Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
kitaba verdiğim puanlar tamamen kitapla uyuşup uyuşmadığıma bağlı.. çok sevilmiş 10 puan verilmiş bir kitabı herkes sevdi emek var diye bende 10 puan veremem. kitap beklentilerimi karşıladıysa neden 10 puan vermeyim. klasikleri severim örneğin en sevdiğim Savaş ve Barış, Diriliş, Suç ve Ceza vs. ama bu hepsine 10 puan vermemi gerektirmez Vadideki Zambak mesela okuyamayıp yarım bıraktığım bir kitap, Madam Bovary okuduğum ama hiç beğenmediğim bir kitap. ve beğenmediğim bir kitaba neden 1 puan vermeyim. 10 puan verirken sorun yok da 1 puan verince mi olacak. ayrıca burada verdiğimiz puanlar tamamen kişisel, yazarın emeğiyle zerre alakası yok. zaten hangimiz hayatımızda bir kitap yazdık da emeğe puan biçelim.
Arkadaşlar neden "bulvar gazetelerinden hallice, fırça darbeli, gri tonlu" diye tabir edebildiğiniz kitapları okuyorsunuz onu anlayamıyorum ki ben. Yine de sorun bende diye düşünüp şunu söyleyebilirim; sanırım soruyu yanlış sordum, "edebiyat dünyasında kendini kanıtlamış bir kitaba nasıl 1 puan verebiliyorsunuz?" olmalıydı soru.
tamam kabul ! yanlış bilgi verenleri başka bir kefeye koyalım babyangel efendim !
" bu durumda oraya bir yorum bırakılması taraftarıyım ben " derken neyi kastettiniz anlamadım ama ...
böyle bir puan verdim çünkü ... paylaştığım köşe yazısı aslında " amaca giden her yol mübahtır " tarzında sadece kazanç odaklı düşünenleri çok güzel anlatmış . burada artık kitabın ne olduğu arka planda kalıyor . " usul esasa mukaddemdir " derler . yani bir şeyin nasıl yapıldığı ne olduğundan önemlidir . insanları kandıran bir yazarın ne yazdığı artık ikinci planda kalır .
yani prettyelmayra doktor örneği ile birebir tabii ki örtüşmüyor çünkü kıyas yapıyorum . yani doktor için de şöyle dememiz lazım " evet yanlış ameliyat yapmış ama adam da 11 yıl bunun için okumuş . bu yüzden yiğidi öldür ama hakkını yeme ! " hayır diyemeyiz .
çünkü kitapta verilen bütün emekler ikincil niteliktedir . kitabı " ne kadar güzel dizgisi baskısı kapağı var " diye almıyoruz . kitabı kitap yapan özüdür aslıdır . istersen on yıl uğraş iyi değilse değildir . yani kitaba verilen puanda verilen emekler bir kıstas bile değil bence .
:)
@emel elif konuyu güzel bir şekilde açıklamışsınız. :D
emel elif size katılıyorum. Bir de denmez mi "Yüzyıllık Yalnızlık'ı adam beğenmemiş. Tabii beğenmez, beyni o kitabı anlayacak kadar gelişmiş değildir." Böyle yorumlarda duydum, okudum. Bu yorumlarda bulunanları da okur olarak değerlendirmiyorum.
@bilge çetin çok güzel anlatmışsınız, ben de ortaokul zamanında başladım, daha çok klasikleri okuyordum o yıllarda ama mesela Huzur Sokağı'nı da okumuştum. çok da beğendiğimi hatırlıyorum, şu an aynı şeyleri hissetmeyebilirim ama ben tamamen farklı bir şey anladım ya da bahsettim diyelim. insanın aldığı tatla ilgili bir durum, ben de kitap seçerken çok okunanlara bakıyorum, kimseyi de o kötü okumayın, aaa cahiller diye yargılamam. sadece sizin tırnak arasında anlatılan şekilde düşündüğünüz halde okuduğunuzu düşünmüştüm, eskiden okumuş olduğunuz aklıma gelmemişti. anlaşmış olduk sanırım. keyifli okumalar.
@prettyelmayra düşündüğüm halde okuma kontenjanım her bir yazar için bir kitaptır. Kabul edersiniz ki önyargı hepimizin başının belası. Olumsuzu olumluya çevirmek manasında çok karşılaşmamakla birlikte (karşılaşma ümidimi kaybetmeden : ) ) olumluyu olumsuza çevirme manasında çokça karşılaştım. Karşılaştığım zaman da yazarla helaleşip bana müsade deyip uzaklaşıyorum : )
@prettyelmayra okuyuş serüvenime ortaokul yıllarında başladım. Çok fazla okuyamamakla birlikte (ki bunun çok çeşitli sebepleri var, maddiyat, teşvik vs.) etrafıma göre okuyan biri sayılırıdım. O yılların ve o dönem çocukluğunun malum ihtiyaçları olan kitapları okudum. Lise yıllarıma geldiğimde kitap kategorim değişmişti. Malum insan lise döneminde kendini ispat, kapasite sorgulaması tarzı şeyler arıyor. Ve bu dönemde kişisel gelişim kitapları, romanları çok okunuyor. Çok iyi hatırlıyorum ben lisedeyken arkadaşımın üniversitede okuyan ablası okuduğum kitapları küçümsemiş, dudak bükmüştü. Ne yani, bunları mı okuyorsun dercesine okuma kültürümü sorgulamıştı. Haklıydı çünkü insan yaşının ve çevresinin verdiği yeni unsurları bünyesinde harmanladığında okuma zevki farklılaşıyordu. Eminim ki zamanında oda benim kaybolduğum sayfalarda yönünü bulmaya çalışıyordu.
Fakat insan böyledir işte, daha güzelini bulduğunu düşündüğü anda geçmişini birden unutur. Neyse. Zamanla farklı eğilimlerin etkisi ile okuyuş ihtiyacınız da değişiyor. Bir dönem ciddi roman okuyucusu oldum. Romalnarında kategorileri var elbet . Bazen aşırı derecede aşk, kimi zaman serüven, kimi zaman biyografi. Ama hepsi popüler kültürün etkisi ile en çok satanlar listelerinde görğdüğüm kitaplar. Kitap alacağım zaman en çok satanlara bakıp kitap aldığım çok oldu. Yada arkadaşlar arasında çok methedilen kitapları aldım. Bunların hepsi birer ihtiyaçtı. Bir inşaatın temeli nasıl oluşturulur?İşte okuduğum bütün kitaplar, sağlam bir okuyucu olmak için kurduğum inşaatın çimentosuna harç oldu.
Karşılaştırma yapmayı öğrendim. Okuduğum hiç bir kitabı neden okudum, zaman kaybettim, diye değerlendirmedim. Eğer okumasa idim mukayese yapamazdım. Mukayese beni daha güzeline sevk etti. Okuyucu aynı zamanda kaşiftir. Kendi dünyasının en kutsal bölgesini arayan bir kaşif. Düşünce dünyamızı oluşturan bu kutsallar mekanlar değil fikirlerdir, daha doğrusu fikirlerden inşa edilmiş şehirler yaratırız bu kitaplarla kendimize. İşte okuyucu okuma serüveni boyunca hep en kutsalını arar durur. Bunun için " bulvar gazetesi, fırça darbeli, gri tonlu şehirlerden geçer. En kutsalı bulabilmek adına en izbe yerleri görmeyi kabullenir. İşte bunun için okudum.
Lütfedip okuduysanız bin teşekkür
arkadaşlar ben kimseye neden o kitapları okuyorsunuz demedim ki, madem öyle düşünüyorsunuz neden okuyorsunuz dedim. bu ikisi farklı cümleler.
bence sadece tartışmak için konuşan insanlar var. kurduğum cümlelerin altında anlam aramanıza gerek yok.
"neden "bulvar gazetelerinden hallice, fırça darbeli, gri tonlu" diye tabir edebildiğiniz kitapları okuyorsunuz onu anlayamıyorum ki ben." bu cümlede o kitaplar okunmamalı mı yazıyor?
bir çok kişi Canan Tan'ı da aynı kategoriye koyuyor ama ben severek okuyorum. tabi ki zevkler farklı. benim beğenmediğimi, bir başkası beğenebilir.
pucca, ahmet batman, kahraman tazeoğlu bir çok yazar var herkes tarafından beğenilerek okunuyor ama bana hitap etmiyor ve bir kitabı bana hitap etmediyse, diğerlerini alıp okumam ama okuduğum kitabına da 1 vermem.
tabiki puanlama sisteminde 1 var, sakın 1 vermeyin kim dedi? ben bir soru sordum ve orada da nasıl bir verebiliyorsunuz dedim, soru buydu ve kişiye özel de sormadım, grupta kaç kişi var ama bir kaç kişi sürekli benim söylediğimin altında başka anlamlar arama telaşında. herkes özgür değil mi düşüncesinde, bence de 1'i hak etmez kitap.
sizce hak eder verirsiniz, ne ala ama ben hak etmiyor dediğim için benimle tuu kaka konumuna gelmenize gerek yok.
herkese mutlu günler.
umarım anlatabilmişimdir bu defa.