Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
konuyu açan sensin konunun arasına hakaret eden yine sen.
sen lafı açıp insanlara boşluk doldurtursan aynı şekilde başkalarıda hakkını arar.
konunun içinde başkalarını bu şekilde ifşa edemezsin.
ayrıca yeğenim takas konusu açmazdı emin ol.
gösteriş mi???? mantığı anlasam buna yorum yapıcam ama neyse.
dediğin gibi konuyu açtığın için biliyorsundur:BURADAKİ KONU YANİ TARTIŞTIĞIMIZ ŞEY: OKUMA ORANINI NASIL ARTTIRIRIZ?
takas yaptığın insanları bu şekilde yargılarsan konunda , söz konusu insanlarda yazar.
konuna devam edebilirsin. sen açmadığın sürece konu kapandı.
Bende takas veya ödünç konusuna bir yorum katayım dedim. Kitap severlik ve geniş bir kütüphane kurmak için, biraz fetişizm birazda kolleksiyonerlik tutkusu istiyor sanırım. Benim bir çok geniş kitaplığı olan arkadaşım var ki bende onlardan sayılırım kitaplığımda okunmamış sayısız kitap var, ama iş takasa veya ödünç vermeye geldimi Hayır. Şahsen bazen bendende okumak için kitap çok istenir benim cevabım hediye alim olur ve alırım. 2. el konusu ise ancak ve ancak baskısı biten yeni baskı yapmayacak olursa evet ama baskısı varsa yeni kitabın kitaplığımda yer almasını tercih ederim...
Biz, lisedeki edebiyat hocam ve onun eşinin yazdığı bir proje sayesinde bir köye gitmiştik. Köydeki çocukların daha önce okudukları kitaplar parmakla sayılıyordu. Yani birine "En son hangi kitabı okudun?" dediğimizde çocuk "Bir keresinde kitap okumuştum" diye başlıyordu anlatmaya ve şok olmuştum. Sonra düzenli aralıklarla kitap bıraktık onlara. Yardım eden, kitaplarından gönderen insanlar da oldu. Defter dağıttık ve okudukları kitaplar hakkında yazmalarını istedik. Kitabın adı ne, yazarı kim, on üzerinden kaç verirsin gibi sorular da ekledik. Biraz olsun okuyup okumadıklarını takip etme amaçlı. Köye gittiğimizde de onlarla sohbet ettik, kendi kitaplarımızdan söz ettik. Böyle işte, en sonunda da bütün kitapları köye bıraktık, minik bir kütüphane oluşması amaçlı.
Bazı çocuklar çok ilgilendiler ama ev işlerinde ailelerine yardım etmek zorunda olduklarından çok fazla zaman ayıramadılar. Kimisi canavar gibi okudu. Yaşça daha büyük olan biri -ki arkadaş da olduk onunla- okuduğu kitaplardan sevdiği cümleleri not etmeye başladı. Daha önce şiir yazıyormuş, yazdıklarını bizimle paylaştı.
Amacım "Bakın bunları yaptık" demek değil. Demek istediğim, "Okumayan okumuyor, bunu değiştiremeyiz" diye düşünmektense insanları kitapla tanıştırmak için bir şeyler yapabiliriz. Okuma toplulukları kurabiliriz, kitaba ulaşamayan kesimlere kitap göndermeye çalışabiliriz. Bir okul seçip o okula yardımcı olabiliriz. Yasal olarak yapılması gerekenler var mıdır, nelerdir bilmiyorum ama ilkokullara gidip çocuklara kitaplardan söz edebilir, kendi okuma deneyimlerimizi anlatabiliriz. Ne bileyim, yapılır bir şeyler.
KİM DEMİŞ ÖĞRETMENLER OKUMUYOR DİYE OKUYORLAR BAL GİBİ,MESELA BENNNNNNNNNN,ÖĞRETMENLERİ HERKES KARALIYOR ZATEN Bİ SİZ KALMIŞTINIZ KARALAMAYAN,
Ben bu konuda çok uğraşıp didiniyorum ama şöyle bir sıkıntı var. Okumayan birisine size göre mükemmel bir kitabı anlatmaya çalıştığınızda adam zaten okumadığı için 'e, o ne saçma şeymiş öyle, onu ben de derim, ne gerek var' gibi karşılıklar alabiliyorsunuz. Bu da tam olarak beni deli eden bir durum. Güzel kardeşim, işte ben de onu demeye çalışıyorum. Bu sadece bir örnek, böyle daha neler neler var. Ama adam bana mısın demiyor, amaaan deyip geçiyor. Üstüne üstlük ben kitap okuduğum için 'enayi' oluyorum. :)
İnsanlar çok tuhaf vesselam. Kendi başlarına bir şey gelmediği sürece sizin dedikleriniz bir kulaklarından girip diğerlerinden çıkıyor.
Buna ihtiyaç duyulmaz diye umuyorum ama hiç olmadı dövelim. Döve döve okutalım. :)
Biz eşimle Haziran'da evlendik ve kendimizce şöyle bir karar aldık mesela arkadaşlar. Çocuğumuz olduğunda ben onunla ilgilendiğim zamanlarda ona daha anne karnındayken başlayarak kitap okuyacağım ve eşimle her gün 1 saatlik kitap okuma seansları düzenleyeceğiz. Aslında eşim askerde sıhhiyedeydi ve orada da vakit buldukça okurdu, biz böylece çocuğumuzu doğuştan kitap sevgisiyle donatmayı düşündük. Ben de küçükken çok çalışırdım, hem okula gider, hem evde çalışan annemin -tekstil işleri olurdu genelde, bebe penyesi önündeki resim kesme, iplik temizleme falan gibi- işlerine yardımcı olur, hem de küçük kardeşlerimle ilgilenmeye çalışırdım. Ama böyle yoğun bir tempoda bile kitap elimden düşmezdi, marifet diye söylemiyorum ama bence okumak isteyenin önünde engel olamaz. Bu saçmalığı insanlara anlatmalı ve alternatif çözümler sunmalıyız. Mesela bir çoban da çalışıyor ama gölgede koyunlar otlarken kaval çalabiliyor. Önemli olan vakti değerlendirebilmek, bizim zamanımızda Öss'ye hazırlanan herkese tuvalette bile test çözün derlerdi, neden kitap okunmasın? Ya da otobüste, ya da metrobüste, ya da trende? Her zaman yanınızda bir kitap bulundurmanın sayısız faydaları var ve bunu en iyi ben biliyorum.
Keşke insanlar elinizde kitap gördüğünde biraz imrense de hemen okumaya başlasa:) Ama öyle olmuyor, belki orta yaşlı nüfus için bir şeyleri değiştirmek zor olabilir ama genç nüfus gelecek demek...
Şimdi şunlar okuyor bunlar okumuyor ya da ikinci el korsan orijinal tartışması yapmak yersiz. Eğer mesele okuma oranını arttırmak ise bu iş üzerine ciddi biçimde yoğunlaşılmalı. Bırakın önce okumayı öğrenelim sonra orijinal e geçeriz. örneğin bu sitede aynı şehirde yaşayan insanlar bir araya toplanıp okuma günleri yapabilir ve herkes yanında okumayan birini getirebilir. bir saat kitap okuma seansları yapılabilir.. yani düşününce çıkar birşeyler. hele denize bi taş atmayı deneyelim. baştan kestirip atmayalım
GÜLSER KARATAŞ ben diyorum öğretmenler okumuyor diye.
mesela ben öğretmenler odasında kitap okuyunca millet hep boş iş gibi yorumluyor.
keske sizin gibi daha çok öğretmenimiz olsa ama maalesef yok.
hatta bir araştırma yapılmış: kahvehaneye giden öğretmen kütüphaneye gidenden daha fazla:(((
bu araştırmaya da gerek yok her şey ortada zaten:(
Ben hatırlıyorum....Orta 1 deyken türkçe öğretmenimiz Sefiller'i okumamız için ödev vermişti...bitirene kadar göbeğim çatladı. Ozamanlar internette yoktu özetini bulalım. resmen işkence çekmiştik. Öğretmenlerde çocuklara yaşlarına göre kitapları ödev vermeli...iyi ki o yaşta nietzsche okutmaya zorlamadılar...
Bu yorum silinmiş