Stefan Zweig karakter incelemesi konusunda, başarılı yazarlardan biridir. 'Yakıcı Sır'da küçük bir çocuğun iç dünyasına inerek; masum gözlerle gördüklerini, kendince yorumlaması ve çözümleme çabaları anlatılmaktadır. Çapın bir kişilik olan Baron tatil için gittiği otelde, vakit geçirmek maksatlı, küçük bir çocuğun annesini gözüne kestirir. Kadına yaklaşmanın en kolay yolunun çocukla arkadaşlık kurmak olduğunu düşünerek harekete geçer. Yalnız olan bu çocuk Baronun ilgisi karşısında çok mutlu olur. Kadınla samimiyet kuran Baron küçük arkadaşını görmezden geldikçe çocuk, Baronun gerçek yüzünü görmeye başlar. Annesinin de bariz yalanlarını yakalandıktan sonra ikisine de kin besleyen çocuk, annesinin tehlikede olduğunu sezerek harekete geçer. Tavsiye edebileceklerim arasında yerini alan eser gayet akıcı ve etkileyici.
Chuck Palahniuk yine yanıltmadı. Diğer kitaplarına gerek konu gerekse stil olarak çok benzese de yine muhteşem bir kitap yazmış. Yeraltı edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan yazar insanlığın körü körüne inanıp, yozlaşmasını; boş, şöhret meraklısı ve tüketim bağımlısı toplumu yine kendi içlerinden çıkan Tender Branson'a eleşdirtiyor. Tavsiyeye gelince 'Dövüş Kulübü' okuyup beğendinizse, onun kadar efsane olmasa da gayet güzel. Farklı tarz okumak isteyenler için de önerebilirim. Fakat yeraltı edebiyatı okumayı tercih etmeyenler uzak durun derim.
Shakespeare tartışmasız tiyatro ve edebiyat tarihinin en usta yazarlarındandır. 'Hırçın Kız' eserini, yazarlığının ilk yıllarında yazmış ve efsaneviliğinin ilk emareleri bu komedyada kendini göstermiştir. Eser iki oyun, daha doğrusu oyun içinde oyundan oluşmaktadır. Konusu ise huysuz ve hırçın bir kızın, uysal bir eşe nasıl dönüştürüldüğü; değişen roller ve entrikalarla anlatılmış. Aslında klasik Shakespeare eserlerinden diyebiliriz. Shakespeare okumaktan zevk aldığım ve eserlerinde can alıcı bir çok cümlenin bulunduğu üstadlardandır.
Dört güzel kadın ve eşlerinden ayrı planlanılan dört günlük rüya gibi bir tatil... Abbie ve arkadaşları paranın ve eğlencenin bol olduğu bu tatilin ikinci günü, hiç tahmin edemeyecekleri bir cinayetin baş zanlısı olarak tutuklanırlar. Böylece ülkenin en berbat hapishanesinde zorlu günler onları bekler. Yaşadığı işkencelere rağmen suçu kabul etmeyen tek kişi olan Abbie, müthiş bir yaşam ve onur savaşı verir. Korku, acı ve intikamın derin derin anlatıldığı kitapta bir çok sürpriz var. Hoş, yazarın kalemini biliyorsanız, kurgu sağlam olduğu halde bir çok olayı tahmin edersiniz. Yine de James Patterson polisiye severlere tavsiye edeceğim yazarların başında gelir ki; kitap da gayet başarılı ve aynı tavsiye onun için de geçerli.
Annesinin ölümüne şahit olan Veronika yaşadığı travmayı atlatamaz ve içine kapanık, sefil bir hayat yaşamaya başlar. Tek isteği bir gün annesini yeniden görmektir. Bu arada garip olaylar başına gelmeye başlar. Söyleşisine katıldığı bir yazarın kitabı sayesinde, başına gelen olayların 'Beden Dışı Deneyim' olduğunu anlar. En çok istediği olayın gerçekleşmesinin yazarla konuşmasına bağlı olduğunu düşünerek, onun peşine düşer. Bundan sonra da gizem ve macera soluksuz devam eder. Ayrıca Patrignani notunda 'Beden Dışı Deneyim' ve 'Ölüme Yakın Deneyim'in hayal ürünü değil, nörofizyoloji alanında çalışmaların odağı olduğunu belirtmiş. Böyle olunca da kitap, daha bir soluksuz okunuyor. Yazarın Telepati kitabı kadar olmasa da (belki de o, yazardan ilk okuduğum olduğu için) yine de etkileyici, sürükleyici ve severek okudum ve de tavsiye edebileceklerim arasında yerini aldı.
Mükemmel bir kitabı daha bitirmiş bulunmaktayım. 'Parfümün Dansı' için bir çok ifade kullanabilirim; sıradışı, etkileyici, mitolojik, fantastik ve kesinlikle tadı damağımızda kalacak. Kitap; pancar hakkında kısa bilgiyle başlayıp, kitaptaki karakterlerin bulunduğu zamanlarda o an ki ve önceki yaşantılarını anlatarak devam ediyor. Alobar; Hristiyanlığın yeni yayılmaya başladığı dönemde görkemli şatosunda hayata meydan okuyan, daha sonra bir tel beyaz saç yüzünden öldürülmek üzereyken kaçan ve ölümsüzlük peşine düşen bir Kral. Kudra; kocasının ölümü üzerine onunla yakılacakken kaçan ve Alaborla yolları kesişen koku üstadı bir güzel. Ve de Pan; tarım ve zevk Tanrısı. Ayrıca çok pis kokulu. Tom Robbins; Alobar, Kudra ve mitolojik Tanrı Pan'ın ölümsüzlük, kişinin maddesel olarak çözülmesi, özü yasemin olan efsanevi parfümün formülünü aramasını; günümüzden koku mucidi bir kaç kişi ile yollarının birleşmesini; esprili anlatımı ve müthiş hayal gücü ile kurgulanmış. Yazar ayrıca sosyolojik, politik, siyasal ve yaşamsal bir çok yerinde tespitte de bulunmuş. Farklı tarzda, sıradışı ve kendinizi kaptıracağınız ve bir çok türü bünyesinde barındıran enfes bir eser arıyorsanız 'Parfümün Dansı' nı mutlaka okumalısınız.