Yine son derece akici bir anlatim. Bölgeyi kültürel anlamda , coğrafi anlamda eserlerinde ele alan Uzun, bu romaninda bir dengbejin ( Evdal ) hayatini kaleme almış. (Dengbej, uzun hava söyleyen kişilere denmekte) Romanda hayati konu edinen dengbej , yasadıgı cografyaya nam salmis, insanligiyla , sesiyle herkes tarafindan sevilen, elle tutulan bir şahsiyet..Evliliği, karisi Gule ile olan muhabbeti, cocuk sahibi olmalari, evlat edinmeleri vs vs roman guzel bir aile tablosu sunmus bize. Tabiki her guzel giden sey gibi bu da bir yerde sekteye ugruyor ve kotu bir beyin zulmune ugruyorlar. Sonrasi huzun işte. Zaten karanliga gomulen dengbejin omru ilerleyen surecte bir kez daha karanligi goruyor ama bu kez görülen karanlık cok farklıdır. Osmanlinin bölgeye yaptigi baski , ezidilerin uğradığı kiyim da yine romanda ele alınmış. Okuduğum ilk romani Sen ile karsilastirinca bana daha sönük geldi. Ama Uzun'un kaleminin yetkinliginden dem vuran bolumler de fazlaydi. Ozellikle Kurt halkinin kültürel yasami, folklorik unsurlari da yazar tarafindan okuyucuya sunulmuş.
Ahmet Hamdi Tanpinar'in en önemli eseri olarak gorulen kitabi. Dili itibariyle eski Türkçe kelimelerin oldukca yogun olduğu, belirli bir dilsel ve tarihsel yetkinliğe sahip olunup okunabilecek bir eser kesinlikle. Sirasiyla Ankara, Erzurum , Konya , Bursa ve Istanbul'u anlatmis. Bu bir gezi yazisi,gezi kitabi degil deneme kitabı. Bunu da belirtmekte fayda var sanirim. :) Okumaya baslamadan once bu sekilde yaklasmak fayda saglar. Bu beş sehir ; yazarin mufettislik yaptığı donemde gezdigi,zamanini gecirdigi , baskentlik yapmis sehirler. Sehirlerin yitirilmis ruhlarina atfedilmis denemeler diyebiliriz. Tarihsel surec içerisindeki devinimlerinden bahsetmis Ahmet Hamdi. Osmanli, Selcuklu,Turkiye Cumhuriyeti ve Bizans gibi devletlerin, imparatorlukların tesir ettigi bu sehirlerden manzaralar sunulmus. Ozellikle Bursa'ya ayri bir ilgisi oldugu kanaatindeyim. Bursa'nin tarihsel dokusunu, yeşilini ovmekten geri durmamis. En az Ankara'ya yer vermis. Ve doğaldır ki en uzun bölümü Istanbul'a ayırmış. Eserin ağırlığından,sahip olduğu degerden suphem yok. Ozellikle yazarin derinlemesine tarih bilgisinin disa vurumu olmuş. Tabi,gecen zaman sehirlerden de bircok seyi almis götürmüş beraberinde. Yazar zaten önsözde de bunu ifade etmiş. Eskiye ozlem, geleceğe tereddut...
Yine bir belgesel roman, yine Hifzi Topuz. Bu kez kaleminden Türk resim tarihine damga vuran Avni Arbaş 'in hayat hikayesi dökülmüş. Unlu ressam Avni Arbaş 'in , kizi Zerrin Hanım 'in , torunu Derya'nin yasam öykülerini ele almış Hifzi Topuz. Yakin arkadaşları olmasi münasebetiyle , yasam oykulerini tüm şeffaflığı ile sergilemis. Avni Arbaş da siyasi sebeplerden dolayi hayatini sürgünde gecirmek zorunda kalan ( buyuk kismini ) yetiştirdiğimiz değerlerden. Resim denilince akla ilk gelenlerden. Ama Hifzi Topuz'a bu kitap ozelinde getireceğim en buyuk elestiri , eserin biyografik niteliklerden cok, Avni Arbaş 'in sanatindan çok magazinsel yönünü okuyucuya aktarmasi. Bu noktada kendinize iki soru sorunca , okuduktan sora degerlendirmeyi buna paralel olarak yaparsiniz. Birincisi : Bu kitabi Avni Arbaş 'in sanat tarihindeki yerini öğrenmek icin mi okuyorum? Ikincisi : Kurgusal ogelerle desteklenmis, biyografik bir eser olmamasi beklentilerimi ne derecede karsilar ? Ben birinci amacla okudum ve ne yazik ki istediğimi bulamadim. Ha bu kurgusal yonde sunulmuş bir eser, oyle oku o zaman kardesim dersen de verecegim cevap : "Çok yavan kalmış. " olur. Avni Arbaş 'in ozellikle aşk hayati , tipki kizi ve torunununku gibi yogun ve karmaşık. Evlenip bosanmalar oldukca fazla. Bir turlu rayina oturmayan birliktelikler. Ve oldukca fazla unlu simanin, ismin geçtiği bir hayat.
3 menkibenin ( dini hikayenin ) anlatıldığı 70 sayfalik bir Zweig eseri. Hikayelere kattığı yorumlar,verdiği mesajlar yine güzel. Rahel menkibesi, Ucuncu Guvercin menkibesi , Ölümsüz Kardesin Gozleri olmak uzere 3 hikaye. Zaten tum eserlerinde olduğu gibi dil yine oldukca sade, akici ve tek solukta bitirilecek bir kitap. En uzunu olmak uzere ; Ölümsüz Kardeşin Gözleri cok hosuma gitti. Verdiği mesajlar harika. Zaten genel anlamda bu tip dini hikayelerde mutlaka kendini toplumdan soyutlayip, yaradan ile bas basa kalabilmek umuduyla inzivaya cekilen karakterlere rastlamak mümkün. Burda da bilmeden savasta kardesini öldüren, ve öldürdüğü kardesinin gozlerini bir turlu unutamayan, nereye giderse gitsin bu gozlerin pesinde olduğunu bilen Virata'nin hikayesi anlatiliyor. Ne yaparsa yapsin Virata , gunahsiz olma yolunda istediği noktaya bir turlu erisememekte. Yine Rahel menkibesinde ise muthis bir fedakarlik örneği okuyucuya sunulmuş. Ucuncu Guvercinin menkibesi ise Nuh Tufan'ini konu ediniyor. Tipik Zweig eseri vesselam. Kisa, akici, kendini okutan , sikmayan bir eser.
Gezgin Marco Polo'nun Tatar hükümdarı Kubilay Han'a düşlediği kentleri anlattığı eser. Yüzlerce kitap okumama rağmen hala bazi seyleri yanlış yaptigimi yuzume haykiran bir kitap oldu. Bir kere kitapta çok farkli tipte kentler var, okuyucu bu kentleri okuyup icsellestirmekten imtina etmemeli. Yazarin kendi düşsel aleminde kurgulayip sundugu o kadwr farkli tipte kent var ki...Zaten sizi en bastan uyariyor, oturup yaşadığınız kenti gozlemleyin, ona farkli bir perspektifle bakin diye tabiri caizse şayet. Yineliyorum, benim gibi yangindan mal kacirircasina değil, sizden bir parcaymiscasina okursaniz aldiginiz keyfin kat be kat artacagi bir eser olduğundan eminim. Bu noktada kendime dair bir ozelestiri de yapmis oldum ama ilerleyen surecte kitapligimda yer alan bu kitabi, sehrin herhangi bir kahvesinde ya da kafesinde elime alip , icind3 yaşadığım toplumu, yapiyi gozlemleyerek okuma niyetim var. Ve yapacağım.
Herman Merville'in zamanını aşmış, ölümsüz eseri. Moby Dick , kesinlikle kitabin uzerinde belirttiği gibi bir macera kitabi değildir. Içinde o kadar farkli unsuru barindirir ki sanirim bu denli öneme sahip olmasinda bunun etkisi büyüktür. Neticede ; denizcilik, balina anatomisi , cografya , psikoloji , sosyoloji ne ararsan var kitapta. Yazarin denizcilik geçmişi kendini kitabin her zerresinde hissettirmiş olup bolca denizcilige dair, gemi yapisina dair terimleri kullanmış, coğrafya bilgisinin ust duzeyliligini okuyucuya sayfalar ilerledikce göstermiştir. Büyük fotografa bakinca sanki bu kadar fazla terimsel kelimeler kullanilmasi okuyucuyu zorda birakir olmus, kaptan Ahab'in Moby Dick'i arayis öyküsü cok fazla sönük kalmıştır. Denizcilikle ilgili el kitabi niteliğinde bir kitap olmuş sanki. Ozellikle balinalara ait , anatomik yapilarina ait derinlemesine bilgiler de kitabi yine ansiklopedik bir hüviyete burundurmus. Saygisizlik olmasin, mukemmel bir birikim, deneyimin gostergesi bunlar ama sanatsalligin onune cikmis, edebi kaygi gozardi edilmis kanaatindeyim. Konuyu irdeleyecek olursak, kitap Kaptan Ahab'in hirsi, kini , nefreti ve de intikam uzerine bir hikayeyi barindiriyor. Kinin insanin gozunu nasil kör ettigini, intikam hevesinin nasil yillarin birikimini dahi kullanilamaz hale getirdiğini Kaptan Ahab ozelinde gorecektir okuyucu. Gerek var miydi bu kadarina diye antipati beslemedim degil Kaptan Ahab'a. Okurken sanki Moby Dick adli balina kotu karaktermis görüntüsü veriyor ama tamamen mefsi müdafaa diyeceğimiz tutum sergileyen o'dur , kotu olan dizginleyemedigi intikam duygusunun esiri olan, bu yolda beraberindekilerin de ziyan olmasina sebep olan Kaptan Ahab'dir. Karakterler arasi diyaloglar da bence cok da etkileyici değil. Kitap detaylarda cok fazla boğulmuş. Özellikle yabani karakter Queequeg'in kitabin basinda okuyucuya tanitilisi, yazarla beraber bu yolculuga cikmasi,garip görünüşü, iyi zipkin kullanılması vs vs gibi detayli karakter analizinin yapilmasi kitabin ilerleyen sayfalarinda baş aktörlerden biri olacagi izlenimi uyandiriyor ama tam tersi bir goruntu sergiliyor, oldukca pasif konuma geçiyor.Bu beni biraz yaniltti. Zamanin Fransiz , Rus yazarlarinin eserlerini irdeleyince bu eserin onlara nazaran daha sönük kaldığını düşünüyorum ama dediğim gibi kitabin edebiyat tarihine gecmesi cok farkli alanlarin bir arada ustaca harmanlaşmış olmasi ile alakali olabilir.
Her zaman için okuduğum kitaplari kritize ederim. Bu kitap için "çocuk kitabı " diyenler olmuş. Insaf yahu ! Apacik sistem eleştirisi, düzen eleştirisi,sömürgecilik, kültürel asimilasyon...Ne ararsan var vesselam. Günümüzden kesitler sunmuş kitap. Harika bir eser. Konu olarak ele alirsak ; karincalarin filler sultanina nasil köle hale getirilmeye çalışıldığı, karincalarin nasil ozbenligini yitirmeye zorlandığı, asimilasyona uğratıldığı, filler sultaninin yarattigi dikta rejimin nasil raydan çıktığı, büyüklüğün, gücün nasil filler sultanini yoldan çıkardığı mukemmel şekilde ortaya konmuş. George Orwell'in Hayvan Çiftliği eseri okurken hemen akla geliyor. Ikisi de siyasi mesajlar iceren kitaplar. Yaşar Kemal'in bunca mesaji boyle sirin sekilde karincalar ve filler uzerinden okuyucuya aktarmasi zaten onun yazar kimliginin kalitesini ortaya koyuyor. Filler sultani bugun dunyanin bircok noktasinda, ulkesinde gorebileceginiz tipte bir karakter. Cevresindekiler tarafindan yonlendirilen, aptal ama guc sahibi bir karakter. Gucun sinirsizliginin zevkine kapilip buram buram kokan tehlikenin farkina bile varamayacak kadar korlesmis bir karakter. Karincalar ise tipki gercekte olduklari gibi calisan , didinen , emek eden sinif. Ama arasina fitne fesat tohumlari ekilmis, kolelestirilmis bir sinif haline getirilmis. Karincalarin birlesmesi sonucunda ortaya cikan son zaten hicbirimizi sasirtmayacak bir final de olmuştur.