Yenilenme süreci tamamlandığında biyolojik faaliyetleri ve kemik yapısı Rupert'ın yirmi altı yaşında olduğunu gösteriyordu. O çelimsiz, iki büklüm zavallı ihtiyar, çelik gibi bir delikanlıya dönüşmüştü. Tanrı dokunmuş gibiydi. Boyu dokuz santim daha uzamıştı. Bağ dokusundaki sertleşme bambaşka bir çehreye kavuşturmuştu onu. Kulakları yüzde on daha küçülmüş, göz ve çene altındaki torbalar kaybolmuş, sarkık kasları sertleşmiş, gevşek derisi gerilmiş, yüzünde ve bedeninde tek bir kırışıklık kalmamıştı.
Geçici yönetim, dünya nüfusunun 750 milyon olduğunu duyurmuştu. Hayatta kalanların sayısı bazı ülkelerde 100 binin altındaydı. Kimi metropollerin nüfusu 10 bini bile bulmuyordu.
Yenilenme süreci tamamlandığında biyolojik faaliyetleri ve kemik yapısı Rupert'ın yirmi altı yaşında olduğunu gösteriyordu. O çelimsiz, iki büklüm zavallı ihtiyar, çelik gibi bir delikanlıya dönüşmüştü. Tanrı dokunmuş gibiydi. Boyu dokuz santim daha uzamıştı. Bağ dokusundaki sertleşme bambaşka bir çehreye kavuşturmuştu onu. Kulakları yüzde on daha küçülmüş, göz ve çene altındaki torbalar kaybolmuş, sarkık kasları sertleşmiş, gevşek derisi gerilmiş, yüzünde ve bedeninde tek bir kırışıklık kalmamıştı.
Geçici yönetim, dünya nüfusunun 750 milyon olduğunu duyurmuştu. Hayatta kalanların sayısı bazı ülkelerde 100 binin altındaydı. Kimi metropollerin nüfusu 10 bini bile bulmuyordu.
Ambrosia Laneti seveceğimi düşünerek aldığım bir kitaptı ve beni kesinlikle hayal kırıklığına da uğratmadı. Yazarın ilk romanı olduğu düşünüldüğünde kurgusunun da iyi olduğunu düşünüyorum. Sadece Can Umar dışındaki diğer karakterler, özellikle de Can'ın psişik güçlere sahip eşi Dorothe'nin çok arka planda kaldığını düşünüyorum. Kitabın başlarında Can ve Dorothe'nin hikayesinin romanın merkezinde kalacağını düşünmeme rağmen Dorothe'den hak edildiği kadar bahsedilmemişti. Dorothe'nin anlatımı ne kadar zayıfsa, Can'ın anlatımı da o kadar kuvvetliydi. Bir ara romana o kadar konsantre olmuştum ki, neredeyse Can'ın hırsıyla düşünür hale geldim.
Kitabın sonu beklediğimden çok daha iyi çıktı. Bilim kurgu türünü sevenler Türkiye'de bu türde yazan pek yazar olmadığını iyi bilirler. M.R. Yalçınkaya bu tür de ümit vaat eden bir yazar. İkinci romanı çıktığında konusuna bakmadan alırım diyebileceğim türden.
En büyük eleştirilerimden ve aynı zamanda övgülerimden biri de kapak tasarımına. Kapak kitabı hemen almamdaki en büyük etkenlerden biriydi. Ancak, konuyla kapağı tam olarak ilişkilendiremedim. (Bu ara bu sorunu sık sık yaşamaya başladım. Ben de bir tuhaflık var belki de).
Sözün özü, bilim kurgu okumayı seviyorsanız Ambrosia Laneti'ne kesinlikle bir şans tanımanız gerekiyor.
Ambrosia Laneti, son derece akıcı ve yalın bir dille yazılmış. Yakın gelecek çok sahici kurgulamış. Gerçekten sonumuz romanda anlatıldığı gibi olabilir diye epey endişelendiğimi itiraf etmeliyim. Egemen güçlerin dünyayı ne hale getirdiği gayet güzel anlatılıyor. Entrika, katliam vs. harika işenmiş. Ölümsüzlüğe çare olan ilaç bilimsel gerçekliğe öyle yakın ve ve inandırıcı anlatılmış ki insanın öyle bir gizli iksirin var olduğuna inanası geliyor.
Bizde de bilim kurgu yazılabiliyormuş diye çok mutlu oldum. Kitabı elimden bırakasım gelmedi. Yazarın yeni romanını dört gözle bekliyorum.
Bu sene ÖSS de ben de varım gencler !
Genetik okuyacağım
Bu kitap sayesinde acayip özendim
M.R Yalçınkaya cok acayip bir kitap yazmış
On numara bes yıldız bence
Nerdeyse dört saatte bitirdim kitabı
Ama ne yakan söyleyeyim o Can denilen kibiri ınsanımsi yaratığa oh olsun ! Daha beteri de olaydı iyiydi keske
Kitaptan çıkardığım sonuc ; teknoloji ne kadar ilerlese de en iyisi doğal yoldan ölmek
Okuyunuz efendim
Ambrosia Laneti'nde, yazar genetik teknolojilerinden yola çıkarak, adeta bir komplo teorisyeni gibi insanlığın geleceğini çok iyi anlatmış. Gelecekte bizi bekleyen olası tehlikeleri inandırıcı bir biçimde ele almış. Kesinlikle öneririm. Yazarını takibe alıyor ve sonraki romanını sabırsızlıkla bekliyorum.
Karton Cilt, 304 sayfa
Ocak2012 tarihinde, Epsilon Yayınevi tarafından yayınlandı