"Amma dün ve evvelki gün ne kadar parlaktı, bir yaz günü gibi..."
"Buna sonbahar demişler!... Bu kadar güzellik ve sıcaklık verdikten sonra Eylülden daha ne beklenir? Malum ya, Eylül hüzün ve matem ayıdır."
Bu söz üzerine Suat'a, hayatının bu çağı, ömrünün, kadınlığının eylülü gibi geldi. Eylül!... Eylül esef ve hasret ayıdır. İçine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, insan o güzel havaların, devamlı yazın artık geçtiğini anlayıp esef eder ve hasret çeker...
(Arka Kapaktan)
"Amma dün ve evvelki gün ne kadar parlaktı, bir yaz günü gibi..."
"Buna sonbahar demişler!... Bu kadar güzellik ve sıcaklık verdikten sonra Eylülden daha ne beklenir? Malum ya, Eylül hüzün ve matem ayıdır."
Bu söz üzerine Suat'a, hayatının bu çağı, ömrünün, kadınlığının eylülü gibi geldi. Eylül!... Eylül esef ve hasret ayıdır. İçine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, insan o güzel havaların, devamlı yazın artık geçtiğini anlayıp esef eder ve hasret çeker...
(Arka Kapaktan)
O dönemlerde roman tarzında yeni eserler vermeye başladığımızdan biraz acemice yazılmış bir roman. Fazla diyalog yoktu belki bu açıdan sıkıldım. Karakterler birbirleriyle olamayacağını anlıyor. Bence o sahneden sonra ya Necip yurt dışına çıkacaktı ya da biri üzüntüden ağır bir hastalık geçirecekti. Ve mükemmel bir son olacaktı. Kitabı bitirdiğimde "Ne yani ben bu kadar ağır bir kitabı bu saçma sonu görmek için mi okudum?" diye çok hayıflandım. Yazar kitabın sonunda içine etmiş. Bu sondan ötürü 1 verdim. Bu son olmasaydı 7-8 arası olurdu.
bazı kitaplar gerçekten zor ilerliyor. bana göre eylül de bunlardan biriydi.
Lise yıllarında okuduğum için bir süredir tekrar okumak ve eserden bu sefer nasıl bir anlam çıkardığımı gözlemlemek istiyordum. İlk olarak çıkardığım sonuç şu ki o zamanlar eserin zor aktığını düşünmüştüm şimdiyse tam aksine ağır bir dile sahip olmakla birlikte akıp gittiğini fark ettim. Sanırım hayatı daha tanımış olmak ve duyguları daha olgunlukla karşılıyor olmak bakış açısını da bir hayli değiştiriyor. Türk Edebiyatı'nın ilk psikolojik eseri olarak fazlasıyla haklı bir öneme sahip. Tabi burada psikolojiyi sadece karakterlerin düşüncelerine yer vermek olarak anlamamak gerek. Ruh hallerinin içeriği çok dikkat çekici. Gerek kitabın yazıldığı gerekse eserin içerdiği dönemde toplumsal hayatta pek de yeri olmayan ya da en azından söz hakkı bulunmayan diyelim, kadının ilk kez içinde bulunduğu evliliği sorgulaması, kendi duygularının sesini dinlemesi, aslında genel olarak neredeyse ilk kez hayatı algılıyor olması gibi çağına göre çok cesur bir psikolojiye sahip. Diğer karakterler de bir hayli detaylı fakat Suat karakteri kitabı sadece çıkmaz bir aşk hikayesi olmaktan çok öteye taşıyor. Aynı zamanda bugünün şartlarıyla bakacak olduğumuzda iletişimsizliğin hemen her sorunun temelinde olduğu fark ediliyor. Diğer yandan her şeyi hızla tükettiğimiz bu çağda elleri bile temas etmeden böylesine ince duygular böylesine derin hezeyanlar yaşayabilmeleri de masalsı geliyor. Hakikatten büyüdükçe kirleniyor dünya.
Kitap, psikolojik bir roman olup, ruhsal çözümlemelerde çok başarılı bir çalışma sergilemiştir.
Şahısların ruh hallerini çok iyİ bir şekilde okuyucuya aktarmaktadır. Yalnız biraz ağır olduğu için okurken zorluk çekilmekte ve bu yüzden biraz da okuyucuyu sıkmaktadır
ilk psikolojik roman deniyor ama aslında psikolojiyi bozuyor bence.
Türk edebiyatının ilk psikoloji romanı olan bu kitabı bana hitap etmediğinden dolayı yarıda bıraktım.
Lise dönemimde hocamız bu kitaptan sınav yapıcak diye okumuştum. İyiki de okumuşum.
psikolojik kitap okurken ilk defa psikolojim bozuldu:)
İlk psikolojik romanımız olduğu için bile ''mutlaka okunmalı'' denilebilir.
Karton Cilt, 285 sayfa
Karınca Kitabevi tarafından yayınlandı