Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Evet, büroda oturuyorum, önceki gibi yine kapalı hava, yarın da gelmez mektup; düş, senden aldığım son haberdir.
Bana bir yol kalkıp cumartesi gününde ne buluyorsun ki yüreğinde korkuyla onu "iyi" diye niteliyorsun sorusunu yöneltsen, bunu yanıtlamam güçlük doğurmaz: Seni sevdiğim için (seni de, budala, seni de kendi dibindeki minik bir çakıl parçasını denizin sevmesi gibi seviyorum, tıpkı onun gibi sevgimin seli örtüyor üzerini - ve gökler izin verirse senin yanında yine bir çakıl tanesiyim) bütün dünyayı sevgiyle kucaklıyorum, bu dünya içinde sol omzun da var, ama hayır, ilkin sağ omzun vardı, bu yüzden de içimden geldikçe (sen de bluzunu biraz kenara çekip almak lütfunu esirgemedin mi) bir öpücük konduruyorum üzerine... Dolayısıyla, çoktan ikimizin tek bir varlık oluşturduğumuzu söylemekte haklısın ve bundan hiç korku duymadığım gibi benim biricik mutluluğum bu, biricik gururum. Ve söz konusu mutluluğu asla ormanla sınırlamak niyetinde değilim.
Diyeceğim doğum günün için pek de iyi hazırlanmamış, her zamankinden de kötü bir uyku uymuştum, başım ateş içinde, gözlerimin feri sönmüş, şakaklarım zonkluyordu, öksürüyordum üstelik. Sanıyorum doğum günün için uzunca bir dileği senin orada öksürmeden söyleyemezdim. Neyse ki bir dilek gereksiz; yalnızca bir teşekkür bu dünyada olduğun için; daha baştan bu dünyaya bakıp (görüyorsun, benimde dünyayı öyle fazla bildiğim yok; ancak, senden farkım ben bunu saklamıyorum), daha baştan bu dünyaya bakıp senin içinde bulunabileceğini düşünemezdim doğrusu. Ve bu dünyada olduğun için sana teşekkür ediyorum (böyle mi olur teşekkür?) bir öpücükle istasyondaki gibi tıpkı. O vakit hoşlanmamıştım bundan (ama bugün nasılsa dik başlılığım üzerimde).
Onun gibi yaşayan biri için hayat kölelikten başka şey değildir, onun gibi yaşayamayan biri içinse özgürlüktür.
Bir bakıma senden bağımsız durumdayım, çünkü sana karşı bağımlılığım sınır tanımıyor. "Ya hep, ya hiç," fazlasıyla büyük bir söz benim için. Ya sen benimsin, o zaman her şey yolunda demektir, ya da kaybederim seni, benim olmaktan çıkarsın, o zaman iş kötüye varmakla kalmaz, her şey çıkıp gider elimden, o zaman ne kıskançlık kalır, ne hastalık, ne korku ne de başka bir şey. Dolayısıyla, bir insana bu kadar bel bağlamak hiç de hoş değil, onun içinde bir başkasına bu kadar güvenmenin temellerinin sağlamlığına ilişkin bir korku sinsice yuvarlanıyor insanın içine; ama seni kaybetmekten duyulan bir korku olmaktan çıkıyor bu, bir başkasına böylesine güven beslemeyi göze almaktan duyulan korkuya dönüşüyor. Dolayısıyla (ama bu da sanırım doğuştan böyledir) senin o sevimli yüzündeki ifadede öylesine bir tanrısallık yer alıyor ve seni kendini savunma gücüyle donatıyor.
Tutalım ki seni her şeyden çok seviyorum dedim, aslında bu bile sevgi sayılmaz; senin bir bıçak olman, benim de bu bıçakla kendimi deşip durmamdır sevgi.
Hayat iki seçenek çıkarır insanın önüne: Ya yazgısını sırtlanacak, evet deyip, yaşamını ona göre düzenleyecek, yazgısına kucak açacak, üstünlük ve sakıncalarını kabullenecek, mutluluk ve mutsuzluklarına içtenlikle, pazarlığa kaçmadan, bir yücekalplilik ve alçakgönüllülük alıp bağrına basacaktır. Öbür seçenek yazgısını aramaktır; ne var ki, aramakla yalnızca güç, zaman, hayal, yerinde ve olumlu körlük, içgüdü kaybedilmez, kendi değerini de elden çıkarır insan. Yoksullaşır giderek; ele geçen şey, elde var olandan her zaman için daha kötüdür. Hem inanç gereklidir aramak için, inanç için de belki yaşamanın gerektirdiğinden daha fazla güç.
Bu yorum silinmiş
"demek sana çiçek gönderdiler ve sen de onu odana koydun üzüldüm doğrusu buna. odandaki bir eşya olsaydım o çiçekler çıkana kadar bir daha girmezdim o odaya."
"Milena, sen benim için bir kadın değilsin, bir kız çocuğusun, daha önce görmediğim kadar saf bir kız çocuğu, sana elimi uzatmaya cesaret edemem; kirli, titrek, pençeyi andıran, terleyip soğuyan bu eli..."