4,5 stars, http://illekitap.blogspot.com.tr/2015/11/ilknur-birdal-karanlgn-kulleri.htm ~~~*~~~ "Seninle ben olmayacak Devrim biz olacağız. Bir bütün olacağız. Hem de öyle güzel olacağız ki, bakan hayran duyan aşık olacak." ~~~*~~~ Satılık kitabını okuduktan sonra Devrim hayatını deli gibi merak eden bir okur olarak Karanlığın Külleri'ni okumazsam olmazdı diyerek başlıyorum yorumuma. Satılık kitabı ile tanıdığımız İlknur Birdal'ın heyecanlı kalemi Karanlığın Külleri ile devam ediyor. Açıkçası ilk kitaptan daha iyi olduğunu düşündüm diyebilirim. İlk kitapta olan heyecanlı atraksiyon kurgusu bu kitapta karakterlerin iç savaşları ve birbirleri ile savaşmalarında vardı. Köküne kadar aşk kokuyordu kitap resmen! Sevdim ben :D Detaylı yoruma ve alıntılara girmeden önce kitabın konusuna değinmek istiyorum; Karanlığın Külleri, Satılık kitabından tanıdığımız Devran'ın ağabeyi Devrim'e yıllardır aşık olan Afra'nın Devrim'in kalbine girme çabasını konu alıyor. Önce Devrim'e yakın olmak için iş ortaklığı kurmaya çalışıyor bu sırada da kalbine sıza bileceği ortamı yaratmaya çabalıyor. Ancak hesaba katmadığı şey ise Devrim'in Selin'e karşı olan duyguları, onunla yaşadığı tecrübe ve Selin'in geride bıraktığı enkaz... Her şeyle baş edebileceğine inanan Afra, aslında hiçbir şeyin sandığı gibi olmadığını anlıyor... Çok acı bir şekilde en savunmasız anında kalbi Devrim tarafından öyle bir kırılıyor ki... işte o an pes ediyor... ne yazık ki bazı insanların değeri kaybedilince anlaşılır hesabına Devrim, Afra'nın yokluğunda ona karşı olan duygularının farkına varıyor, ama iş işten çoktan geçmiş oluyor... Afra'nın sonsuz aşkı... Devrim'in yaptığı eşekliğe rağmen Afra'ya geç kalmama çabası...ve birbirlerine karşı verdikleri savaşın acı tatlı sonuçlarını bize sunan kitabın sonunda mutlu son vaadi ise pahabiçilemez! Tamam farkındayım baya kitap içeriğine girercesine yaptım kitabın tanıtımını ama ne yapayım o an kendime hakim olamadım ve şuan da o kısımları düzenlemek istemiyorum :) çünkü o kadar güzel yazmışım ki kitabın konusunu ;) diyerek kendimi öveyim :D Özellikle demek istediğim bir kısım var. Afra bir konuşma sırasında Devrim'e, "Umarım bana geç kalmazsın Devrim," diyor. Anlatılanların sonunda öyle bir yer var ki... Devrim.. Afra'ya geç kaldın be! diyesim geldi. Ki o acıyı da hak ettin Devrim diyerek de sinirimi kusma isteği uyandırdı bende. Kitapta ilk kitabın karakterlerinin de yer almasını oldukça sevdim, seri kitaplarda bu durumu çok seviyorum. İlk kitapta okuduğunuz karakterlerin ikinci kitapta evli mutlu çocuklu olması onların o aşk enerjisi kitaba ayrı bir hava katıyor. Burada da Hüzün ve Devran ile Umut ve Aysel'i okumak çok güzeldi. Daha fazla Emir ve Asi isterdim ama onların hikayesinin ayrı bir kitabı hak edecek kadar olaylı olduğunu düşünüyorum ki bunu ben Satılık kitabını okurken de düşünmüştüm. Afra isminin anlamını okurken merak etmiş hatta ilk sayfalardan sonra bakmıştım da ve bunun kitaptaki konuya ince bir şekilde işlenmesi süperdi. Bu konuda İlknur Hanım'ı özellikle tebrik ediyorum. Kitaba dair söylemek istediğim çok şey var... Devrim yaptıklarına kızmak, Afra'ya hak vermek gibi... detaylandırmak isterdim bu hislerimi ama kitap içeriğine girmek istemiyorum. Dolayısıyla yorumumu bitirmek en doğrusu sanırsam. e kadar çok konuştum. Şu an bu yorumu yazıyorum ya diğer yandan da İlknur beni sıkıştırıyor hadı yorumunu merak ediyorum diye :D böyle baskı altında yorum yazıyorum sevgili takipçiler :P Onu biraz daha çatlatmak adına oyalanıyorum ama sanırım artık bitireceğim yorumumu :) ne de olsa alıntıları da yazdım geriye pek bir şey kalmadı. Ahh, unutmadan. Satılık'tan çok daha güzeldi bu kitap. Kurgu ve duygusal açıdan daha doyurucuydu ve İlknur Birdal'ın bu kitabıyla fark ettim ki kalemini daha iyiye götürmüş. Yazarın sıradaki kitabı yanılmıyorsam Tadımlık Aşk olacak, o bu iki kitabına nazaran romantik komedi türünde. Hikayesi şimdilik watpadde devam ediyor bir el atabilirsiniz bence ;) Yorumumu artık bitiriyorum ancak şunu da söylemek istiyorum. Sakın bu kitabı okuyarak başlamayın yazarın kitaplarına. İlk kitap Satılık ikinci kitap Karanlığın Külleri. Sıralı okumak kurguyu anlamanız açısından daha önemli.
7 yıldız (oda anlatımdaki geçişlerden yoksa 8 verirdim :) http://illekitap.blogspot.com.tr/2015/10/oyku-odabas-kanneci-intikamn-srr-sr.html ~~~*~~~ "Bana zarar vermeyeceksiniz, öyle mi? Beni çoktan öldürdünüz, haberiniz yok sizin. Artık tetiği siz mi çekeceksiniz Zafer mi? Tek soru bu." ~~~*~~~ Bu kitabı bana şiddetle öneren bir kuaföre sahibim :) ciddiyim bakın :) bir gün kızcağızın elinde bu kitabı gördüm anlata anlata bitiremedim ve içimdeki merak meydana çıktı ve okudum bir çırpıda. Güzeldi... eksileri vardı elbette ki benim özellikle hoşlanmadığım bir şey daha vardı ama kurgu olarak... çok güzeldi. Detaylı bir şekilde açıklayacağım her sözümü :D Öykü Odabaş Kanneci, oldukça merak uyandırıcı bir kurgu yeteneği var yazarın, karakterlerin tarifi, olayların gidişatı ve kurgu bütünlüğü çok iyiydi. Anlatım da fena değildi sadece tek bir kişi tarafından anlatım yoktu. Yani demek istediğim anlatım bir Toprak bir Duru bazen diğer karakterler tarafından anlatılıyordu ve bu bir uyarı yapılmaksızın değişiyordu. Hadi onu da geçtim sayfalarca anlatım sonra değişim de olmuyordu zaman zaman bu durum açıkçası okurken beni rahatsız eden tek şeydi. Beni bilirsiniz, takip eden az çok neden hoşlanıp neden hoşlanmadığımı çözmüştür. Anlatım arasındaki geçişler, çok sık geçişler özellikle beni çok rahatsız eder kitabı okurken. Şu kitap... şu kurgu ya sadece Toprak ya da sadece Duru tarafından anlatılsaydı nasıl olurdu diye düşünüyorum da... daha etkileyici olurdu kesinlikle. Ya da sadece yazar tarafından anlatım... işte o kitabı doruk noktasına taşırdı! Çünkü kurguyu beğendim ben... güzeldi. Tek takıldığım anlatımdaki geçişler oldu. Kitabı eleştirebileceğim tek şeyi de söyledikten sonra gelelim beğendiğim kısımlara... belki bir çok yazarın es geçeceği işkence kısımları ve bundan haz alınması ya da rahatsız olunması kısımlarını yazar çok güzel anlatmıştı. Açıkçası okurken gözümün önünde çok rahat canlandırabildim ve detaylarla ve duygularla bir okur olarak beni tatmin etti. Karakterleri sevdim... hemde çok sevdim. Özellikle ortak bir acının bir araya getirdi bu genç adamların hayata karşı duruşları, karakterleri ve kendilerini yetiştirmiş olmaları... süperdi.! Hayranlık uyandırdı bende! Sanırım ilk defa bir yorumun sonuna kitabın konusunu yazacağım ama kaptırdım gitti işte :D Kitap; küçük yaşlarda aynı sebepten ailesini kaybeden beş genç adam ailesinin intikamını almak için katilin kızını kaçırırlar. Kıza kendilerince işkence yapıp videoyaya kaydedecek ve babasına göndereceklerdi ancak işler tahmin ettikleri gibi gitmedi. Vicdanlarına yenik düşerken Toprak kalbine de yenik düştü. Duru'nun masumluğu, yalnızlığı ve güzelliğine kapılan Toprak kalbine söz geçirmeye çalışsa da duygularına karşılık alacağını bilmenin verdiği düşüncelerle savaşmayı bırakır ancak... ne yazık ki Duru'nun babası onların peşini bırakmamaya karar vermiş ve her şeyi gözden çıkarmıştır. Aşklarını yaşamaya hevesli olan Toprak ve Duru, yanlarında olan ve kardeşleri haline gelen diğer dört adamla geçmişin intikamını almaya ve mutlu olmaya çalışmalarının hikayesi... Kurgu ve karakterleri beğenmenin verdiği duygularla yazarın ikinci kitabını da okuyacağım. Ancak dediğim gibi anlatımda biraz sorun yaşadım ancak idmanlı olduğumdan ikinci kitap Tutkunun Sırrı'nda aynı bocalamayı yaşamam diye düşünüyorum.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2015/10/willow-aster-gercek-ask-hikayesi.html Imm... çok kararsız kaldığım kitaplardan biri.. açıkçası beklentilerim yüksek başlamıştım kitaba ve ne yazık ki beklentilerimi karşılayacak bir kitap olmadı. Kitapta bir şeyler eksikti sanki... fazla mı duygusuz geldi anlamadım. Bir şeyler olmamış gibiydi... Direk yoruma başladığım nadir kitaplardan biri oldu "Gerçek Aşk Hikayesi". Aslında kitabın konusunu okuduğumda seveceğimi düşünmüş öyle başlamıştım. Fena da başlamamıştı hani kitap... Ama kitapta bir şeyler bana yetersiz geldi... Ian'ın duyarsız tavırlarına karşı Sparrow'un yüce gönüllü davranıp bağışlayıcı olması mı yoksa duyguların yetersizliği mi çözemedim. İnkar edemeyeceğim bir şey vardı ki o da kitabın akıcılığıydı. Sevemesem de yarım bırakmak istemedim ama kitapta akıcı olunca çabuk bitti Allah'tan. Okurken sıkıldım diyemem, konu saçmaydı, o hata vardı böyle yapılmıştı falandı filandı diyemem. Kitabı kötüleyemem sadece benim beklentilerimi karşılamayan ve açıkçası duygu konusunda yetersiz bulduğum bir kitap oldu, ama yine de bazı diyaloglardan keyif aldığımı söylemeliyim... Tavsiye eder miyim? Bilemiyorum... size kalmış diyerek tercihi size bırakıyorum.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2015/10/asude-beni-sev-diye.html ~~~*~~~ William Bradley Barlow, hayatına giren en yanlış kadına "Benim ol!" demişti. Ve o kadın sadece bir saniye durup "Seninim," diye karşılık vermişti. Bu, delilikti... ~~~*~~~ Asude'nin yeni kitabı ayrıca son çıkan kitabı Beni Sev Diye okundu... eeeee bir tarihi aşk romanı olacak da ben okumayacak mıyım? Nerede görünmüş :) Asude'nin artık kaleminin nasıl olduğunu bir çoğunuz biliyorsunuzdur. Türkiye'deki sayılı güzel romans yazarlarından biri benim için. Belki çok iddialı oldu ama altını çiziyorum benim için öyle =) Bu kitabında da yine güzel bir kurguyu işlemiş işlemesine ama kardeşlik ilişkisine değinmesiyle gönlümü fethetti. Dave ve Bradley arasındaki o ilişki o kadar güzeldi ki... Neyse,size kitabın kısaca konusunu anlatayım; yedi yıl önce Kristy ve Bradley evlenirler ama Bradley'in odunluğu, kütüklüğü ve pisliği yüzünden Kristy'i evden kovar ve evlilikleri o an o dakika bitmiş olur. İskoç güzeli olan Kristy o topraklarda yedi yılını geçirdikten sonra İngilitere'de çalışmaya karar verir. Kader işte o an ağlarını örmeye başlar. Kristy, kocasının yani Walsham Kontu Bradley'nin evinde çalışmaya başlar. Kocasının kendisini tanımaması ve daha da önemlisi kendisine karşı tavırları Kristy'nin kalbini kırsa da genç kadın bunun altında kalmaz ve o nokta da bomba gibi olaylar gelişmeye başlar. Asıl konu Kristy ve Bradley üzerinde ilerliyor gibi görünse de Bradley'in ağabeyi Dave'in de hayatını anlatıyor. Onun da fırtınalı aşkını, kalbini kaptırdığı kadınla imkansız bir yola girişlerini anlatıyor. Asude'nin kaleminde sevdiğim bir şey bu. Yan karakter gibi görünseler de hepsi neredeyse baş karakter gibi boy gösteriyor kitapta. Beni Sev Diye aslında Bradley ve Kristy'nin değil Dave ve Lilybeth'in de hikayesi. İki kardeşin hikayesi kısaca :) Kitaptaki bir diğer güzel şey de Gül ve Avcı'nın karakterleri Julian ve Evelyn Rosa'yı görmekti :) Ahh bir de sanırım bu kitaplar Tyrell ve Elnora için yeni bir kitap eklenir gibime geliyor :) umarım gelir çünkü Asude'nin kaleminden daha çok historical romance okumak isterim :) Ahhh bir de Ewan ile Charlotte hikayesi de bir kitabı hak ediyor gibi bir izlenime kapıldım. Bu bloggerdan yazar Asude'ye duyrulur ;) Kitabı aşırı derecede çok fena beğendiğimi söyleme gereği duymuyor sizlere hemen alıp okuyun diyorum :) Zaten bir historical romance okuru iseniz hiç kaçırmayın bu kitabı :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2015/10/tugce-sargn-ask-mutfag.html Hani bazen bir şeyi okumaya başlarsınız da sanki film izliyormuş gibi hissedersiniz ya... işte öyle hissedeceğiniz bir kitap. Sadece şaşırtıcı bir sonu var devamını isteyeceğiniz bir serüven diyebilirim. Tuğçe Sargın, eğlenceli, romantik, güldüren zaman zaman hüzünlendiren ama çoğunlukla eğlendiren bir kalemle yazdığı kitabının her bir sayfasını büyük bir zevk alarak okuduğum yazarlardan biri oldu. Romantik komedileri zaten severim bunu kitaplarına aktaran yazarları da severim ;) Kitabın kısaca konusundan bahsetmek gerekirse; Menekşe İtalyan mutfağının inceliklerini ve yeni tatlarını öğrenmek isteyen başarılı bir aşçıdır. Bir gün İtalya'daki eğitimi başlamadan önce keşfe çıkar ve o sırada yolda kalmış bir genç adam yardım edeyim derken bu adam ile aralarındaki elektrik ikisini de farkında olmadan kuvvetli bir çekime döner. Ama asıl önemli nokta bu adamın kimliğidir. Adam yani Ricardo, Menekşe'nin çalıştığı oteller zincirinin büyük patronu olmakla beraber gözde bekarlardandır. Kitap, Ricardo ve Menekşe'yi bekleyen aşk, macera, kültür farklılıkları ve değişik yaşam tarzlarıyla eğlenceli, romantik bir dünyanın kapısını açıyor okurlarına.. Ben oldukça beğendim ve keyif alarak okudum kitabı. Şöyle bir bakıyordum da kitaba, nereyi eleştirebilirim diye sanırım hiçbir yeri... çünkü eleştirilecek hiçbir noktası yok kitabın. Ahh buldum var! :D Kitap biraz daha kalın olup da o şekilde bitmez ve devamını beklemek zorunda kalmayabilirdik ama kitabın yarım kalmasını eleştiriyorum, tadı damağımda kaldı sonunda dumur oldum resmen! "eeee devamı nerede şimdi bunun?" diye düşündüm! Kitabı çok beğendim ve keyifle okudum devamını bekliyorum ki bu kitap bu şekilde bitmemeli. Devamı gelmeli diyorum Tuğçe Sargın :) Ahh bir de İndigo Kitap sizi tebrik ederim kitabın içerisindeki küçük vespa simgelerini çok beğendim :)
http://illekitap.blogspot.com.tr/2015/10/penelope-douglas-sen-gittiginden-beri.html Çıktığından beri aklımda olan ve beğenerek okuyup zevk aldığım bir genç yetişkin romanı "Sen Gittiğinden Beri". İsminin hakkını veriyor hani... :) Penelope Douglas'ın ülkemizde yayınlanan ilk kitabı kurgusunu ve olay döngüsünü çok severek okudum. 4 kitap 1 novelladan oluşan Fall Away serisinin ilk kitabıydı Zaten novellası da çevrildi yayınlandı onda da erkek karakter tarafından okuyacağız kitabı :) Kitabın konusuna değinmek gerekirse; Tate çocukluk arkadaşı Jared'in bir yazı evden kendinden uzak geçirmesinin ardından döndüğünde bambaşka biri haline dönüşmüş olmasından sonra aralarının açılmasına ve Jared'ın kendisine kötü davranmasına anlam veremese de hayatına bir yön çizmeye çalışmaktadır. Tate bir seneliğine başka bir okulda okuyup geri geldiğinde her şey bıraktığı gibidir... değişen şey ise duygular... duyguların sebep açtığı olaylar... Tate, Jared'a ne olduğunu öğrenme peşindeyken aralarına giren engelleri aşabilecek mi? Jared'la arasını düzeltebilecek mi? Konu genel anlamda hoşuma gitti ama Jared'in Tate'den uzak durma sebepleri bence daha geçerli şeyler olabilirdi.O kadar büyütülecek bir şey gibi gelmedi bana... Ahh bir de Jared çıkmaması gereken bir kızla çıktı ve Tate bunu doğal karşılama moduna sinir oldum ne oluyoruz be moduna geçiş yaptım. Keşke öyle olmasaydı. O kıza ve Jared'a bir tepki gösterse fena olmazdı hani. Çeviri hakkında yorum yapmayacağım çünkü orijinal dilden okumadım kötüydü iyiydi diyemem çeviri için ama editör özenle elden geçirmeliydi kitabı çünkü cümle anlatımlarında zaman zaman hatalar vardı ve birkaç yerde imla hatası vardı bu beni rahatsız etti onlar da iyi olaydı kitap genel anlamda süper olurdu. Şimdi elimde "Seni Bulana Kadar" kitabı var. Bu kitapta olayların Jared tarafından anlatılmış hali... belki onun tarafından hikayeyi dinlediğimde haklı bulurum bilmiyorum ama merak ediyorum geçerli sebepleri kendince ne kadar önemliymiş.
http://illekitap.blogspot.com.tr/2015/10/ozge-gul-tutkulu-ask.html Türk yazarlara şans veren bir blogger olarak tanındım gitti. :) Evet, yazarlarımızın iyi şeyler başardığını görmek güzel bir şey, gerçi son zamanlarda iyi yazar bulmak zor ama iyiler de yok değil. Bence Özge Gül de o iyiler kategorisine girebilecek bir kaleme sahip. Öncelikle Özge Gül'ün kaleminden bahsetmek istiyorum. Akıcı ve merak uyandırıcı bir kurgu yeteneği olmasının yanında okuru sıkmayan bir kalemi var. Çok kalın bir kitap olmasına rağmen başlangıçtaki tempo düşmüyor ve çizgisini bozmuyor bu güzel bir şey. Karakterlerin sinir bozucu davranışlarını ve zaman zaman karakterlerden sıkılsam da araya giren diyaloglar ya da olaylarla kitaba tekrar okuru çekiyor. Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Serkan altı yıldır aynı yerde çalıştığı iş arkadaşı Melisa'ya aşıktır. Duyguları karşılıklı olsa da geçmişinden yaralı olan Melisa kendi elleri ile Serkan'ı başka kadına itmektedir. Kıskançlık, tutku ve aşk her karşılaştıklarında kendini gösterse de bu çift birbirinden uzak durmaya kararlıdır.Ta ki artık dayanılmayacak noktaya gelene kadar... Ancak bazen bazı şeyler için geç kalınmış olabiliyor. Kitapta, Serkan ve Melisa'nın birbirlerini hırpalayan, ama yine de kalplerinin nasıl bir attığının hikayesi. Tabi sadece bununla da kalmıyor yan karakterlerle hikayeyi hareketlendirmekten geri kalmıyor yazar. Ancak açık yüreklilikle söyleyebilirim ki ne Melisa'nın dengesiz, tutarsız ve güvensiz hallerini sevdim ne de Sedat'ın seni istiyorum ama onun da kalbini kıramam tavırlarını... Sanırım ilk defa bir kitapta baş karakterlerden haz etmedim. Tercihim benim yan karakterler oldu :) Bazen okurken Sedat ve Melisa arasındaki bu çelişkiler sıkılmama neden oldu, ben normalde ne istediğini bilen karakterleri severim. Evet, Sedat ne istediğini biliyordu ama yine de pes etmesi, geri çekilmesi ya da başka kollara yönelmesi bu istediği şeyle ilgili kararsızlığını demekti benim için. Melisa ise... tamam kızım senin psikolojik tedaviye ihtiyacın var. De get Allah aşkına ne dengesiz insansın sen! Vallaha Serkan'ın ya da Selin'in yerinde ben olsaydım Melisa'yı bir kaşık suyu bırakın bir damla suda bile boğabilirdim. Selin demişken... Selin Melisa'nın ev arkadaşı ve kesinlikle cesur, ne istediğini bilen ve sevgisini göstermekten çekinmeyen bir kız. Selin benim bu kitaptaki favori karakterim ;) Ayyy susuyorum yoksa çok konuşacağım :) Kitabı beğendim, dediğim gibi karakterlerin davranışlarından ve aptallıklarından sıkıldığım zamanlar oldu, keşke bu kadar tripcanlarda olmasalardı da tatlıya bağlansaydı dediğim oldu. Yine de kurgunun bütününü ele alırsak güzeldi. Sadece... Eksik bulduğum noktada spoiler falan dinlemeyeceğim söyleyeceğim. Serkan ve Eda'nın otel odasında aralarından geçenler... kitabın sonunda... o kısım bana biraz fazla mı basit kaldı ya da çok mu kolay bitti emin olamadım. Yani Eda'nın son karıştırdığı haltlardan sonra... ilişkilerindeki bu tür bitiş biraz olmadı gibi... daha başka olmalıydı bence, o kısım ne yazık ki beni tatmin etmedi. Ancak mutlu sonları severim, kitabın Serkan ve Melisa için mutlu son olmasına memnun oldum keşke Selin içinde aynısı olsaydı... Selin'in kitabını bu kitaptan daha bir hevesle okuyacağımı hissediyorum. Offf... tamam sustum ve yorumumu bitiriyorum. :)