Selamlar, Yeni bir Kore romanı ile karşınızdayım! Daha önce 'Gizli Bahçe' serisini okumuştum. Aslında genel olarak kurgu vs. güzel olsa da betimleme vs. yetersiz kaçtığı için yeni bir Kore romanı almayacaktım. Çünkü senaryoyu hikayeleştirip önümüze atmışlar gibi hissetmiştim. Dizinin kendisinden de çok farklı şeyler yoktu(hani kitaplaştırınca fazladan sahne eklenir, rahat rahat yazılır ya...). Yine de genel olarak beğenmiş ama bahsettiğim sebeplerle almamaya karar vermiştim. Lakin bu kitabı görünce (%50'den fazla indirimde idi :P ) almamak ayıp olur, dedim. Hem bu kitabın dizisini de izlememiştim(onu da en kısa sürede yapacağım inşallah). Hikaye genel olarak hoşuma gitti; betimlemeler -tam tatmin olmasam da- yeterli bir seviyedeydi, denebilir. Bu konuda hala sıkıntı hissediyorum; kendi dilinden kaynaklı olsa gerek herhalde? Yani Koreliler roman yazmayı mı bilmiyor, anlayamadım? Okurken öyle çok net canlandırma yapamıyorum, o sahneleri bana çok çizmiyorlar. Biliyorum biliyorum genel olarak beğendim dememe rağmen olumlu şeyden ziyade olumsuz şey yazmışım gibi görünüyor ama yapacak bir şey yok, övebileceğim çok fazla bir albenisi yok. Kurgu güzel, anlatım eğlenceli ama o kadar... Yalnız sonu güzel bitiyormuş, kapanış sözü güzeldi; içim gitti. :) Karakterler de güzel yansıtılmış ama hızlı olup bitmiş gibi oldu her şey. Yani çok rahat bir şekilde o kitap en az 400 ve daha sayfa olabilirdi. Böylece dolu dolu bir hikaye anlatılmış olurdu, bu şekilde biraz tenha. Betimleme benim gibi bir okuyucu için çok kıymetli bir şeydir ki hikayeye hayat veren, bedene büründüren şey de betimlemedir. Betimleme yetersiz kaçınca da sanki romana gereken özen gösterilmemiş gibi hissediyorum. Uzun lafın kısası güzeldi, iyi vakit geçirtti ama almazsanız da bir şey kaybetmezsiniz.
Din deyince insanın aklına sürüsüne bereket inanç öğretisi geliyor, yine de genel olarak din dendiği zaman kimi kişi için bir olumsuzluk kimi kişi için ise bir olumlu algı oluşuyor. Bazı insanlar dini, zararlı ve yıkıcı bir etki olarak görürken bazı insanlar tersine yapıcı ve faydalı; zaman zaman da dini gericilik yahut ilericilik olarak görenler oluyor. Her iki tarafın argümanlarına bakacak olsak aslında iki taraf da haksız değil, gerek tarih gerekse günümüz olaylar dinin hem yıkıcı hem yapıcı hem ilerici hem gerici etkileri olduğunu gösteriyor. Bu da insan kafasındaki algıları iyice karıştırıyor ve ne ne değildir nedir, işin içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Genel olarak ülkemizde kavram karmaşası olduğu resmi bir gerçek, ben bu olgunun genel olarak tüm Dünya için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Bunun sebeplerine girmeyeceğim... Bir kavram insanın kafasında bozulmaya başladığı zaman ona yüklenen anlamlar da değişime uğruyor ve eyleme geçtiği zaman ortada yanlış bir şeyler döndüğünü fark etmemiz zaman alabiliyor. Din de bu kavramlardan biri diye düşünüyorum. Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün hoca, bu kitabında din konusunda kafa karışıklığı yaşayan, dinin ne olduğunu; artılarını ve eksilerini öğrenmek isteyenler için hazırlamış. Şahsen din ile ilgili bakış açımda bir gelişme olduğunu ve daha fazla şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Başarılı bulduğum bir çalışma olmuş. Konu itibariyle ilgisi çeken, din konusunda karmaşa yaşayan okuyuculara da tavsiye edebilirim. Anlatımı bazı kişilere ağır kaçabilir; 5 üzerinden 3 seviyesinde bir zorluğu var, kanımca. Bu da olağan çünkü sosyolojik ve felsefik bir bakış açısıyla dine yaklaşılmış. Hocamıza teşekkür ediyoruz.
Canavar Serisinin 3. ve son kitabı. Tahmin ediyorum ki bundan sonra serinin devamı gelmeyecek. Şahsen gelmemesinden de yanayım çünkü ötesi fazla zorlama olur, her şeyi tadından bırakmak güzeldir. Uzun bir aradan sonra Karissa ve Naz geri döndü! En son onları evli ve mutlu bırakmıştık; öncesinde yaşanan olayları düşünür isek ne kadar mutlu olunabilirse o kadar aslında. Naz, sevdiği kadın için eski hayatına sünger çekmeye çalışırken eski hayatı onu tamamen terk etmek niyetinde değildir. Naz ve Karissa yeni tehditlerle uğraşırken Naz'ın geçmişinden çıkagelen biri ortalığı karıştıracaktır; Lorenzo dost mudur yoksa düşman mıdır? Naz'dan istediği nedir? Hepsi ve fazlası Sırtımızdaki Hedef kitabında. Hareketlilik kitabın yarısından sonra başlıyor diyebilirim. Üçlemeye şöyle bir göz gezdirdiğimde ortalamanın bir tık üstünde bir seri olduğunu söyleyebilirim sanırım. Ne çok iyi ne de kötü; zaman geçirmek için fena bir seçenek olmaz. Yalnız erotik kısımları sırf okuyucu istiyor diye sağa sola sıkıştırdığı izleniminden hala kurtulamadım. Yalan yok bu tür romanları ilk başlarda seviyor, zevkle okuyordum ama artık itici buluyorum. Kurgunun önüne geçen ve zorlama eklemeler gibi geliyor. Serinin ilk kitapları hep 'canavar' lı olunca bu seferkinin isminin böyle olması da üçleme ismini bozmuş gibi, siz ne dersiniz? Şahsen yazarın farklı bir kitabı olduğunu düşünebilirdim.
Kudüs, İslam'ın kanayan yaralarında biridir; lakin Türkiye ve Türk insanı olarak Kudüs ve tarihi hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Çevremde Kudüs'ün Filistinlilerin sorunu olduğunu ve başlarına geleni hak ettiklerini dillendiren bazı tanıdıklarım var; gerçekten haklılar mı? Kudüs sadece Filistinlilerin sorunu, sadece Filistinlilere ait bir yer mi? Bir Türk olarak orada hiç hakkım, emeğim ve izim yok mu? Bu kitabı okuyana kadar bu yukarıdaki sorulara cevap veremezdim. Bir Müslüman olarak bu kutsal şehre sahip çıkılması gerektiğinin bilincindeydim elbette ama bir Türk olarak da sahip çıkmam gerektiğini, Arzın Kapısı Kudüs - Mescid-i Aksa kitabını okuyarak anladım. Zira Büyük Selçuklu'dan Artuklulara; Memluklerden Osmanlı'ya kadar bir çok Türk-İslam Devleti bu kadim-kutsal şehre sahip çıkmış, korumuş, muhafaza etmiş ve dahası eserleri ile burayı donatmıştır. Büyük Selçuklu komutanı Atsız Bey tarafından fethedilen Kudüs şehrine Mardinli Artuk Bey muhafaza etmiş ve mezarı hala oradadır; Kudüs'te Mardinliler ismiyle anılan bir mahalle bile var. Sultan Melikşah'ın kardeşi Tutuş'un Mescid-i Aksa'yı onardıktan sonra Zekeriya Mihrabına kondurduğu kitabesi bugün üzeri kapatılmış vaziyette yeniden gün yüzüne çıkmayı beklemekte. Peki, niye kapalı? İngilizlerin şehri işgal eder etmez yaptıkları ilk üç şeyden üçüncüsü bu olmuştur, zira Türklerin buradaki varlığını silmeleri ve unutturmaları elzemdir. Maalesef başarılı olmuşlar ve bugün biz bile Kudüs'teki varlığımızı unutmuşuz. Hatta Dulkadiroğulları bile bu kutsal şehre izini bırakmıştır. Memluklu Sultanların ve Osmanlı Sultanlarının eserlerinden bahsetmiyorum bile. Mescid-i Aksa Camisinin ünlü minberini bilirsiniz? Bizzat Nurettin Mahmut Zengi tarafından yaptırılmıştır ve hayali, Kudüs'ü Haçlı işgalinden kurtarıp minberi de yerine fethin simgesi olarak yerleştirmektir ama ömrü buna yetmemiştir. Lakin minberi, vasiyeti olarak ileride onun adına ait olduğu yerine koyacak biri vardır. Peki, kimdir bu kişi? Selaheddin Eyyubi. Nurettin Mahmut Zengi kimdir? derseniz onu da söyleyelim. Kendisi Büyük Selçuklu Atabeyi'dir ve Selaheddin Eyubi'yi yetiştiren, eğiten zattır ta kendisidir. Sizi bilmem ama Kudüs, unutulacak ve tek başına kaderine terk edilecek bir şehir değil; bir simge ve bir emanetten bahsediyoruz; hakkını vermemiz gereken bir emanet. Birilerinin söylediği gibi bizi alakadar etmeyen, bizim işimizin olmadığı bir yer değil. Ecdadımızın kanını hatta ve hatta mezarlarının, eserlerinin olduğu bu şehri unutmayacağız ve unutturmayacağız. İnşallah ecdadımızın bir zamanlar yaptığı gibi Kudüs, özgürlüğüne kavuşturacağız. Allah yar ve yardımcımız olsun.
Namık Kemal'in tarihi kitaplar yazdığını bilmezdim. Onu daha çok şair yönüyle tanıyoruz. Sanırım kitaplarından birinde Fatih, Yavuz ve Kanuni üzerine yazılar yazmış; bu kitap da bahsi geçen kitabın içeriğinden Fatih ile ilgili yazılanların sadeleştirilmiş hali. Kitabı okurken Namık Kemal'in tam bir Fatih hayranı olduğunu görmemek mümkün değil; onun zekasına ve savaş becerilerine duyduğu hayranlığı okudukça siz de göreceksiniz. Elbette kendisi bir tarihçi olmadığı için verdiği tarihi bilgilerin ne denli doğru olduğuna dair şüphe ile yaklaşılabilir ama genel öğrendiğimiz şeyler ile uyuştuğu için bir çok yazdığı şeye doğru gözü ile bakmakta beis yok. Ayrıca olaylar üzerinde tespit ve düşünceleri de dikkate değer. Genel olarak kitabı beğendim; Fatih'in savaş becerisi ve fetihleri üzerine kısa bir tarih özeti geçmiş Namık Kemal. Açıkçası biz onu İstanbul'u fethettiği için Fatih olarak anıyoruz sanıyoruz ama aslında ismini gerçekten hak ettiğini bu kitabı okuyarak da anlayacaksınız; 2. Mehmet Han gerçekten de bir fatih! Hem fatih hem mucit! İstanbul fethi için icat ettiği Şahi topları onun son eserleri diye düşünüyorsanız bir kez daha düşünün. Okunmasında fayda bulduğum güzel bir çalışma olmuş.
Bu kitabı okuyana kadar Türklerin işkence yöntemlerinin pek gelişkin olduğunu düşünmezdim; hatta bizim işkence yöntemimizin öldüresiye adam dövmek ve yaralı ayakları keçiye yalatmak gibi basit yöntemlerden ibaret olduğunu düşünürdüm. Meğer batılılar kadar olmasa da bizde de değişik yöntemler varmış. Keza cezalandırma yöntemleri bile zaten başlı başına işkence yöntemleri gibi; bazıları gerçekten çok ama çok acımasızca. Misal canlı canlı derinin yüzülmesi ve deriye saman doldurup kukla gibi sokaklarda gezdirmek Game of Thrones'daki Bolton'ları anımsattı(gerçi onlar bile sadece deriyi yüzüyordu.). Diğer yöntemlerden biri ise ki şiddetle ayıpladığım ve adaletsizliğin dibine vurduğunu söyleyebileceğim Timur'un yöntemlerinden biri; Timur, cezalandırmak istediği bazı şehir/kale ahalisinin çocuklarını, atların altında -pıhtıya dönüşene kadar- ezdirirmiş. (Elbette söz konusu tarih ise eylemleri o dönemin şartlarına göre yorumlamak gerek ama bu cezalandırma yöntemi ve benzerlerinin her çağda kabul edilemez ve elle tutulamaz bir yanı olduğu herkesçe aşikardır.) Kitabın içeriğindeki suç ve ceza, İslam dönemindeki Türk Devletlerinin ÖRFİ yani GELENEK/TÖRE hukukuna göre hazırlanmış. Ağırlıkta da Timur ve Memluk Devletlerinden örnekler ve bazı Anadolu Beyliklerinden örnekler verilmiş; her ne kadar Osmanlı Devleti de çift hukuk düzeniyle yönetilse de bu kitabın konusu dışında. Zaten yazar da Timur ve Memluk dönemleri üzerinde hakim biri. Bilhassa Timur konusu hakkında bilgi edinmek isterseniz, yanlışım yoksa, Öteki Gündem programına da zamanında katılmıştı. Genel olarak - bazı bilgilere şüpheyle yaklaşsam da- bilgilendirici ve güzel bulduğum bir kitaptı. Eğer konu ilginizi çekiyor ise tavsiye ederim. Kitap boyunca her bir olay için başlıklar ve tarihte yaşanmış olaylar şeklinde bilgiler verildiği için de cezalandırma bilgisi dışında yer yer devletlerin yaşadığı bazı olay ve nedenler hakkında da minik bilgiler edinmiş oluyoruz. Hocamıza emekleri için teşekkür ederiz.
Manevi Rehberlik eseri, anladığım kadarıyla bir tez çalışmasının kitaplaştırılmış hali. Temel konu; gerek bedensel hastalıklarından kaynaklı gerekse yaşamlarının sıkıntısından kaynaklı ruhsal sıkıntı ve hastalıkları olan insanların manevi/dini rehberlik/destek ile hastalığının giderilmesinde destek olmak ve bunun yöntemleri üzerine... Bu çalışmada da temel manevi rehberlik; İslam dini ve Hz. Muhammed'in hayatındaki uygulamlar/hadisler/sünnetler üzerine yapılmış. Kur'an ayetleri ve Hz. Peygamberin hastalara yaklaşım şekli ve onlarla iletişimlerini genel olarak özetlemiş, ana başlıkları/kilit noktaları vermiş ve ihtiyaç halinde hastalara aynı şekilde- uyarlayarak- manevi rehberlik yaparak destek olunabileceğini açıklamaya çalışmış. Genel olarak kitabı başarılı ve faydalı buldum, kesinlikle bu konuda daha çok akademik çalışmalar yapılmalı çünkü yazarın da kitabında belirttiği gibi batıda bu yönde çalışmalar uzun yıllardır mevcut. Ülkemiz bu konuda biraz geri kalmış, oysa en çok İslam ülkelerinde bu konuda bir gelişmişlik beklemek gerekir, zira bu konuda temelimiz, batıdan daha çok sağlam. Aslında bizim ülkemizde de hastanelerde din adamlarından destek alma uygulamasını hayata geçirdi geçiriyorlar ama maalesef bazı kesimlerce çok eleştirildi; laiklik adı altında. Oysa çalışmada da belirtildiği gibi insanların bu tarz manevi destek arzuları ve bunun giderilmesi İNSAN HAKLARI çerçevesinde de yasal bir zorunluluktur ve aksi yönde bir hareket de bu yasal insanı hakkın ihlalidir; doğal olarak cezai işlem gerektirir. İnşallah ülkemizde bu yönde daha çok olumlu adım atılır. Değerli bir çalışmaydı, teşekkür ederim.