Kitap yarım bırakmak adetim değildir. Sevmesem bile okumaya çalışır, sırf yazarın verdiği emekten dolayı bitiririm. Bu kitap bir annenin ağzından oğluna mektup yazılırmış gibi yazıldı. Anne kendi çocukluğundan, annesi ve ailesiyle iletişiminden, oğlunu nasıl dünyaya getirip, ne zorluklar çektiğinden bahsederek anlatmaya başladı. Kitabın üçte birlik bir kısmını bu bölüm oluşturuyor zaten. Ancak o kadar uzatmış, okuyanı o kadar tekrarlayan olaylarla boğmuş ki okumak benim için işkenceydi. Kitabın yarısını geçtikten sonra içimde büyüyen sıkıntı artık kendi kendime, "Neden bu kitabı okumaya devam ediyorsun?" diye sormama neden oldu ve bıraktım. O kadar çok hata üstüne hata yapmış ve kendini haklı görmüş ki... Evet, çektiği sıkıntılar kolay değil farkındayım. Kimsenin hayatını da yaşamadan eleştirmek istemiyorum ama o anlatmış ve bende diyorum ki bu anlatı olmamış. Empati kurduramadan, sadece iç sıkıntısı duyacağınız şekilde yazmış. Kendi çocukluğundan anlatmaya başlaması iyi bir fikirdi ama bunu avantaj yerine dezavantaja çevirmiş. Kısacası ben bu kitabı yarım bıraktım ve kesinlikle sevmedim.
Yetim kalan 3 kardeşin farklı farklı ailelere evlatlık verilmesi ile başlayan kitap tahmin edilebileceği gibi onların kavuşması ile son buluyor. Okunması inanılmaz kolay bir kitap. Bir bölüm daha, bir bölüm daha diyerek elinizden bırakamayacaksınız. Hikayenin geçtiği yıllar (1880-1910) benim okumayı sevdiğim yıllar. Sevginin ve kötülüğün saf olduğu... Kimden kötülüğün kimden iyiliğin geleceğinin anlaşılmasın günümüze göre çok daha kolay olduğu yıllar... Sonlara yakın iki sayfanın, tüm kitap boyunca beklenen o iki sayfanın içimi nasıl sızlatıp gözlerimi doldurduğunu anlatamam. Sımsıcak bir romandı. Yazarın daha önceki kitabı da aynı tadı vermişti. Severek okudum ve aile üzerine bir kitap okumak isteyen herkese tavsiye edebilirim.
Nazilerden zor kurtulmuş iki genci tekrar Almanya'ya gizli göreve gönderip küçük bir çocuğu kaçırmalarını istemek... Kitabın özü bu ve arka kapak yazısını okur okumaz büyük bir heyecanla kitabı okumak için aldım. Rahat okunuyor, sizi tasvirler ve ayrıntılarla boğmuyor. Çok düşünmek istemediğiniz, bol heyecanlı bir maceraya atılmak istediğiniz bir anda okunabilecek bir kitap. Olay örgüsü, tüm o kaçma kovalamalar bir aksiyon filmi izliyor hissi yaratacak. Ayrıca Hitler ve kurduğu dünyanın bir parçasını da okumak ayrı bir keyif verecek. Sonu beklentilerimi karşılayacak cinsten değildi ama olmayacak bir şey de değildi. O yüzden ben sevdim.
İlk 100 sayfasını okumakta zorlandım ama bu yazardan veya hikayeden değil benim odaklanmakta sorun yaşamamdan ötürüydü. Buna rağmen hikaye oldukça ilginç başlıyor. Kitabın isminin Kara Cadı olmasına rağmen, açıkçası bu kadar sihir beklemiyordum. Nora Robert birkaç kitabını okuduğum bir yazar. O okuduğum kitaplara dayanarak bu şekilde fantastik bir dünyayla karşılaşacağımı hiç beklemiyordum. O yüzden biraz şaşırdım ve bocaladım ama fantastik kitapları sevdiğim için okumakta sorun yaşamadım. Yazarın bu konuda oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim hatta. Karakterlerden oldukça etkilendim. Birbirleri ile olan iletişimleri, yakınlıkları, arkadaşlık, dostluk ve kardeşlikleri kalbimde bir yere dokundu. Sımsıcak bir duygu hissetmeme neden oldu. Kitabı okurken karakterler arasındaki ilişki beni hem etkiledi hem güldürdü. Hikaye bana göre ayrı bir heyecan. Bu kitabı okumayı sevdim ve serinin devam kitaplarını da okumak için sabırsızlandım ama tekrardan söylemem gerekirse fantastik sevmeyen biri kesinlikle okumamalı. Ne saçmalıyor bu diyebileceği çok nokta olacaktır ama sevenler için kesinlikle tavsiye edebileceğim bir kitap. Tüm o ritüeller, çemberler, elementler bana P.C.Cast'ı anımsattı. O yazarı sevenler için de ayrıca tavsiye edebilirim.
Çok eğlenceli bir kitap ve karakter. İlk bölümden kitabın içine giriyorsunuz ve kitap ilerledikçe kitaba daha çok bağlanıyorsunuz. İlk iki bölüm öyle trajikomik bir şekilde başladı ki hiç beklemiyordum. Hele cinayet hiç aklımdan geçmiyordu. Yazar beni oldukça şaşırttı. Tenny'i sevmemek elde değil. Yemek tarifleri ve olası cinayet planları ile benim favori karakterlerim arasında yerini aldı. İkinci kitap için oldukça heyecanlıyım. Bu şekilde seri olması da bu kitabı sevmem için oldukça etken bir unsur oldu.
Anlatılan her olguyu küçük bir hikayeyle destekleyen yazar sizinle sohbet eder gibi. Kitabının anlaşılır olması ve herkes tarafından anlaşılabilmesi için harcadığı çabayı kitabın her sayfasında hissediyorsunuz. Başından ortasına kadar oldukça akıcı ve benim için iyi fikirlerle doluydu ama geri kalan kısım sanki konuyu uzatmak için yazılmış hissi verdi. Burada kendini oldukça tekrarlamış gibi. Son birkaç bölümde oldukça etkileyici hikayelere yer vermiş, bu bölümleri daha ilgi çekici kılmış. Hayatıma katabileceğim fikirler vardı evet, bu yüzden ben bu kitaptan bir şeyler aldım ama bu tarz kitap okuyan birileri bu kitabı okursa bir şeyler alabilir mi emin değilim. Sanki genel konulardan bahsediyor gibi. Alıntılar; Eğer bağımsızlık imkansızsa, duygusal bağımlılık bir çözüm değilse ve bağımlılık istenmiyorsa, öyleyse ne olacak? Ben bu yüzden yeni bir terim icat ettim: Kendine-bağımlılık. SF/41 Bütün gün rehberlik ofisinde çalışıyorum. Kimileri bana, başka birini kast ederek şunu söylüyor: "Böyle pislik olamaz." Ben de diyorum ki: Neden olamaz? Böyle pislik olabilir, hatta çok, çok daha fazlası da olabilir. Neden olamasın? İstediği kadar pislik olabilir, bu ona bağlı. Bu kötü adama karşı kendinizi savunmanız sizin görev ve sorumluluğunuzdur. Bu sizin işinizdir, onun değil. "Hayır çünkü bunu yapamaz!" Evet, yapabilir. "Ama yapmamalı." Neden yapmamalı? Bunu kime borçlu? Hiçbir şey borçlu değil. Bu sizin sorumluluğunuz. Başkalarını suçlamaya devam edemeyiz; buna inanmaya devam edemeyiz; bu artık eğitimle ilgili bir mesele bile değildir. SF/73 Acı çeken insanlar, kendileri tarafından terk edilmişlerdir. Kendi yetişkin halleri onları terk etmiştir; içlerindeki çocuklar yalnızlığa terk edilmiştir; onları kontrol edecek kimse kalmamıştır. Bu kişiler yardım - hatta daha fazlası, bağımlılık- bulabilmek için etraflarına, her yere bakınmak zorunda kalmışlardır. Bu kesinlikle geri döndürülebilir bir süreçtir. Her zaman, her zaman. Kendi içimde, içimdeki çocuğu kontrol etmesi gereken bir yetişkinin olduğunu fark etmeliyim. SF/74