Annesinin ve mahallelinin, hayatta iyi bir yer edinmesi yönündeki baskılarına baş kaldıran; okumaya, gezmeye ve düşlerine tutkuyla bağlı olan genç Adrien, hiç tanımadığı yoksul bir adamın ruhunun güzelliğini görerek ona derin bir dostluk ile bağlanır. Oysa bir pastanede çırak olan Mihail, başkalarına muhtaç olmadan yaşamayı seçmiş olan ve dostluğuna ortak olmak isteyenlere kalbini hemen açmayı reddeden gizemli bir adamdır. Genç Adrien ise yaşamın büyüklüğüne ve her yönüyle dostlarıyla paylaşılması gerektiğine inanır. Pek çok eserinde arkadaşlık temasını işlemiş olan Panait Istrati bu başyapıtında, diğer birkaç romanının da başkahramanı olan genç Adrien Zografi ile Mihail'in dostluğunu, ideal sevginin bir simgesi olarak okuyucuya son derece doğal ve içten anlatımla sunuyor.
Annesinin ve mahallelinin, hayatta iyi bir yer edinmesi yönündeki baskılarına baş kaldıran; okumaya, gezmeye ve düşlerine tutkuyla bağlı olan genç Adrien, hiç tanımadığı yoksul bir adamın ruhunun güzelliğini görerek ona derin bir dostluk ile bağlanır. Oysa bir pastanede çırak olan Mihail, başkalarına muhtaç olmadan yaşamayı seçmiş olan ve dostluğuna ortak olmak isteyenlere kalbini hemen açmayı reddeden gizemli bir adamdır. Genç Adrien ise yaşamın büyüklüğüne ve her yönüyle dostlarıyla paylaşılması gerektiğine inanır. Pek çok eserinde arkadaşlık temasını işlemiş olan Panait Istrati bu başyapıtında, diğer birkaç romanının da başkahramanı olan genç Adrien Zografi ile Mihail'in dostluğunu, ideal sevginin bir simgesi olarak okuyucuya son derece doğal ve içten anlatımla sunuyor.
"Insan yaradılışı böylesine gariptir işte. Söylemek istemediğiniz şeye çok ilgi gösteren kişi,dinlemek istemediğiniz şeyi saatlerce anlatan bir geveze kadar can sıkıcıdır."
"Bitler tarafından yenirken yutarcasına kitap okuyan kaç kişi gördünüz bugüne dek?"
Kitaptaki diyalogları okumak oldukça keyifliydi. Mihail gerçekten farklı ve düşündürücü bir karakter; kitabın uzun olmasını ve onu daha iyi tanımayı dilerdim. "Yoksulluk, yaşamı olanaksız kılan gerçek yoksulluk, benim gibi kılıksız ve pasaklı olmak değildir; sevdiği yaşamı sürdürebilmek için bütün olanaklara sahipken insanca yaşayamayan adamın korkunç durumudur." der Mihail. Buradan bile onun tanımaya değer bir arkadaş olduğunu görüyoruz.
Bu kitabı çok sevdim. Yazarın karakter yaratma becerisine ve insanlığı tahlil edişine hayran oldum. Bir kahvehane sahibinin ve müşterilerinin hayattaki rollerinin anlatıldığı kısım bence çok başarılıydı.
Genç Adrian'la Mihail'in dostluğunu anlatır Arkadaş. Samimiyetin, gerçek dostluğun peşinde koşan Adrian, zengin hayatını bırakıp sefalet içinde yaşayamayı tercih eden Mihail'le tanışınca doldurur içindeki boşluğu. Mihail'in sanata ve edebiyata olan tutkusu, Adrian'ı peşinden sürüklerken okuyucu dostlukların filizlenişine tanıklık ettiriyor.
"Sefalet, gerçek -yani, hayatı zehirleyen- sefalet, şu içinde yüzdüğüm dipsiz yoksulluk ve pislik değildir, sevdiği hayatı sürmek için bütün imkanlara mâlik olduğu halde, bunu yapamayan insanın durumudur."
"Sefalet ve acılar insanı samimî yapar. Daha ileri gidiyorum: ıstırap saadetler yaratır."
Panait İstrati'nin anlatımı, hem fazlasıyla tasvir dolu hem de sıkmıyor aslında. Sokak Kızı kitabından sonra okuduğum ikinci kitabıydı ama konu bütünlüğünü kaybetmemesi ve sonuna dek merak ettirmesi hoşuma giden bol tasvir anlatımları yaparken sıkmayan nadir yazarlardan biri bence...
Ciltsiz, 160 sayfa
2013 tarihinde, Mitra Yayınları tarafından yayınlandı