Kitap psikolojik tahlil ağırlıklı bir roman olduğundan ve roman kişileri psikolojik yönden ele alındığından, olguların tam manasıyla anlaşılması biraz güç oluyor. Eski kelimeler bir hayli fazla (kitabın sonuna bir sözlük konulması akıllıca bir iş). Dili birazcık ağır(mış) gibi geldi bana. Ancak Peyami Safa'nın biçime dayalı kullandığı dil etkileyici; kesik cümleler, olaylara ve içe bakışa olan yorumu, şiir gibi benzetmeler Safa'nın edebi yönünün güçlü olduğunu gösteriyor. Bir hastalık ve bu hastalığa tutulmuş çocuğun iç dünyasını -hissettirecek tarzda- çok iyi yansıtmış Safa.
Kitapta, "Dünyanın hiçbir Nüzhet'i yalan söylememelidir", "Ağaçların sıhhatine bile imrenerek-bakarak yürüdüm", "Aşkta musiki, sevgilinin vesika fotoğrafını kainat ebadında bir agrandismana çıkaran muhayyilenin objektifini bir anda açıyor" gibi beni etkileyen pek çok cümle var, ve onlardan bazıları: Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler... İki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur... Hasta olmayanlar bizi ne kadar az anlayacaklar!... Istırabın ilacı ıstıraptır. İkisinin hasılı zarbı: sevinç!... Halbuki mesele basit. İnsan hastalanır ve ölür... Annelere anlatılan kederler taksim değil, zarbedilmiş olur...