Kitabın girişinde "Bu satırlardan itibaren karşılaşacağınız tek ve biricik gerçek, romanın kendi gerçeğidir. Romandaki bütün isim, cisim, kişi ve olaylar, (hatta bu satırlar bile) uydurmadır." diye açıkça yazmasına rağmen, okurken gerçeklik hissi bir türlü yakanızı bırakmıyor, tarihi mektupları/raporları, felsefi-dini tartışmaları, kayıp ve/veya eksik metinleriyle, tarihi dekor olarak kullanmasıyla, anlatılan olayların tarihimize kimi yerde paralellik göstermesiyle de bu duyguyu körüklüyor. Ama bir taraftan da günümüze ince ince gönderme yapıyor. Kurgusu ve anlatımı da oldukça başarılı...
Yaşar kemal, bir halk hikayesi formatında düşüncelerini anlatıyor, bir tarafta hayvanlar aleminin sultanı fil ve ordusu , bir tarafta fillerin uşaklığını yapan hüdhüdler, diğer tarafta ise çalışkan karıncalar ve ustaları kırmızı sakallı topal karınca… Masalsı anlatımında aslında günümüz dünyasına odaklanan, yaşadığımız soruları irdeleyen bir bakış var. Asimilasyon, soykırım, sömürü, modern kölelik, koyun gibi yaşayan, oyuna gelip birbirlerini parçalayan halklar vs… bir dolu eleştiri var içeriğinde… Köleleşen yarı aç yarı tok ve uykusuz çalışan karıncaların birleşmesi ve kendi sarayını filin başına çökertmeleri ''dayanışma, birlik ve beraberlik'' motifini işlerken, filler sultanının onca gücüne rağmen karıncaların kalabalıklığından, çalışkanlıklarından, bağ ve birlikteliklerinden korkması ve düşünmelerini engellemek adına daha fazla iş verip baskı ve zulüm yapması, tipik diktatör sembolüdür. Korkuyorsan, zulmet, onlar senden korksun… Beğenerek okuyacağınızı düşünüyorum...
Tess Gerritsen bu sefer bambaşka konuyu, uzayı, astronotları işliyor. Ne olduğu belirlenemeyen bir organizma uzay istasyonuna sızarsa, NASA ve/veya Beyaz Saray ne yapardı? Ya sevdiğiniz insan uzayda tek başına kalsaydı siz ne yapardınız? Ben konuyu ilginç kurguyu başarılı buldum. Basımının durdurulmasını anlayamadım, yazarın bir çok kitabına göre daha başarılı.
Okuması keyifli olmasına rağmen, bestseller olacak kadar dolu dolu değildi. Kurgu ve olay döngüsü değişikti, dili ve anlatımı ise akıcı. Fakat ilk sayfalardaki aşırı durağanlık okuyucuyu zorluyor. Yarım bırakma isteğiyle baş etmek zordu. Son sayfalarda ise tempo biraz artıyor.
Ne denir ki, insanoğlunun hayatta karşılaşabileceği tüm acılar tüm adaletsizlikler var kitapta. Özgür bir ülkede mutlu geçen kısacık bir zaman, mutluluk, çocukluk, dayanışma yardımlaşma ... Ardından, işgal altında bir ülke, vatanından kopmak zorunda kalan insanlar, ırkçılık, soykırım, terörizmi islamiyetle eşleştiren zihniyet, cesaret, korkaklık, dürüstlük, yalan... Emir ve Hasan'ın hikayesi tek kelimeyle büyüleyiciydi. Bir insanın çocukluğunda yaptığı bir hatanın zamanla sırtındaki kambur oluşunu adım adım izlemek, sonuçta "Emir de bir çocuktu" diyememek... Sohrab'ın hissettiği o kirlenmişlik duygusunu; kitabın başından itibaren "Hazara" olduğu için hor görülmesi, aşağılanması hatta okumayı sevmesine rağmen, sosyal statüsü gereği okuma hakkının elinden alınması nedeniyle; hissettim. Dili akıcı, sürükleyici, kolay kolay bırakamıyorsunuz elinizden. Bazı noktalarda betimlemeler biraz uzun kalmış ama çok etkilemiyor sizi.
Seri dışında yazdığı kitapların serinin gölgesinde kaldığı aşikar. Fakat bu kitap diğerlerinin de gölgesinde kalmış. Anlatım akıcı, dili sade. Alıştığımız, öğrendiğimiz Gerritsen. Kurgu başarılı, fakat olaylardan çok aşk ve tutku ön plana çıkmış. Bir sefer de kahramanlar, birbirlerine uygun olmadıklarına karar verseler ya da suçlu kahramanlardan biri olsa, şu alıştığımız ezberlediğimiz hikaye değişse. Konu ve kurgu farklı fakat olay hep aynı...
Türü ve konusu ne olursa olsun, 1. tekil şahıs cinsinden yazılan kitaplar, okurken rahatsızlık uyandırıyor bende. Bazı detaylar aşırı gereksiz, yazar konuyu uzatmak için bu hataya sıklıkla düşmüş. "Tek elimle gözümü ovarken, diğeriyle direksiyonu tutuyordum..." gibi. Bu kadar detaya neden gerek duymuş bilmiyorum. Diğer bir eksiği ise kendini, daha doğrusu cümlelerini tekrarlamış olması, karakterler cümleyi söyledikten sonra, anlatıcı aynı cümleyi farklı bir şekilde tekrarlıyor. Kısaca, sürükleyicilik ve anlatım konusunda yazar benim açımdan sınıfta kaldı. Bu arada çevirmenden kaynaklı hatalar da az değil. Konuya adapte olmakta da sıkıntılar çektim, vampirler(fantastik öğe değil, inançları gereği kan içen insanlardan bahsediyoruz) uyuşturucu kaçakçıları ve bilim adamları arasında bir üçgen kurgulamış ama neresinden bakarsanız bakın, kurgu vasat, ki belli noktadan sonra hikayenin bir kısmını göz ardı ediyorsunuz. Sevemedim, beğenemedim...