İsveç Polisiyesinin Kraliçesi Camilla Läckberg’in ilk romanı Buz Prenses Türkçede Tüm Avrupa’da tanınan, romanları 4 milyonun üstünde satış rakamına ulaşan, ülkesinde de ”en çok satan yazar” unvanına sahip Camilla Läckberg’in ilk romanı Buz Prenses Türk okurlarla buluşuyor. 2008 yılında Fransa’nın en saygın polisiye yazarlarına verilen “Grand Prix de Littérature Policière” ödülüne layık görülen Läckberg, ünlü romanında, korkunç sırların üstünün asla tamamen örtülemeyeceğini ve susmanın ruhu nasıl öldürdüğünü ustalıkla anlatıyor. İskandinav polisiyelerinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilen romanın ana karakteri Erica başarılı bir biyografi yazarıdır. Anne babasını aniden bir araba kazasında kaybeden Erica, Stockholm’den çocukluğunun geçtiği Fjällbacka kasabasına döner. Burada, yıllar önce gizemli bir şekilde şehri terk eden çocukluk arkadaşı Alex’i ölü bulur. Polis otopsi raporundan, ölümün intihar değil cinayet olduğuna karar verecek ve ciddi bir araştırma başlatacaktır. Erica, Alex’le ilgili, eski dostluklarına dair soruları cevaplayacak bir anı yazısı tasarlar. Bu süreçte merakı bir takıntıya dönüşürken, polis de davayla ilgili kendi şüphelerinin izini sürer. Olayı araştırırken öğrendiği gerçekler ile cinayeti araştıran ve genç kadına çocukluğundan beri âşık olan dedektif Hedström, Erica’nın hayatını değiştirir. Kitapları 35 ülkede 25 dile çevrilen, polisiyenin kraliçesi Läckberg’i İsveçliler yenilikçi, tutkulu, işine son derece bağlı, cömert ve çok çalışkan biri olarak tanımlıyorlar. Çünkü yazar İsveç Kanserli Çocuklar vakfıyla çeşitli projelere imza atıyor, her kitabında yeni bir kılığa girmekten çekinmiyor, hatta “Yok Böyle Dans” yarışmasına bile katılıyor. Yazar bu yıl ülkesinde Expressen gazetesi tarafından Dünya Kadınlar Günü’nde yılın kadını da seçilmişti.
İsveç Polisiyesinin Kraliçesi Camilla Läckberg’in ilk romanı Buz Prenses Türkçede Tüm Avrupa’da tanınan, romanları 4 milyonun üstünde satış rakamına ulaşan, ülkesinde de ”en çok satan yazar” unvanına sahip Camilla Läckberg’in ilk romanı Buz Prenses Türk okurlarla buluşuyor. 2008 yılında Fransa’nın en saygın polisiye yazarlarına verilen “Grand Prix de Littérature Policière” ödülüne layık görülen Läckberg, ünlü romanında, korkunç sırların üstünün asla tamamen örtülemeyeceğini ve susmanın ruhu nasıl öldürdüğünü ustalıkla anlatıyor. İskandinav polisiyelerinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilen romanın ana karakteri Erica başarılı bir biyografi yazarıdır. Anne babasını aniden bir araba kazasında kaybeden Erica, Stockholm’den çocukluğunun geçtiği Fjällbacka kasabasına döner. Burada, yıllar önce gizemli bir şekilde şehri terk eden çocukluk arkadaşı Alex’i ölü bulur. Polis otopsi raporundan, ölümün intihar değil cinayet olduğuna karar verecek ve ciddi bir araştırma başlatacaktır. Erica, Alex’le ilgili, eski dostluklarına dair soruları cevaplayacak bir anı yazısı tasarlar. Bu süreçte merakı bir takıntıya dönüşürken, polis de davayla ilgili kendi şüphelerinin izini sürer. Olayı araştırırken öğrendiği gerçekler ile cinayeti araştıran ve genç kadına çocukluğundan beri âşık olan dedektif Hedström, Erica’nın hayatını değiştirir. Kitapları 35 ülkede 25 dile çevrilen, polisiyenin kraliçesi Läckberg’i İsveçliler yenilikçi, tutkulu, işine son derece bağlı, cömert ve çok çalışkan... tümünü göster
Kuzey ülkesi ikliminde yaşayanlar polisiyeyi çok daha grift yazabiliyorlar sanki, bu kanaate vardım.Gündemde olan; Stieg Larsson (İsveç) ,Jussi Adler Olsen(Danimarka),James Thompson (ABD doğumlu fakat uzun süredir Finlandiya'da yaşıyormuş...)James Thompson'u henüz okumadım ama çok beğenildiğini biliyorum..
Camilla Lacberg'in ise ilk romanı olan (olmasına rağmen! ) Buz Prenses uzundur okuduğum en sarsıcı,kurgusu mükemmel polisiyeydi...Konuyu işleyişi ,mekan detayları tasvirleri, kişilik betimlemeleri çok düşünülmüş ince ince kurgu ile bütünleştirilmiş. Belki polisiye okurken her bir satırın ileride çözüme faydası olacağını düşündüğüm için, çoğu cümlede alt anlamlar arayarak okuyunca ilk başlardan kısmen büyük sürpriz -bana sürpriz olarak gelmedi - ( elbette oldukça sarsıcı bir konuydu...) sadece doğrumu düşündüm bunun teyyidini bekliyordum ;)
İntihar kılıklı bir cinayet ile başlar her şey ve bu cinayet taa 25 yıl öncesinin istismarından çıkar...Hemde ne uğruna ?? ''Herkes ne der'' ortada mağdurlar ola ola ''şerefe leke sürdürmemek ''uğruna harcanan çocukların yetişkinlikte yaşadıkları travmalar, oluşturdukları kişikliklerin yaşamdaki kesişimleri,izdüşümleri,geçmiş ile yüzleşme ihtiyacı ...
Yazar her bir bireyi itina ile tanımlamış,düşüncelerine girmiş onların zihninden,perspektifinden anlatıma farklılıklar katmış.
Roman kahramanımız Erica'nın kardeşi ile ilgili kaygıları,aşk hayatında ki tutunma çabaları romanı motomot polisiye olmaktan kurtarmış...
Yazarın anlatım dili ,çeviri çok güzeldi :) Tek sorun İsveçce isimleri okuma zorluğum oldu ;/
Bu kitabı anlatacak kelime bulamıyorum. Her bölümde kafayı yedim ve bu nasıl bir kurgudur diye düşündüm. Gerim gerim gerildim. Polisiye severlerin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada kitap seriymiş ve ana karakterler değişmiyormuş.
Bir cinayet romanı olan bu kitapta başlangıç oldukça yavaş olmasına rağmen sona doğru hiçte umulmayan bir sonuçla hızlanıyor. Sonucu tahmin edemeden kitabı neredeyse bitirme durumuna geliyorsunuz. dikkate değer bir kitap.
2008 yılında Fransa'nın en saygın polisiye yazarlarına verilen “Grand Prix de Littérature Policière” ödülüne layık görülen Läckberg, Bu ünlü romanında, korkunç sırların üstünün asla tamamen örtülemeyeceğini ve susmanın ruhu nasıl öldürdüğünü ustalıkla anlatıyor.
kolay anlaşılır ve okuması zevkli bir kitap. çok karakterlerle boğulmadan ama heyacanı da azalmadan bir solukta okuyorsunuz son sayfalara kadar da gizemin çözülmediğini de söylemek isterim sonuç tabi ki sürpriz ve şok...
Küçük bir kasabada işlenen bir cinayet, geçmişin sırları, sırları ile öldürülen bir kadın ve ardında kalan her bir insanın sakladıkları; bir çocukluk arkadaşı, çocukluğa sıkışıp kalmış sırlar… Etrafında koca bir bilinmezlikle beraber ölümün soğukluğuna giden bir kadının ardından gelen süreç; katil kim ve maktulün kimlerle ne gibi bir ilişkisi vardır?
Sorular çoğalıyor, cevaplar ise yerinde sayıyor. Roman kahramanlarımız Patrik ve Erica (kendileri Vaiz adlı kitapta evil bir çiftken, bu kitapta henüz yeni tanıştıkları dönemi ve ilişkilerinin başlangıcını görüyoruz) cinayetin etrafındaki perdeyi aralamaya çalışıyor.
http://umutbabilon.blogspot.com/2013/08/camilla-lackberg-buz-prenses.html
Kuzey polisiyelerini sevebileceğimi düşünüyordum. Yazarın yavaş bir anlatımı olsa da beni yanıltmadı, güzel bir hikaye. Nitekim bazen polisiyeden çok ilişkiler üzerine kuruluymuş gibi hissettim. Bazı yan unsurlara sonunda pek değinmedi ama yazarın ilk kitabı olduğu için çok takılmadım.
Soğuk iklim polisiyelerini seviyorum. Kitabın içinde yatan bir çok detay sizin kitaptan kopmanızı engelliyor. Sadece polisiye değil çevredeki diğer insanlarında hayatına göz atıyorsunuz. Yazarın kalemini sevdim...
Polisiye türe göre ağır ilerliyor. Hikayenin sonuna kadar da çok fazla ipuçları sunmadı okura. Gösterdi ama açıklamadı.
Klasik, her şeyi sonda göreceksiniz ve şaşıracaksınız havasında ilerledi kitap. Hikayeyi bağladığı son ilgi çekiciydi.
Kurguda bir çok hata yakaladım. Ama tüm bunlara rağmen hikaye güzeldi. Anlatım güzeldi.
Yazarın daha önce bir kitabını okumuştum. Fena değildi. Bu kitap yazdığı ilk romanmış. Başarılı olduğu için de yazmaya devam etmiş. İlk kitabı olmasına rağmen başarılı bir anlatım.
Hikaye sonunda açık bırakılan konular vardı ki; diğer kitaplarında sonuca bağlamıştır diye düşünüyorum. Aynı kahraman üstünden yazmaya devam etmiş çünkü.
Tavsiye edilebilir bir kitap.
Karton Cilt, 400 sayfa
Mayıs2012 tarihinde, Doğan Kitap tarafından yayınlandı