ALDIĞI ÖDÜLLER: 2001 Sait Faik Öykü Ödülü Geçtiğimiz yıl yayınlanan ilk öykü kitabı Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul ile dikkat çeken Murat Gülsoy, genç kuşak öykücüleri arasında yetkin üslubu, özgün konularıyla, kendisine yer açacağının işaretlerini vermişti. Murat Gülsoyun ikinci kitabı olan Bu Kitabı Çalın, yine birbirinden bağımsız görünen öyküler içerse de, bir bütünlük duygusu yaratıyor. Klasik öykü tadında metinler sunan Murat Gülsoyun öyküleri, olaysız gelişen çağdaş öykünün durgunluğunu taşımıyor; onunkiler tam tersine olay üzerine kuruluyor. Gerçekliğin artık kurgusal bir şeye dönüştüğünü, kurguların da hayatımızın her alanına yayıldığını varsayan yazar, kurgusal alanın sınırlarını zorluyor ve okurdan öyküye aktif olarak katılmasını bekliyor. Pek çok öyküsünde gerçekle kurmaca iç içe geçiyor, yazar elindeki izlekle oyunlar oynuyor, okuru sürekli şaşırtıyor. Öyküler, gerçekten gerçeküstüne, fantastik bir anlatıma açılıyor. Postmodern denebilecek anlatımının izlerini ise yaptığı göndermelerde, öykülerin içine oturttuğu başka metinlerde buluyoruz: örneğin Edip Canseverin şiiri ya da Oğuz Atayın öyküleriyle kurduğu bağlantılarda. Zekice kurgulanmış bu öyküler, bir dolambacın gizemli yollarında dolaştırıyor okuru. İlk kitapta olduğu gibi oyun izleği yine öykülerin pek çoğunda öne çıkıyor. Öykülerinin ortak öğesi olan ironi ve karamizah, öykü kişilerinin ve durumlarının son derece başarılı imgesel betimlemeleri, Murat Gülsoyun öykücülüğünün öne çıkan nitelikleri.
ALDIĞI ÖDÜLLER: 2001 Sait Faik Öykü Ödülü Geçtiğimiz yıl yayınlanan ilk öykü kitabı Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul ile dikkat çeken Murat Gülsoy, genç kuşak öykücüleri arasında yetkin üslubu, özgün konularıyla, kendisine yer açacağının işaretlerini vermişti. Murat Gülsoyun ikinci kitabı olan Bu Kitabı Çalın, yine birbirinden bağımsız görünen öyküler içerse de, bir bütünlük duygusu yaratıyor. Klasik öykü tadında metinler sunan Murat Gülsoyun öyküleri, olaysız gelişen çağdaş öykünün durgunluğunu taşımıyor; onunkiler tam tersine olay üzerine kuruluyor. Gerçekliğin artık kurgusal bir şeye dönüştüğünü, kurguların da hayatımızın her alanına yayıldığını varsayan yazar, kurgusal alanın sınırlarını zorluyor ve okurdan öyküye aktif olarak katılmasını bekliyor. Pek çok öyküsünde gerçekle kurmaca iç içe geçiyor, yazar elindeki izlekle oyunlar oynuyor, okuru sürekli şaşırtıyor. Öyküler, gerçekten gerçeküstüne, fantastik bir anlatıma açılıyor. Postmodern denebilecek anlatımının izlerini ise yaptığı göndermelerde, öykülerin içine oturttuğu başka metinlerde buluyoruz: örneğin Edip Canseverin şiiri ya da Oğuz Atayın öyküleriyle kurduğu bağlantılarda. Zekice kurgulanmış bu öyküler, bir dolambacın gizemli yollarında dolaştırıyor okuru. İlk kitapta olduğu gibi oyun izleği yine öykülerin pek çoğunda öne çıkıyor. Öykülerinin ortak öğesi olan ironi ve karamizah, öykü kişilerinin ve durumlarının son derece başarılı imgesel betimlemeleri, Murat Gülsoyun öykücülüğünün öne çıkan nitelikleri.
Murat Gülsoy'un okuduğum ilk kitabı. Bu kadar beğeneceğimi düşünmüyordum. Özellikle Bu Kİtabı Çalın ve Yazarın Belleği öykülerini çok sevdim. Diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum.
http://moonlightcat13.blogspot.com/2014/11/bu-kitab-caln-murat-gulsoy-guz-okuma.html
Okuduğum ilk Murat Gülsoy kitabıydı. 12 öykünün bir iki tanesi hariç hepsini çok beğendim. İlginç fikirli yaratıcı öyküler vardı mesela Yazarın Belleği :) Yazarın diğer kitaplarını da merak ettim okumak istiyorum.
Bu Kitabı Çalın - Murat Gülsoy
Ara ara İstanbul'u ziyaret ediyorum. Genelde bulamadığım kitaplar için de sahafları dolaşmayı seviyorum. Yine hep gittiğim Aslıhan Pasajı'na uğruyorum. Murat Gülsoy'un elimde olmayan tüm kitaplarını tek tek soruyorum. Sadece birinde okunabilir bir kopyasını buluyorum, almıyorum. Topluca almak isteğimi tek kitapla törpülemek istemiyorum. Kafama takıyorum. Çünkü bir hafta öncesinde Murat Gülsoy imzalı "İstanbul'da Bir Merhamet Haftası"nı bitirmişim. Gülsoy'un yazdığı her şeyi okumak istiyorum. Ancak İstanbul bir haftada merhamet etmiyor. Konu bu değil, geliyorum sadede. Son dönemlerde ciddi anlamda kafa yorduğum yeni nesil Türk öykücüler arasında orta yaş seviyesinde kaliteli bir yazarı bulmanın heyecanıyla ve sağa sola kitapları bulmak için saldırmanın neticesinde, dolasıyla beklentilerimi de yükseltiyorum.
Kitapları ediniyorum. Bu sefer de okuma isteğim kayboluyor. Hep böyle olur. Elde edene kadar heyecanlanırsınız, elinizin altında kalırsa yüzüne bakmazsınız. Bir kaç sefer elime geçiyor bu kitap, bakıyorum yine koyuyorum. Yine açıyorum günün birinde ve bırakamıyorum.
Çok uzattım ama zaten yazmanın da bir uzatma hali olduğunu anlıyorum. Düşüncelerinizi aktarırken ya kestirmeden gidip kesik gibi vuracaksınız bıçağı ya da dolandırıp akıl karıştırıp vereceksiniz mesajı. Ben mesaj da veremiyorum kesik de atamıyorum. Bu noktada Gülsoy giriyor devreye. Diyor ki yazmak kadar yazma üzerine kafa yormak gerekiyor. Kaygılanmadan fakat ölçülü biçimde yazıyorum, kısık ateşte samimileştiğini anladığımda çekiyorum yazıyı ocaktan. Altını kısıyorum. İçeri geçip servis etmem gerekiyor ama ben kitap eleştirisine geçiyorum onun yerine. sonunda.
Yazmak üzerine kafa yormak ile ilgili bir öykü kitabı bu. Çıkış noktası herhangi bir madde olabilir, herhangi bir düşünce olabilir. Hiç fark etmez. Tüm öykülerde bir deneme göze çarpıyor. Bu olsaydı ne olurdu gibi bir düşünceden yola çıkılmış. Günlük hayatta bir durum alıyorsunuz, oraya absürde yakın bir kanca takıyorsunuz, çekiştiriyorsunuz istediğiniz yere.
Tüm hikayelerde bunu gördüm ben. Zaten ilk hikayede, gerçek olayları yazmanın mı yoksa hayalgücünü kullanmanın mı daha etkileyici olduğu konusunda bir kaç düşünce zerk ediyor Gülsoy sizlere.
Öykülerden gitmek güzel olacaktır. Konuları gördükçe dikkatinize çekecektir mutlaka. Beklentilerinizi yükseltmekten korkmayın. Bu kitabı çalın!
1- Bu Kitabı Çalın! : Sözlerin insanlar üzerindeki etkisiyle alakalı bir öykü. Yazar olmayı düşleyen bir adam, Bu kitabı çalın isimli kitap piyasaya sürer. Satılıp satılmayacağından daha çok çalınıp çalınmayacağı ile ilgilenmektedir. Güzeldi.
2- Kayıp Eşyalar Bürosu : Kayıp eşyaların getirildiği bir ofiste ambar sorumlusu olarak çalışan adamın eline kayıp bir çanta geçer. İçinden romanlar ve birkaç parça eşya çıkar. Sonrasında kendisini hayal dünyasının içinde bulur. Basitti.
3- Hindistan Yolculuğu : Hayatta bazı dertlerden uzaklaşmak istersen kendisini çok acayip bir ilişkinin ortasında bulan adamın hikayesi. İlginçti.
4- Hızlı Düşünme Sanatı : Yazıldığı kurstaki eğitmene aşık olan evlenme arefesindeki kızın hikayesi. En iyisiydi.
5- 54 Numara'nın Esrarı : Apartman eşrafının 54 numaralı dairede ne olup bittiğini öğrenme hevesi. Olmasa da olurdu.
6- Kötü Yola Düşen Ev : Rastgele denk geldiği bir porno filmde kendi evini gören temizlik hastası bir adamın dramı. Komikti.
7-Yazarın Belleği : Kitaptaki bir karakterin kendi benliği olabilir mi? Ya da gitgide benlik kazanabilir mi? Yapay zeka tarzı değişik ve güzel işlenmiş bir öykü.
8- Hasta Bir Konak : Yeni taşındığı konağın bir şiirle bezenmesine ait bir öykü. En beğenmediğim öykü bu oldu.
9- Birkaç Dolar İçin : Senaryo sıkıntısı çekmek istemeyen 3 arkadaşın yeni tanıştığı bir adamla gördükleri rüyalarının not tutulması üzerine anlaşmaya varırlar. Sürpriz sonlu hikayelerden.
10- Kukla : Kendi yarattığı karakterin içine giren adamın hikayesi. Kurgusu güzeldi.
11- Sakla Beni : Eski bir arkadaşı sakla beni diyerek evine girmektedir. Olaylar gelişir. Yine tuhaftı.
12- Yasadışı Öyküler : Tüm bu öyküler için emekli bir istihbaratçı, yazarından hesap sormaya kalkar. Final için güzel düşünce.
Murat Gülsoy'un kalemiyle ilk defa bu kitap ile tanışmış oldum. Bir sahafta kelepir kitaplar arasında denk gelmiş ve almıştım. İyi ki de almışım. Aslında kelepire düşemeyecek kadar kaliteli öyküler barındırıyor içinde. Kapağından dolayı öyküde de olduğu gibi gerçekten çalınabilir korkusuyla bulunduğum mekanı terk ederden kitabın arkasını çevirdim sürekli. Diğer öyküler de bunun gibi birçok ironi barındırıyor içinde. Özellikle son öyküde müthiş bir ironi vardı. Sonuç olarak, lezzetli bir öykü deneyimiydi benim için.
196 sayfa