inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (47/142)
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum Filiz

10

https://illekitap.blogspot.com/2019/01/sabahattin-ali-canm-aliye-ruhum-filiz.html Okuduğum ilk Sabahattin Ali kitabıyla karşınızdayım. Bugün başladım ve bugün bitirdim. Normalde ben bu tür kitaplar okumam ama Mordüşler Kitaplığı blogu ve bookstagram adresinden tanıdığım sevgili kardeşim Gizem'in çok sevdiği bir yazar Sabahattin Ali ve kendisi bana yılbaşı mektubu yazarken bu kitabı hediye olarak gönderdi. Dolayısıyla ilk denediğim kitap 2019 yılının kitaplığıma giren ilk kitaplarından biri olan Canım Aliye, Ruhum Filiz kitabı oldu. Kitap, Sabahattin Ali'nin karısı Aliye ve kızı Filiz'e yazdığı mektuplardan oluşuyor. Üstelik mektupların orijinallerinin de resimleri kitap içerisinde paylaşılmış. Bu kitap Sabahattin Ali ile tanışma kitabım oldu ve şunu söylemeliyim ki S.Ali'nin nasıl bir nişanlı, eş, baba olduğunu ve hemen hemen nasıl bir karakter olduğunu öğrenmem açısından süper bir başlangıç oldu benim için. Sıkıntılı dönemlerinde yazdığı mektupları okumak bile nasıl da sorumluluk sahibi olduğunu hissettirdi. Mektuplarında eşine ve kızına hasretini okurken dönemin getirdiği siyasi yaşanmışlıkları da okuduk. Bazen geçmişe bakıldığında veya okunduğunda hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz ne yazık ki. Keşke daha önce okusaydım bu kitabı ve diğer kitaplarını ama şunu söyleyebilirm ki kesinlikle diğer kitaplarına da el atacağım. Benim ilk kitabımdı, kesinlikle son olmayacak. Kitaplarını zaten merak ediyordum ama okuma konusunda bana Gizem vesile oldu bunun için kendisine de çok teşekkür ediyorum. Böyle kitaplara dair yazılacak çok bir şey yok açıkçası ama bence Sabahattin Ali'yi tanımak için mükemmel bir başlangıç olduğunu düşünüyorum.

Kara Kule II: Üç'ün Çekilişi
Kara Kule II: Üç'ün Çekilişi

6

https://illekitap.blogspot.com/2019/01/stephen-king-ucun-cekilisi-kara-kule-2.html Niye ısrarla bu seriyi bitirmeye çabaladığımı inanın bilmiyorum. Stephen King'in oldukça uzun süren bir yazım sürecinden sonra Kara Kule serisinin ortaya çıktığını ve yazım sürecini serinin ilk kitabı Silahşor'ün ön sözünde anlatmıştı. O kadar emekten nasıl böyle bir eser çıktı bilmiyorum, belki de ben böyle düşünüyorum. Kara Kule filmini izledikten sonra bu seriyi toplamıştım. Şimdiki aklım olsa ilk iki kitabı okur alacağım zevke göre devamını getirirdim çünkü cidden zaman zaman o kadar sıkıldım ki şu kitabı okumaktan... Stpehen King biliyorsunuz ki çok sevilen ve oldukça okunan bir yazar ve şimdi düşünüyorum da birçok kitabı okunurken neden bu kitabı, bu serisini görmüyorum. Demek ki çoğunluk benim gibi düşünüyor. Bu kitapta da Silahşor'un maceralarını, Kara Kule'ye ulaşmak için attığı adımları okuduk. Üç'in Çekilişi kitabın adından ve kapak tasarımından da anlaşılacağı üzere son silahşor olan Ronald'ın rastladığı üç kapı ve bu kapıların açıldıkları yerler, insanlar ve o insanlarla yaşayacağı geleceğe attığı adımları okuyoruz. Zaman zaman akıcı ve merak uyandırıcı olsa da çoğunlukla monoton, olaysız ve sıkıcı olduğunu itiraf etmeliyim. Akıcı ve merak uyandırıcı olan yerlerde cidden oldukça iyiydi ama diğer taraflardaki monotonluk sıkılmama neden oldu. İlk kitaptan daha iyi olduğunu düşünmüştüm ama ne yazık ki benim için ilk kitapla eş değerdi. Ara ara yarım bırakmayı düşündüm ama ne yazık ki yarım bırakmayı sevmediğim için ve seriyi de bitirmeyi istediğim için yarım bırakamadım. Ama sanırım bu seriyi okurken hiç yapmadığım şeyi yapıp aynı anda iki kitap okumayı deneyeceğim çünkü bir kitabın elimde bir hafta oyalanması beni iyice soğutuyor. Mola vererek okumak daha iyi olacaktır bu seri için. Yazarın bütün kitaplarının bu seri gibi olmadığını düşünüyorum belki serinin diğer kitapları daha akıcıdır onu da bilemiyorum. Ama serinin ilk iki kitabı benim nazarımda ortalama derecedeydi. Okuyacak olanlara en büyük tavsiyem önce bir iki kitabı alın deneyin beğenirseniz devamını getirin. Zaman zaman akıcı ve heyecanlı yerleri için ve iyi kurgusu için 5 üzerinden 3'lüktü.

Benimle Saklan
Benimle Saklan

8

https://illekitap.blogspot.com/2018/12/linda-howard-linda-jones-benimle-saklan.html Yılın son kitabını, ilk çıktığı dönemlerde alıp da şimdiye kadar okumayı hep ertelediğim kitap olan Benimle Saklan olsun dedim. Öncelikle kitabın çıkmasının üzerinden yaklaşık olarak bir buçuk sene geçti ve ben daha yeni okuyorum. Bu kitaba dair endişelerimin ya da tereddütlerimin olduğundan değildi çünkü ben daha öncesinden Linda Howard kitabı okumuştum dolayısıyla da nasıl bir kurguyla karşılalacağımı biliyordum. Sadece nedense sıra gelmedi kitaba... Ama kesinlikle çok güzeldi. İki yazarın beraber yazdıkları kurgularda genellikle bariz farklılıklar olur, sonuçta iki farklı yetenek, iki farklı kalem ama bizler... çeviri kitap okuyanlar bunu pek fark edemediğimiz zamanlar oluyor çünkü çevirmenler o kadar güzel bir iş çıkarıyorlar ki aradaki yazarlarının kalemlerinin farkını anlamıyoruz. Bu kitabı okurken de ben açıkçası iki yazarın değilde tek bir yazarın kitabını okuyormuşçasına okudum. Kitabın konusuna dair bir açıklamaya yapmayacağım çünkü arka kapak yazısı yeterince açıklayıcı, fazlası da spoiler olur diye düşünüyorum. Bu yüzden direk yoruma giriyorum. Öncelikle kurgu güzeldi, eğlenceliydi ve romantikti. Güç gösterisi yapan veya kendini göstermeyi hedefleyen yakışıklı, popüler iş adamlarındansa bir çiftlik sahibi, işçileriyle beraber çalışan bir kovboyu okumak muhteşem bir değişiklik oldu benim için. Kovboy filmleri izlemeyi sevdiğimden kitabını okumakta hoşuma gitti. Günlük hayattan detaylar okumak oldukça hoşuma gitti açıkçası. O detaylar zaman zaman kitabın durgun olmasını sağlasa da kurgunun bütünlüğü bakımından oldukça iyiydi. Carlin'in güçlü karakterini, temkinli, tedirgin, hayatı için savaşan bir kadın olmasına bayıldım. Sümsük kadın karakterleri sevdiğimi söyleyemem açıkçası. Zeke'nin de kovboy olması bence yeterince sempati duyulacak bir sebepti ama bunun yanında karakteristik özellikleri de aşık olunasıydı. Zeke ile Carlin'in arasındaki diyaloglar zaman zaman eğlenceli zaman zamanda seksiydi. Carlin'in yemek yapma ve çiftlikteki diğer adamlarla olan diyaloglarına bayıldığımı dile getirmeliyim. Kitabı klasik bir aşk romanı kategorisine koyup basitleştiremeyiz. Normalde "romantik suspense" dediğimiz türde. Bu türün Türkçe karşılığı ne tam olarak bilmiyorum ama romantik polisiye karışımı bir kurgusu vardı. Ama kesinlikle romantizm ağırlıktaydı. Ben kitabı sevdim. Dediğim gibi ara ara duygun olduğu kısımlar vardı, her ne kadar bur kurguya o durgunluğun olması gerektiğini düşünsem de azıcık hareket de fena olmazdı. Eğer bu tür kitapları seviyorsanız bence mutlaka deneyin derim. Linda Howard'ın daha fazla kitabına şans vermeme sebep olacak bir kitap oldu benim için. Ben sevdim :)

Bana Aşkla Gel
Bana Aşkla Gel

8

https://illekitap.blogspot.com/2018/12/nazmiye-sumer-bana-askla-gel.html Veee Karadeniz hikayeleriyle birçok okurun gönlünü fetheden yazar Nazmiye Sümer'in çıkan son kitabı Bana Aşkla Gel okundu. Bazı yazarlar vardır okurlarının fikirlerine önem verir, eleştirilerini dikkate alır bazı yazarlar vardır eleştiriye gelemez, söylediğiniz her şeye cephe alır. Nazmiye Sümer, okurlarının düşüncelerine önem veren, onların eleştirilerini dikkate alan bir yazar. Bu yüzden kitabında beğenmediğim yerleri açık yüreklilikle dile getirmek istiyorum ki bir sonraki kitabı çok çok daha iyi olsun. Ve biliyorum ki benim sözlerime kırılmak yerine dikkate alacak ve şişirme bir yorum yapmamamdan dolayı sevinecektir. Tanıdığım, sohbetimin olduğu yazarların kitaplarını biraz daha ince eleyip sık dokuduğum için yorumlarım azıcık eleştirel oluyor. Bu yüzden Nazmiye Hanm'ın söylediklerime alınmaktan çok önem vereceğini bildiğimden dolayı daha bir ince ince yazacağım yorumumu bu yüzden ara ara spoiler verebilirim bilginiz olsun. Öncelikle Nazmiye Sümer'in kalemini seviyorum. Karadeniz nedense hep ilgimi çeken bir bölgemiz ve bu yüzden de oraları konu alan hikayeleri ayrı bir seviyorum. Daha doğrusu memleketimin güzel örf adetlerini konu alan ve yaşantılarını ortaya seren hikayeleri seviyorum. Nazmiye Hanım da bana bunu veren yazarlardan biri. Kurgusu akıcı, sürükleyici ve romantikti. Havada kalan bir kısım yoktu, her şey oldukça yerindeydi. Öncelikle eleştirel kısımları yazıp sonrasında sevdiğim kısımlara değineceğim ama önce bir kısaca kitabın konusuna değineyim. Miray, henüz 17 yaşında ailesiyle Rize'nin eşsiz güzelliğinde yaşayan ve iki ağabeyiyle uğraşmayı seven mutlu, haşarı, erkek gibi davranan ama tipik şımarık bir evin tek kızı olan bir kız. Mirsad ise, İzmir'de iş hayatına atılmış dedesinin şirketini yöneten bir genç adam. Dedesinin ölümünden sonra vasiyetinde Miray ile evlenmesi karşılığında sahip olacağı şirket hisseleri için Rize'ye giden Mirsad, Miray'ın hiç de tahmin etmediği gibi biri çıkması üzerine neye uğradığını şaşırır. Miray ise evliliği ailesine getirileri için kabul ederken içten içe Mirsad'a aşık olmuştur. İçindeki toy kız Mirsad'ın aşkından ölürken, Mirsad'ın duygularını bilemez. Mirsad ise içindeki aşık adamın karşısındaki küçük kızın yaşından ötürü adım atmaya korkarken kendini geri çeker. Ama işler öyle bir sarpa sarar ki, Mirsad Miray'dan uzak durmak isterken hatalar yapar, kalbi birçok kez kırılan Miray ise mecburi olarak sürdükleri evliliklerinde 5 yılı doldurup kendi yoluna bakmayı kabullenmek zorunda kalır. Ama tabi aşk her zaman kazanır... Kitabın konusunu çok üstün körü anlattım ama bu kadar üstün körü değildi. Öncelikle kitaptaki sırlar çok iyiydi. Hepsi çok güzel kurgulanmıştı ve bence oldukça sağlam bir şekilde kurguyla bütünleşmişti. Aile ilişkilerini, kardeşlerin diyaloglarını, kuzenlerin iletişimlerini okumak muhteşemdi. Beni özel hayatımda tanıyan bilir kuzenlerimle olan diyaloglarımı kitaplardaki karakterlerde görmek beni oldukça memnun eder ve bunda da kuzenlerin birbirleriyle olan iletişimi çok hoşuma gitti. Mirsu ile Cüneyt'in ilişkisine değinirken Okan ile Eylül'ü es geçilmemesi de oldukça iyiydi. Okan ve Eylül'ün kitabı var mı bilmiyorum ama varsa kesin alacağım yoksa da kesinlikle çıkmasını bekleyeceğim. Miray ile Mirsad'ın birbirleriyle kedi köpek halleri ve keçi gibi inatları süperdi. Aşık çiftlerin kavgalarını okumayı seviyorum çünkü hep aşk böceği durumu biraz yapmacık geliyor bana. Arada küçük tartışmalar ve sevimli barışmalar hayatın gerçeği ve bunu kitaplarda görmek çok güzel. Dedeleri ile ilgili sırlar güzel kurgulanmıştı, Pokut Yaylası'yla ilgili kısımlar ise çoook güzeldi. Bayıldım. Toprak'a üzülsem de kitaplarda böyle muhteşem karakterleri görmek çok güzeldi, açıkçası başka yazar olsa Toprak'ı psikopat yapar, Miray'ın peşini bırakmayan bir takıntılı aşık haline getirir kitabı uzatır da uzatırdı. Nazmiye Hanım'ın her şeyi dozunda bırakmasını sevdim. Aslında ilk olarak eleştiri dedim ama sevdiğim kısımları yazmaya başladım sanırım. Şuraya bir iki eleştiriyi yazıp yorumu çok uzatmadan ve çok fazla spoiler vermeden bitireyim. Ben her ne kadar geçişli anlatımı sevmesem de yazarlarımızın sevdiği bir yazım tarzı olduğundan alıştım ama bu kitapta ara ara Miray ve Mirsad arasında anlatım geçişleri vardı ve ne yazık ki o kısımlar olmamıştı. Çünkü bazı yerlerde bir sahneyi Miray tarafından okuyoruz ve sonra birkaç sayfalık bölümle Mirsad tarafından da aynı yerleri bir daha okuyoruz. Biraz kendini tekrar etmiş gibi geldi bu kısımlar ve olmamıştı ne yazık ki. Ama Mirsad'ın Toprak ile konuşmaya gittiği kısımları kastetmiyorum tamamen aynı olan sahneleri kastediyorum. Ayrıca Miray'ın duyguları dolu dizgin anlatılırken, kırgınlıkları, taşkınlıkları ve aşkı iyi bir şekilde anlatılırken Mirsad'ın duyguları biraz eksik kalmış gibiydi. Yeterli değildi, Miray yanında yarım gibiydi. Evet kitap yoğun bir şekilde Miray tarafından anlatılıyordu ama arada Mirsad'a geçen kısımlarda aynı sahnenin tekrarı yerine daha yoğun bir şekilde duygularına değinmesini isterdim. Kitaba dair eleştirebileceğim bu iki kısım var onun haricinde eleştirilecek bir yer yok benim nazarım. Bir iki yerde imla hataları vardı ama nazar boncuğu onlarda diyorum. Hemen hemen her kitapta bir iki tane gözden kaçıyor. Nazmiye Sümer'in mütevazi, akıcı, kendi toplumumuza değen hikayelerini seviyorum. Neden bilmiyorum ama ilk kitabı Hiç Hesapta Yokken ve son kitabı Bana Aşkla Gel kitaplarını okudum diğer kitaplarını okumamışım. Onları da kısa zamanda alıp okuyacağım. Karadeniz hikayeleri sevenlere tavsiye ederim. Sıcacık, içinizi ısıtacak romantik, aile ilişkilerini anlatan bir hikaye istiyorsanız deneyin derim :)

Tatlı Yangın (The Maddox Brothers, #4)
Tatlı Yangın (The Maddox Brothers, #4)

10

https://illekitap.blogspot.com/2018/12/jamie-mcguire-tatl-yangn-maddox.html Maddox Kardeşleri nasıl da özlemişim anlatamam... onların seksiliğini, sempatikliğini, birbirleriyle olan diyaloglarını, aşklarını... sevdikleri kişileri tüm benlikleriyle sevmelerini nasılda özledim. Kusursuz olmak yerine bütün kusurlarıyla sevmelerini... Henüz Maddox Kardeşlerle tanışmadıysanız bence mutlaka tanışın derim ben, sevmeyenler olabilir ama ben bayılıyorum bu kardeşlere :) Jamie McGuire, Tatlı Bela serisiyle tanıdığımız yarattığı karakterlere aşık olduğumuz bir yazar. Üç kitaplık serisi olan Tatlı Bela'da adı geçen diğer Maddox erkeklerinin hikayelerinin anlatıldığı bir diğer serinin 4. kitabı olan Tatlı Yangın diğer kitapları gibi çok iyiydi. Yine akıcı, sürükleyici, sıkmadan okunan, zaman zaman eğlenceli zaman zaman kaş çattıran, sevimli, romantik ve seksi bir kitap yazmış. Kurgusunu yine çok sevdim ve okumaktan da zevk aldım. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Ellie yaşadığı hayatta hiçbir amacı olmayıp mutsuzluğunu alkol ve uyuşturucu ile atlatırken bir gün verdiği bir partide tesadüfen Tyler Maddox ile tanışır. Aslında sadece tek gecelik bir ilişki yaşarlar. Parti sonrasında Ellie'nin ebeveynleri, kızlarının alkol ve uyuşturucu sorununu çözebilmek için onu parasal desteği kesmekle tehdit edip, tehditlerini gerçekleştirdiklerinde artık Ellie'nin çalışması ve kalacak yer bulması gerekmektedir. Yerel bir dergide sekreterlik ve fotoğrafçılık yapmaya başladığında hotshot olan Tyler ve ekibiyle dağlarda yangınları fotoğraflayıp hikaye yazması istendiğinde hayatını yeniden kurma çabasına girecektir. Bu çaba hem Tyler ile aralarında aşkın filizlenmesini sağlarken Ellie'nin alkol problemini nasıl çözeceğini okuyoruz. Kitapta Ellie'nin alkol sorunuyla baş etmesini okuyoruz, verdiği savaşı ve savaşını kaybettiği dönemleri... Aynı zamanda Tyler'ın Ellie'nin yanında olup hem desteklerken hem de aralarındaki ilişkiyi sadece yatak arkadaşlığından fazlası olduğunu kabullendirme çabasına şahit oluyoruz. Ben kusursuz bir kadın karakterdense Ellie gibi problemli bir karakteri okumayı sevdim. Çünkü o kadar alışmışız ki kusursuz karakterlere, problemli tipleri okumak değişik ve tatmin edici geliyor. Tyler, tipik bir Maddox erkeğiydi ve şunu söylemeliyim ki adam kesinlikle muhteşemdi. O yangınla verdikler savaşlar, Ellie'ye aşık olduğu zamanki tavırları, pes etmeyip kendini Ellie'ye kabullendirme çabası süperdi. Ellie'nin bütün hatalarına rağmen yanında kalması ve onunla beraber olması hayranlık uyandırıcıydı. Hep ilk kitaptan beri dediğimizi bir kez daha gösterdi Tyler. Bir Maddox erkeği aşık oldu mu tam aşık olur, bütün benliğiyle sever ve sadece bir kez aşık olur! Tyler'ın Noel için ailesinin yanına Ellie ile gitmesi ve orada diğer Maddoxları görmek çok güzeldi .Bu erkeklerin hepsi bir aradayken çok tatlılar ya. Hepsini nasıl da özlemişim :) Cidden zaman zaman Maddox özlemi çekmemek elde değil. Okuyunca fark ediyor insan. :) Ben bu seriyi çok seviyorum. Hem romantik hem aşk dolu hem aile ilişkilerine de değinen bir kurguy kaleme alıyor yazar ve bu tür kitapları hep sevmişimdir. Bunun haricinde yazarın cidden kurgularını seviyorum, neredeyse bütün kitaplarını okudum ve şiddetle size de tavsiye ederim. Bence hemen alın bütün kitaplarını ve seriye dalın. Hatta bütün Maddoxları peş peşe okuyarak kendisini muhteşem bir ailenin içerisine atın :) The Maddox Brothers (Maddox Kardeşler) Serisinin Kitapları: Tatlı Sır Tatlı Yalan Tatlı Ateş Tatlı Yangın A Beautiful Funeral Beautiful (Tatlı Bela) Serisinin Kitapları: Tatlı Bela Ayaklı Bela Belalı Düğün Tatlı Bela Serisi'ni niye veriyorsun diyenler olabilir. Maddox Kardeşler'den en küçüğü Travis'in hikayesi ile başlayın seriye derim ben. Çünkü kardeşleri ilk orada tanıyacaksınız ve bir Maddox Erkeği ile ilk orada tanışacaksınız... belki de Maddox Erkeği nasıl olur ilk orada öğreneceksiniz ve diğer kitaplarda da hepsinde benzer olan karakteristik bazı özellikleri ilk orada göreceksiniz. Bence hepsini sırayla okuyun.

Yanlış
Yanlış

8

https://illekitap.blogspot.com/2018/12/aysel-koroglu-yanls.html Sıradaki Türk yazarın Aysel Köroğlu'ydu. Yazarımızın birkaç tane kitabı olmasına rağmen benim kalemiyle tanıştığım kitap Yanlış kitabı oldu. Öncelikle, Aysel Köroğlu bir yazar olmasının yanında benim de arkadaşım olduğundan dolayı şişirme yorumdan çok sevdiğim ve sevmediğim kısımları detaylı olarak belirttiğim bir yorum yazacağım. Çünkü biliyorum ki yazdığım şeylerden kalemini geliştirmek adına daha fazla şey çıkaracak ve bir sonraki kitabında daha iyi bir işe imza atacak. Aysel'in akıcı ve sürükleyici bir kalemi vardı. Okurken sıkmıyor, bunaltmıyor. Hafif, yormayan bir şekilde kurgusunu kaleme almıştı. Belki biraz daha yoğun duygular anlatılabilinirdi ve belki aksiyon kısmı azıcık daha fazla olabilirdi ama bu haliyle de iyiydi. Ben aksiyon sever olduğum için biraz yakaladım mı azıcık daha olsun derim :) Kitabın konusuna değinmek gerekirse; Gümüş, bir akşam parka kendisine laf atan erkeklerle verdiği savaşı kazandığında kendisini izleyen Mert'i anlaşıp şarkı söyleyeceği evdeki uğruna kutlama yapılan adam olduğunu bilmeden etkilenmişti. Kutlama gecesi de hoş olmayan şekillerde karşılaşıp da sonrasında Gümüş'ün başını dertten kurtardığında kaderlerinin beraber yazıldığını keşfeder. Evlatlık alındığı evde yetişen Gümüş, hep hor görülüp cezalandırılıp istenmeyen kişi olduktan sonra Mert ve genç adamın ailesinin arasında yer edinmesi ve sonrasında gelen olayları konu alıyor. Tabi yıllarca gizlenen sırlar ortaya dökülürken Mert ile Gümüş arasında oluşan aşk kendini gösteriyor. Mert ve Gümüş'ün kaçma aşamaları, kulübede yaşadıkları falan çok güzeldi ki bence kitabın en güzel kısımları da oralardı. Ancak bunun yanında Murat Bey ile daha sonrasında yaşanan olayları daha detaylandırılmasını isterdim. Gümüş'ün başı bir yerde fazla mı kolay beladan kurtuldu diye düşünmedim değil. Gerçi o kısımlardaki olaylarla hep Mert'in ilgilendiğine dair geçen cümlelerin aksine o olayları direk anlatılmasını isterdim. Adana'nın geleneklerine yapılan atıflar falan çok güzeldi. Her ne kadar İstanbul'da bu tür geleneklerden uzak olsak ve kitaplarda da batılaşmış kurguları okusak da bu tür şeyleri kitaplarda okumayı severim ben. Bu tür gelenekleri okumak hoşuma gitti. Mert'in sen beni istemeden seninle sevişmeyeceğim mantığında olmayıp da evlendiklerinde Gümüş ile beraber olma isteği ve amacına ulaşması bence tam da gerçek hayatta karşılaşacağımız bir durumdu. O kadar alışmışız ki aksine, düğün gecelerinde bu tür evliliklerde beraber olduklarının görmek bence kurguya özgünlük katmıştı. Pelin ve Sinan detayı beraberinde birçok olayı getiren, sırları olan detaylardı ve açıkçası sevdiğim detaylarda oldu. Gümüş fazla saftirikti ama Pelin ve Sinan için onun saflığı işe yaradı sanırım. Eren ile Ayşe ve Alparsan ile Esin'in çift olma hallerini daha fazla okumak isterdim şahsen. Hatta Sinen ile Pelin'i de azıcık daha fazla okumak isterdim. Murat olayını da daha fazla okumak isterdim, sanırım içten içe daha fazla bela olmasını istiyordum başlarına :) Ancak onun sonu tam da beni tatmin eder şekilde oldu bu konuda yazarımıza teşekkür ederim. Sürprizdi cidden. Kitapta Mert'in ve Gümüş'ün biraz daha duygusal yoğunluklarının yaşandığı anları isterdim. Evet aşklarını anlatılması iyiydi ama bence daha iyi olabilirdi gibi geliyor. Kitap genel anlamda çok güzeldi. Özellikle kitabın sonunda ortaya dökülen sırlar çok iyiydi kurgunun gidişi açısından havada kalan hiçbir şeyin kalmamasını sağlamıştı. Murat ile ilgili olaylarda azıcık daha aksiyon olmasını isterdim ben. O da sanırım okurun zevkine göre değişir. Ve belki asıl çiftimizin duygusallığına azıcık daha değinilmesini.. Bunların haricinde güzeldi. Aşk romanı severlere de tavsiye ederim :) Ahh bir de bölüm içlerindeki gitar simgesine bayıldım :)

Kabus Devam Ediyor (Night Chill  #2)
Kabus Devam Ediyor (Night Chill #2)

10

https://illekitap.blogspot.com/2018/12/jeff-gunhus-kabus-devam-ediyor-night.html Normalde hiç okumadığım bir türü, Jeff Gunhus sayesinde fena halde tutkun olup okuyacağım. Bu tür kitaplar beni hem ürpertir hem de korkutur ve genelde de okuyamam. Hele kapak tasarımıyla falan birleştiğinde tamam İnci için uykusuz geceler hoş geldin moduna girerim. Ama Jeff Gunhus, kurgularını öyle bir ele alıyor ki, korkmuyor ürperiyorum... uykusuz kalacak kadar tedirgin ettirmiyor ama gizemi hafiften bir geriyor. Heyecanı bitmiyor, nefes kesici ve adrenalin dorukta kitabı okumanıza sebep oluyor. Hatta Kabus kitabını çok beğenmeme rağmen, bu kitabın ondan daha iyi olduğunu söyleyerek daha etkileyici, ürpertici olduğunu ekleyebilirim de. Direk yoruma girdim ama kendimi tutamadım. Öncelikle kesinlikle sırayla okunması gereken bir seri çünkü Kabus kitabında henüz 6 yaşında olan Sara'nın macerası bu kitapla aradan on yıl geçip tekrar etmesiyle devam ediyor. Tekrar etmesi derken asla bitmeyecek gibi görünen kötülükler Sarah'a musallat oluyor. Ki şunu söyleyebilirim ki kitabın son bölümüne... paragrafına... hatta cümlesine bakarsak kesinlikle bir üçüncü kitabı hak ediyor bu seri. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; mağaradan yaşanan olayların üzerinden on yıl geçmiştir ve Tremont ailesi normal hayatlarına bir şekilde kaldıkları yerden devam ediyorlardır ama kötülük ve Sarah'ın sahip olduğu yetenek hiç de normal bir şekilde durmuyordur. Sarah her geçen gün daha da güçlenirken başka bir kötülük Sarah'nın peşine düşmüştür. Bu sefer karşı karşıya oldukları kötülük, daha güçlü daha vahşi ve neredeyse durdurulamaz bir güçtür. İlk sayfadan son sayfaya kadar ne olaylar duruluyor ne de adrenalin durgunlaşıyor. Zaman zaman vahşice ölümler boy gösterse de hep bir kaçış ve kovalamaca var kitapta. Bu da nefes kesmeden okumamıza neden oluyor. İlk kitapta bir babanın kızı için neler yapabileceğini görmüştük, bu kitapta yine bir babanın neler yapabileceğini okuyoruz ve Jack öyle bir ikilemde kalacağı noktaya geliyor ki... bir okurun bile ben olsam yapardım diyemeyeceği bir ikilem... Kitabın sn 100-150 sayfası kelimenin tam anlamıyla soluksuz okunuyordu çünkü tam olarak olayların patlak verdiği sahneleri barındırıyor. Hele son 50 sayfası... resmen nefes kesti. Kitaba dair söylenecek çok fazla şey var ama hepsi spoiler içerikli olduğundan dolayı susuyorum ama demezsem içimde kalır, kitabın sonundaki Daniel detayı cidden bir sürprizdi. Hem şaşırdım hem memnun oldum böyle bir detayla ama içimden bir ses bu delikanlının gelecek de Sarah'nın başını derde sokacağı tabi bir 3. kitap olursa :) Nedense olsun istiyorum çünkü bu seriyi çok sevdim. Ama bu yazarı da çok sevdim. Dilerim Arkadya daha fazla kitabını çıkarır bu yazarın. Çünkü bence harcanmaması gereken bir yazar.