Ada, dünya edebiyatının en ilginç geleneklerinden birini inceleyen titiz, çok kaynaklı bir çalışmadır. İnsanoğlu yüzyıllardır mutluluk, serüven, kaçış yönündeki özlemlerini, uzak bir düsel ada görüntüsüyle birlşetirmiş, İnsan bilincinin bu eğilimi edebiyatın zengin kaynaklarından biri olmuştur. İlçağdan günümüze kadar, bir ada kavramı üzerine kurulmuş olan edebi örneklerin hepsi birtakım ortak özellikler gösterir. Bu ortak özellikler düşsel ada ortamının yazara sağladığı kendine özgü anlatım olanaklarından doğar. Ada, edebiyatının bütün örneklerinde en önemli anlam öğesi bir ada-dünya karşıtlığı olur. Bu çalışma, Utopya, Yeni Atlantis, Robinson Crusoe, Gulliverin Seyahatleri gibi klasiklerin yanı sıra, daha başka birçok ünlü yapıtı da bu açıdan ele almaktadır.
******
İnsanoğlu yüzyıllardan beri mutluluk, dirlik düzenlik, ölümsüzlük, serüven, kaçış yönündeki özlemlerini çoğunlukla uzak bir ada görüntüsüyle birleştirerek dile getirmeyi seçmiş. Bu da yazının en zengin kaynaklarından biri olmuş: Thomas More, Francis Bacon, Daniel Defoe, Jonathan Swift, Aldous Huxley, William Golding ve daha nice yazarın yapıtlarında, insan-dünya ilişkisi, düşsel adalar aracılığıyla yansıtılmış. Düşgücünün buluşları ya da bilincin çağrışımları ile yoğun anlamlar kazanan adalar, bazen mutlu bir yalnızlığın mekanı, örnek bir toplumun toprağı; bazen tehlikelerle ve gizemlerle dolu tekinsiz yerler; bazen de büyük serüvenlerin, sıkıntıların, iç çatışmaların yaşandığı ıssız ve uzak diyarlar. Akşit Göktürk, İngiliz düzyazı geleneğinde ortaçağdan yirminci yüzyıla değin ada kavramının nasıl işlendiğini, belli başlı örnekler üzerinde durarak gösteriyor bu yapıtında. TADIMLIKEngin denizlerde, dünyanın gürültüsünden patırtısından, gündelik tasalarından uzak, günlük güneşlik bir adada yaşamayı, çocukluğunda, gençliğinde ya da yaşlılığında gönlünden geçirmemiş, düşsel bir adanın şiiriyle büyülenmemiş insan var mıdır? Çizdiği dünya haritasının uygun bir yerine, karısının gül hatırı için bir ada konduruveren on altıncı yüzyıl ressamı, davranışıyla bu gerçeğe ne güzel bir örnek verir, insanın bu evrensel özlemini ne büyük bir anlayışla karşılar. Kim bilir, belki haritanın başka bir köşesine de kendisi için bir ada koymuştur o ressam! İnsanoğlu yüzyıllardan beri, mutluluk, dirlik düzenlik, ölümsüzlük yönündeki özlemlerini çoğunlukla uzak bir ada görüntüsüyle birleştirerek dile getirmeyi seçmiş, günlük yaşamının katı gerçekliğinden bunaldıkça, gönlündeki adanın mutlu yalnızlığına sığınmış. İnsanın gönlünde yatan bu eğilim, yazının en zengin kaynaklarından biri olmuş. İlkçağda ortaçağda zaman zaman, yeryüzü cenneti pırıl pırıl bir ada olarak düşünülmüş. Sonra More, Campanella, Bacon gibi düşünürler, toplumlarının düzeniyle yetinmeyerek, özlemini duydukları örnek toplumu açık denizler ortasında birer düşsel adada kurmuşlar. Sancho Pansa bile Don Quijotenin ardında, efendisinin bir gün kendisine güzel bir ada bağışlayacağı umuduyla dolaşır.
******
Ada, dünya edebiyatının en ilginç geleneklerinden birini inceleyen titiz, çok kaynaklı bir çalışmadır. İnsanoğlu yüzyıllardır mutluluk, serüven, kaçış yönündeki özlemlerini, uzak bir düsel ada görüntüsüyle birlşetirmiş, İnsan bilincinin bu eğilimi edebiyatın zengin kaynaklarından biri olmuştur. İlçağdan günümüze kadar, bir ada kavramı üzerine kurulmuş olan edebi örneklerin hepsi birtakım ortak özellikler gösterir. Bu ortak özellikler düşsel ada ortamının yazara sağladığı kendine özgü anlatım olanaklarından doğar. Ada, edebiyatının bütün örneklerinde en önemli anlam öğesi bir ada-dünya karşıtlığı olur. Bu çalışma, Utopya, Yeni Atlantis, Robinson Crusoe, Gulliverin Seyahatleri gibi klasiklerin yanı sıra, daha başka birçok ünlü yapıtı da bu açıdan ele almaktadır.
******
İnsanoğlu yüzyıllardan beri mutluluk, dirlik düzenlik, ölümsüzlük, serüven, kaçış yönündeki özlemlerini çoğunlukla uzak bir ada görüntüsüyle birleştirerek dile getirmeyi seçmiş. Bu da yazının en zengin kaynaklarından biri olmuş: Thomas More, Francis Bacon, Daniel Defoe, Jonathan Swift, Aldous Huxley, William Golding ve daha nice yazarın yapıtlarında, insan-dünya ilişkisi, düşsel adalar aracılığıyla yansıtılmış. Düşgücünün buluşları ya da bilincin çağrışımları ile yoğun anlamlar kazanan adalar, bazen mutlu bir yalnızlığın mekanı, örnek bir toplumun toprağı; bazen tehlikelerle ve gizemlerle dolu tekinsiz yerler; bazen de büyük serüvenlerin, sıkıntıların, iç çatışmaların yaşandığı ıssız ve uzak diyarlar. Akşit... tümünü göster