Beş Şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir. Bu itibarla onların arkasında kendi insanımıza ve hayatımızı, vatanın manevi çehresi olan kültürümüzü görmek daha da doğru olur.
Beş Şehir'in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir. Bu itibarla onların arkasında kendi insanımıza ve hayatımızı, vatanın manevi çehresi olan kültürümüzü görmek daha da doğru olur.
Bu kitabı anlatmaya nereden başlamalıyım bilmiyorum aslında çünkü bir kitabı okurken yazarı hakkında ilk kez böylesine bir merak içerisine düştüm. Beş Şehir, bir romandan, hatta bir gezi yazısından ziyade yazarın İstanbul, Bursa, Konya, Erzurum ve Ankara'ya dair denemelerinden oluşuyor. Geçirdiği yıllar çerçevesinde o şehrin sokaklarını gezerken hissettiklerinden, tarihinden ve de kültüründen bahsediyor bizlere. Okuması zor çünkü Tanpınar her zamanki gibi ağır kelimeler seçiyor. Sanırım kitabından İngilizce bir sözcük dahi öğrenebileceğim sayılı yazarlardan olabilir.
Kitabın her bir bölümünde Ahmet Hamdi kültür birikimime oldukça katkı yapıyor. Özellikle İstanbul kısmı ki kitabın yarısı İstanbul'a ayrılmış. Burada İstanbul'da eskiden yaşamın nasıl olduğuna dair birçok ipucu elde ediyorum. Kitap adeta bir zaman makinesindeymişiz gibi o dönemlere alıp götürüyor. Mimar Sinan'ın ustalığını, o dönemin musikisini, padişahların yaşamlarını mükemmel betimlemelerle okudum. Özellikle İstanbul kısmını okurken bahsedilen eserlerin resimlerine bakmak oldukça işe yarayacaktır. Tanpınar, "Cedlerimiz inşa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı." diyerek bu eserlere nasıl baktığını çok güzel gösteriyor zaten. Konya ile Anadolu Selçuklularına, Bursa ile Osmanlının ilk yıllarına, oranın nasıl Türk şehri olduğuna, Ankara ile Mücadele Dönemine ve de Erzurum ile Anadolu'ya Türklerin geldiği ilk yıllara tanık oluyoruz. Hatta yazarın Erzurum'da öğretmenlik yaptığı günlerden birinde Atatürk ile karşılaşması ve aralarında geçen sohbet gerçekten ilgimi çekmişti. Benim Atatürk'le birebir karşılaşmış kişilerin deneyimlerini okumak hep hoşuma gitmiştir zaten.
Son olarak, Ahmet Hamdi Tanpınar eserlerinin geri kalanını okumak istediğim bir yazar oldu bu kitabıyla. Kendisinin kültür birikimine, tarih bilgisine hayran kalmamak elde değil.
Şehirleri,onların tarihlerini ve kültürlerini bir edebiyatçının gözünden görmek apayrı bir his vesselam...
Yazar eserinde sırasıyla Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul şehirlerini anlatmış. Birazda yazarın sözünü ettiği şehirlerde ya görev icabı ya da ailesinin tayini gibi nedenlerle bu şehirlere daha önced geldiği izlenimini alıyor. Lakin Ankara kısmı biraz sönük geçmiş fakat Erzurum kısmı Erzurumun Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri gerek tarihi eserleriyle insanda uyandırdıkları gerek yöre halkıyla münasebetiyle yer yer diyaloglara ya da hatıralarına yer vermesi okuru içine çekiyor. Konya'da ise Selçuklu devrine ait sultanlar ve devlet adamlarının yaşantıları ve entirikalarıyla gerek anektodlar vermesi gerek tarihi eserlerin hikayeleriyle anlatması çok hoş olmuş Keza Bursa'nın yeşil camisine dikkat çekmesi bursa hakkında beni çok meraklandırdı. İstanbulu zaten saymama gerek yok.
Lakin okurken dikkatimi çeken bir husus oldu MEB'in 100 temel eser listesinde yer alan Fatih-Harbiye, Boğaziçi Yalıları olsun bu eserimiz olsun saydığım bu üç eserde yazarlar nedense Osmanlı Devrine dair derin bir özlem duyuyor. Kadın erkek ilişkileri olsun toplumda medenileşme hareketleri olsun bunları yadırgadıkları aşikar. Acaba şu an ki MEB bakanı öğrencileri kendi görüşlerine uygun bir bakış açısını dayatma amaçlı bir temel eser listesi hazırlıyor diye de kendi kendime sormadım değil. Sanırım 100 temel eserdeki kitapların tamamını okuduktan sonra bu konuda yorum yapsam daha mantıklı olacak...
Ahmet Hamdi Tanpinar'in en önemli eseri olarak gorulen kitabi. Dili itibariyle eski Türkçe kelimelerin oldukca yogun olduğu, belirli bir dilsel ve tarihsel yetkinliğe sahip olunup okunabilecek bir eser kesinlikle.
Sirasiyla Ankara, Erzurum , Konya , Bursa ve Istanbul'u anlatmis. Bu bir gezi yazisi,gezi kitabi degil deneme kitabı. Bunu da belirtmekte fayda var sanirim. :) Okumaya baslamadan once bu sekilde yaklasmak fayda saglar.
Bu beş sehir ; yazarin mufettislik yaptığı donemde gezdigi,zamanini gecirdigi , baskentlik yapmis sehirler. Sehirlerin yitirilmis ruhlarina atfedilmis denemeler diyebiliriz. Tarihsel surec içerisindeki devinimlerinden bahsetmis Ahmet Hamdi. Osmanli, Selcuklu,Turkiye Cumhuriyeti ve Bizans gibi devletlerin, imparatorlukların tesir ettigi bu sehirlerden manzaralar sunulmus.
Ozellikle Bursa'ya ayri bir ilgisi oldugu kanaatindeyim. Bursa'nin tarihsel dokusunu, yeşilini ovmekten geri durmamis. En az Ankara'ya yer vermis. Ve doğaldır ki en uzun bölümü Istanbul'a ayırmış.
Eserin ağırlığından,sahip olduğu degerden suphem yok. Ozellikle yazarin derinlemesine tarih bilgisinin disa vurumu olmuş. Tabi,gecen zaman sehirlerden de bircok seyi almis götürmüş beraberinde. Yazar zaten önsözde de bunu ifade etmiş. Eskiye ozlem, geleceğe tereddut...
Bir kitabi yarim birakmamak icin bu denli çaba sarfettimi hic hatirlamiyorum...
http://moonlightcat13.blogspot.com/2014/12/bes-sehir-ahmet-hamdi-tanpnar-guz-okuma.html
filmini izledikten sonra kitabı olduğunu öğrenince kahrolduğum güzel eser. eminim kitabı da filmi kadar güzeldir, şimdiden puanım tam.
Konya şehri öyle derin bir sevgiyle anlatılmış ki hayran oldum, kitabın o bölümünü tekrar okumak niyetindeyim ..
Anadolu'nun müthiş beş şehrini ve bu şehirlerde yer alan müthiş eserleri, müthiş bir edebi dil ile anlatan bir kitap.
Tarih ve edebiyat şöleninin bir arada olduğu bir eser.
Karton Cilt, 224 sayfa
1Haziran2015 tarihinde, DERGAH YAYINLARI tarafından yayınlandı