Fay Weldon' ın ''çağdaş İngiliz edebiyatının büyük beyaz umudu'' diyerek selamladığı İskoç yazar Iain Banks' in ilk romanı Eşekarısı Fabrikası , 1980' li yıllarda İngiltere' de yayımlanan tüm romanlar arasında en çok tartışılan kitaplarından biri oldu. Gazete ve dergilerde abartılı yergi ve övgülerle sürdürülen tartışmaların harareti dindikten ve Banks yazdığı diğer romanlarla yeteneğini kanıtladıktan sonra kitaba gerçek değeri verilebildi: Metin, çocuk ve şiddet temasını işleyişindeki başarısı açısından Sineklerin Tanrısı ve Teneke Trampet gibi başyapıtlarla kıyaslanıyor artık.
Gotik roman geleneğine uygun olarak, olaylar İskoçya kıyılarında, tecrit edilmiş bir adcıkta ve temelde üç kişi etrafında gelişiyor. 60' lı yıllarda hippi anarşist bir gruba katılmış olan eksantrik baba, tuhaf deneyler yapmaya meraklı, oğluna saçma sapan şeyler öğretmekten zevk alan bir biyokimyacı.
''Aile'' nin son derece duyarlı, kırılgan ve zeki büyük oğlu Eric, tıp fakültesinde öğrenciyken karşılaştığı korkunç bir olay yüzünden akli dengesini yitirmiş ve geri döndüğü ada civarındaki bütün köpekleri yakmaya başladığı için kapatıldığı tımarhaneden kaçan, tehlikeli biri. Romanın anlatıcısı Frank ise, babası doğum kaydını bilerek yaptırmadığı için resmen var olmayan ve bu yüzden de çok yalnız bir hayat süren bir çocuk Tüm yalnız çocuklar gibi Frank de fantezilerle dokuduğu mitik bir dünya yaratmıştır kendine. Ama şiddet, zulüm ve ölüm üzerine kurulu bir dünyadır onunki. Olağanüstü zekice planlar kurarak kendi yaşlarındaki iki kuzenini ve öz kardeşini öldürmüştür. Eşekarısı Fabrikası gibi karmaşık düzenekler kurarak korkunç ezytelerle öldürdüğü hayvanların, ölme biçimleriyle kendisine yakın geleceği haber verdiklerine inanır. Romanın sonunda yaptığı bir keşif, bu mitik dünyanın tamamen yıkılmasına ve kendisi hakkındaki korkunç gerçeği öğrenmesine yol açacaktır.
Banks inanılmaz hayal gücü ve anlatı ustalığıyla gerçeküstü resimlerden çıkmışa benzeyen müthiş sahneler yaratıyor bu romanda. Dehşet ve ölümle dolu, ama ironik ve gerçekten iyi yazılmış bir kitap bu. Ahlaki bir mesajı falan yok, ama okuru fena halde tedirgin ediyor. Masumiyeti tıkıştırdığımız son sığınak olan çocukluğun içerebileceği şiddetle yüzleşiyor çünkü bizi.
Fay Weldon' ın ''çağdaş İngiliz edebiyatının büyük beyaz umudu'' diyerek selamladığı İskoç yazar Iain Banks' in ilk romanı Eşekarısı Fabrikası , 1980' li yıllarda İngiltere' de yayımlanan tüm romanlar arasında en çok tartışılan kitaplarından biri oldu. Gazete ve dergilerde abartılı yergi ve övgülerle sürdürülen tartışmaların harareti dindikten ve Banks yazdığı diğer romanlarla yeteneğini kanıtladıktan sonra kitaba gerçek değeri verilebildi: Metin, çocuk ve şiddet temasını işleyişindeki başarısı açısından Sineklerin Tanrısı ve Teneke Trampet gibi başyapıtlarla kıyaslanıyor artık.
Gotik roman geleneğine uygun olarak, olaylar İskoçya kıyılarında, tecrit edilmiş bir adcıkta ve temelde üç kişi etrafında gelişiyor. 60' lı yıllarda hippi anarşist bir gruba katılmış olan eksantrik baba, tuhaf deneyler yapmaya meraklı, oğluna saçma sapan şeyler öğretmekten zevk alan bir biyokimyacı.
''Aile'' nin son derece duyarlı, kırılgan ve zeki büyük oğlu Eric, tıp fakültesinde öğrenciyken karşılaştığı korkunç bir olay yüzünden akli dengesini yitirmiş ve geri döndüğü ada civarındaki bütün köpekleri yakmaya başladığı için kapatıldığı tımarhaneden kaçan, tehlikeli biri. Romanın anlatıcısı Frank ise, babası doğum kaydını bilerek yaptırmadığı için resmen var olmayan ve bu yüzden de çok yalnız bir hayat süren bir çocuk Tüm yalnız çocuklar gibi Frank de fantezilerle dokuduğu mitik bir dünya yaratmıştır kendine. Ama şiddet, zulüm ve ölü... tümünü göster
Hasta ruhlu hikayeler okumaktan hoşlanıyorsan bunu okumalısın. Hoşlanmıyorsan okumaya bu kitaptan başlamalısın.
Bana, ömrümce zihnimde kazılı kalacak bir sahne bağışlayan tuhaf kitap.
Tuhaf çocuklar, anneler, babalar, tuhaf arkadaşlar, tuhaf nesneler, evler, yaşamlar, ölümler. Her şey tuhaf bu kitapta.
Lakin okuyup bitirince anlıyorsunuz bunu. Çünkü yazarın gözünüzün önüne getirdiği şeylerin baskın gücü o dünyayı doğallaştırmanızı sağlıyor.
Gerçek anlamıyla soluk soluğa okudum.
Bir alıntı:
"Kim olduğumu ve sınırlarımı biliyorum. Ufkumu daraltmak için iyi nedenlerim var; korku -tamam kabul ediyorum- bir de ben onu değiştirmeye fırsat bulamadan, çok küçük bir yaşta bana çok zalimce davranan bu dünyada güvenceye duyduğum ihtiyaç."
Not: Çeviri muazzamdı.
http://kronikokur.blogspot.com.tr/2015/12/esekars-fabrikas.html
Son bölümlere kadar sıkılarak, bu Frank'in derdi ne ola ki diye düşünerek geçti.
Son bölümlerde bu tarz kitaplarda olmasını beklediğim gibi heyecanlıydı, ancak elde edilen sonuç beni tatmin etmedi.
Frank'in işlediği üç cinayetin altı çok boş kaldı. Frank neden böyle sorusunun cevabını beğenmediğimi söylemekle yetineceğim, spoiler vermek istemiyorum.
Eşekarısı fabrikası daha derin anlamlar içerebilirdi, yazar konuyu havada bırakmış bana kalırsa.
Eric gibi yan bir karakteri bile daha iyi analiz etti desem, fazla mı abartmış olurum?
Kıssadan hisse, benim dişime göre bir kitap değildi.
Otobiyografi şeklinde yazılmış ilginç bi kitap. İlk 50 sayfa eşekarısı fabrikasının ne olduğunu anlamaya çalışmakla geçirmiş olmama rağmen anladım ki kendimi kitabın akışına bırakmam gerekmiş.
Kitabı okumaya başlamadan önce ön hazırlık amaçlı yaptığım ''diğer okuyucu yorumları araştırmaları''ndan bir şey beklememek lazımmış çünkü hemen herkes işkence mağduru çocuklardan bahsetse de kitapta işkence mağduru hayvanlar mevcut.
Nüfus kaydı olmayan paranoyak,sadist bir çocuk ve başına gelenleri konu alsa da yazar,kitabın sonunda ''neeee'' şeklinde nidalara sebep oldu.
Akıcı bir kitaptır.Tavsiye edilesi.
Hayvansever okurlar için uyarı: Kitapta hayvanlara şiddet ve işkence anlatımlarına fazlaca yer verilmiş. Rahatsız edici bir okuma deneyimi.
Atlayarak okudum, ancak öyle bitirebildim. Şiddet içerikli kitaplar bana göre değil; hayvanlara yapılan şiddeti, 3 cinayeti belli bir nedene bağlasa da sonunda, beni öyle saran bir kitap olmadı.
Bu neydi boyle. Hayatimda boyle sadist ogeler iceren baska bir kitap daha okumadim. Yazar manyak mi ne bicim kitap yazmis saskinlik icerisindeyim.
254 sayfa
Mart1996 tarihinde, Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlandı