Yılmaz Özdil'in köşe yazılarını son bir iki yıldır takip ediyorum. Eski köşe yazılarının da kitap şeklinde düzenlenmesi ile bir nevi arşive sahip olmuş oldum. Özdil'in, kimi zaman iğneleyici, kimi zaman eğlendirici bir dille yazdığı, iktidarı kimi zaman ironiyle, kimi zaman topla tüfekle eleştirdiği, dönemin siyasal gündeminden, sanatçılarına, siyasetçilerine, idari personeline ve toplumumuza kadar rahatça iğneyi batırdığı, aralarda "Bu taş bana da geldi" diye hissederek okumaya devam ettiğim, bir birinden akıcı yazılarının derlendiği güzel bir çalışma olmuş. Sıra ikinci ciltte...
Okuduğum diğer kitaplarına nazaran bir adım daha öndeydi. Konu ilgi çekici, bir kaç bölüm sonrasında sonunu aşağı yukarı tahmin etmenize rağmen, keyifle okunuyor. Her zamanki gibi kırık bir aşk hikayesi ile taçlandırmış.
Konusu oldukça ilginç, dili her zamanki gibi akıcı, oldukça da sürükleyici. Her zamanki gibi sıkıntımız kitabımızın sonunda. Bu kadar gizem yaratmaya çalışıyor, onca emek kitabın sonunda saçma sapan bir katil, nedensiz kaybolan iki aşık yüzünden heba oluyor. Kitapta gereksiz karakterler, yazılması gereksiz olaylar ayrıntılar söz konusu. Desmond'un durumu babası ile olan sorunu gereksizdi bana göre...
Kitabı bir günde okudum, akıcı sürükleyici ve etkileyici bir yazım stili var. Sarah Jio duygularını güzel yansıtıyor ama.... Bana göre eksiklikler var. Öncelikle kısır döngü şeklinde "başımı olumlu anlamda salladım." cümlesinin her iki sayfada bir karşıma çıkması, ve bu hatanın okuduğum iki kitapta da yapılması, beni rahatsız etti. Okurları fark etmemiş olabilirler, ama 3 günde yazarın iki farklı kitabını okuyunca fark etmemek imkansız. Kitaba gelince hikaye ilginç, tarzı yine aynı, geçmiş-günümüz ekseninde kurulanan olay akışı, geçmişinde acılar yaşayan bir kadın ve kadının yenilenme arayışı ile taşındığı göl evi, bulduğu eski bir sandıktan etkilenerek, geçmişin sırlarını aralama çabası, buraya kadar her şey normal, tanıdık Sarah Jio fakat bu kitapta maalesef sonu başarısızdı, kurgu zayıftı, gerçeği yansıtmıyor ve şans sınırlarını zorluyordu. Spoiler vermemek adına susuyorum, ama kitap beni tatmin etmedi.
İçten, sıcak ve samimi bir hikaye okumak istiyorsanız, rutin olarak okuduğunuz tarzda kitaplardan sıkılmış, farklı bir lezzet arıyorsanız, bence başarılı bir seçim olacaktır. Dildeki yalınlık, yazımdaki akıcılık için söyleyecek pek bir şey yok. Olay döngüsü de başarılı ama kurguyu yine vasat buldum. Sarah Jio'nun sorunu bu. Hikâyenin ortasında sonunu biliyor olmak, ve sonun filmlerden aşina olduğunuz sondan çok da farklı olmaması Sarah Jio'nun kitaplarına mesafeli yaklaşmama neden oluyor.
Serinin ilk üç kitabının gölgesinde kalmış. Okurken oldukça zorlandım. Zaten ilk kitapta aldığınız zevk yavaş yavaş diğer kitaplarda sönmeye başlıyor. Gereksiz yere cümle uzatmaları tekrarları çok fazla.
Metin Altıok'un 80'li yıllarda atandığı Bingöl Lisesinde kızından, alıştığı bildiği ortamından uzak yalnızdır. Hasretini mektuplarla gidermeye çalışır; kimi zaman samimi bir dille günlük yaşamından, başına gelenlerden, Bingöl'ün koşullarından bahseder, kimi zaman sitemkar bir dille geciken, gelmeyen mektuplara kızar. Bingöl'de yaşadıkları ve kızına kızına duyduğu özlem o kadar fazladır ki, bazen bu duyguyu mektuplarında şiire döker. Beğenerek, duygulanarak okudum. Nur içinde yatsın.