Sultanların Günlüğü, 188 adet değerlendirme yapmış.  (3/27)
100 Yıllık Terane
100 Yıllık Terane

10

İhsan Sırrı Süreyya hocanın kitaplarını hatırlarsınız? Abdülhamid devriyle ilgili yazdığı bir çok kitabı okumuş ve yorumlamıştım. O yorumlarda da bahsetmiştim; onun dönemi ile şu an yaşadığımız dönemde çok benzer yaşanmışlıklar var diye. Taha ÜN de benim gibi iki dönem arasındaki paralellikleri fark etmiş ve bu konu üzerinde araştırma yaparak bu kitabı meydana getirmiş. Kitap, bilindik kitaplardan biraz farklı; 100 yıl önceki Osmanlı dönemi Türkiye ile 100 yıl sonraki Cumhuriyet dönemi Türkiye'yi konu alan gazete kupürleri arasındaki benzer/aynı başlıkların bir araya getirilerek görsel olarak bize sunmuş. Yani elimizde bir nevi gazete arşivlerinden oluşan bir kitap var. İçerik olarak da kitap siyaset ve tarih konusunu kapsıyor. Sayfaları çevirirken nası olur da bugün var olmayan gazeteler ile bugün var olan gazetelerin aynı konular hakkında, sanki 100 yıl önce sözleşmişler gibi, manşetler attıklarına insan şaşıyor. Aslında kitabın isminden de anlaşıldığı üzere "100 yıldır aynı terane" ile karşımıza gelip gelip duruyorlar. Maalesef toplumlar genel olarak resmin büyüğüne bakmak yerine küçük parçalarına bakıp, gözünü dışarıya dikmiyor ve doğal olarak eksik bir bakış açısı eksik-yanlış sonuca götürüyor. Aslında kitabı yorumlarken biraz da çekindim, çünkü toplum olarak baya kutuplaşmış bir haldeyiz ve insanların kimisi öyle politize olmuş ki sırf bir isim veya görsel üzerinden saldırıda bulunabiliyorlar. Kendi kalıp yargılarımızın öyle esiri olmuşuz ki karşı taraf ne diyor ve ne demek istiyor? sorusunu sormayı akıl etmeyi bırakın sormak dahi istemiyoruz, umurumuzda değil; çünkü tek doğru biziz. İnşallah siz de kitaba siyasi gözlüklerle bakmazsınız, çünkü bunun çok ötesinde olduğunu düşünüyorum. Sırf bir kitapevin'dedenk gelip sayfaları karıştırsanız bile görürsünüz zaten.

Aplikasyon
Aplikasyon

9

Roman, günümüz insanının akıllı telefon ve uygulamalarına olan saplantısını güzel bir yolla eleştirel bir şekilde bize anlatmış. Tanıtımdan da göreceğiniz üzere LUX isminde bir telefon uygulaması, insan için en doğru kararları verdiği iddiası ile yıllardır insanların aldığı kararları elinden almış vaziyette. Yani insanlar özgürlüğünü, iradesini bile isteye bu aplikasyona vererek, artık karar almaz hale gelen mankurtlara dönüşmüşler ve bunun farkında dahi değiller. Çünkü kendi akıl ve hislerinden ziyade insan elinden çıkma bu yapay zekanın aldığı kararların daha akıllıca olduğunu, mutluluk getirdiğini, tehlikelerden koruduğuna inanmış; hayatlarını bu şekilde güzel yaşadıklarını düşünseler de aslında bir hayat yaşamıyorlar; ilham, olmak istedikleri kişiler olmaktan çıkıyorlar. Beca isimli karakterimiz size bunu gösterecek. Elbette yazarımız, insanların ileride düşme ihtimali olan bu saplantı ve bağımlılığı(nispeten günümüzde de zaten böyle bağımlılıklar var; sosyal medya bağımlılığı gibi.) güzelce dokundurarak anlatırken işin bir de kurgu olan(belki de o kadar kurgu olmayan?) kısmı var; gizli örgütler, ilahçılık oynayan insanlar... Bizim Rory geçmişindeki gizemi çözerken bu güçlerle de yüzleşmek zorunda kalacak. Kitapta 2. Snape vakası olan bir karakterimiz bile var, aslında aklıma gelmişti, olma ihtimali var demiştim ama yine de şu bu arasında kalmıştım. Dil akıcı, 24 saat içerisinde bitirebildim. Kurgu sürükleyici, sıkıldığım bir nokta olmadı. Sırf okunsun diye yazılmış bir kitap olmadığını göreceksiniz, varoluşsal düşüncelere sizi sürükleyecektir diye düşünüyorum. Bunu dedim diye ağır bir dil olduğunu düşünmeyin, öyle felsefenin dibini bulmayacaksınız, her yaştan insanın ders alabileceği seviyede tutulmuş diyebilirim. Kitabın liste fiyatı 40 lira, açıkçası çok fazla!!!! D&R'da 28 liraya satıyorlar internette ama kitapyurdu.com'da 24 lira. Ben bunu listeme eklediğimde fiyat olarak daha düşüktü diye hatırlıyorum, bu yüzden yeniden baktığımda şaşırdım. Kitabı, kitap dostum, yazar Meryem Seyda Parlak hediye gönderdi, kendisine buradan yeniden teşekkür ederim. Kendisiyle 2015 yılından beri süren bir arkadaşlığımız, kitap/mektup göndermeli muhabbetimiz var. :)

Yaratılış ve Evrim
Yaratılış ve Evrim

10

Evrim meselesi başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinde çokça tartışılan ve çoğu Müslüman tarafından karşı çıkılan, kabul edilmeyen bir konudur. Genelde bazı kesimler bunun sebebini 'cehalete' bağlar. Haklılar ama sandıkları sebeple değil. Bu kesim meselenin temelini "bilimsel yaklaşmamaya" bağlar hatta daha net olmak gerekirse "akıl ve bilim ikilisinden uzak kalınması" ile ama aslında (en azından Türkiye için konuşuyorum.) evrimin doğru öğretilmemesinden kaynaklı. Okullarda evrim, materyalist evrim kuramı ile sunulmakta ve evrim konusunda yegane açıklamanın, karşılığın bu olduğunu iddia edercesine hareket edilmekte, oysa değil. Evrim kuramı ile materyalist evrim kuramı aynı şey değildir. Son dönemlerde de okullardan 'evrimin' çıkartıldığı ve bunun yanlışlığını vurgulayan yine aynı kesim. Bilgi doğru mu bilmiyorum, okulla ilişiğimi keseli çok oldu ama zaten derslerde bu konuyu görmüş biri olarak evrim karşıtı biri haline gelmeme sebep olduğundan çok da hayrını gördüğümüzü söyleyemem. Sebep? Yukarıda söylediğim gibi; bize doğru şekilde öğretilmiyor. Eğer bir şey doğru öğretilmiyor ise öğrenmenin mantığı nedir? Doğru olan bilgiyi doğru şekilde nesillere aktarmaktır. Bu yüzden en kısa sürede en doğru şekilde müfredata eklenmeli. Sosyolojide de bir konu üzerine birden fazla tez, argüman, yaklaşım vardır. Açıkçası üniversitelerde hoşlanmadığım noktalardan biri de her üniversitenin belli bir ekolü; sanki %100 doğruymuş gibi takip etmesi ve diğer ekollere ya hiç değinmemesi yahut ucundan değinmesidir. Tek yönlü bakış açısıyla sunulan bir şeyin fayda vermeyeceği yahut kısıtlı fayda vereceği aşikardır. Tamamdır, konuyu çok uzatmadan kitaba geçiyorum. Mustafa Hoca muhakkak ki biyolog vs. değil, kendisi ilahiyatçı. Lakin kitabın girişinde de göreceğiniz gibi evrim konusunda onlarca kitap okumuş, yüzlerce belgesel/bilimsel sunum takip etmiş ve makale incelemiştir. Evrimin gerçekliğine kanaat getirmiş yahut tersine; kaç kişi bu kadar araştırma yapmıştır, bilemiyorum. Elbette ki bu onu uzman yapmaz ama en azından ne dediğini bilecek seviyeye getirir ki işin uzmanlarınca da kitap onay aldığı için bilimsel bilgiye aykırı bir bilgi içermediğini düşünebiliriz. Bu bilgileri de Kur'an bilgisiyle ve geçmişte yaşamış Müslüman bilim insanlarının çalışmalarıyla analiz edip, bize sunmuş. Kitap 4 bölümden oluşuyor: 1-Evrenin ve Dünya'nın Yaratılışı; en sevdiğin ve hayranlık duyduğum bölüm bu oldu aslında; evren, evren olmak; dünya dünya olmak için çok aşamadan geçmiş, bilhassa dünyamızın şimdiki yaşanabilir hale gelmek için çok cefa çekmesi gerekmiş. Her biri anlatılmış, ister istemez artık içinde yaşadığınız evren ve dünyaya bir farklı bakar oluyorsunuz. 2- Hz. Adem Çömlekten, Hz. Havva Kaburgadan mı Yaratıldı? sorusu üzerine uzun uzun argüman ve deliller sunarak bize işin -tabiri caiz ise- saçmalığını gayet güzelce gözlerimizin önüne sermiş. Elbette bu soruya cevap verirken ilk insanın nasıl var olduğunu, evrimin onun var oluşundaki etkenine dair oldukça geniş bir metin bizi bekliyor. Yani ilkinde evren ve dünyanın evrimi; ikincisinde ise insanın evrimini anlatıyor. Burada aslında insandan ziyade 'beşer' kavramını öğreniyoruz. Yani daha çok beşerin evrimini göreceğiz. 3- Beşer Nasıl İnsan Oldu? başlığında ise beşer evriminin başka bir aşaması olan ruh üfleme aşaması bize sunuluyor. Yani beşerin insana dönüşme süreci, şimdiki halimiz. 4- Evrim Teorisi ile son bölüme giriyoruz ve evrimin tarihsel süreci, türleri, yaklaşımları, nasıl ideoloji haline getirildiği gibi üzerine tartışılan konulara değiniliyor. Ben kitabı genel olarak net, açıklayıcı ve tatmin edici buldum. Size bilmem ama kökleri mitlere dayanan komik batıl yorumlamalar yerine; kökleri bilimsel açıklamalara dayanan yorumlamaları kabul etmeyi tercih ederim. Sonuçta daha gerçekçi ve akla mantığa yatkın. Muhakkak kitabı edinip okumanızı tavsiye ederim. İslam konusunda şüpheleri olan, ön yargıları olan arkadaşlara da tavsiye ediyorum.

Hz. Peygamber ve Namaz
Hz. Peygamber ve Namaz

8

İsrafil Hocanın okuduğum ilk kitabı. Konusu; isminden de anlaşıldığı üzere Hz. Peygamber ve Namaz. Hz. Muhammed ilk zamanlar nasıl ve nerede namaz kılıyordu? Hz. Peygamberin namaz kılışı nasıldı? Müslümanlar olarak nasıl örnek almalıyız? Namaz ilk ne zaman ve nerede farz haline geldi? Namaz günümüzdeki şeklini ne zaman aldı? Namazların rekat sayısına kim karar verdi? ... gibi bir sürü soruya cevap niteliği taşıyor. Ayrıca sizi bilmem ama çok güzel namaz duaları da öğrendim. :) Kitabı okumak bende namaz konusuna biraz daha farklı bakmamı, öncesinden daha bilinçlenmemi sağladı, vesile olanlardan Allah razı olsun. Baştan sona namaz sürecini bu kitapta okuyabileceksiniz. Şahsen eksi olduğunu düşündüğüm bir nokta; çok sık tekrarlara gidilmiş olması, bazen de kısa aralıklarla. Belki çok sık tekrar, akılda kalıcılığı arttırır düşüncesi ile yapılmıştır, bilemiyorum ama bende baygınlık oluşturdu, gereksiz fazla geldi. Bunun dışında dili akıcılığı güzel, sıkmadan kendini okutuyor. Size de tavsiye ederim.

Türklerin Serüveni
Türklerin Serüveni

10

Cansu Canan Özgen'in eliyle hazırlanan Türklerin Serüveni; alanında uzman tarihçilerin bir araya geldiği çerez niteliğinde bir kitap. Çerez Kitap diyorum çünkü birbirinden ilgi çekici konular, küçük çerezler halinde sunulmuş; doyurucu değil iştah açıcı. Zaten 248 sayfalık bir kitabın bütün konulara derinlemesine işlemesi düşünülemez. Bu yönüyle konusu geçen konulara ilgiyi arttırıcı ve yönlendirici olmuş, güzel bir artı. Ayrıca burada referans olarak verilmiş üç-dört kitabı da şimdiden okunacaklar listeme ekledim, inşallah. :) Benim en çok ilgimi çeken yazar ve bölümler şunlar oldu: Ahmet Taşağıl 'Kadim Türklerin Serüveni'; İlber Ortaylı 'Türkler Olmadan Tarih Olmaz' ve Emrah Safa Gürkan 'Osmanlı Devlet'inde İstihbarat ve Casusluk' Ahmet Hocanın bölümünde Moğollar; Cengiz Han ve Selahaddin Eyubi kısımları çok ilgi çekici idi; aslında klasik sorularımıza cevap veriyor; Bunlar Türk müdür? Moğol konusunda cidden çok zıt görüşler dile getiren tarihçiler var, haliyle kimi dinlesek kafamız karışıyor. Şahsen Ahmet Hocanın açıklamalarını kabul edeceğim, nitekim kendisi de alanında oldukça uzman ve etkin bir tarihçi. Selahaddin Eyubi meselesinde; yıllar evvel adını ilk duyduğum ve minyatürüne baktığım zaman "Bu adam Türk yav" demiştim. Tamam, belki bir minyatürden yola çıkarak böyle bir çıkarım yapmak fazla akıl işi değil, kabul ediyorum ama bir Arap yahut Kürt'ün çekik gözlü çizilmesine de pek akıl sır ermemişti o zamanlar. Sonrasında da Türk diyen birini duymuşsam da sık sık karşıma "Kürt Kürt" diye çıktı. Olabilir, bence sakıncası yoktu. Ben sadece hakikat nedir, ona takılmıştım ama bunca zaman Kürt mü Türk mü yahut melez mi gibisinden düşünüp durdum; çünkü kardeşlerinin isimlerinin Türkçe olması ve bahsettiğim minyatür kafamı kurcalıyordu; üstüne Selçuklu Atabeyi tarafından himaye edip, yetiştirilmesi de cabası... Bu kitapta da hocanın açıklaması aynen şu; " Selahaddin Eyubi'nin sadece bir dedesi Kürt'tür, geriye kalan bütün hepsi Türktür. Bunu dünyada en iyi araştıran benim hocam olan Prof. Dr. Ramazan Şeşen'dir. Eyyubiler kitabında gayet iyi anlatmıştır. Ailedeki isimlere baktığımızda Turnaşah, Börü, Tuğtekin gibi Türk isimleri görüyoruz. Yine de 'Türktür' diye kesin bir duvar da örmemek lazım. Hoca da Kürtleşen Arap gibi bir ifadeye yer veriyor. Sonrasında Türkleşen bir aile..." Bahsedilen kitabı da alıp okumak gerek aslında. Dedim ya iştah açısı çerez bir kitap bu. Sizlere de muhakkak tavsiye ederim. :) (Gerçi kimi bilgiye az buçuk şüphe ile yaklaşmış olsam da alanında uzmanların aktardıklarına genel olarak itimat ettiğimi söylemeliyim.)

Kod 5
Kod 5

6

Polisiye çok ilgimi çeken türler arasında değil ama Sherlock Holmes gibi iyi yazılmış polisiye okumak her daim okuyucuya bir şey katar. Bu kitap polisiye türünün casusluk alt kategorisine dahil edilebilir. Maceramız Atatürk zamanında Maya Tepek ile başlıyor ve 2016 yılına kadar sürüyor. Oldukça uzun soluklu bir zaman diliminde geçiyor kurgu, KOD 5 ismi verilen bir maden türü hakkında bilgileri korumakla görevli Sır Taşıyıcılarının ve onları ele geçirmek isteyen istihbarat örgütlerinin savaşını okuyoruz. Kitap yarı kurgu yarı gerçek diyebilirim, bu açıdan genel kurguya büyük gerçekçilik kattığı bir gerçek. İçerik olarak kaliteli olduğunu düşünüyorum ve iyi bir konu/kurgu olmuş. Yine de böyle kurgularda beklenen heyecan kat sayısı ve gizemin üst seviyelere tırmanmasını bu romanda maalesef göremiyoruz. Kod 5'in ne olduğunu çok geçmeden ne olduğunu anladım misal, gerçi bahsi geçen konuya azcık ilgisi olan biri hemen anlar, olağan. Sanırım yazarlarımız karmaşık olay kurgularını üretebilmekten hala çok uzaklar; Sherlock Holmes gibi bir roman niye çıkmasın ki bizden? Çıkabilir, çıkmış olabilir de... şahsen dediğim gibi polisiye çok sık okumadığım için bu konuda bilgisizim. Tavsiyesi olanlar var ise çekinmeden yazsınlar. :) Yazarımıza teşekkür ediyor ve nice güzel romanlar yazmasını diliyoruz.

Siyasetnâme
Siyasetnâme

8

Nizamülmülk'ü ve onun asırları aşan ünlü eseri Siyasetname'yi duymayan yoktur herhalde? Bir süredir okumak aklımdaydı, geçen sene yaz ortası ya da sonlarına doğru almıştım ama okumak şimdiye kısmet oldu. Eser, Büyük Selçuklu Devleti'nin Melikşah döneminde, Sultan'ın isteği üzerine, kaleme alınmış. İçerik olarak genel olarak özetlemek gerekirsek Nizamülmülk, bir hükümdarın (dolayısı ile devlet adamlarının) nasıl olması gerektiğini, nasıl erdemler taşıması gerektiğini 51 fasıl(başlık) altında toplayarak bir bir anlatmış. İşin sadece üslubuna değil erdemlerine de değinmiş, anlayana. Fasılların her birinde ilk önce neyin nasıl yapılması gerektiğini, sebepleri ile anlatmış ve ardından bir yahut daha fazla hikayeler ile örneklendirerek pekiştirmiş. Bir şeyi anlatıp, öğretme usulünü takdir ettim; çünkü bazen ne kadar iyi anlatırsanız anlatın karşı taraf için sözler havada asılı kalabiliyor ama örneklendirdiğiniz zaman zemine ayak basıyor ve öğrenme işlemi gerçekleşmiş oluyor. Eserin bir diğer iyi yanı da o dönem yahut dönemin yakın zamanlarında zuhur etmiş tarihi olayları 'hikaye', 'örnek' kapsamında anlattığı için tarihsel bazı olayları da öğrenebiliyoruz. Elbette -her ne kadar o dönem konusunda uzmanlığım vs. olmasa da - anlattığı tarihi olayların hepsini kesin doğru aktarılmış gibi kabul etmemek taraftarıyım. Çünkü edindiğim izlenimlerden biri de bazı hikayelerin kulaktan gelen rivayetlerle aktarılmış olduğu... Misal Hz. Ömer'in bir rivayeti aktarılırken geçen Bağdat konusu, tarihsel açıdan sıkıntılı bir aktarım zira şehir Abbasi Devrinde kurulmuş ki kitap zaten buna dipçe olarak değinmiş. Gerçi benim açımdan Hz. Ömer'in olayı bile başlı başına uydurma bir hikaye. Sahabe ve peygamber hikayeleri aktarılırken böyle ciddi şüphe içeren hikayeler var yani. :) Haliyle kitabı bitirince Nizamülmülk hakkında şunu anladım; adam siyaset ilminin piri ama diğer konularda biraz afallıyor. Kitabı okuyan bayanlar, fasıllardan biri baya sinirinizi bozacak, demedi demeyin. O sözleri bugün çıkıp söylese idi büyük olasılıkla kendisini topa tutardık ama coğrafya ve dönemin zihin yapısı vs. düşünülür ise o dönem erkeklerin ağırlıkta bu tarz düşünceler barındırması olağan kaçıyor ama Nizamülmülk gibi bir adama da yakıştıramıyorum, hele bu düşünceleri desteklemek için -bugün sahte olduğu gün yüzüne çıkmış hadisler kullanarak peygamberi kullanması daha üzücü olmuş. Gerçi o adam bugün yetişse böyle düşüncelere sahip olmazdı o da var... Kimse kusursuz değil arkadaşlar, bunu bilelim böyle kabul edelim. Kusurlar kişinin uzmanlığına gölge düşürmez. Genel olarak faydalı bulduğum, siyasete az cık dahi ilgisi olan yahut ileride devlet kademelerinde görev almaya niyetli her insanın okuması gerektiğini düşündüğüm kitaplardan biri. Elbette orada yazan her şeyi bugün harfi harfine yerine getiremezsiniz, çünkü o dönem var olan bazı kurum/şahıs vb. şeyler bugün ya çok başka bir şeye dönüşmüş yahut varlığını sürdürmemekte ama orada anlatılmak istenilen şeyi anlayıp, mantığı çözebilirseniz günümüze yeniden yorumlayıp, uyarlamak zor olmaz. Erdem/ahlak kısmına değinme gereği duymuyorum, bu zaten evrensel bir olay. Tüm siyasetçiler bu kitabı alıp, okusa ve özümse bu ülke daha güzel bir hale gelir. Çünkü ister siyasetçi istersen sıradan halk ol, en önce ahlak, erdem lazım...