inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (32/142)
Ay Düğümü
Ay Düğümü

10

https://illekitap.blogspot.com/2020/03/gamze-celik-ay-dugumu-piramit-1.html Fantastik bir kitap yorumuyla karşınızdayım. Bu sefer yabancı değil aksine Türk yazar yine. Ben Türk yazarların oldukça güzel fantastik yazdıklarına inanıyorum. Okuduğum her yazar da bunu kanıtlar nitelikte kitaplar okuyorum her an. Bence sizler de denemeli, onlara şans vermelisiniz. Ay Düğümü çıktığından beri ilgimi çeken bir kitaptı. En başında Mısır, mitler, arkeolojik çalışmalar vs olması zaten radarıma takılma sebebi oldu çünkü bu detaylar benim en sevdiğim konulardır. Kitabın da bunları konu alıyor olması zaten okuma sebebimdi. Ama kitap beklediğimden çok çok daha iyi çıktı. Gamze Çelik, yayınlanan ilk kitabı olmasına rağmen kurgusunu çok profesyonelce almış kaleme. Havada kalan, yarım kalan, olmasa olurdu ya da burası böyle olması gerekirdi diyebileceğim hiçbir detay yoktu. Akıcıydı, merak uyandırıcıydı, sürükleyiciydi ve daha da önemlisi okumaya başlandığında kitabı elinizden bırakamıyordunuz. Kitabın kısaca konusuna değinmen gerekirse, bir arkeolog olan Ayliz, ekibiyle araştırmaya gittiği piramide gece araştırmak için girdiğinde bir şekilde ilerlediği koridorda bulmaması gereken bir koridorda bir odaya girer ve o oda hayatını değiştirdi. Oda bir şekilde başka bir dünyaya açıldı. Bilmediği, yabancı olduğu bir dünyaya. Mısır'ın başka bir yüzüne... Orada Kraliçe Neftis'in yönetiminde olan bir Mısır'ın dünyasında, büyücülerin, yöneticilerin, kara büyülerle uğraşan kişilerin arasında neye uğradığını şaşıran Ayliz'in en büyük şansı Aytun ile karşılaşması oldu. Aytun her ne kadar başta Ayliz'in düşmanları tarafından gönderildiğini düşünse de gerçekler ortaya çıkıp da Ayliz'in hikayesine inandığında onu kendi dünyasına göndermek için bir yol aramaya başlar. Ancak bu çok da olay değildir çünkü Ayliz'in asıl ait olduğu dünyaya gelmiştir. Ayliz ile ilgili gerçekler, bilinmeyenler ve sırlar yavaş yavaş ortaya çıkarken hayati tehlikesi de boyut değiştirir. Çünkü Ayliz'in sahip olduğu gerçek güç ve soyu Kraliçe Neftis ve yandaşları için büyük bir risk olmaktadır. Bütün bunların yanında da Ayliz ile Aytun arasında filizlenmeye başlayan aşk da oldukça büyük bir sınavdan geçmekte ve aşk için büyük fedakarlıklar yapmak zorunda kalacaklardır. Ayliz'in piramide girmesi, oradaki detaylar, dünyasının değişmesi ve sonrasında yaşananlar çok güzel kurgulanmıştı. Her şey olması gerektiği gibi ve çok profesyonel bir şekilde bağlanmıştı. Ayliz'in bütün bu olaylar karşısındaki duruşu, tavırları ve kararları en hoşuma giden şeylerdi. Güçlü karakteri ve pes etmeyen tavırları bir kadın karakterde olmasını istediğim ve okumaktan memnun olacağım şeylerdi. Aytun ise... adamın en başından beri içinde bir cevher barındırdığını biliyordum ve bunun ortaya çıkmasını okumak muhteşemdi. Her şeyi bilen, kabullenen ve itiraf eden karakterini çok sevdim. Gücü, karakteri, muhteşemliği okunmaya değerdi. Sen ne mükemmel bir detaydın bu kitapta :D Ian ise... bence o da büyük bir olay yaratacak kitabın sonunda içimden bir his öyle diyor. Bu kitapta onu çok iyi tanıdık ve karakterini sevdik, en azından ben sevdim. Kitabın sonundaki olaylardan sonra açıkçası ben Ian'ın ikinci kitapta çok büyük şeylere adım atacak gibi hissediyorum nedense. Simge ise... ben bu kızı kendime çok benzettim. :D her ben çok mükemmelim demesi benim iş arkadaşlarıma ego yaptığım zamanları anımsattı. Çok sevdim bu kızı... Ayliz hep Simge'ye kız kardeşim gibi oldun diyordu valla okurken ben de öyle hissettim :D kitabın en güzel detaylarından birisin sen ve bence Menes ile büyük mutluluk seni bekliyor kuzum karamsar olma ;) Kararkterleri bu kadar detaylı inceledikten sonra bari geneline de yorum yapayım :D Öncelikle Aytun'un Ayliz'in bilekliğine dair yorumları cidden beklenmedik bir şeydi. Okurken ben o kapıyı açmasıyla ilgili bir detaydır diye bekledim ama bambaşka bir şey çıktı. Ve bütün bu olay döngüsünde Murat'ın nasıl bir çıkarı var merak etmemek mümkün değil. Adamın büyücü olduğu bir gerçek ama amacı neydi, neden böyle bir şey yaptı merak ediyorum. Sanırım ikinci kitapta bu sorularım cevabını bulacak. Ayliz'in içindeki büyücü yeteneği, ensesindeki dövme, soyu hakkındaki gerçekler... her şey o kadar iyiydi ki bütün o olay döngüsünde olması gereken şey buydu dedirtti. Ian ile tanışmaları ve Ian'ın ona kapılması... okurken hep Aytun'a inat mı yapıyor acaba diye düşündüm hep ama öyle de olabilir bir aşk üçgeni olsun istemem çünkü Ian ile Aytun kuzenler sonuçta ama ikilinin arasını düzeltecek detaybda sanırım Ayliz'in olması gereken yere ulaşmasını sağlamaya çalışmaları olacak. Ruhlar Bölgesi, hastane, Ruhsuz Kemikler... bütün o detaylar muhteşemdi. Aytun'un mumyalama yapması, Neftis'in uyuması, yapılan kutlamalar, yaşanan hayatlar hepsi muhteşem kurgulanmıştı. Nigralar hakkındaki detaylar bile muhteşemdi. Bir de Tanrılar hakkındaki bilgiler mi demeliyim hikayeler mi demeliyim bilemiyorum ama o detaylar çok, çok güzeldi. Kitabın en nefes kesen yerlerinden biri de Sophia'nın yapıtğı, Yüce Rahip'in gerçekleri öğrendikten sonraki tavırları.. soluksuz okudum diyebilirim. Her kitapta olduğu gibi bunda da aşk olmazsa olmazdı zaten. İçimizdeki romantik severleri tatmin edecek kadar aşk vardı kitapta. Ayliz ve Aytun arasında... çok tatlılardı. Aytun'un bütün bu kaba, ters, güçlü tavırlarının yanında içindeki o aşık, sevecen ve sahiplenici erkeği okumak çok iyi geldi. Bütün bu olayların arasındaki en güzel şeydi Ayliz ile Aytun arasındaki aşk bence. Tek umut veren, umut vaadeden... Kitabın sonu ise... keşke ikinci kitap çıkmış olsa da hemen okusaydık diyeceğimiz cinstendi. Çünkü Neftis'in uyanmasını engellediler ama Aytun'un hayatı Ruhsuz Kemikler yüzünden riske girdi, Ian'ın yardım çabaları nasıl sonlandı. Rahip gerçekten öldü mü? Nigralar ne yaptı? Sophia, Ayliz'in peşini bıraktı mı? Her şeyden önemlisi Aytun, Ayliz'i kendi dünyasına geri gönderirken aşkının yaşaması için yaptığı fedakarlığı sonucunda ne olacağı... Büyük meraklarla ikinci kitabı beklemeye başladım. Umarım çok beklemeden çıkar çünkü cidden çok sevdiğim kitapların devamını hemen okumayı isterim. Fantastik severlere bu kitabı tavsiye ederim. Eğer ki dünyalar arası geçişleri, mitleri, Mısır tarihine ilgi duyuyorsanız asla kaçırmayın derim. Her bir kelimesiyle sizi tatmin edecek bir kurgu. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim, kitabın kapağı efsane olmuş. Bayılım. İç tasarımı da öyle... mükemmeldi tam da kurguya yakışan bir tasarım.

İhanet Çarkları
İhanet Çarkları

10

https://illekitap.blogspot.com/2020/03/busra-toraman-ihanet-carklar-amazon.html Amazon Efsaneleri serisinin ikinci kitabı İhanet Çarkları'nın yorumuyla karşınızdayım. Bu seriyi çok severek takip ettiğimi fark etmişsinizdir. İlk kitabı çok çok sevmiştim keza bu kitabı da öyle çok sevdim. Yine heyecan dorukta okudum ve her satırından keyif aldım. Derken kitap öyle bir bitti ki hani üçüncü kitap moduna girdim :D Öncelikle belki çok iddialı olacak ama bence Büşra Toraman, ülkemizin en iyi fantastik kurgu yazarlarından biri. Cidden güçlü kalemi, muhteşem bir hayal gücü var. Kitaplarını okurken hem olaylar merakını uyandırıyor hem de karakterler seni eğlendiriyor. Gerçi diğer serisini okumadım ama onunda bunun kadar iyi olduğuna eminim. Bu seriden sonra ona da sıra gelecek. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; İlk kitabın sonunda Gregg ve Aleka bir savaşın ortasında düşman olarak karşılaşmışlardı. Kitap oradan devam ediyor. Aleka, Koperlere rehin düşüyor ve onların elinde esir olarak tutulurken Amazonların kraliçesiyle bir anlaşma imzalanmasında önemli bir rol oynamak üzere. Tabi planlar hiç de umdukları gibi gitmiyor çünkü Aleka, esir olarak tutulduğu yerde Koperler, saldırıya uğruyorlar ve olaylar tepetaklak oluyor. Çünkü Amazonlar kendi içlerinde isyandalar, kraliçeyi tahttan devirmek yerine başkasını seçmek istiyorlar. Durum böyle olunca Koperler ve Amazonlar Kraliçesi anlaşma yapıp isyanı durdurmak istiyor ve bu isyanı durdurmak için en büyük adımı ve yardımı yapabilecek olan ikili Aleka ve Gregg… Bizim muhteşem çiftimiz sahalarda tekrardan. Kedi köpek gibiler ama çooook tatlılar. Aleka'nın esir düşmesinde hep bir sebep aradım ve bütün o işkencelere ve baskılara rağmen konuşmamışken Gregg'e konuşması okurken sırıtmama neden oldu. Ne kadar inkar ederse etsin Aleka, kızım aşıksın sen Gregg'e :D Gregg'in Aleka'yı korumak için çırpınışları, onun artık çıkışlarını ve asi, vahşi tavırlarını dikkate almaması muhteşemdi. Her ikisinin arasındaki sohbetlerde çok eğlendiğimi ve en favori sahnelerimin o satırlar olduğunu itiraf etmeliyim. Kitapta her şeye rağmen en sevdiğim şeylerden biri küçük, minik, sevimli panter... yavru panter... o ufaklığı okurken alıp kucağıma sevesim geldi hep :D Gregg'in annesi ile ilgili gizem çözülürken aslında altında çok daha büyük bir gizemin yattığını öğreniyoruz. Gregg'in neden bu kadar değerli olduğunu ve zarar verilemez olduğunu öğreniyoruz. Bu da sanırım onun geçmişini anlamamıza bir tık daha yardımcı oluyor. Rald ve Niobe'nin geçmişlerine de dokunuşlar vardı ve ben o satırları çok sevdim. Keşke dedim, daha fazla onların hikayesini okuyabilseydik. Ya da bir novella çıkarıp onları mı yazılsaydı diye düşünmedim değil. Bir de Vasyl hakkındaki gerçekler, Faythe'in yaşadıkları.. çok güzel kurgulanmıştı. Hatta Delbin'i bu sefer sahalarda görmek muhteşemdi. Bence Vasyl suçlu değil ya da birilerini koruyor ya da çok çok geçerli bir nedeni var ama onu üçüncü kitapta öğreneceğiz sanırım. Kitabın sonu tam bir vurgundu! Kelimenin tam anlamıyla nefes kesici ve beklenmedikti. Yazar bence bunu çok iyi yapıyor çünkü hiç beklenmedik anda resmen bombayı patlatıyor ve kitabı bitiriyor. Kitap boyunca adını bolca duyduğumuz Doryalar ile tanıştık ama ne tanışma! Bu sefer olaya başka kişilerde dahil oldu. Hem de Gregg'in kız kardeşi Tess ve iş arkadaşı Kyle. Ortalık fena karıştı! Üçüncü kitap elimde olaydı başlamıştım şimdi o derece merak uyandırıcı bir sondu! Fantastik severlerin mutlaka denemesi gereken bir seri. Ben çok beğendim. Türk yazarlarındaki cevherler beni hep memnun etmiştir. Takipte olduğum yazarlardan biri oldu kendileri :D

Evlilik Dersi (Effingtons, #3)
Evlilik Dersi (Effingtons, #3)

7

https://illekitap.blogspot.com/2020/03/victoria-alexander-evlilik-dersi.html Her ay düzenli olarak en az bir tane historical romans okuyan ben bu ay Evlilik Dersi'ni okudum. Effingtons Serisinin 3. kitabıydı ve bence serinin diğer iki kitabına göre bir tık aşağıda kaldı. Detaylı yorumumda nedenlerine gireceğim ama öncelikle demek istediğim daha iyi olabilirdi. Öncelikle yazarın okuduğum üçüncü kitabıydı, aynı zamanda serinin de üçüncü kitabıydı. Yazarın okumaya bu kitaplarla başlamış olmam benim için daha iyi oldu sanırım çünkü Epsilon'dan yayınlanan serisi bundan çok daha iyiymiş. O seri de var tabi ki okuyacağım :D Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Marianne, kız kardeşleriyle beraber bir sezonu yaşamak için Londra'ya geldiklerinde müstakbel Roxborough Dükü Thomas Effington'un yanında kalmak zorunda kalır. Thomas bütün sezon boyunca onlara refakat edecek ve uygun kişilerle evlenmesini sağlayacaktır. Ancak Marianne, evlilik değil macera düşkünü olduğu için evliliğe sıcak yaklaşmamaktadır. Thomas ise onu evlendirebilmek için çaba harcamaktadır. Aralarındaki evlilikle ilgili atışmaların arasında gelişen olaylar sonucunda birbirlerine duydukları tutkuyu artık açıkça dışa vuran Marianne ve Thomas birlikte oldukları geceden sonra Thomas'ın evlenme isteğiyle Marianne'in başı derde girer. Çünkü genç kadın evlilik değil macera istemektedir. Üstelik Thomas'ın kendisi ile sadece onuru için evlenmek istemesi de olayı iyice çıkmaca sürüklemektedir. Bir yanda macera peşinde kocan Marianne diğer yanda evlenmek isteyen Thomas... bu çekişmeyi kimin kazanacağı ise kitapta gizli. Kitabın akıcı ve okurken sıkmayacak şekilde kurgulanmasını sevdim. Bir de diğerlerinin aksine kadın karakterin bu kadar ne istediğini bilen biri olmasını da çok sevdiğimi söylemeliyim. Hem cesur, hem güzel, hem maceraperest hem de ne istediğini bilen... böyle kadın karakterleri okumayı seviyorum. Yazar da tam benim istediğimi bana vermişti. Thomas ise... adamım öküz müsün sen? Vallaha bak... kızı evlendirmek için resmen pazarladın be... ama sonra belanı çok güzel buldun :D Marianne seni iyi süründürdü bence. Sırf bu yüzden bil Marianne'i sevebilirim. :D Şaka bir yana Thomas'ın tek eşekliği Marianne'i evlendirmek için yaptıklarıydı sonrasında onu kendisi ile evlenmeye ikna etme çabaları çok sevimliydi. Özellikle arının soktuğu kısımda çok eğlendiğimi itiraf etmeliyim. Okuyan bilir o sahneyi :D Bir de düello ve soygunu planladığı kısımlar vardı. Ahh Thomas ah... kız maceraperest ve sen onu maceranın içine atıp korkup sana gelmesini bekliyorsun ama atladığın şey zehir gibi çalışıyor kızın kafası :D Pennigton ve Berkley'i çok sevdim. Hatta meşhur leoparı bile :D dürüst bir şekilde Thomas'ın hatalarını söylemeleri çok iyiydi. Kitap genel anlamda güzeldi. Okurken sıkılmadım, eğlendiğim yerler de oldukça oldu ama bir şeyler hep eksik geldi nedense... aşkı mı yeterli bulmadım yoksa başka bir şey miydi bilemiyorum ama ne yazık ki eksik olan bir şey var hissi hep oldu içimde. Okuyanlar lütfen bu konuda yorum yapsınlar onlar ne düşündüler merak ediyorum. Historical romans severlere tavsiye ederim. Severek okursunuz, ama yine de çok mükemmel bir kitap beklemeyin. Güzel bir historical romans diye düşünerek okuyun o zaman seversiniz. Serinin diğer kitaplarından da bir tık aşağıda olduğunu itiraf etmeliyim tekrardan.

Soğuk - Mücevher  ( Soğuk Serisi #2 )
Soğuk - Mücevher ( Soğuk Serisi #2 )

6

https://illekitap.blogspot.com/2020/03/askn-nur-karatas-soguk-mucevher-soguk-2.html Soğuk Serisi'nin ikinci kitabını da okudum. Uzun zamandır kısa zamanda okuyup bitirdiğim kitaplar olmamıştı, şu sıralar öyle kitaplar okuyorum. Soğuk Serisi de onlardan biri oldu. Yazarın kaleminin akıcı, yormadığını söylemiştim. Bu kitapta da öyleydi, akıcıydı ve yormadan su gibi akıp gidiyordu kitap. Sadece ilk kitaba nazaran koskoca Nicolay'ı aşk böceği görmek biraz eğreti geldi ama neyse :) Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Nikolay, bir şekilde Zaina'nın amcasının yerini bulup onu ailesinin yanına götürür. Her ne kadar geri gelmeyeceğini bilemese de Zaina'yı ailesinin yanına götürür ama korkuları gerçekleşmez ve Zaina geri Nikolay'a döner üstelik evlenme teklifini kabul ederek döner. Nikolay her şeyin yolunda gittiğini düşündüğü bir anda Nikolay'ın geçmişi ilişkilerini rahat bırakmaz ve Zaina'yı tehlikenin içerisine atar üstelik Zaina artık tek başına değildir. Karnında büyümekte olan küçük bir bebeği vardır. Zaina en büyük sınavını vermektedir. Bebek istemeyen Nikolay ile bebeği arasında seçim yapmak zorundadır. Bir de Nikolay'ın Zaina'yı koruyamama korkuları yüzünden onu kendinden uzaklaştırırken. Aşkları büyük bir sınavdan geçerken, Nikolay ve Zaina'nın nasıl davrandıklarını ve nasıl ayakta kaldıklarını okuyoruz. Bence 2. kitaba gerek kalmadan da seri tek kitapla bitirilebilinirdi. Okurken sık sık bunu düşünmeden edemedim. Çünkü ikinci bir kitap için yeterli olay yoktu. Nikolay'ın aşk böceği hallerini okumasak da olurdu çünkü dediğim gibi biraz öyle bir adam için eğreti durdu. Tama Tayland'da yaşanan erken balayı muhabbeti güzeldi, bizler gibi romantik severler için hoştu ama o detaylar olmasa da olurdu. Bir de Zaina ile Nikolay ayrıldıkları dönemde bazı bölümleri Nikolay'ın tarafından okuduk sanki o hatırlıyormuş gibi o anları. İlk kitabın bazı bölümlerini tekrar etmiş gibiydi. Bir olmasa da olurdu detayı daha bence... Kitabın en sevdiğim yerleri başları Zaina'nın ailesiyle yaşananlar ve kitabın sonlarına doğru Zaina'nın kaçırılması ve sonrasıydı. Kitaba dair çok fazla bir şey söylemeyeceğim dediğim gibi bütün olaylar 500 sayfalık bir kitapta da çözülebilinirdi bence. Ancak yazar böyle uygun görmüş yapacak bir şey yok. Benim nazarımda ortalamanın bir tık altındaydı ne yazık ki. Seriyi okumayı planlayanlar için diyebileceğim tek şey ilk kitap 5 üzerinden 3 ise bu 2,5 tu.

Soğuk - Kar Tanesi  ( Soğuk Serisi #1 )
Soğuk - Kar Tanesi ( Soğuk Serisi #1 )

7

https://illekitap.blogspot.com/2020/03/askn-nur-karatas-soguk-kar-tanesi-soguk.html Aşkın Nur Karataş'ın uzun zamandır elimde olan kitabına başladım. Dediğim gibi Türk yazarları eritmek adına onlara ağırlık veriyorum şu sıralar, bu yüzden de bu seriye el attım. Serinin ilk kitabıyla karşınızdayım. Öncelikle yazarın kalemi, yormayan, sıkmayan ve akıcıydı. Okurken yorulmadım ki yoğun iş günlerinin ardından iyi gitti. Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse; ailesini kaybetmiş Zaina, amcasının yardımıyla ülkesindeki savaştan kaçarken Rus adamların eline düşer. Orada kadın ticaretiyle uğraşan bir adamın elinden kaçarken daha da beteri olan ve Rusya'nın belki de en kötü adamı olan Nikolay Sokolov'un radarına takılır. Her ne kadar Nikolay, Zaina için bir kaçış noktası olsa da onu elinde tutan ve serbest bırakmayan Nikolay için durum başkadır. Nikolay ve Zaina arasındaki yakınlaşma, aralarındaki cinsel çekim ve sonucunda karşı koyamamalar ikili arasında filizlenmeye başlayan aşkı da iyice körükler. Ancak çok büyük bir sorun vardı ki o da Nikolay'ın kimliği... Rusya'nın ileri gelen kötü adamlarından biri olması ikilinin aşkını nasıl etkileyecek onu okuyoruz. Öncelikle kitapta en sevdiğim şey tüm acımasızlığıyla yazılmasıydı. Yani demek istediğim Zaina, yengesi ve kuzeniyle beraber ülkeden kaçarken Rıslara denk geldiğinde ve Zaina'nın o adamların elinde kalması, yaşadığı muamele ve tecavüze uğraması... her ne kadar aşk romanı olsa da savaşın acımasız tarafını yazması hoşuma gitti. Bazen okurların bu kısımları da görmesi gerekiyor. Bunların yanında Zaina'nın bütün bunları ve bu travmayı çok çabuk unutması da... olmamıştı bence. Yani düşününce tecavüze uğramış bir kadın her ne kadar hayatını kurtarmış da olsa aşık da olsa bu kadar kolay bir erkeğin dokunuşuna evet diyemez... en azından ben öyle düşünüyorum. Bir de Zaina'nın durmadan Nikolay'ın seks kulübündeki kadınlardan bahsederken kullandığı argo kelimeler - şuan buraya yazamadım - fazla gibiydi. Şey gibi hissettim bak ben bunu söyleyebiliyorum, bak yine söyleyeceğim falan... yani bir kere söyledin tamam sonuçta kulübe gelen ya da orada çalışan kadınların ne olduğu biliniyor durmadan dile getirmek... olmamıştı. Nikolay'ı sevdim. Adam olduğu şeyi inkar etmemesi ve duruşunu sevdim. İçindeki iyi kısmı Zaina ile yaşatması da çok güzeldi. Ama bütün bu hayatında hiçbir kadına dokunmamış olması, bakir olması... bilemiyorum olmamış gibiydi. Yani seks kulübü işleten bir mafya adamından daha fazlası beklenirdi bence. Ama yazarın beklentiyi böylesine farklılıkla yazması da değişik geldi, sevdim. Okuru şaşırtan bir detay olmuş. Üstelik yazarın kaleminde oldukça cesur olduğunu da düşündüm çünkü +18 sahneleri vardı ve genelde Türk yazarlar yazmayı pek tercih etmez bu tür detayları... O yüzden cesur kalemini takdir ettim. Zaina'ın ilk kez kar görmesi, Nikolay'ın ona tepkisi, aralarındaki diyaloglar, kaçış çabaları hoşuma gitti. Hatta Nikolay'ın gönderdiği notlara ise bayıldım. Nikolay ile Zaina arasındaki yaş farkını çok bulduğumu itiraf etmeliyim ama o yaş farkını unutarak okuduğumu da söylemeliyim. Böylece aralarındaki ilişkiyi daha normal düşünebildim. Diğer türlü biraz fazla geldi. Kitapta olmamış diyebileceğim yerler gibi olmuş, güzel, bunu sevdim dediğim yerlerde vardı. Zaman zaman okurken yabancı bir yazarın yazdığını da düşündüm çünkü hem yabancı isimler olması hem de cinsellik detaylarındaki cesur kalemi öyle hissettirdi. Çok uzatmayacağım, ikinci kitaba başlayacağım şimdi. Ortalama bir kitap olduğunu düşünmeme rağmen güzeldi, sevdim. Aşırı beklenti olmazsa okurken siz de seversiniz.

Şahzade
Şahzade

7

https://illekitap.blogspot.com/2020/03/arzu-khayal-sahzade.html Bu aya bir Türk yazarın kitabını okuyarak başladım. Elimde o kadar çok Türk yazar var ki sanırım onları azaltmak adına bu ay da birkaç tane fazladan okuyacağım. Onlarda biri olan Arzu Khayal'ın kitabı Şahzade'yle başladım aya. Yazarın yayınlanmış iki kitabı var ülkemizde ve ben ilk olarak Şahzade'yle başladım. Sarhan ve Ömür'ün öyküsüyle. Genel olarak bakıldığında akıcı ve sonunun nereye gideceğini merak ettiren bir kurgusu vardı. Bazen gereksiz gördüğüm şeyler olsa da kitabı sıkılmadan okuduğumu söylemeliyim. Detaylı yorumuma başlamadan önce kitabın konusundan bahsetmek istiyorum. Ömür yaşadığı talihsiz olay yüzünden ailesi eski kafalığıyla dışarıya attığı genç bir kızdır. Bir gün ailesini özellikle annesini uzaktan görmek için kovulduğu mahalleye gittiğinde üzerindeki kıyafetlerden yüzünden yanlış anlaşılmaya mahal vererek Sarhan'ın adamları tarafından kaçırılan Ömür'ün hayatı kökünden değişir. Farkına varmadan Sarhan'ın hayatına sızan Ömür genç adama kalbini kaptırsa da hayatın onlar için hiç kolay olmayacağını yaşayarak öğrenir. Sarhan ise, gizli görevlere çıkan bordo bereli bir asker olması ise Ömür ile olan ilişkisinde oldukça zor anlar yaşatmaktadır. Sevdiği insanları her seferinde kaybeden Sarhan her ne kadar Ömür'den uzak dursa da içten içe ona duyduğu çekim, ilgi, özlem ve hasretle genç kadını yanında ve hayatında istemektedir. Ancak bazı şeyler hiç de kolay elde edilmemektedir. Özellikle Sarhan için... Genç adam zor da olsa kabullendiği aşkını, mutlu ve sevgi dolu bir yuvayı çok zor da olsa elde edebilecek mi onu okuyoruz. Özellile değinmek istediğim şey, kitabın başlarında okurken kim nedir ne yapıyordur nasıl o safhaya gelinmiştir çok havada kaldığını düşündüm. Çünkü hep oradan oraya atlıyormuş hissi uyandırıyordu. Ancak sonralarda olaylar daha oturaklı ilerlemeye başladı. Ondan sonra okumak daha kolaylaştı. Bir de kitabın geneli Ömür tarafından anlatılırken diğer tarafta neler olduğunu görmek için arada anlatım geçişi yapıldı. Bu tür kitaplar genel anlatımda daha başarılı olduğunu düşünüyorum keşke bu kitabı da öyle yazılsaydı ya da hiç anlatım geçişi yapılmadan Ömür tarafından anlatılsaydı diye düşündüm. Çünkü kitapta kopukluk yapıyordu bence. Kitapta en hoşuma giden şey, karaketerlerin arasındaki ilişkiydi. Arkadaşlık ve aile ilişkisi çok iyiydi. Bu tür detayları kitaplarda hep severim. Ancak Ömür'ün hemen abicim rolleri, Sarhan'ın babasına olan tepkisi falan.. bazen aşırı bulduğum yerlerde vardı. Sarhan'ın görevleri falan güzeldi ama kitabın sonunda kaçırıldıkları kısım çok havada kalmış gibiydi yani daha detay olsaydı bence o kısım kitabın en vurucu yeri olabilirdi. Bir de Sarhan'ın öldüğü zannedildiği kısım... Ömür'ün zaman zaman çok çocukça bulduğum tavırları oldu, gereksiz tripleri, küskünlükleri... yani Sarhan'ın asker olduğunu biliyorsun bazen bazı şeyleri yaşamak zorundasındır ve bunun önüne kimse geçemez ve Sarhan'ın kendi elinde olmayan sebeplerden dolayı adama trip atması... gereksizdi... Kitaplarda askerlerin yaşamlarına değinmesi çok hoşuma gitti. Neden bilmiyorum ama benim de bu tür kurguları okumaya zaafım var sanışım. Sevdim o tür bir karakter olmasını... Elhan, Mert ve Emre'yi çok sevdim. Lalin'e ise bayıldım. Aşkım baba, aşkım dayı... yerim seni Lalin dedim. Kitabın son bölümü çok güzeldi. Bayıldım bu kitaba yakışan bir sondu bence. Ama en çok merak ettiğim de Berivan'ın yani Sarhan'ın küçük kız kardeşinin Emre'ye olan aşkı... onu okumayı cidden çok istiyorum. Normalde kitap ortalamaydı benim nazarımda ama nedense değişik bir şekilde yazarın diğer kitabını da okuma isteği var içimde. Sanırım onu da okuyacağım. Çünkü yazarın yormayan kalemini sevdim. Çok çok büyük beklentiler içerisine girmezseniz bence severek okuyabilirsiniz. Özellikle yorgun ve yoğun geçen günlerde çok iyi gittiğini söylemeliyim.

Los Angeles Şekeri
Los Angeles Şekeri

1

https://illekitap.blogspot.com/2020/02/lauren-conrad-los-angeles-sekeri-l.html Çok heveslenerek aldığım, özellikle kapak tasarımlarına bayıldığım bir kitap hatta seriydi. Çünkü üç kitaptan oluşan bir seri ve ben serinin bütün kitaplarını aldığım için genelleme yapıyorum. Serinin bütün kitapların kapakları çok iyi, en çok da kapakları dikkatimi çektiği için seriyi aldığımı itiraf etmeliyim ama ne yazık ki hayal kırıklığı olduğunu söylemeliyim. Öncelikle yazarın akıcı ama hiç de merak uyandırmayan bir kurguyu kaleme aldığını söylemeliyim. Kitabın son 100 sayfası kalana kadar okudum ama ne yazık ki sonunda ben ne okuyorum ya diyerek kitabı yarım bıraktım. Açıkçası bana bir günlük okuyormuşum gibi hissettirdi. Hiç olay yok, bir konu yok, bir aksiyon yok hiçbir şey yok bu da beni açıkçası sıktı. Kitabın kısaca konusunu anlatmak gerekirse; Jane ve en yakın arkadaşı Scarlet, Los Angeles'a yeni taşınmışlar ve hayatlarına orada bir yön vermeye başlamışlardır. Bir akşam eğlenmeye gittikleri kulüpte ünlü bir yapımcı ile karşılaşırlar ve reality şov programının baş kahramanları olurlar. Bu reality şovun çekimlerini, hayatlarını anlatıyor. Gereksiz televizyon programları var ya saçma, amaçsız olanlar işte onlardan birini okuyurmuşum gibi hissettim. Çok fazla konuşmaya gerek yok bence, sadece size tavsiye edebileceğim bir kitap değil. Sizin tercihiniz okuyup okumamak ama vaktinizi boşuna harcamayın derim.