız detayı atlamışımdır okurken. Kitabın kurgusu harika, karakterleri enteresan, üslubu bambaşka ama çok keyifli, mekan ise zaten İstanbul olduğundan fazlasıyla ilgi çekici. Her yönüyle dört dörtlük bir kitap. Tüm bunların üzerine bir de bu kitabın, yazarın ilk romanı olması eklenince artık kitabı övecek cümleleri yazmayı mecalim kalmıyor haliyle. Üzerinde ne kadar çalıştı bilemem ama kesinlikle büyük bir emek sonucu yazıldığına eminim. Kurgusuyla, üslubuyla, felsefik yanıyla edebiyat tarihimizin en başka kitaplarından biri kesinlikle. Tek bir eksisi var bence; bu kitap başka dile çevrilemez, çevrilse de bu tadı asla vermez :) neden 5 değil de 4 yıldız verdiğime gelince; ben kitapta henüz anlamadığım pek çok yer olduğunu düşünüyorum. Onları anlamadan 5 vermek istemedim. https://eksisozluk.com/entry/970193

Prens
Prens

7

Ezberci sistem işte. Sınavda sorusu gelirdi de, ''mutlak monarşici lan bu adam'' diyerek mutlak monarşinin ne olduğuna ilişkin kafamda yer etmiş tüm ezberleri, uzun cümlelerin içerisine yedirerek dökerdim kağıda. Kalırdım haliyle, hoca haklıymış yani. Beni üzen kalmam değil, Karl Marx kim sorusuna ''Che Guaveracı'' cevabını verene kızın geçmesidir ya neyse. Ezberci sistem işte. Kitap, elbetteki okuması keyifli bir kitap değil. Nihayetinde bir inceleme ve bir ders kitabını okumaktan hallice bir his bu kitabı okumak. Neyse ki incecik bir kitap. Machiavelli(Ah hatun milleti nelere kadirsin! Nietzsche yetmezmiş gibi şu adamın adını hiçbir yere bakmadan yazmayı bile öğrendim sayende) dönemin şartlarını göz önüne alarak İtalya' nın kurtuluşu için güçlü bir siyasi otoritenin varlığını öngörüyor. Bu siyasi otoritenin kurulabilmesi için de hükümdarda olması gereken özellikler kendince özetliyor işte bu kitapta. Okuyup anlayacağına inansam bizim başbakan bu kitaptan öykünmüş derdim ama hiç sanmıyorum ki öyle bir şey olsun. Gerçi danışmanı filan okuyup yol haritasını buna göre çizmiş olabilir. Machiavelli diyor ki özetle; hükümdar acımasız olmalı, gerektiğinde zor kullanmaktan kaçınmamalı, etrafındaki insanların onu sevdiklerine güvenerek hareket etmemeli, etrafındaki insanlar üzerine korku duygusu yaratabilmeli. Bir hükümdar gerektiğinde yalan söylemeli, yeter ki bunu ülke çıkar için yapmış olsun, hükümdar, ülkenin çıkarları için birilerini kullanmaktan kaçınmamalı vs vs. diyor. Yalnız unutulmamalı ki tüm bunları ^mevcut durumdaki^ İtalya' nın kurtuluşu için söylüyor ve dahası burada bir ütopyadan bahsediyor. Onun kafasındaki hükümdar zaten yaptığı her şeyi ülkenin çıkarlarını gözeterek yapıyor. Yani adam öyle bir bunalmış ki İtalya' nın mevcut durumundan, bu adamlar ancak kötekten anlarlar, amaca giden her yol da mübahtır, şimdi seçime demokrasi filan dersek işler iyice sarpa sarar bu İtalya yok olur gider hal buyken gelsin biri de bizi kurtarsın diyor. Örnek verelim; Hitler stratejik hata yapmayıp biraz daha ağırdan alsaydı, tüm Avrupa kıtasını Almanların egemenliğine sokacaktı neredeyse. Seçimle göreve geldi ama iktidarını Machiavelli' nin önerdiği pek çok metotla güçlendirdi ve işe de yaradı. Bu mantıkla bakıldığında Machiavelli' nin aslında ne kadar doğru tespitler yaptığı, güçlü ve kalıcı bir liderlik için ne kadar doğru bir yol haritası çizdiği rahatlıkla anlaşılabilir.

Porsuk Ağacı Cinayeti
Porsuk Ağacı Cinayeti

5

Okuduğum ikinci ve son Agatha Christie kitabı. :) İlk okuduğum On Küçük Zenci' ydi ve oldukça beğenmiştim ama bu kitabı çok vasat buldum, dolayısıyla bir daha da Agatha Christie okumadım. Günümüzde yazılan hemen hemen tüm polisiye kitapların gerilim ve aksiyon dozu bu kitaptan yüksektir.

Kediler Güzel Uyanır
Kediler Güzel Uyanır

7

Fil Mezarlığı ve Bilgi Çağı öyküleri beni en fazla etkileyen öyküler oldu. Kısa ama çok kısa hikayelerden oluşan bu kitabı bir günde hatta 2 saat içinde filan bitirebilirsiniz. İlla ki kendi yaşamınızdaki pişmanlıkları, boşlukları, güzellikleri, hüzünleri anlatan yerler yakalarsınız bazı öykülerde ve tekrar okursunuz onları. Sonra tekrar ve tekrar ve tekrar... ama hayat o öykülerdeki kadar güzel değildir, oysaki hüzünler bile güzeldi okurken, öykülerde. Yekta Kopan' a sitem etmek istersiniz benim etkilendiğim öyküden etkilenirseniz eğer; senin gazına geldim ama yine hayal kırıklığı yaşadım dersiniz. Yazma abi, inandırma bizi insanların hepsinin senin kadar naif olabileceğine, olaylara senin kadar ince bakabileceğine dersiniz. Hayatın gerçeklerine döner ve Yekta Kopan' a sağlam bir küfredersiniz ama eminim bir süre sonra bu kez hayatın gerçeklerinden bu kitaptaki o sevdiğiniz bir iki öyküye kaçar ve Yekta Kopan' a teşekkür edersiniz. Öyle bir kitap işte. çok iyi değil, çok edebi değil; ama sıcacık bir kitap.

Nü Peride
Nü Peride

8

Birkaç saat içinde bitirilebilecek harika bir kitap dahası bir ilk kitap ki bu yazarı daha çok övmemizi gerekli kılıyor. Kurgusuyla, anlatımıyla, birbirinden farklı hikayelerin okuyucuyu yormadan birbirine harmanlanmasıyla takdire şayan. Yalnız kitabın sonunda manzume şeklinde yazılmış bölüm her ne kadar güzel olsa da bu kitabın son cümlesi bu olmalıydı; --spoiler-- Değer miydi bir elmaya? --spoiler--

Muhteşem Gatsby
Muhteşem Gatsby

7

Sağda solda bulabileceğiniz geçen yüzyılın en iyi 100 romanı, tüm zamanların en iyi 50 romanı, galaksinin en iyi zilyon romanı listelerinde hep ilk sıralarda yer alan lakin orada olmasını gerektirecek hiçbir özelliğe sahip olmayan bir roman. Kitabın giriş cümlesi de yine en iyi giriş cümlesine sahip romanlar listelerinde sıklıkla yer alır. İşte o giriş cümlesi(Can Yücel çevirisi ile) ----alıntı---- Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. ''Ne zaman'' demişti, ''birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!'' ----alıntı---- Giriş cümlesi fena değil ama asıl sen çıkışa bak ---çıkış alıntısı--- Kaçırdık o vakit elimizden onu, ama ziyanı yok, yarın daha hızlı koşacak, kollarımızı daha ilerlere uzatacağız... Ve bir sabah, aydınlıklar içinde... O ümitlerdir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye, geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam... ---çıkış alıntısı--- Benim için bitirilişi, başlangıcından daha iyi bir kitaptır ama tabii bunda Can Yücel katkısını unutmamak gerek. Çok karışık gidiyorum toparlamaya çalışıp Can Yücel ile bitireceğim her şeyi. Şimdi öncelikle ben kitabı çok beğenmedim, bunun sebebi ise kitabın övüle övüle bitirilememesi. Bir numara yok bu kitapta, tıpkı daha önce övülen pek çok kitapta da olduğu gibi. Bir Amerikalı için bu kitap çok özel olabilir, ama benim için değil. Hani Can Yücel çevirisi ve eski bir baskı olmasa elimden çıkarırım hiç düşünmeden. Çok kısaca özetlemek gerekirse zamanında aşkına karşılık bulamamış daha doğrusu bulmuş da imkansızlıklar yüzünden hatunu kapamamış bir adamın ''benim olacak hatun binicem üzerine vurucam kırbacı'' mottosuyla gerek şansının yardımı, gerek pragmatist tavırlarının sonunda emeline ulaştığını sanması lakin kırbacın bir tarafında patlamasının hüzünlü hikayesidir kitap. Caz Çağı denen bir şey var, partiler, eğlence filan. Bizim ''Lale Devri'' gibi düşünün. Vur patlasın çal oynasınla birlikte ahlaki çöküş de had safhada. Kime neye göre ahlak derseniz cevabım yok ama. İşte o dönemi mükemmel şekilde yansıtığı söylenir bu kitabın, lakin dönemi bilmediğimden yansıtıp yansıtamadığı konusunda çok atıp tutamam, yine de muhtemelen yansıtıyordur; aksi halde bu kadar övülmezdi bu kitap. Kitapta bazı simgeler varmış anlatmayacağım şimdi girin wikiden bakın ama simge isteyen gitsin Orhan Pamuk okusun. 3-5 simge için bu kitaba efsane muamelesi yapılacaksa Mahsun Kırmızıgül de Türkiye' nin Kubrick' i olur o zaman. Kitap, bir döneme ışık tutması, şık final paragrafı ve kadın karakterinin gerçekçi analizleri dışında çok övgüye değecek bir şeye sahip değil benim bakış açıma göre. Yine de pek çok büyük yazarın ilham aldığı kitaplardan biri olarak gösterilir o ayrı ama bunu da her zaman verdiğim milli örnekle açıklayabilirim. Jimi Hendrix gitarda bir çığır açmıştır lakin sonrasında gitarı onun eline verecek bir sürü gitarist çıkmıştır, tabii ergen rockerlar bunu kabul etmeyeceğinden hiç tartışmaya girmeyeceğim bu konuda. En birinci Hendrix, kafasına da jiletle kesik atıp içine ot koyuyormuş hatta. Yazıldığı dönem ilgi görmemesi, yazarın ölümünden sonra ünlenmesi, bir döneme ışık tutması, yazarın hayatına ilişkin izler taşıması vs. filan derken baya efsane bir kitap olmuş sonunda. Gelelim Can Yücel' e. Şimdi bir kitabın Can Yücel çevirisini okuyorsanız bilmeniz gereken ilk şey şudur; Can Yücel kitabı çevirmez, kitabı yeniden yazar. İnanın abartmıyorum ve bu yorumumu destekleyen, en bilinen örneği vereyim; Orijinal cümle: To be or not to be - Çevirisi: Olmak ya da olmamak - Can Yücel çevirisi: Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin Öyle kalırsınız işte, Can Yücel bu boru değil. Bu fazlasıyla subjektif çeviri için eleştiriler aldığında ise rivayete göre Shakespeare Türkçe bilse böyle söylerdi savunmasını yapmış bir adam. Yani Can Yücel' in hiçbir çevirisi için en iyi çeviri bu çeviridir denemez, lakin en orijinali kesinlikle odur işte. Şimdi yukarıdaki alıntılardan 2.' ye bir bakın lütfen. Bu kitabı Can Yücel çevirdiği için o kadar şiirsel bir finalle bitiyor kitap, orijinali nasıldı bilemem.