Serginho, 407 adet değerlendirme yapmış.  (12/59)
Koku
Koku

10

Oldukca siradisi bir roman; konusu itibariyle.Koku olgusunun bu denli derinlenmesine analiz edildigi,mukemmel betimlemelerle desteklendigi,icinde gizemi ve gerilimi bastan sona barindiran okuyucuyu urperten sonu itibariyle de oldukça vurucu ve zihinlere kazinmaya aday enfes bir eser. Koku duyusunun inanilmaz keskin olduğu kahraman Jean Baptiste Grenouille'un kendisinin kokmadigi ve dolayısıyla cevresinden kendisini soyutlamis hissiyle en iyi kokuyu yapmak ugruna seyahatlare cikmasi ve yine bu ugurda, en iyiyi bulmak adina seri bir katile dönüşmesini konu alan roman urperten sonu ile de fark yaratti benim icin. Bir kere siradisi bir konu, siradisi bir anlatim...Kesinlikle kitabin akiciligina kapilacak elinizden bir an olsun birakamayacaksiniz. Hele ki 1979'da yazilan by kitabin 18.yüz-yıl Fransa 'sini ele almasi da yazarin ne kadar olaya hakim oldugunu, doneme ne kadar hakim olduğunu ortaya koyuyor. Koku duyusu nasil bu kadar basarili ortaya konulmus,bu kadar uzun betimlemeler yapilmis gercekten mukemmel. Kitabi okuduktan sonra hic hesaba dahi katmadigimiz bu duyunun aslinda ne kadar onemli olduğunu da anlayacagiz sanirim. Zira tum gelismelerin bu duyu uzerinden sekillendigi bu nefis ornek bize model olacaktir. "Guzelligi bulmak icin yasadi, ona sahip olmak icin öldü " Kitabi niteleyen cumle sanirim. Kahraman icin cevresindekiler sadece kokudan ibaret ne bedenleri, ne hisleri ne de mevcudiyetleri onun için bir anlam ifade ediyor. Sadece kokulari..Zaten duygusuz ve tepkisiz bir karakter olarak bizlere sunulmus, yillarini magarada tek başına gecirecek kadar aykiri bir kisilik olduğunu gostermistir. Onun icin tum guzellik kokudur. Tum sehir kokudan ibaret ve onun keskin burnunda her ayrintisiyla yer edinmistir. Kahraman bana oldukca urkutucu gorundu bastan sona ve zaten ilerleyen surecte de hakkini verdi. Hele ki bu kadar yaptigi seyi hic olmamis gibi bir kenara atip hayatina devam etmesi de ayri bir husus. Sonunu zaten birkac kez dile getirdim,sahane ,akilda kalici ve zekice tasarlanmış bir son. Okuyunuz efenim.

Bizim Köy
Bizim Köy

10

Sen köy ogretmeniyim de, 4 yılını gecir koyde ama Mahmut Makal'ı yeni oku! Yazik bana yahu! Henuz 18 yasinda bir koy ogretmeni iken kaleme aldığı, koyu ,köylüyü, köy halkini , yasamini tum ciplakligi ile gosteren enfes bir eser! 18 yasinda iken bu yetkinlik dahi Mahmut Makal'in kalitesini ortaya koyuyor. Feyz alip ben de mi kaleme alsam koyde yaşadıklarımı diye dusunmedim degil. Koy enstitusu çıkısli olmasinin etkisi zaten gozardi edilemez. Koyu yazmada ilklerdendir kendisi, bircoguna isik tutmustur meslektaslarinin. Yazarin ogretmen iken yasadigi koyu derinlemesine ele aldigi eserden yola cikarak donemin koylusunun nasil perisan durumda oldugunu , köylüye verilen degerin(!) Ne kadar oldugunu tokat gibi yuzumuze vurmus Mahmut Makal. Koy ogretmeni olmak zordur. Yaşayan bilir. Farktir, farklılıktır ogretmenlik adina. Yasadigin cografyayi iyi incelemek,irdelemek lazim. Kendini bu yasamdan soyutlamamak , bir butun olmak lazim. Mahmut Makal'in da zor sartlara nasil ayak uydurdugunu net sekilde görebiliyoruz. Koylu ile koylu oldugunu, onlarin sorunlarina sirt cevirmedigini takdirle karşılıyoruz. Ama köylünün drami da icimizi burkmuyor degil. Koylu milletin efendisi idi ama Atatürk'ten sonra sadece lafta mi kalmis acaba diye dusundurtmuyor degil. Ekonomik sorunlar, saglik problemleri hele hele meslegim olmasi icabiyla egitimle ilgili sorunlar... Okul demeye bin sahit bir ortamda verilmeyen calisilan eğitim..Bunlarin cogunu yasayan biri olarak , tecrub edinen biri olarak bu kitabin bende birakacagi tesir eminim diger okuyuculara gore cok fazladir. Onlara gore sıradan bir koyde gecen zamana ait anilardan olusan bir kitap iken benim icin kendimin kitaba uyarlanmis versiyonu, kendim olarak goruyorum.

Doğmamış Çocuğa Mektup
Doğmamış Çocuğa Mektup

8

Doğmamış Çocuğa Mektup... Oriana Fallaci'nin edebiyat dunyasinda sözü gecen kitabi. Sevgilisinden kazara hamile kalan kadinin monolog seklinde bebegiyle konusmasini kaleme almis eser. Oldukca kisa surede bitirelebilecek 112 sayfalik bir kitap. Verdiği mesajlar da yerinde.. Ozellikle kürtaj konusunun bu kitap ozelinde irdelenmesi gerekir. Birinin yaşam hakkini çalmak... Ne kadar da etik? Her ne kadar kazayla da olsa...Zaten kahraman da sevgilisinin istememesine ragmen bu cocugu dogurmaya karar veriyor. Ve bu tur durumlarda,evli de olunmayinca toplumsal baskinin ne duzeyde olabilecegini tahmin edebiliyoruz. Kadına, cevresindekilerin nasil baktigi da kitapta detaylıca ele alınmış. Bu baski ortaminda dahi kararının arkasinda duran kadinin drami okuyucuya tesir ediyor. Yasadigi ikilemler,ruhsal durumu, saglik problemleri ve dogmamis bebegiyle icten ice konusmasi duygusal anlamda okuyucuyu etki altina alma noktasinda oldukca basarili. Bunlarin yanısıra kitapta yine erkek egemenliğine, kadin erkek esitsizligine ciddi manada elestiriler getirilmiş. Erkegin toplum nezdinde kadına oranla daha şanslı oldugu,kadinin daha fazla is yukunun oldugu yazar tarafindan dile getirilmis. Yine kitap icerisinde, bebegin anne karnindaki gelisimi aşama aşama,ince ayrintilariyla aktarılmış. Bu kitabi okuduktan sonra ilerde nasip olur mu bilmem ama bu asamaya gelirsem ben de dogmamis çocuğuma bir mektup ya da daha fazlasını yazmak isterim. Yazarin vermek istedigi mesaj cok net,istiyorsan yap. Kimseye bakma. Toplumsal baskinin tesiri ile hareket etme. Hayatina son vermek basit ama buna ne kadar hakkin var? Baskalarinin nasil baktığından cok senin ne istediğin Onemli.

İsa'ya Göre İncil
İsa'ya Göre İncil

8

Favori yazarlarimdan Jose Saramago'nun icerigi nedeniyle yaşadığı ulke olan Portekiz'den kovulmasina yol açan, ciddi sikintilar gormesine neden olan eseri. Ateist olduğunu aciklamis olmasina ragmen dinden afaroz edilmesi dahi teklif edilmiş,Katoliklerin cok ciddi tepkisini çekmiştir. Gelelim kitaba; her zamanki gibi mukemmel bir akicilik, sürekliliği olan, insani sikmayan bir eser. Butun eserlerinde oldugu gibi uzun ve virgullerle ayrilan cumlelerden ibaret. Kesinlikle tum kitaplarinda oldugu gibi cumle yapısı kitabi bence okuma noktasinda daha etkin kılıyor. Gelelim içeriğe; Isa'nin yasamini konu alıyor kitap. Yazar , kendi deyimiyle incil niteliginde bir eser ortaya koyuyor. Dogumundan itibaren ,mucizeleriyle, verdiği mesajlarla,etrafında topladığı kitle ile Isa'nin yahudi kralı oldugunu iddia etmesiyle son bulan omrunu kaleme almis. Eserde cok ciddi sekilde Tanrı 'ya elestiriler getirmis. Isa'nin da bizim gibi bir insan olduğu, Yusuf ile Meryem'in birlikteliginden doğduğunu, Tanrı 'nin oglu oldugu iddiasini alaya aldigini görebiliyoruz. Aslinda kitap bastan sona bildigimiz dini hikayelere elestiri getirmis, alaya almis. Tipki diger kitaplarinda oldugu gibi, dini konulardaki hakimiyetini ortaya koymuş, ironiyi sonuna kadar kullanmistir. Isa'nin babasinin günahının bedelini odemeye mecbur hissetmesi, kendi ölümünü kendisinin belirlemesi ( carmiha gerilme ) de dikkat ceken noktalardan. Diger unsurlara gelirsek;tanrinin ve seytanin kisilestirilmesi, bir insan gibi konusturulmasi dikkate deger noktalar. Tanrınin sirf kendi hegemonyasini genisletmek icin Isa'yi bir arac olarak kullandigi iddiasi da yazar tarafindan hikayelestirilmis. Isa'nin olumu uzerinden dinin yayılacağı,kendisine inanan sayisinin artacagini dusunerek tabiri caizse Tanrı Isa'yi kukla olarak kullanmistir. Tanrı 'nin Isa'nin ölümünden sonra ona inananlarin da akibetlerini nasil olduğunu ( olumlerini ) açıkladığı bolumler, gölün ortasinda tanrı, seytan ve Isa'nin gerceklestirdigi diyalog da yine kitap icinde kendisini fazlasiyla on plana cikan unsurlardan. Inanan birini rahatsiz edecek nitelikte olsa da kurgusal olarak harika bir eser.

La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote #2
La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote #1
La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote #1

9

Şövalyelik hikayeleriyle aklini kaybeden Don Quijote okuduklarından etkilenerek maceraya atilir, yaninda da kadim yardimcisi Sancho Panza ile yollara düşer. Hayal dunyasi ile gercek dünyayı karistiran Don Quijote kendisini şövalye olarak görüp inanilmaz maceralara atilir.Yine kendince yarattigi bir prenses pesinde kahramanliklar yapmanin gayretindedir. Prensese ulasmak istemektedir. Misal bir koyun sürüsünü, dusman ordusu olarak addedip üzerlerine atilmasi gibi cilginliklar... Efendisinin aklini yitirdiginin farkinda olan silahtar Sancho Panza da bu aklini şövalyelik ile bozmus efendisinin maruz kalacağı belalardan nasibini alir. Her zaman yel degirmenlerini devler olarak görüp saldiran Don Quijote olarak bildiğimiz, hafizalarimiza bu sekilde kazinan efsanenin sizleri güldürecek eglenceli seruvenini okumak tabiki elzemdir her kitapsever icin. Bu eserin ilk roman olduğu gercegini, gelecek nesillere, yazarlara nasil bir miras bıraktığını, yol gösterdiğini de unutmamak da mutlak surette fayda var. Donemin siyasi iklimini, kültürel yapisini da yine eser sayesinde görebiliyoruz. Insan gerceklikten kopup hayal dunyasinin esiri nasil olur , bu denli nasil hayaller aleminin kahramani olur şaşılası... Kitaplar hayal dunyamizi geliştiren en temel ihtiyaclardan biridir insanin ama bu kadar da değil sanirim. Kitap icinde okuyucuyu Don Quijote karmasik psikolojik yapisindan uzaklaştıracak hikayeler de fazlasiyla mevcut. Okuyucu belirli noktalara cekilmekte, macera icinde farkli maceralara suruklenmektedir.

Hırsızlar Sokağı
Hırsızlar Sokağı

7

Orta Doğu 'da yillarca yaşamış, bölgeye hakim , kültüre hakim bir yazar olan Mathias Énard'ın kaleminden cikma , oldukca yakin bir zamanda meydana gelen Arap Bahar'ıni merkeze alan eser. Bu kadar yakin zamanda cereyan etmis Arap Bahar'ıni merkeze alarak bir roman yazmak kolay değil sanirim. Kitabin ana karakteri Lakhdar uzerinden yazar mesajlarini veriyor. Ozgurluk, demokrasi, esitlik isteyen , otoriter rejimin baskilarindan bikan, isyan eden halklarin sesini yansitmis kitabinda. Ozellikle siyasal islama, bu coğrafyada kadınin ikinci plana atilmasina, baskici rejimlere yonelik elestirilerini yapmis yazar. Lahkdar ve Besim'in arkadasliklari üzerinden Kuzey Afrika'dan Barcelona'ya uzanan bir macerayi komplike bir sekilde okuyucuya sunmaya calismis, ozellikle meydana gelen isyanlarin kulturel yasam uzerindeki artci sarsıntılarını, radikal islamcilarin yaptigi eylemlerle huzura ac bu coğrafyanın dirlik ve duzenine nasil kastettiğini gostermek istemistir. Lakhdar, baş karakter olarak kimlik bunalimi yasamaktadir. Yasadıgı sikintilar nedeniyle kendini islamin golgesi altina almis ama en nihayetinde de gordukleri karsisinda , Islamiyet icerisinde olmayan teror eylemlerine sahit olmasiyla beraber ic huzuru bulduğu islamdan kopukluklar yasamaktadir. Zaten bu karmasik kimlik yapisi onu hic istemediği davranışlara itmektedir. Nureddin ve Besim ile yakinliklari , Yaninda calistigi adamin suan aklimda degil onunde kendini zehirlemesi onda büyük bir travmaya yol acmis, polisin nefesini her an ensesinde hissetmis ve kaderi kotu yonde tersine çevirmiş. En buyuk dayanağı Judieth'e duydugu ask...Aşkları Lakhdar'i yaşadığı topraklardan uzaklara suruklemekte ama kader pençesini uzerine gecirmistir bir kere. (Tanca) Fas - Barcelona(Ispanya) hatti uzerinde yasanan icinde bircok mesaj içeren hazin bir macera vesselam. Usluba gelirsek ; kitap oldukca akici,sikmayan bir yapida. Iki gunde bitirdim 300 sayfalik kitabi. Betimlemelerin fazlaca olduğu bir eser. Karisikliklar icerisindeki coğrafya başarılı sekilde yansitilmis. Kitabin degerine gelince , yakin zamanda meydana gelmesi itibariyle ilerleyen surecte ortaya çıkacaktır.