Ayakların altında olduğu rivayet edilen cennet ile burnumuzun dibindeki sahici cinnet arasındaki mesafe nedir? Ev hanımı, ev kadını, ev kızı ya da ev anası; yaşam alanı "ev" olarak tanımlananların asgari müşterekleri bir devrime yol açabilir mi? Dibi tutmuş tencereler, kenarı sökülmüş perdeler, ovulmaktan aşınmış yüzeyler dile gelse, görünmeyen emeğin destanı yazılabilir mi?
Birgül Özcan, Ev Anası'nda zekası, hüneri ve emeği ile hapsedildiği alanları aşan, kalıplara, slim fit bedenlere, hanımlık müessesesine sığmayıp taşan kadınları esprili ve gerçekçi bir üslupla anlatıyor.
"Katlanmak bilmeyen lastik çarşafların, kalorifer petekleri üstlerinde kurutulan çorapların, vitrinlerde misafiri bekleyen kristal bardakların, kapı arkalarında rulo yapılmış halıların, battaniyeye sarılı yoğurt olmayı bekleyen mayalanmış süt dolu tencerelerin, Vita kutularında sardunyaların, varis çoraplarının, buzluk böreklerinin ve altın günü lobisinin müellifleri ev analarının mutfaklarda, dolap içlerinde, çekmece diplerinde güvelenmeye terk edilmişken fark edilip tezgâh üstüne çıkarılmış hikayesi..."
(Tanıtım Bülteninden)
Ayakların altında olduğu rivayet edilen cennet ile burnumuzun dibindeki sahici cinnet arasındaki mesafe nedir? Ev hanımı, ev kadını, ev kızı ya da ev anası; yaşam alanı "ev" olarak tanımlananların asgari müşterekleri bir devrime yol açabilir mi? Dibi tutmuş tencereler, kenarı sökülmüş perdeler, ovulmaktan aşınmış yüzeyler dile gelse, görünmeyen emeğin destanı yazılabilir mi?
Birgül Özcan, Ev Anası'nda zekası, hüneri ve emeği ile hapsedildiği alanları aşan, kalıplara, slim fit bedenlere, hanımlık müessesesine sığmayıp taşan kadınları esprili ve gerçekçi bir üslupla anlatıyor.
"Katlanmak bilmeyen lastik çarşafların, kalorifer petekleri üstlerinde kurutulan çorapların, vitrinlerde misafiri bekleyen kristal bardakların, kapı arkalarında rulo yapılmış halıların, battaniyeye sarılı yoğurt olmayı bekleyen mayalanmış süt dolu tencerelerin, Vita kutularında sardunyaların, varis çoraplarının, buzluk böreklerinin ve altın günü lobisinin müellifleri ev analarının mutfaklarda, dolap içlerinde, çekmece diplerinde güvelenmeye terk edilmişken fark edilip tezgâh üstüne çıkarılmış hikayesi..."
(Tanıtım Bülteninden)
Hakkında yazılanları okuyup az biraz fikir edinmiş olmama rağmen; böyle hızlı anlatımlı, böyle mizah ve sıkıntıyı harmanlamış bir kitap beklemiyordum. Yazılarını apartman panosuna asarak okutan bir kadının hikâyesi. Toplumun alışılmış, kabullenilmiş lekelerine elinin çamaşır suyuyla dalıyor. Başarılı, ikincisi ne zaman gelir diye bekletir cinsten bir ilk roman.
Ev Anası, benim orta yaşı geçmiş bir ananın ağzından yazıldığını düşündüğüm bir kitaptı. Fakat öyle değilmiş. Diyaloglar yer yer gerçeklikten koptu gibi geldi bana. Nur' un 8 Mart'la ilgili yazdığı yazı enfesti. Kitapta en beğendiğim kısım o oldu. Ev Anası kısa zamanda biten, yer yer güldüren, doğru tespitlere parmak basan bir kitaptı benim için.
"anneler çocuklarınızı iyi yetiştirin sonra sapık, manyak, düşüncesiz, bencil falan oluyorlar" minvalinde bir bölüm bulunduran zaman kaybı bir roman.
konusu, girişi, gelişmesi, sonucu belli olmayan bir deneme diyebiliyorum ancak. ayrıca "engelli" yerine "özürlü" kelimesinin kullanılması da rahatsızlık verici.
115 sayfa
2016 tarihinde, Sel Yayıncılık tarafından yayınlandı