inci, 988 adet değerlendirme yapmış.  (73/142)
Leo'nun Şansı
Leo'nun Şansı

8

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/12/mia-sheridan-leonun-sans-leo2.html Sizlere Leo'nun ardından hemen Leo'nun Şansı'na başlayacağımı söylemiştim ve başladım ki başlamakla kalmadım bir çırpıda bitirdim de. Ancak sizlere bir okur tavsiyesi sakın ola ki iki kitabı peş peşe okumayın. Neden mi? Çünkü Leo'da Evie tarafından anlatılan ve yaşanan olayları genel olarak bu kitapta Leo tarafından anlatılışını okuyoruz. Aynı sohbetleri falan tekrardan okumak biraz sıkıcı geliyor. Tamam hisler kısmında bir sıkıntı yok ama aynı sohbetler tekrar olduğundan dolayı biraz sıkıyor. O yüzden bu iki kitabı okurken ara verin de okuyun. Ama Leo'nun Şansı'nı da okuyun. Çünkü Leo'nun yaşadığı acıyı ve suçluluğu daha iyi anlıyorsunuz. Tedavi sürecini, evlatlık alındığındaki süreci, neden Evie'den gerçeği sakladığını her şeyi daha iyi anlıyor ve onun hislerine tanıklık ediyorsunuz. Bu yüzden okuyun ama peş peşe okumayın. Ara verin iki kitabın arasına. Mia Sheridan favori yazarlarımdan biri oldu. Yazarın ülkemizde 3 kitabı yayınlanmasına rağmen üçü de birbirinden iyiydi ama tabi benim için zirve kitabı hala Başka Dilde Aşk ve sanırım kolay kolay hiçbir kitap bunun yerini dolduramayacak. Kitabın konusuna değinmeyeceğim zaten üç aşağı beş yukarı biliyoruz konuyu ama şunu söylemeliyim hep bu kitabın daha etkileyici olacağını düşünmüştüm çünkü Leo tam bir gizemdi ancak peş peşe okuduğumdan mı bilmiyorum Evie tarafından anlatılan benim için daha etkileyici oldu. Özellikle rica ediyorum arasına ara vererek okuyanlar varsa ne düşündüler söylesinler. Bence o zaman daha tarafsız bir yorum olur gibi geliyor ki ben zaman zaman aynı sohbetleri okumaktan sıkıldığım söylemeliyim. Kitaba dair en sevdiğim kısımlar Leo'nun iyileşme sürecindeki kısımlardı çünkü o kısımlar gizemli olan yerlerdi. Ahh bir de son iki bölüm var ya... süperdi :) O son iki bölüm tam da bu kitaplara yakışan bir son olmuş bayıldım. Neyse kitaba dair uzunca bir yorum yazmayacağım. Sevdim, beğendim ki eminim ki hemen okumasam bayılırdım kitaba. Tavsiyeme uyun bu seriyi okurken. Normalde 5 üzerinden 5 vereceğim kitaba sır peş peşe okumuş olmamdan dolayı bazı sohbetlerde sıkılmışlığım için 4 vererek acımasız olacağım. Ahh bu arada kısa bir not olsun, hala favori Mia Sheridan kitabın Başka Dilde Aşk :)

Çirkin Aşk
Çirkin Aşk

10

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/12/colleen-hoover-cirkin-ask.html Çıktığından beri okunmayı bekleyen bir kitap daha... aslında büyük bir hevesle almıştım ama nedense okumayı hep ertelemiştim. Yakın bir zamanda arkadaşlarım tavsiye edince bende artık bir Collee Hoover kalemi ile tanışayım dedim. Aslında ilk Colleen Hoover kitabım değil, Hopeless Serisi'nin novellası olan Finding Cinderella kitabını okumuş ve yazarın yormayan ama duyguları çok güzel ifade eden bir kalemi olduğunu fark etmiştim. Kurguları akıcı ve sürükleyici kaleme alıyor. Şimdi Türkçe'ye çevrilmiş olan kitaplarından birini okudum ve oldukça beğendim. Kurgu döngüsü, olayların akışı, karakterlerin olaylar karşısındaki davranışı ve güçlerini anlatmasını çok sevdim. Açıkçası kitapta en güçlü karakterin kadın karakter olması da en sevdiğim kısım oldu. Ancak -spoiler olabilir- sorgulamadan edemiyorum. Bu kadının karakterlerin çocuklarıyla ne alıp veremediği var. Okudunuz mu bilmiyorum ama Finding Cinderella kitabında da Six bebeğini evlatlık vermek zorunda kalıyordu bunda da Miles kendi küçük bebeği ile sınanıyor. Acımasız yazar diyesim geldi Colleen Hoover. Acaba diğer kitaplardan nasıl bir olay söz konusu... Neyse... Kitabın kısaca konusundan bahsetmek gerekirse; Tate pilot olan ağabeyi Corbin'in yanına geçici süreliğine taşınmak zorunda kalıyor. Corbin'in en yakın arkadaşlarından biri olan Miles ile ilginç bir şekilde karşılaşsalarda aralarındaki cinsel çekime yenik düşüyorlar. Bunun üzerine bir anlaşma yapıp aralarında herhangi bir duygusallık olmadan sadece seks arkadaşı olacaklar. Bunun içinde Miles'in iki kuralı vardır. Birincisi; kesinlikle geçmiş hakkında soru sormayacaksın. İkincisi; geleceğe dair bir şey beklemeyeceksin. Kuralları kabul ederek seks ilişkisine başlayan Miles alttan alttan kendine itiraf edemese de Tate kapılırken geçmişin gölgesi ve yüreğindeki onu kavurup yakan acısı her şeyi bastırmasını sağlar. Ancak Tate farkıma varmadan Miles'a aşık olur ve geleceğe dair umutlanmaya başlar. Kitap, Tate ve Miles arasındaki ilişkiyi, Miles'ın acısını, kendine sevmeyi yasaklamasını, sevmekten ve kaybetmekten korkmasını konu alırken aynı zamanda Miles'ın geçmişine dokunuşlar yaparken şimdiki genç adamı oluşturan geçmiş acıları karşımıza sunuyor. Sıradan bir erotik aşk romanı gibi görülebilir ama değil! Kitap aslında çok büyük bir acı yaşayarak kendine sevmeyi yasaklamış ve içindeki acıyı hala körükleyerek alevlerinin kendisini kasıp kavurmasına izin veren bir adamın onun bütün acıların derman olabilecek bir kadına karşı aşka yenik düşmesini konu alıyor. Kitabın insanın yüreğinde bir burukluk bıraktığı bir gerçek ama diğer taraftan da yüzünde gülümseme de oluşturuyor. Beğendim! Cidden severek okuduğum ve zevk aldığım bir kitap oldu. Tavsiye ederim.

Leo
Leo

10

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/12/mia-sheridan-leo-leo1.html Her ne kadar Başka Dilde Aşk favorim olsa da bu kitabı çok beğendim ama Archer her zaman benim için bambaşka olmaya devam edecek. Uzun zamandır, hatta ilk çıktığından aldığım ama Leo'nun Şansı kitabını görünce okumayı ertelediğim bir kitaptı Leo. hani devamı ise beklemeyeyim peş peşe okuyayım diyordum ama illa ki peş peşe okumama da gerek yokmuş ya neyse ;) Başka Dilde Aşk kitabından Mia Sheridan kurgularını sevmiş okuru sıkmadan gereksiz uzatmalardan kaçınarak kaleme aldığı hikayelerini beğenmiştim. Leo kitabında da beni yanıltmadı. Severek okuyacağım ve her kitabını almayı planladığım yazarlardan birş oldu kendisi. Leo, kimsesiz iki küçük çocuğun küçük yaşlarda birbirlerine hissettikleri duygunun büyüklüğünü ve aradan sekiz yıl geçse de araya mesafeler girse de hissedilenler gerçek ve yoğunsa ve derinse bitmeyeceğini anlatan bir kitaptı. Kosaca konusunu anlatmak gerekirse, Evie ve Leo koruyucu ailelerin yanında birbirlerini tanıyan ve birbirlerinin her şeyi olan iki küçük çocuktur. Leo evlat edinilip Evie'den ayrılmak zorunda kaldığında birbirlerine sözler verip birbirleri ile iletişimi koparmayacaklarını ve hep sadece birbirlerinin olacağının sözünü verirler. Ancak aradan geçen 8 yılda Leo, Evie'yi hiç aramaz ve birbirleri ile iletişim kurmazlar. Evie'de kendi hayatına devam eder, içten içe Leo'yu bekleyerek. ancak bir gün Leo'nun arkadaşı olduğunu söyleyen Jake, Evie'yi bulur ve ikili arasında cereyan eden kıvılcıma karşı koyamazlar. Hızlı ilerleyen ilişkilerine rağmen birbirlerine kapılan ikili arasında öyle büyük sırlar vardır ki... özellikle Jake öyle büyük sırlar saklamaktadır ki, bu sırlar ortaya çıktığında ya ikilinin aşkı daha da büyüyüp yakıp kavuracak ya da yakıcı ve yok edici bir ayrılık girecektir. Güzel, yoğun ve gerçek bir aşkın hikayesi... Evie'nin içten içe duyduğu güven... Jake'in çaresiz aşkı... her şey çok güzeldi. Gereksiz kıskançlık krizleri, sırf uzasın diye araya giren entrikalar yoktu. Kitap duygu neyse oydu, olay nasıl olması gerekiyorsa öyleydi. Arkadaşlıkları, hayatta kalma savaşını, aşkı öyle güzel işlemişti ki yazar yine severek okudum ve tatmin edici sonuyla gülümseyerek kitabı kapattım. Elimden bırakamadım ve bitmesini de istemedim. Şimdi de Leo'nun Şansı kitabının siparişini verdim onu da okumak, Evie'nin hikayesini dinledik bir de olayları diğer taraftan bakıp Leo'yu da dinlemek lazım ve yazarın kusursuz kaleminin tadını doyasıya çıkarmak gerek. Sizlere de tavsiye ederim, okuyun pişman olmayacaksınız.

Parçalanmış  (Broken Trilogy #2)
Parçalanmış (Broken Trilogy #2)

7

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/12/j-l-drake-parcalanms-broken-trilogy-2.html Broken Serisi (Kırılmış Serisi)'ne son sürat devam ettim ve 2. kitabı da okudum .Zaten kısacık tadı damakta kalacak bir kitap olduğundan çabuk da bitti. Şimdi de çok yakında çıkacak olan 3. kitabı bekliyoruz. Yazarın bu kitabı daha iyiydi, şu yönden iyiydi yine anlatım geçişleri vardı ama ya Cole ya da Savi tarafından anlatılıyordu ve bu da kitaptan koparmadan yapılmıştı dolayısıyla kitabın kurgu döngüsünde bir sıkıntı yaratmadı benim için. Parçalanmış, ilk kitaba göre daha hareketli ve soluksuz okunacak cinstendi, çünkü ekşın bitmiyordu. Kırılmış seriye giriş kitabıydı neyin en olduğunu neden olduğunu sorguluyor öğrenme konusunda yanıp tutuşuyordun ama bunda öğrenmiş olduğun gerçeklerin doğurduğu sonuçları görüyorduk. Dolayısıyla olaylar durmak bilmeden ilerledi. Amerikalı kendini yine gösterdi ve kendiyle beraber Savi'nin kaçırılma planının inceliklerini de su yüzeyine çıkardı. Savi kaçıp gitmenin cezasını ödeyerek tekrardan kaçırıldı. Bu sırada acımasız gerçeklerle yüzleşti. Cole sevdiği kadını koruma peşine düşerken ekibi yine kusursuzluğunu sergiledi. Blackstone ekibini ve ekip üyelerinin birbirleriyle olan bütününü okumak çok güzeldi.. Cole ve Savi arasında cereyan eden olaylar benim için pek sürpriz olmadı çünkü bu tür bir şey bekliyordum ama Cole'un bazı çıkışlarını açıkçası beklemiyordum. Neyse anlatıp da hevesini kaçırmayayım. Zaten kitap kısacık bir şey.. .hazır 3. kitapta hazırlık aşamasındayken bence hemen kitapları okumaya başlayın derim ben. Beğendiğim bir seri oldu, çoook büyük beklentiyle okumayın, olayların hızlı ilerlemesi büyük beklentisi olanın beklentisini kırabilir ama genel olarak bakıldığında çok güzel, sıkmadan ve akıcı bir kurguya sahip bir kitap.

Kırılmış  (Broken Trilogy #1)
Kırılmış (Broken Trilogy #1)

7

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/12/jl-drake-krlms-broken-trilogy-1.html Hep okumayı istediğim ama seri tamamlanmadan okumak istemediğim bir kitap olan Kırılmış'a o kadar övgü dolu yorum okuduktan sonra öncelik vermeye karar verdim. Tabi bunda 2. kitabın da çıkmış olmasının payı var. Öncelikle Kırılmış Serisi üç kitaptan oluşan ve şimdilik sadece iki tane kitabının yayınlandığı bir seri. Orijinla dilinde Broken Trilogy olarak bilinen ve J. L. Drake kaleminden olan seri aşk romanı olmasının yanında gizem ve biraz da gerilim barındıran bir kurgusu var. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse yedi ay önce kaçırılan Savannah, artık ölümü beklerken kaçırıldığı kişilerin elinden ABD'nin gizli askeri ekibi (kendilerine Gölgeler diyorlar) tarafından kurtarılır. Yedi ay boyunca gördüğü fiziksel ve ruhsal işkencenin sonunda toparlanmaya çalışırken bir yandan da kendisini kurtaran ekibin amiri Cole Logan ile yakınlaşmaya başlar. Aşkın kıvılcımı hissedilirken bir yandan da Savannah'ın kaçırılma nedeni ve onun peşine düşmüş olan Amerikalı'nın amacı ve kimliği gizemini korumaktadır. Her daim tehlikede olan Savanah'ın hayatını konu alan kitap onun karşı karşıya kaldığı tehlikeyi ve içerisinde filizlenen aşkı anlatıyor. Kitabın kurgusu güzeldi, aşkı da iyi işlenmişti ama orijinal dilinde böyledir diye düşünüyorum şimdiki zamanlı bir anlatım vardı. Bu anlatımı sevmiyorum ne yazık ki. Ayrıca bir de Savannah tarafından anlatılan kurgu bir anda bir üçüncü kişi tarafından anlatıma geçerek Cole tarafından bakış açışı kazandırıyor. Keşke hep üçüncü kişi tarafından anlatılsaydı da anlatım geçişi olmasaydı dedim. Gölgeler ekibinin üyeleri arasındaki ilişkiyi sevdim, onların Savannah'a davranışları, birbirleri ile olan iletişimi falan süperdi. Cole ve Savannah arasındaki ilişki de kaprisler ve gereksiz kıskançlıklar olmadan yaşanması da bence kitabı daha güzel yapmış gereksiz 'aşk' uzatmasından uzaklaştırmış. Zaman zaman eğlendiğim ve zaman zaman beni sinirlendiren olayların olduğu bir kitaptı. Anlatım geçişi olmsaydı 5 üzerinden 5 verebilirsim. Şimdi ben 2. kitabı Parçalanmış'a başlayayım ve yayınevi de geciktirmeden 3. kitabı çıkarması için dua edelim :) Ve bir şey daha, küçük bir uyarı olsun. Kitabı okuyacağınız zaman ilk iki kitabı da alın çünkü ilk kitap öyle bir bitiyor ki zom olup kalmanın yanında neler oluyor be falan diye bilirsiniz. Çünkü biri ölmediğini gösterirken biri diğer olmadan yaşayamayacağını düşünerek ölüme adım atıyor falan yani... öyle işte :) anlatmayayım ama bana güvenin ikinci kitaba hemen başlamak isteyeceksiniz. Ahh bu arada seri üç kitaptan oluşuyor ama bu seride tanıdığımız Mark ve Keith'in hikayelerinin olduğu Blackstone Serisi'nin de çevrilmesini umuyorum.

Ateş (The Rapheim #4)
Ateş (The Rapheim #4)

10

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/12/paula-weston-ates-rephaim-4.html ~~~*~~~ Birkaç dakika önce kendi hikayemi bilmiyordum. Neden Jude ve diğerleri Dışlanmışları oluşturarak Tapınak'ı terk ettiklerinde geride kaldığımı... Rafa'nın benden sakladığı sırları... birkaç dakika önce hafızalarımız silinirken jude'la ne yaptığımızı bilmiyordum. Şimdi ve birkaç dakika öncesinin farkı ne mi? Şimdi her şeyi hatırlıyorum. ~~~*~~~ The Rephaim serisi son buluyor... Gölgeler kitabıyla adımattığımız seriyi Ateş kitabıyla bitiriyor ve heyecanlı bir şekilde ve yüzünüzde gülümseme oluşturmasına rağmen kaçınılmaz sonu gözler önüne seren bir şekilde kapattırıyor kitabı. Paula Weston'ın fantastik serisi The Rephaim, dört kitaptan oluşan düşmüş melekleri ve onların çocuklarını konu alan bir seri. Her bir kitap ile daha fazla sır çözülen, son ve en büyük sırra bir adım daha yaklaştıran bir kitap. Diğer kitaplarda, Gaby ve Jude'un geçmişi hatırlamadıklarını ama birbirlerini bulma çabalarını ardından Rephaim'lerle girmek üzere oldukları savaşa dair olaylar döngüsünü okumuştuk. Tüm bunları okurken de Jude ve Gaby'nin başına ne gelmişti de geçmişlerini hatırlamıyorlardı diye meraklardaydık. Sis kitabı bu merakımızın sonraki kitapta biteceğini gösterircesine bitmişti ve şimdi Ateş'te geçmiş hatırlanıyor... neler yaşanıldığı ve neden kardeşlerin birbirlerinden ayrıldığı... daha da önemlisi onların bu kadar hasar alacak ne yaptıkları ve birbirlerinden ayrı düştükleri anlatılıyor. Ateş'te Jude ve Gaby he rşeyi hatırlayarak Rephaim'lerin karşısına çıkıyor. Girmek üzere oldukları savaş, onlarca iblise karşı küçük bir grup olmanın verdiği sıkıntıyı ve ölümle yüz yüze olunmasını konu alırken çok büyük bir sır ortaya çıkıyor. Düşmüşler'in nasıl serbest kalacakları... ve serbest kaldıktan sonra hangi tarafı seçecekleri.. Diğer kitaplara göre biraz daha hareketliydi ve son kitap olmanın verdiği kurgu döngüsü ile olaylar hızlı ve tatmin edici gelişti. Bunun yanında şaşırtıcı şeyler de oldu. Mesela Düşmüşlerin tavırları... onların sakladıkları sırlar... iblislerle yapılan savaş ve Tapınaktaki son durum gibi... Rafa hep Gaby'e aralarındaki sıkıntıdan bahsediyordu ve şimdi Gaby her şeyi hatırlarken bu sıkıntının ne olduğu ortaya çıkıyor ve bunu çözüp çözemeyeceklerini okuyoruz. Ktabın son bölümlerini daha büyük bir tatminle okudum, bir de şaşırtıcı detaylarla. Hele ki son 2 bölüm süperdi Bir kitabın tam da bitmesi gerektiği gibi bitti diyebilirim. Bu kitabın serinin son kitabı olmadığı konusundaki söylentilere inanmayın, yazarı ile konuştum serinin son kitabı. Ki zaten kitabı okuyan biri de bilir bu seri daha fazla uzamaz eğer uzarsa gereksiz yere uzar. Neyse, ben seriyi keyif alarak okumuştum ve son kitapta beni tatmin etti diyebilirim. Akıcı ve merak uyandırıcı bir kurgusu var. Eğer ki paranormal şeyleri seviyorsanız ve kendinize değişik bir dünya arıyorsanız buyurun sizi The Rephaim :köşesine alalım. :)

Aşkın Kokusunu Aldım (Sancaktarlar Serisi #4)
Aşkın Kokusunu Aldım (Sancaktarlar Serisi #4)

10

http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/11/meral-kr-askn-kokusunu-aldm.html Çıktığında hemen aldığım ve okumadığım bir kitaptı Aşkın Kokusunu Aldım. Ki bilirsiniz ben Meral Kır kalemini nasılda severim. Kadın yazsın ben okuyayım modundayımdır ve yazdıklarının konusuna içeriğine bakmadan gözüm kapalı alırım da. O kadar müthiş bir kalem. Hele bir de aşkı polisiyeyle harmanlamasına bayılıyorum, klasik aşk hikayesinden çok bir ekşın var kitaplarında eee bu da daha bir merak uyandırıyor. Çıktığından beri hep imzalatmadan okumayacağım demiştim ki şimdi fark ediyorum ben aslında Sancaktarlar gitmesin, bitmesin diye bu kitabı okumayı erteliyormuşum. Her kitap bitikten sonra o duygu yoğunluğu ile yüzümde tebessümle kapattığımda arka kapağını kendimi boşluğa düşmüş ya da en sevdiği çikolatanın tadına varamadan bitmiş gibi hissediyorum. İşte şimdi itiraf ediyorum bu yüzden erteledim kitabı okumayı ama okudum da ne oldu. Bitti. Off... Sancaktarlar Serisinin 4. kitabı olan Aşkın Kokusunu Aldım, Serra Sancaktar'ın hikayesini anlatıyor. Aslında Serra'dan çok onun aşık olduğu adam Barış Dağlı'nın hikayesi... Beni bilirsiniz hep derdim ki benim için Aşkı Seçtim bambaşkaydı çünkü Doruk'un hikayesiydi. Ancak bu kitap... çok daha başkaydı. Kelimelerle ifade edilemeyecek bir kurguya, iliklerinize kadar hissettirecek duygulara ve imrenip aynısını istiyorum diyeceğiniz bir aşka ev sahipliği yapıyordu. Bu kitabın iyi olacağını hatta süper olacağını biliyor ve beklentilerimi oldukça yüksek tutuyordum ama bu kadar kelimelerle ifade edilemeyecek derecede kusursuz olacağını tahmin etmemiştim. Bu kadar bahsetmenin üstüne sizin de -eğer okumadıysanız- beklentileriniz tavan yaptı farkındayım ama emin olun her bir beklentinizi karşılayacak bir kitap. Serinin en iyisi, en mükemmel, en şaşırtanı ve bence en aşık olunası olanıydı. Biliyorum ki Mehmet Sancaktar'da bir o kadar iyi olacak ama bunun önüne geçebilecek mi emin değilim. Bu kitap çok farklı oldu. Serra'dan hep böyle bir şey bekliyordum onun karakterine bakıldığında diğer 3 kitapta tanıdığımız Serra göz önüne alındığında bu tür bir şey bekliyordum ama ne yalan söyleyeyim beni iliklerime kadar titreteceğini tahmin etmemiştim. Üstelik bunda öyle bir şey yapmıştı ki Meral abla, bazı bölümlerin sonlarında Barış Dağlı tarafından geçmişine dönüşler yaptık birkaç sayfalık. Henüz küçücük bir çocukken çocukluğunu yaşamaya fırsatı olmadan ünlü bir futbolcu olmaya yolunca çok çalışıp Barış Dağlı olan delikanlının hayatına yolculuklar yaptık. Bu birkaç sayfalık ve birkaç bölümde denk geldiğimiz geçmişe dokunuşlar Barış'ın nasıl yaralar aldığı, neyi amaçlayıp da çevresindeki acımasız insanların nasıl hayatını mahvedip onu derin ve onarılması zor yaralarla ortada bıraktığını gördük. Barış... Dağlı Barış... içimi acıttı be senin hikayen! Bu kadar acıyı sonunda eşsiz mutluluğu yakalamak için çekmemiş olsaydın keşke dedirtti. Bana kalsa daha neler yazarım da sizleri sıkmamak adına kısa kesiyorum :) Zaten buraya kadar okuduysanız da teşekkürler, ben şahsen üşenirdim bu kadar övgülü yorumu okumaya :) Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Sancaktarlar Ailesinin ablası olan Serra Sancaktar, şimdiye kadar tanıdığımız küçük enişte diye tanıdığımız Fırat'ın ağabeyi olan Barış Dağlı'nın evinin dekorasyonu işini alır. Barış'ın asıl amacı kardeşi olan Fırat'ın Serra'dan ayrılması ve Serra'nın Fırat ile bu kadar görünmesinin altındaki nedenlerdi. Serra, Barış'ın Şile'deki evine adım attığın burasının hayatını bu kadar etkileyecek, şimdiye kadarki bütün tutumunu alaşağı edeceğini ve içinde bastırdığı duyguyla hareket etme yetisini aktif hale getirip mantığını devre dışı bırakacağını düşünmemişti. Orada kendisini bekleyen duygular, gerçekler ve sırlar Serra'nın bütün hayatını değiştirirken kardeşlerinin yaşadığı o eşsiz aşkın kendisini beklediğini de fark edecektir. Ama hiçbir şey kolay değildir çünkü karşısında geçmişe takılı kalmış yaralı olan bir adam vardır ve o adam oldukça büyük sırlar saklamaktadır. Sadece bu kadarla da kalmayıp Barış'ın takımından en belalı oyuncunun öldürülmesi de bütün bu duygu karmaşasına tuz biber olmuştur. Bir yanda cinayeti kimin işlediği bir yanda Fırat ve Hakan'ın suçsuzluğunun ıspatlanma çabası bir yanda Barış'ın geçmişi ile geleceği arasında kalması ve bir yanda da Serra'nın aşkı için yaptıkları... Ne olacağının merakı içerisinde okunmasının yanında öyle detaylar ve incelikle işlenmiş şaşırtıcı bir kurgu var ki kitabı elinizden bırakmayı bir yana bırakın uykusuz kalmayı göz alıp bir günde bile bitirebilirsiniz. Barış'ın Serra'ya karşı tavırları, Fırat ile arasındaki sorunlar... Serra'nın Barış'a olan aşkı için savaşması... Her şey o kadar yerinde ve o kadar güzel kurgulanmıştı ki bir okuru fazlasıyla tatmin ederdi. Ahh bir de cinayetle ilgili şaşırtıcı detaylar ise... dürüst olayım mı? Cidden beklemiyordum. O kişinin cinayeti işlemiş olmasını beklemiyordum. Tekrardan Sancaktar ailesinin bütünlüğünü görmek ve Mehmet ile Serra arasındaki ilişki... süperdi. Hele ki Serra Mehmet'in odasına gidip ağlıyor ya... Yeminle içim titredi ya! Aşağıdaki alıntıyı imrenerek okuduğumuz ve her olayda birbirlerinin yanında olmayı başarmış olan Sancaktarlar Ailesi için yazıyorum. :) Fırat ile Barış arasındaki otel odasındaki konuşma ise... Yüzümde gülümseme oluşturdu... İşaretlediğim alıntların bazılarından vazgeçemeyen ben sizler için hepsini tek tek yazmak istiyorum. Tamam sizler için değil sadece çok sevdiğim yerleri paylaşma isteğim olduğu için :) Meral abla her kitabında bölüm aralarına kendi farkını koyarak yazılar ve yazılarla eşit resimler koydurmuştu. Aylardan Aşk'ta ayları, Aşkı Seçtim'de duyguları, Yolum Aşka Düştü'de şehirleri okumuştuk anlamları ile bu kitapta Aşkın Kokusunu Aldım'da ise çiçekleri okuduk. Her yazılan bölümün özeti gibiydi. Her detay kitapların isimlerine dokunuş gibiydi... Meral abla her şekilde farkını da tarzını da kalemine yansıtırken zirveye çıktı ve Mehmet Sancaktar'dan daha aşağısını kabullenememe gibi bir duruma soktu bizi. Meral abla, şimdiye kadar hep mükemmel yazdığını düşünmüştüm ama bu kitapla seni ayakta alkışlıyorum! Bizler için kusursuz bir kitap ortaya koyarken kendin için bir kötülük yaptın çünkü Mehmet Sancaktar'ın bundan daha iyi olmasını beklememize neden oldun. Her kitabın bir öncekinden daha iyiyken bu kitapla daha iyisinin yanında zirveye çıktın. O kadar yani :)