Ahmet Büke, 2004te yine Kanat Kitap tarafından yayımlanan ilk hikâye kitabı İzmir Postasının Adamlarındaki sert ses tonuyla dikkat çekmişti. Bu sert ses, Bükenin yeni kitabı Çiğdem Külahında da işitiliyor: Çocukluk ve gençlik yıllarımızdan kalma geçmek bilmeyen yaralarımız, deliliklerimiz, sevişmelerimiz...Zamanın nerede ve nasıl kırıldığını soran, Bizi ne anlatır? sorusuna acılarımız ve yaralarımız yanıtını veren hikâyeler bunlar.Bir bira daha açtı. Ev sahibinden öğrenmiş yazdığımı. Aslında o dırdırcı kadınla hiç de muhabbetimiz yok. Bilmiyorum belki de sen söylemişsindir. (...)Komşu madem bu işlere merakın var, rafların en önüne koydur kitapları dedi. Çenesi açıldıkça açıldı. Bırakmadı, gideyim. Bak, bizim dükkâna ver sen onları, çerez bölmelerinden birini boşaltırım. Zaten leblebi şekeri alan satan yok. Oraya dizeriz. Kapıya da yazı asarım diye tutturdu. Ne desem fayda etmedi. Beşinci biradan sonra yemin aldı ağzımdan. Gözümün önünde veresiye sayfamızı yırttı, attı. Muhtemelen seni de sıkıştırır. Olmadı birkaç tane verirsin. Zaten bir süre sonra sıkılır, çiğdem külahı yapar. Ne güzel olur aslında. Bahar gelince mahallenin bütün çocuklarının elinde benim sayfalarım. Belki merak ederler bir araya getirirler. Neyse, hepsi iyi de bira çarptı çocuğu.
Ahmet Büke, 2004te yine Kanat Kitap tarafından yayımlanan ilk hikâye kitabı İzmir Postasının Adamlarındaki sert ses tonuyla dikkat çekmişti. Bu sert ses, Bükenin yeni kitabı Çiğdem Külahında da işitiliyor: Çocukluk ve gençlik yıllarımızdan kalma geçmek bilmeyen yaralarımız, deliliklerimiz, sevişmelerimiz...Zamanın nerede ve nasıl kırıldığını soran, Bizi ne anlatır? sorusuna acılarımız ve yaralarımız yanıtını veren hikâyeler bunlar.Bir bira daha açtı. Ev sahibinden öğrenmiş yazdığımı. Aslında o dırdırcı kadınla hiç de muhabbetimiz yok. Bilmiyorum belki de sen söylemişsindir. (...)Komşu madem bu işlere merakın var, rafların en önüne koydur kitapları dedi. Çenesi açıldıkça açıldı. Bırakmadı, gideyim. Bak, bizim dükkâna ver sen onları, çerez bölmelerinden birini boşaltırım. Zaten leblebi şekeri alan satan yok. Oraya dizeriz. Kapıya da yazı asarım diye tutturdu. Ne desem fayda etmedi. Beşinci biradan sonra yemin aldı ağzımdan. Gözümün önünde veresiye sayfamızı yırttı, attı. Muhtemelen seni de sıkıştırır. Olmadı birkaç tane verirsin. Zaten bir süre sonra sıkılır, çiğdem külahı yapar. Ne güzel olur aslında. Bahar gelince mahallenin bütün çocuklarının elinde benim sayfalarım. Belki merak ederler bir araya getirirler. Neyse, hepsi iyi de bira çarptı çocuğu.
133 sayfa