Senelerdir kitabı bilmeme rağmen neyi anlattığı hakkında hiçbir fikrim olmadan okudum. Ahmet Hamdi'nin absürd tarzda bir kitap yazmış olabileceği aklıma hiç gelmezdi. Absürd tarzın hastası olarak bu naif kitaba bayıldım. Romandaki karakterleri o kadar güzel tahlil etmiş ki sanki hepsi hayatımda canlı kanlı bulunan kişilermiş gibi hissettim. Romanda çok fazla eski kelime olmasına rağmen bana göre inanılmaz akıcıydı ve kısa sürede elimden bırakmak istemeksizin okuyup bitirdim.
Bu kitabı sırf Lizbon'a gideceğim için okumuştum ama çok daha fazlası olduğunu gördüm. Lizbon sokaklarında geziyor gibi hissetmenin yanı sıra kişilerin iç hesaplaşmaları, dillerin zenginliği, kişilerin psikolojik hallerinin doyurucu tasvirleri, bir dönemin siyasi çekişmeleri, hiç sıkmadan ustaca anlatılmış. Okuyan kişide Gregorius gibi kaçıp gitme isteği uyandırmasına rağmen kitapta melankolik hava daha ağır basıyor. Son zamanlarda okuduğun en doyurucu ama aynı zamanda da en fazla karamsarlığa sürükleyici kitap oldu. Bir de Gregorius'un klinikten sonraki sağlık durumunu da öğrenebilseydik iyi olurdu :)