Neredeyse emin olduğum bir şeye neden bu kadar şaşırdım bilmiyorum. Ama bir tahinim var. Yazarın dili. Ben alıp yürümeden önce kitabın içeriğine değineyim.
Emma, yeni bir yere taşınıyor. Üvey babası denen o adiden uzaklaşmak için. Ve burada David adında yakışıklı bir marangozla tanışıyor. Bu gizemli marangoz ve Emma arasındaki ilişki çok hızlı ve yoğun gelişiyor. Yani hızlıdan kastım gerçekten hızlı. Adam Emma’nın mutfak dolaplarını yapmak için gittiği evden neredeyse onun sevgilisi olarak çıkıyor. Bunu biraz saçma bulsam da ilerleyen sayfalar garip bir şekilde bu ikiliye alışmamı sağladı. Normal iki sevgilinin yapacağı türden her şeyi yaptılar ama bu bana göre vıcıklık seviyesinde değildi. David Emma’yı üvey babasından ve onun abilerinden koruyor. Ve geçmişiyle baş etmesine yardım ediyor. Buraya kadar her şey normal ilerlerken iki üç bölüm aralıklarla verdiği flashbackler sizi gerçeğe yaklaştırıyor. Sonra diyorsunuz ki David de dibi boylamış… Ama bu geriye dönüşler sadece David’in değil Emma’nın da geçmişiyle alakalı. Ve bana göre ikisininki de yarışacak cinstendi.
Her şey kafamda yerli yerine oturduğunda daha çok merak ettim. Bir insan neden bunu yapar? Bunun cevabı için sayfaları hızlı hızlı çevirdim ve sonra Maggie’nin o bölümüne geldim. Ve orada ağladığımı itiraf ediyorum. Yazar kadının ne hissettiğini çok güzel bir şekilde bize yansıtmış. Ve o sahne çok fenaydı. Bu bölümden sonraki son bölümde çok çok fenaydı.
David görmemesi gereken şeyleri görmüş. Ve bu olay onu şuan ki kişiliğine büründürmüş. Geri dönüşler olmasaydı sıkılacağınız türden biri diyebilirdim. Ama o flashbackler sayesinde biraz gizemli bir tipti benim gözümde.
Emma ise aslında onu nasıl tarif etmem gerektiğini bilmiyorum. Tıpkı David gibi o da sıkılacağım türden biri olabilirdi. Ama yine o geri dönüşler yüzünden daha farklı açıdan bakmaya başladım ve sevmeyi başardım. Bu karakter güçlü tiplerden. Hele son sahnede o DURUMDA ki düşünceleri daha çok sevmeme neden oldu.
Belki tek eksik yanı ilk sayfaların çok azcık sıkıcı olmasıydı. Heyecanlı bölümlere gelene kadarki yerler çok tekdüze yani birbirine çok benziyordu. Bunun dışında bana göre bir eksik yoktu.
Hepimiz, nedenleri biz olalım ya da olmayalım, sırların elinden çekiyorduk. Ve bu yüzden, kendi kendimizin kurbanı olmuş bir dünyaydık.
http://satellitebook.blogspot.com.tr/2016/03/yorum-kopru-claire-wallis.html